Sayın Kongar, 3 Haziran 2021 tarihinde Tele1 TV ekranlarında Sayın Adnan Oktar hakkında bir konuşma gerçekleştirdiniz. Sn. Adnan Oktar’ın mevcut devlet yapısı aleyhinde konuşmaları olduğunu iddia ettiniz. Bu sözlerinizi de “duyulan geçmiş zaman”, yani miş’li geçmiş zaman kullanarak - görülen o ki - sizin de ne olduğunu tam olarak bilmediğiniz bir nota dayandırdınız. İddia edilen not ise Sn. Adnan Oktar’ı karalamak için kasten özel bir çaba harcanarak yalan yanlış ifadelerle yayınlanan bir haberde yer aldı.
Açıkçası, sizin gibi demokrat, sağduyulu, itidalli, Türkiye’nin en önemli üniversitelerinde ders vermiş, onlarca kitabı bulunan bir toplum bilimcinin, nadir bulunan bir aydının elinde somut veri olmayan, kulaktan duyma bilgilere dayanarak bir konu hakkında böyle rahat konuşmasına şaşırdığımızı ifade etmemiz gerekir.
Öncelikle, iddiada bulunduğunuz konu son derece hassas ve önemli bir konudur. Devletin mevcut yapısına muhalefet etmek, aleyhinde konuşmak gibi bir iddia bir insana yapılabilecek en ağır suçlamalardan biridir.
Bu vesileyle, sizin de çok iyi bildiğinizden emin olduğumuz bir hususu tekrar hatırlatmak isteriz: Sayın Adnan Oktar’ın devletimiz aleyhinde hiçbir zaman, hiçbir konuşması olmamıştır ve böyle çirkin bir iddiayı doğrulayacak ortada tek bir belge dahi yoktur. Adnan Bey’in devlete sadakati, vatan sevgisi, milliyetçiliği tartışmaya kapalı konulardır. Ve bu gerçek devletin tüm kademelerinde gayet iyi bilinir.
Adnan Bey, hayatı boyunca, her koşulda devletine ve milletine daima bağlı ve sadık kalmış, hiçbir zaman devletinin aleyhinde bir düşünce ya da girişim içinde olmamıştır.
Ayrıca, ilgili tarafların davaya müdahil olmasını zorunlu kılacak somut tek bir delil dahi dava dosyasında yer almadı. Dolayısıyla, söz konusu iddiaların tümü çirkin bir yalan ve iftiradan ibarettir. Bu yalan ve iftiralara adeta ortak olurcasına hem de DELİLSİZ ve BELGESİZCE konuşmuş olmanızın, sizin gibi iyi eğitimli biri için sehven olduğu kanaatindeyiz.
Kısaca değinmek isteriz ki dava dosyasına sunulan ve sizin de iddialarınızı dayandırdığınız not ve buna benzer tüm dijital materyaller hukuki delil niteliği taşımamaktadır. Neden diye soracak olursanız, hukuk bilimine göre öne sürülen delillerin, gerçek delil sayılabilmesi için belirli şartlar gerekmektedir.
İlk olarak delillerin kanun ve usule uygun yollarla elde edilmiş olması gerekmektedir. Oysa, 2019/313 numaralı dosyaya giren tüm dijital materyaller usulsüz olarak elde edilmiştir. Yapılan tüm usulsüzlükler belgeleriyle sabittir. Polis baskınları esnasında çok sayıda konut, işyeri ve araçlarda yapılan aramalarda el konan eşyaların hiçbirinin imaj çalışmaları yapılmamıştır.
Hukuken imaj çalışması yapılmamış bir nesnenin mahkemede delil niteliği ve geçerliliği kesinlikle yoktur. Çünkü arama sırasında elde edilen dijital materyaller kayıt altına alınmadığında bu dijitallere sonradan ekleme yapılmasına veya olmayan bir şeyin sıfırdan kurgulanmasına hiçbir engel kalmamaktadır. Sn. Adnan Oktar ve arkadaşlarımız aleyhindeki iddiaların dayandırıldığı sözde dijitaller ise ne olduğu, nasıl ve kimler tarafından kurgulandıkları bilinmeyen, dava dosyasına nasıl girdiği belli olmayan şüpheli materyallerdir. Dev bir kumpasın parçalarından biridir. Bu materyallerin hukuki nitelikte olmaması sebebiyle bunları hukuken ciddiye alıp üzerinde konuşmaya bile değmediği muhakkaktır.
Yakın geçmişte Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda hukuksuzlukların insanların canını nasıl yaktığını, ne büyük mağduriyetlere sebep olduğunu en iyi bilen insanlardan biri olarak, hukuksuzluğun yayılmasına destek olacak açıklamalara itibar etmeyeceğinizden eminiz.
Üniversitede bir öğrenciniz bu tarz bir şey yapsa, bir seminer hazırlasa ve dese ki: “şu kişi devlet aleyhine birtakım faaliyetlerde bulunuyor ancak bunu somut hiçbir delile dayandırmıyorum”. Bir düşünün lütfen bu bilimsellikten çok uzak tavır karşısında siz ne yapardınız? O öğrencinizin bilimsel metotları hiçe sayarak kullandığı bu tür ifadeler ile akademik bir çalışma gerçekleştirmesi mümkün olur muydu? Sizin bu soruya vereceğiniz cevabın da medyadan kamuoyuna yönelik yapılan açıklama ve konuşmalarda da esas ölçü olması gerektiğini, düşünüyoruz.
Sayın Emre Bey,
Malumunuz olduğu üzere, bilim insanlarını diğer insanlardan ayıran en önemli fark evrensel bir metodolojiyi kullanıyor, delil, belge ve bulgulara itibar ediyor olmalarıdır. Bilimsel yöntemlerin hayatın her alanında doğru düşünmeyi, doğru sonuçlara varmayı sağladığı tartışılmazdır. Aksi olursa yani bilimsel düşünme biçiminden uzaklaşılırsa ortaya nasıl bir bilgi kirliliği çıkacağını hepimiz gayet iyi biliyoruz.
Hukuk da bir bilimdir. Hukuktan uzaklaşmanın er ya da geç hem toplum hem de ülke için büyük bir felaket olması kaçınılmazdır. Nitekim, ülkemizin yargı alanında geldiği son nokta sizin de malumunuzdur. Biz kamuoyuna bilimsel-hukuki belge ve delillerimizi sunuyoruz. İsterseniz zatıalinize de tüm hukuki delillerimizi ve açıklamalarımızı eksiksiz olarak gönderebiliriz ve dilediğiniz gibi bunları inceleyebilirsiniz.
Siz kaliteli ve değerli bir bilim insanısınız. Bilimsel delillerimizi inceledikten sonra bilimsel yöntemler sizi hangi sonuca ulaştırıyorsa o sonuçları kamuoyu ile paylaşın. İsterseniz yine çıkıp aleyhimizde konuşun ama öncelikle gerçek delilleri, belgeleri objektif bir gözle incelemenizi istirham ediyoruz.
Bizim nazarımızda siz çok değerli ve kıymetli bir kişiliksiniz. Bizim için, sizinle farklı fikirlere sahip olmamız gözümüzdeki kıymetinizden bir eksiltme yapmaz. Size olan hürmetimiz ve saygımız değişmez. Sözlerinizi her zaman dikkate alır, eleştirilerinizi dinleriz. Eğer bizim bilmediğimiz sizin bildiğiniz bir delil varsa lütfen bizlerle paylaşın, kamuoyuna açıklayın. Gerçekleri sizden öğrenelim. Ama siz de çok iyi biliyorsunuz ki böyle bir delil yok.
Sn. Adnan Oktar ve arkadaşlarımız her zaman devletine bağlı, Atatürkçü, demokrasi ve insan haklarını savunan hukukun üstünlüğüne inanan bireyler olmuştur. Sizinle aramızda bazı fikri farklılıklar olması bizi size karşıt yapmaz.
Sizden ricamız, fikri farklılıkların tarafsızlığınıza, vicdan ve adalet duygularınıza etki etmesine izin vermemeniz, bizimle ilgili konuları bireysel duygularınız ve kulaktan dolma bilgiler ile değil bilimsel yöntemleri kullanarak değerlendirmeniz, hakkımızdaki iddiaları, her iki tarafın da delillerini karşılaştırarak mevcut deliller ışığında incelemeniz.
Biz kendimizden emin olduğumuz için haklılığımızdan ve masumiyetimizden zerre kadar şüphemiz yok. Ve eminiz ki bilimsel ve objektif gözle baktığınızda masum olduğumuzu siz de kesin olarak göreceksiniz.
Dikkatinizi çekmek istediğimiz önemli bir gerçek daha var:
Dava sürecinde, Sn. Adnan Oktar ve camiamız aleyhinde gerçek, somut ve hukuki hiçbir aleyhte delil sunulamadı. Dava dosyasında, aleyhimizde suç unsuru olabilecek ne bir belge ne bir video ne bir ses kaydı ne bir resim ne bir telefon konuşması hiçbiri yok.
Hep hayali kurgular üzerinden iddialar savuruldu, ithamlar yapıldı, iftiralar atıldı. Ortada hiçbir somut suç delili ya da belgesi olmadığı için hep ucuz algı oyunlarıyla, yaygara ve karalamalarla kamuoyu yanıltılmaya, aleyhimizde kışkırtılmaya çalışıldı.
Bir kısım medya da bu hukuksuz ve insanlık dışı algı oyununa alet edildi. Hakkımızda karalama kampanyası düzenlenen programlarda konuşanlar hiçbir şekilde suç örgütü olmadığımızdan emin oldukları için korkusuzca, en ufak bir çekince duymaksızın yalan ve iftiralarını sürdürdüler. Kanunsuz hiçbir yola tevessül etmeyeceğimizden son derece emin oldukları için iftiralarını aralıksız sürdürdüler.
Oysa, siz de gayet iyi takdir edersiniz ki ortada gerçekten silahlı bir suç örgütü, mafyavari bir yapılanma olsa hiçbir gazeteci aleyhimizde tek kelime edemez, kendini riske atmaktan dehşetle korkardı. Büyük bir cesaret gösterip bahsedenler de son derece saygılı, ölçülü ve tarafsız bir habercilik üslubu kullanırdı. Nitekim, bu gerçeğe yapılan pek çok suç örgütü operasyonlarında defalarca şahit oluyoruz.
Dikkat ederseniz, suç örgütlerine operasyon yapıldığında, medyada hedef göstererek açıkça isimler zikredilerek tek bir açıklama yapılmıyor, ilgili haber, bilgi ve yorumlar da çok cılız ve hızlıca konuyu geçiştirmeye yönelik oluyor. Şurası bir gerçek ki herkes bizler gibi inandığı değerler uğruna onlarca, yüzlerce hatta binlerce yıl hapiste kalmayı, suikastlara uğramayı göze alamaz. Can azizdir. Sn. Adnan Oktar aleyhinde yapılan konuşmaların, itibarsızlaştırma kampanyalarının binde biri bile mafya mensupları, yasa dışı gruplar için yapılmıyor, kimse bunları eleştiremiyor, hedef gösteremiyor. Ama söz konusu bizler olduğunda, “Sn. Adnan Oktar ve arkadaşları nasılsa bizim için bir tehdit unsuru değil, kanunsuz, vicdansız bir şey yapmazlar. Bu yüzden onlara istediğimiz gibi yalan, iftira atabilir, hakaret edebiliriz, delil, belge, hak hukuk gözetmeden her türlü uydurma iddiayı bire bin katıp defalarca ısıtıp ısıtıp dillendirebiliriz...” diye düşünüyorlar heralde... |
Hakkımızdaki tüm iftiralardan aklanacağımıza kesin olarak inanıyoruz. Adaletin eninde sonunda tecelli edeceğinden ve masumiyetimizin tescilleneceğinden Allah'ın izniyle eminiz.
Bizler devletine milletine sadakatinden asla şüphe duyulmayan aydın, milliyetçi, Atatürkçü, dindar insanlarız. Biz her zaman farklı fikirlerin yaşamasını, özgür düşüncenin alabildiğine yaygınlaşmasını savunmaktayız. Daima da özgür düşünceden yana olacağız.
Devletimizin aleyhinde hiçbir girişimde bulunmadığımız hukuki ve somut delillerle sabittir. Devletimiz bize hep güvendi. Devletimiz için bilinen bilinmeyen sayısız hizmetimiz oldu. Bugün yine devletimiz ne isterse derhal yerine getiririz. Nerede, ne şartta olduğumuzun hiçbir önemi yoktur, yeter ki vatan sağ olsun.
Bir bilim insanı olarak sizden beklentimiz ve istirhamımız, delilleri görmeden, bizim açıklamalarımıza başvurmadan peşinen bir değerlendirme yapmamanızdır. Umarız ki bilimsel metodolojinin her zaman esas alınması gerektiği gerçeği bizler ile sizi ortak paydada buluşturacaktır.
Saygılarımızla.
TEKNİK VE BİLİM ARAŞTIRMA VAKFI