Sabah gazetesinde 17.08.2019 tarihinde yayınlanan, arkadaşlarımızın güya Kazakistan'da, Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev'in kardeşini dolandırdıkları iftirasına dair asparagas haberin doğrusu şöyledir:
Öncelikle, arkadaşlarımızın söz konusu tarihlerde Kazakistan'da yaptıkları ticari faaliyetlerin ve bunlardan elde ettikleri gelirlerin hepsi tamamen yasal ve meşrudur. Tüm resmi hesaplar ortadadır. Bu ticari faaliyetler ve bunların hesaplarıyla ilgili her türlü bilgi ve doküman Kazakistan devlet dairelerinin ve maliye kurumlarının arşivlerinde resmi olarak kayıtlıdır.
Ayrıca, rahatlıkla anlaşılabileceği üzere, SAYIN NURSULTAN NAZARBAYEV'İN KARDEŞİNİ DOLANDIRMANIN KAZAKİSTAN'DA AÇIKÇA DEVLETİ DOLANDIRMAK ANLAMINA GELECEĞİ açıktır.
Hepsinden ötesi, en basit zekaya sahip bir kimse bile, herhangi bir işadamının Kazakistan'da Sayın Nazarbayev'in kardeşini değil dolandırması, dolandırma girişiminde bulunması gibi bir durumun dahi söz konusu olamayacağını bilir.
Kısaca, yalnızca başlığını okumak bile haberin ne derece BOŞ bir safsatadan ibaret olduğunu göstermeye yeterlidir.
Tüm bunlara rağmen, bir an için böyle bir dolandırıcılık olayı olduğunu farz etsek, Kazakistan devletinin, devlet itibarını zedeleyecek böyle bir suistimale karşı kayıtsız kalması, herhangi bir soruşturma başlatmaması, hiçbir dava açmaması, her türlü devlet imkanıyla hukuki ve diplomatik yollardan böyle bir olayın peşine düşmemesi, takipçisi olmaması mümkün değildir. Hatta, camiamıza iftira edilen türden böyle üst düzey bir dolandırıcılığın Türkiye ve Kazakistan arasında krize bile yol açması muhtemeldir.
Ancak, ne böyle bir hayali dolandırıcılık olayı ne de olması durumunda bunun doğurması gereken kaçınılmaz sonuçlar hiçbir zaman yaşanmamıştır. Sabah gazetesinin haberinde bahsettiği türden bir hayali dolandırıcılık iftirasını destekleyen, Kazak resmi makamlarınca başlatılmış hiçbir takip, soruşturma, adli işlem ya da yargısal bir süreç yoktur.
Kaldı ki arkadaşlarımızın Kazakistan'da yaptıkları bazı müteahhitlik işlerinin ödemeleri de eksik kalmıştır. Yani, dolandırma iftirası şöyle dursun, hak ettikleri ve almaları gereken parayı bile tam olarak alamamışlardır. Ancak, buna rağmen herhangi bir şikayette de bulunmamışlardır.
Her zaman olduğu gibi bu tür karalama ve iftira kampanyalarındaki temel amaç Sayın Adnan Oktar aleyhinde şaibe oluşturmak olduğu için düzmece haberin sonuna sözde dolandırıcılık paralarıyla kendisine yat alındığı yalanı eklenmiştir.
Oysa Sayın Adnan Oktar'ın, tarihin hiçbir döneminde üzerine kayıtlı bir yatı olmamıştır. Bu iftira da bütünüyle hayal mühsulü ve asılsızdır.
Bu asılsız dolandırma iftirası da, hakkımızda ortaya atılan tüm uydurma iddialar gibi, camiamız mensuplarının tarihin herhangi bir döneminde yaptıkları her açıdan doğal, meşru ve legal ticari veya sosyal faaliyetleri bir takım yalan, iftira ve hayali senaryolarla gerçeğinden saptırıp bambaşka bir görünüme sokarak SAHTE SUÇLAR ÜRETME ÇABASININ bir başka örneğidir.
Haberin sonuna, televole mantığıyla katılmış diğer bir safsata da arkadaşlarımızın güya bir Arap Şeyhi aracılığı ile Suudi Arabistan'a SIZIP Suudi Krallığı'nın sekreterini kendilerine bağlayarak TÜRKİYE'YE GETİRDİKLERİ gibi akla ziyan bir zırvadır. Bu durumda:
– En basit bir umre vizesi ya da ticari vizeyle bile milyonlarca vatandaşımızın rahatça girebildiği Suudi Arabistan'a arkadaşlarımız niçin bir Şeyh vasıtasıyla SIZMA gereği duysunlar?
– Haberdeki, "Suudi Arabistan'a SIZMA", "Suud Krallığı'nın sekreterini Türkiye'ye getirmek" gibi ne anlama geldiği anlaşılmayan muğlak ifadelerle ne tür bir algı oluşturulmaya çalışılıp da başarılamamıştır?
– Sırf bir sekreteri Türkiye'ye getirmek için neden bu sözde "esrarengiz" SIZMA'ya gerek duysunlar?
– Adı geçen arkadaşlarımız neredeyse 20 yıldan uzun bir süredir Suudi Arabistan'da çeşitli dönemlerde ticaret ve müteahhitlik işleri yapmış, Suudi Arabistan oturumları olan ve yakın zamana kadar bu ülkeye defalarca giriş çıkış yapan kişilerdir. Tüm bu saçmalıkların bir an için doğru olduğunu farzetsek, eğer koskoca Suudi Krallığı'nın sekreterinin başına güya arkadaşlarımız yüzünden anormal, tehlikeli ya da şaibeli bir olay gelmişse Suudi Krallığı buna yıllarca sessiz mi kalmıştır?
... gibi sayısı çok fazla artırılabilecek saçmalık ve mantıksızlıkları içeren bu iddianın da uydurmadan başka bir şey olmadığı ortadadır.
KAMUOYUNUN TAKDİRLERİNE SAYGILARIMIZLA SUNARIZ...