TÜRKİYE'DE HUKUK RAFA MI KALKTI?

Türkiye’de cezaevlerindeki doluluk oranı çok yüksek rakamlara ulaşmış boyutta olup, konu ülke gündeminde üst sıralardaki yerini korumaya devam etmektedir. 

Avrupa Konseyi, 47 ülkenin cezaevlerindeki nüfus oranlarını gösteren 2019 Raporu’nda, “Türkiye cezaevlerinde doluluk oranında rekor üzerine rekor kırdı” açıklamasına yer vermiştir. Raporda ayrıca, Türkiye’nin, 65 yaş ve üzeri tutukluluk oranında ilk sırada olduğu, aşırı kalabalık hapishaneler bulunduran 10 ülkenin ise başını çektiği de yer almakta olup raporun hazırlandığı 2019 yılı sonu itibariyle Türkiye’de hapishane yoğunluğu %122,5 olduğu açıklanmıştır.

(https://www.gazeteruzgarli.com/avrupa-konseyi-raporu-turkiye-cezaevlerinde-doluluk-oraninda-rekor-uzerine-rekor-kirdi/)

Almanya, Fransa, İngiltere gibi modern ülkelere göre Türkiye’de cezaevlerindeki yoğunluk görüldüğü gibi çok yüksek seviyededir ve gün geçtikçe de bu doluluk oranı artmaktadır.

Bununla birlikte Covid-19 Salgını sonrasında cezaevlerindeki doluluk oranlarını azaltarak tutuklu ve hükümlülerin güvenliğini sağlamak amacıyla bir çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de yeni bir infaz düzenlemesine gidilmiş olup, yeni düzenleme sonrasında yaklaşık 100 bin kişi cezaevlerinden tahliye edilmiştir. 

Buna rağmen, ülkemizdeki tutuklu ve hükümlü sayıları o derece yüksektir ki, infaz düzenlemesinin ardından gerçekleşen tahliyelerden sonra bile cezaevleri, kapasitelerinin çok üzerinde doluluk oranlarına sahip olup, ülkemiz halen Avrupa genelinde “Aşırı Kalabalık Hapishaneler Bulunduran Ülkeler” listesinde BİRİNCİ SIRADA yer almaktadır

Ancak işin ilginç yanı, hemen her gün haberlerde görüp şahit olduğumuz, pek çok azılı suçlunun, taciz veya tecavüzcünün hatta cinayet işlemiş katillerin dahi bir bir serbest bırakılıp, tahliye edildikleri haberlerine rağmen cezaevlerindeki doluluk oranlarının halen bu derecede yüksek olmasıdır. Aşağıda bir kaç örneğini göreceğiniz ve okuyanlarda şaşkınlık uyandıracak tarzdaki  “tahliye ve salıverme haberleri” haber bültenlerinde artık sıradan, gündelik haberler statüsünde görülüp, sıklıkla rastlanılır olmuşlardır.

Bir çok azılı suçlu, hatta katil kolaylıkla salıverilmekte ve ellerini kollarını sallayarak sokaklarda gezebilmekteyse, haklı olarak akıllara ''peki o zaman, bu durumda cezaevlerini dolduranlar kimler'' şeklinde bir soru gelmektedir. Evet, gerçek suçlular dışarıdayken, adeta sistematik bir işkenceye dönüştürülmüş olan “Uzun Yargılama ve Tutukluluk Süreleri” sebebiyle, cezaevleri yargılaması devam masum insanlarla, haksız ve hukuksuz yere gözaltına alınıp, tutuklu olarak yargılanan vatandaşlarla doldurulmuş bulunmaktadır. Birçok vatandaşımız, haklarında henüz daha iddianame dahi hazırlanmadan, neyle suçlandıklarını bile doğru düzgün öğrenemeden, özgürlükleri ellerinden alınarak uzun yıllar ceza evlerinde tutulmaktadırlar. 

Bu ve benzeri hak ve hukuk ihlalleri o derece çoğalmıştır ki, Anayasa Mahkemesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne bu konuda yapılan bireysel başvurular artık dehşet verici boyutlara ulaşmıştır. 

Nitekim, bu konu Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan ile Adalet Bakanımız Sayın Gül'ün gündemlerinde de üst sıralarda yer almakta olup, gerek Sayın Cumhurbaşkanımızın medyaya yansıyan “Yargı Reformuna” dair açıklamaları, gerekse Sayın Adalet Bakanımızın “Ceza Hukukunda Alternatif Çözüm Yolları” adlı sempozyumun açılışında yapmış olduğu konuşmasında;

  • "Haksız yere içeride tutuklu kalan kişinin o günleri geri gelmiyor. ASLOLAN TUTUKSUZ YARGILAMADIR, TUTUKLULUK İSTİSNADIR" 
  • "ÖZELLİKLE BERAAT ORANLARI, bize Faruk Erem'in 'Adalet, yanıldığını anlayınca geri veremeyeceğini hiç almamalıdır' sözünü tekrar hatırlatıyor. HAKSIZ YERE İÇERİDE TUTKLU KALAN KİŞİNİN O GÜNLERİ GERİ GELMİYOR, TİCARİ KAYIPLARI GERİ GELMİYOR. Dolayısıyla 'pardon' dediğinizde, özür dilediğinizde veremeyeceğiniz o günleri, o özgürlüğü, o kararı verirken çok iyi düşünmek, haksızlık ve mağduriyete neden olmamak lazım.

şeklindeki açıklamaları, hükümetimizin Yargıdaki bu bozulmalarının önüne geçmek amacıyla ciddi bir çalışma başlatmış olduğunu da göstermektedir.

Nitekim, ülkemizdeki yargılamalar sonucu verilen “beraat, davanın düşmesi ve ceza verilmesine yer olmadığı” şeklindeki kararlarının, toplam yargılamaların neredeyse yaklaşık %70'ine ulaşması, diğer bir deyişle ceza ile sonuçlanan davalarının sayısının ancak yüzde 30'larda kalması, Sayın Bakanımızın bu tespitlerinde ne kadar haklı olduğunun da açık bir göstergesi hükmündedir. 

İşte, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları da en azılı suçluların, katillerin serbest bırakıldığı, masum insanların ise yıllar boyu cezaevinde kaldığı, ancak yıllar sonra masumiyetinin ortaya çıkarıldığı böyle bir dönemde yargılanmaktadır.

SAYIN BAKANIMIZIN YUKARIDA AKTARDIĞIMIZ İFADELERİNDE DİLE GETİRMİŞ OLDUĞU ACI GERÇEK, TAM DA ADNAN BEY VE ARKADAŞLARIMIZIN YARGILANMASININ DEVAM ETMEKTE OLDUĞU DAVAMIZLA DA BİRERİR ÖRTÜŞÜR DURUMDA OLUP, ADETA BİZLER İÇİN DİLE GETİRİLMİŞ GİBİDİR.

Birçok azılı suçlu ve katil kolaylık serbest bırakılırken, buna karşın pek çok masum insanın haksız ve hukuksuz olarak uzun yıllar boyunca ceza evlerinde tutulduğu, vatandaşların suçsuz ve masum olduklarını ancak uzun yıllar haksız yere tutuklu kaldıktan sonra ispatlayabildikleri ve Yargıya Güvenin Cumhuriyet tarihinin en düşük seviyesine düştüğü bu dönemde, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız da 2,5 yılı aşkın bir süredir haksız ve hukuksuz yere cezaevinde tutulmaktadırlar. 

Yargılamanın sonlarına gelindiği şu günlerde ise, davayı başından buyana takip eden tüm hukukçular tarafından ittifak olunduğu üzere;

  • Adnan Bey ve arkadaşlarımız hakkında ileri sürülen tüm suçlamaların, husumetli müştekiler ile (baskı ve tehdit altında oldukları için) mecburen etkin pişman olmak durumunda bırakılan kişilerin uydurdukları, delilsiz ve mesnetsiz gerçek dışı itham ve iftiralardan ibaret olması,
  • Dava dosyası içerisinde Adnan Bey ve arkadaşlarımız aleyhinde tek bir somut delil veya bulgunun dahi olmaması,
  • Özellikle vatandaşlarımızı kızdırıp, galeyana getirmek amacıyla uydurulmuş bulunan taciz, tecavüz ve cinsel istismar gibi iddiaların tamamının apaçık birer iftiradan ibaret olduklarının bilimsel delil ve adli tıp raporları ile ispatlanmış olmaları,
  • Bunun yanı sıra, Adnan Bey ve arkadaşlarımızın yapmış oldukları yazılı ve sözlü detaylı açıklamalar ve savunmalar, avukatlarımız tarafından dosyaya ibraz edilen birçok delil ve hukuki dayanak, uzman görüşlerine başvurulan Türkiye'nin ünlü akademisyenleri ile Ceza Hukuku profesörleri tarafından hazırlanan Bilimsel Mütalaalar,

SAVCILIK İDDİANAMESİ İLE ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAANIN VE BUNLARA TEMEL TEŞKİL EDEN DAVA DOSYASININ HUKUKEN BOMBOŞ OLDUĞU GERÇEĞİNİ GÖSTERMİŞ BULUNMAKTADIR. 

Tüm bunlara karşın, ömürlerini devlete ve İslam’a hizmete adamış tertemiz, masum insanların halen haksız ve hukuksuz olarak cezaevlerinde tutuklu olmaları, vicdanları derinden yaralamaktadır.

Sadece 15-20 kadar kız arkadaşımızın dans edip eğlenmekten ve dekolte giyinmekten hoşlanmalarından dolayı, neredeyse tüm arkadaşlarımızın 1.365 yıl gibi korkunç bir ceza ile yargılanmaları, açıkçası sadece vicdanları yaralamakla da kalmayıp, vatandaşlarımızın ister istemez büyük bir endişe ve korkuya kapılmalarına da sebebiyet vermektedir. İnsanlar yarın öbür gün benim hayat tarzıma da karışılır mı, bu yaşanılanların bir benzeri benim de başıma gelir mi, hayatımın en güzel yıllarını cezaevlerinde tüketmek durumunda kalır mıyım diye korku ve endişe duymakta, güzel yurdumuz gün geçtikçe artan şekilde bir korku ülkesine dönüşme tehlikesiyle karşı karşıya kalmış bulunmaktadır.


1– Her gün televizyonların ana haber bültenlerinde veya internetteki haber siteleri ile gazetelerin 3. sayfalarında izleyip şahit olduğumuz; “En azılı, kriminal suçların serbest bırakılırken, pek çok masum insanın ise suçsuz yere yıllarca cezaevlerinde tutulduklarının” anlatıldığı, vatandaşlarımızın Adalet ve Yargıya olan güvelerini sarsan olayların bir kısmını aşağıdaki gibi derledik :

  • https://www.sabah.com.tr/gundem/2012/07/12/3-kisinin-katili-serbest
  • https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/bingolde-evli-oldugu-kadini-bayiltana-kadar-doven-erkek-serbest-birakildi-1756248
  • https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/tartistigi-kadini-silahla-yaralayan-erkek-ifadesi-alindiktan-sonra-serbest-birakildi-1734547
  • http://habervitrini.com/esini-dovup-yakti-elini-kolunu-sallayip-cikti/990948
  • http://habervitrini.com/esini-dovup-yakti-elini-kolunu-sallayip-cikti/990948
  • https://www.haberturk.com/efe-daha-4-yasindaydi-oglunu-bogan-babaya-tahliye-2497426
  • https://www.hurriyet.com.tr/güncel/7-kisiyi-oldurenler-serbest-20952829

https://sendika63.org/2020/04/esini-bicakladigi-icin-cezaevindeydi-infaz-yasasi-ile-tahliye-edildi-9-yasindaki-kizini-doverek-oldurdu-584938/

  • https://www.haberler.com/cinayet-sanigi-kardese-once-ceza-sonra-tahliye-12216192-haberi/
  • https://www.iyigunler.net/güncely/taksiciyi-dove-dove-olduren-katiller-serbest-birakildi-h335174.html
  • https://www.milliyet.com.tr/güncel/kizimin-katili-cezaevine-girmeli-6249306
  • http://www.krttv.com.tr/güncel/ferayin-dosyasi-yargitayda-katili-serbest-h5557.html
  • https://canakkalegundem.net/2020/07/01/bir-kardesin-adalet-cigligi-emel-oldu-katili-serbest-kaldi/
  • https://www.cumhuriyet.com.tr/haber/esini-doven-sabikali-koca-serbest-birakildi-1711383
  • https://telgraf.net/haber/gaziantepte-olumlu-kazada-sok-tahliye-haberi-82676.html
  • https://oldlaikdays.com/33-yil-sucsuz-yere-hapis-yattiktan-sonra-ozur-yazisiyla-tahliye-olan-vatandas-birakmadilar-yasayayim/
  • https://www.internethaber.com/bos-yere-hapis-yatti-isyan-etti-gencligimin-bedeli-104-bin-lira-mi-1802758h.htm
  • https://www.memurlar.net/haber/141370/bos-yere-2-yil-hapis-yatan-gence-mahkemeden-pardon.html

https://www.takvim.com.tr/güncel/2012/06/05/9-yil-hapse-pardon

İşte bu ve benzeri pek çok habere konu olan çeşitli yargı kararları, hukuk sistemimizin uygulamada açık noktalarının bulunduğunu, yargı mekanizmasının doğru düzgün işlemediğini, hatta zaman zaman hukukun adeta rafa kaldırıldığı gerçeğini açıkça gözler önüne sermektedir.

Seri katiller, eşini, kız arkadaşını, kardeşini bıçaklayan psikopatlar, çocuğunu öldüren, bütün ailesini katleden caniler elini kolunu sallayarak dışarıda gezerken, aleyhlerinde hiçbir delil olmayan, masum, tertemiz insanlar ise iftiralarla, sahte suçlamalarla, birtakım husumetli kişilerin uydurma, mesnetsiz, asılsız beyanları gerekçe gösterilerek tutuklanıp cezaevlerinde tutulabilmektedir.

İşte, bu haksız uygulamaların ve hukuksuzluğun günümüzde en belirgin şekilde yaşandığı davaların birisi ise yazımızın başında da belirtmiş olduğumuz gibi kamuoyunda bilindiği adıyla “Adnan Oktar Davası” gelmektedir.

Adnan Bey ve 285 arkadaşımız hakkında, 11 Temmuz 2018 tarihinde düzenlenen emniyet operasyonunun yaklaşık 2 yıl öncesinden ta 2016 senesinden başlamak üzere olağanüstü derecede yoğun teknik ve fiziki takipte bulunulmuştur.

  • 285 arkadaşımızın ev telefonları, iş telefonları, cep telefonları, hatta anne-baba ve akrabalarına ait telefonlar dahil dinlenmiş, tüm görüşme ve mesajlaşmalar kayıt altına alınmıştır. Hatta bununla da yetinilmeyip, arkadaşlarımızın cep telefonlarına gönderilen bazı casus yazılımlar yoluyla, cep telefonlarında bulunan “Whatsapp, Telegram” ve benzer uygulamalardaki tüm yazışma ve konuşmalar emniyet mensuplarımız tarafından kopyalanmış ve imajları çıkartılmıştır.
  • Arkadaşlarımızın yaşadıkları 100'ün üzerindeki ev ile iş yerleri ve sıklıkla gidip geldikleri -iddianamede “Dragos ile Stüdyo” olarak adlandırılan- mekanlar, dürbün ve teleskoplarla 7/24 izlenmiş. Ayrıca bulunduğu semte göre sokak içerisinde olan apartman şeklindeki evlerimiz mısırcı, kestaneci, sucu, tüpçü ve benzeri seyyar sokak satıcısı kılığındaki sivil polis memurlarıyla, “Dragos ile Stüdyo” olarak adlandırılan boğazdaki villa tarzı evlerimiz ise; tamirci, taksici, elektrik veya su saati okuyucusu, belediye görevlisi, manzara izlemek için gelen çiftler veya alkol almak için toplanan gençler kılığı ve görüntüsü altındaki sivil polis memurlarıyla gece-gündüz sıkı bir polis ablukasına alındı. Evlerimize girip çıkan herkes tek tek izlenip, takip edilmişler

Tüm bu teknik ve fiziki takibe rağmen aleyhte hiçbir somut delil bulunmamasına veya tek bir suç unsuru içeren olay veya fiile dahi rastlanmamasına rağmen gene de tüm arkadaşlarımız ani bir operasyonla tutuklanarak cezaevine gönderilmişlerdir.

Aylarca ne ile suçlandıkları dahi kendilerine bildirilmeyen arkadaşlarımız Türkiye'nin çeşitli cezaevlerine dağıtılarak; bir kısmı azılı katillerin, annesine-kız kardeşine tecavüz etmiş suçluların, uyuşturucu kaçakçılarının bulunduğu koğuşlara, bir kısmı ise yalnız bırakılıp tecrit edilmek amacıyla tek başlarına küçücük hücrelere atılmışlardır.

Arkadaşlarımız kendilerine yöneltilen suçlamaları, ancak tutuklanmalarının üzerinden bir yılı aşkın bir süre sonra açıklanan dava iddianamesiyle öğrenebimişlerdir. Bunun üzerine, somut delillerle tüm bu suçlamaları çürüttüklerinde ise, kendilerine iftira atıldığı, bir kara propaganda sonucu tutuklandıkları açıkça ortaya çıkmasına rağmen de değişen hiçbir şey olmamış, tutukluları aynen devam ettirilmiştir.

17 ay tutukluluğun ardından masum oldukları maddi delillerle ispatlanmış olan 100’e yakın arkadaşımız dahi doğrudan tahliye edilmemiş, ancak cezaevinde yaşadıkları mağduriyetin farklı bir versiyonu olan “ev hapsi” uygulamasına geçirilmişlerdir. Bununla birlikte Adnan Bey ve benzer konumdaki 100’e yakın arkadaşımızın cezaevindeki tutuklulukları ise halen devam etmektedir.

Görüldüğü üzere, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları normal bir ortamda, normal bir zamanda yargılanmamakta, birçok hukukçunun, akademisyenin, gazetecinin de dile getirdiği gibi “hukuk yerine başka bir sistemin işlediği” bu dönemde yargılanmaktadırlar.

Adaletsiz yargı kararları toplumumuzun kanayan bir yarası olmaya devam ederken, göz ardı edilen bir hususu burada hatırlatmakta fayda görmekteyiz. Unutulmamalıdır ki “Hukuk herkese lazımdır” ve bugün öfke ve husumetle hareket ederek masum insanları kumpasla hapsettirmeye çalışan zihniyeti, bir gün elbet son bulacak olup, bugün imza atılan haksız ve hukuksuz uygulamalar, ileri de mutlaka kendilerini de hedefine alacaktır. 

İşte bu sebepledir ki: Hukuk ve Adalet herkes için gerekli olup, herkesin en doğal hakkı ve ihtiyacıdır.


2– Ülkemizde hukukun işlemediğine yönelik Türkiye’nin önde gelen hukukçularının, siyasetçilerin ve akademisyenlerin konuya ilişkin açıklamaları:

Hukukçuların, siyasilerin ve akademisyenlerin ittifaka Türkiye'nin en önemli ve acil ihtiyacının adil bir hukuk düzeni olduğu yönündeki açıklamalar yaptıkları bu dönemde; Adnan Bey ve arkadaşlarımızın hiçbir suçları veya aleyhlerinde tek bir suç delili dahi olmamasına rağmen, yaklaşık 27 aydır haksız ve hukuksuz olarak cezaevinde tutuluyor olmaları, hukuk alanındaki acil reform ihtiyacının belki de en somut örneğidir

Konu, Türkiye’nin önde gelen hukukçu, siyasetçi ve akademisyenlerinin Yargı ve Adalet Kurumundaki problemler ile vatandaşların bu kurumlara olan güvenlerinde büyük kayıplar olduğuna ilişkin çeşitli açıklamalarını derledik. 


 Duayen Hukukçularımızdan Av. Alp Selek :

“Menderes döneminde de mahkemelere baskı vardı ama bugünkü daha fazla. Türkiye’de hukuk hukuk olmaktan çıktı. Adı hukuk ama içi boş. Bu hale gelince hukuka da itimat kalmadı.” 

(https://artigercek.com/haberler/turkiye-de-hukuk-hukuk-olmaktan-cikti)

– Mehmet Durakoğlu (İstanbul Barosu Başkanı):

“Biz hukuk güvenliği deriz, bir insan kendinden eminse, suç işlememişse, kuralları ihlal etmemişse ona kimse dokunamaz. Bu bir güvencedir. Ülkede böyle bir güvence kalmadı.” 

(https://tr.sputniknews.com/seyr_u_sabah/201812181036687037-mehmet-durakoglu-ulkede-hukuk-guvenligi-kalmadi/) 

– Prof. Dr. Mehmet Akif Kütükçü (Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi):

“Hukuk düzeni rafa kaldırıldı.” 

(http://www.marasozgurhaber.com/gundem/kutukcu-hukuk-duzeni-rafa-kaldirildi-h11149.html) 

– Ziyaettin Tokar (Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı):

“Hukuk olmadığı için ülkemizde herkes verilen kararlardan şikayet ediyor.” 

(https://www.haberler.com/sp-li-tokar-ulkede-hukuk-ve-adalet-kalmadi-2-6879728-haberi/) 

– Prof. Dr. Metin Günday (Hukukçu):

“Türkiye’de hukukun zerresi bile kalmadı.”

(https://www.tr724.com/hukuku-profesoru-metin-gunday-turkiyede-hukukun-zerresi-bile-kalmadi/amp/) 

– Azmi ULU (Emekli Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı):

"Yargıya güven artık bitti. Yargı yok, hukuk da yok, adalet de. Bu kavramları artık unuttuk.” 

(https://m.haberturk.com/polemik/haber-amp/750352-turkiyede-yargi-da-adalet-de-kalmadi)

– Uygar ÇÖLTEKİN (Avukat/Ceza Hukukçusu):

"Türk insanının yargılanmak söz konusu olduğunda haklı dahi olsa yaşayacağı süreçten, özellikle telafisi mümkün olmayacak bir şekilde tutuklanmaktan çekinmesi haklı bir endişe.”

(https://m.haberturk.com/polemik/haber-amp/750352-turkiyede-yargi-da-adalet-de-kalmadi)

– Eraslan Özkaya (Yargıtay eski Başkanı):

“Türkiye'de yargının en büyük sorunu bağımsızlığıdır. Türkiye'de yargı bağımsız değil. Yarı bağımsız yargıya 'bağımsız' demek mümkün değil. Bir şey ya çürüktür ya sağlamdır, yarı çürük olmaz. Yarım adalet olmayacağı gibi yarı bağımsız yargı da olmaz. Evvela bu yargımızı bağımsız hale getirmemiz lazım.''

(https://www.milliyet.com.tr/gundem/yargitay-baskani-turkiyede-yargi-bagimsiz-degil-5111181)

İbrahim Maslak (Saadet Partisi Manavgat İlçe Başkanı):

“Ülkemizde yargı kalmadı. Hukuk yerle bir oldu. Adaletin terazisi ayaklar altında. Ülkemizde maalesef güçlülerin hukuku var.”

(http://m.bursabakis.com/spli-maslak-hukuk-sistemi-coktu-yargi-ayaklar-altinda-116592h.htm) 

Koray Aydın (eski Bayındırlık ve İskan Bakanı):

“Türkiye'de Hukuk Sistemi Çöktü.”

(https://www.haberler.com/mhp-li-koray-aydin-turkiye-de-hukuk-sistemi-coktu-5588496-haberi/) 

– Önder ÖZTÜREL (Avukat-Ceza Hukukçusu):

“Hukuk, çevremizi saran hava gibidir. Kirlenmedikçe varlığının farkında olmayız. Türkiye'de hukuk kirlenmek üzeredir. Neden? Çünkü kamuoyunda yargılamaların siyasi amaçlı yürütüldüğü izlenimi uyandırılmıştır. Yargılamalar AİHM ilke ve normlarına aykırı olarak çok uzamaktadır.”

(https://www.haberturk.com/polemik/haber/750352-turkiyede-yargi-da-adalet-de-kalmadi) 

– Prof. Dr. Abdürrahim Karslı (Milletimiz Sesi Hareketi Lideri):

“Türkiye’de adalet yok.”

(https://www.sakaryayenihaber.com/üncel/turkiyede-adalet-yok-h48544.html) 


3– Ülkemizde hukukun işlemediğini ifade eden gazetecilerin ve hukukçuların bazı köşe yazıları:

Son 2 yıl içerisinde birçok gazeteci ve hukukçu gerek köşe yazılarında, gerekse yapmış oldukları röportaj ve açıklamalarında “Türkiye’de hukukun adeta rafa kalktığı, Yargı üzerinde çok büyük bir baskı ortamının bulunduğu, Türkiye'nin adeta artık bir hukuk devleti olmaktan çıkmış durumda olduğu” yönündeki görüşlerini açıkça dile getirmektedirler.  Bu yazı ve açıklamalarında özellikle, arama, gözaltına alma ve tutuklamalarda hukukun işlemediğini, suç delili olmadan binlerce masum insanın tutuklanabildiği, uzun tutukluluk ve yargılama sürelerinin adeta sistematik bir işkence ve cezalandırma yöntemi haline geldiğini, insanların on yıllarca haksız yere cezaevinde tutulduklarını dile getirerek, ülkemiz adına çok büyük bir tehlikeye dikkat çekmektedirler.

Bir ülkede “Hukuk Sistemi”ne olan güven sarsıldığında devlete de güven zamanla azalmaktadır. Güvenliğin, adaletin ve huzurun olmadığı bir ülke ise kolaylıkla dış müdahalelere açık hale gelmektedir… 

– Prof. Dr. Ersan Şen (Ceza Hukukçusu):

“Adalette işler iyi gitmiyor. İddia ve savunma sorunlu, yargılama düzgün işlemiyor, yargı ne yapacağını şaşırmış durumda, güven ve güvence yok, yargı üzerinde baskı var. Yargı kararının tanındığı, tanınmadığı, bu nedenle yargı mensuplarına ve mahkemelere ağır eleştiri veya aşırıcı övücü nitelikte sözlerin sarf edildiği Türkiye’de adalet sorunu var mı? Evet var. Artık cin şişeden çıktı. Geç işleyen, çeşitli sebeplerle davaları sonuçlandıramayan, objektiflikten uzaklaştığı düşünülen, müdahaleye açık ve siyasallaşma sorunu yaşayan yargı erki ile ne yapılabilir, dükkanı kapatıp gidecek miyiz? Hayır. Adalet herkese lazım, aklımızı başımıza almalı, birbirimizi suçlamaktan vazgeçip, adalette yaşanan sorunları çözmeliyiz…Bugün de geçmişte hataları ile adaleti bozanların adalet arayışları ile karşı karşıyayız. Oysa yargı, ele geçirilecek veya fethedilip keyfi kullanılabilecek kale değildir. Devletin temeli hukuktan geçer. Temeli hukuktan yoksun devlet ayakta kalamaz…

(https://www.haber7.com/yazarlar/prof-dr-ersan-sen/2358424-adalet-uzerine) 


Prof Dr. Metin Feyzioğlu (Ankara Barosu eski Başkanı):

“Yargı bağımsız değildir, üst mahkemeler de artık bağımlı hale getirilmiştir. Adalet yoktur. Adalet mülkün temeli ise mülk elden gitmek üzeredir. Mülkten kasıt vatandır.”

(https://haberguncel.blogspot.com/2012/01/adalet-yoktur-hukuk-devleti-yoktur.html?m=1) 

– Buğra Dervişoğlu (Köşe Yazarı):

“Adalet mahkeme duvarındaki bir yazıdan ibaret olmamalı.”

(https://www.kibrishaberci.com/adalet-mahkeme-duvarindaki-bir-yazidan-ibaret-olmamali/) 

– Yalçın Doğan (Gazeteci):

“Mahkemenin nasıl sonuçlanacağı belli değil, suç var mı, yok mu belli değil, buna rağmen, sanıklar tutuklu olarak yargılanıyor.”

(https://t24.com.tr/yazarlar/yalcin-dogan/turkiye-hukuk-ariyor-acikli-ayrintilar,21520) 

– Ahmet Hakan (Gazeteci):

“Hukuk yok, adalet yok, mahkeme yok, kriter yok.”

(https://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/günce-hakan/hukuk-yok-adalet-yok-mahkeme-yok-kriter-yok-30338443) 

– Meral Tamer (Gazeteci):

“Türkiye’de hukuk devleti yok.”

(https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/meral-tamer/turkiye-de-hukuk-devleti-yok-1684242) 

– Cüneyt Özdemir (Gazeteci):

“Türkiye demokrasi değil mafyokrasiyle yönetiliyor, hukuk rafa kalktı.”

(http://www.diken.com.tr/cuneyt-ozdemir-turkiye-demokrasi-degil-mafyokrasiyle-yonetiliyor-hukuk-rafa-kalkti/) 

– Mustafa Karadağ (Yargıçlar Sendikası eski Başkanı):

“Türkiye’de sıkıyönetim mahkemeleri döneminde bile “hukuk güvenliği” vardı. Bilirdiniz ki 45 ya da 90 gün sona erdiğinde yargıç önüne çıkarılırdınız, eğer emniyetten “kaçarken” dördüncü kattan düşüp ölmediyseniz tutuklanır veya tahliye edilirdiniz. Hiçbir zaman bu kadar kuralsız, adaletsiz ve vidansız bir yargı olmamıştı.”

(https://www.mlsaturkey.com/tr/güncely-adaletsiz-ve-vicdansiz-bir-yargi/) 

Fatih Altaylı (Gazeteci):

“Bu, memlekette bir korku imparatorluğunun ve hukuka inancın, güvenin bittiğinin göstergesi. Okumuş, yazmış, eğitimli, bilgili vatandaşlar dahi aleyhinde bir delil olmasa bile yargıya meramını anlatamayacağına, anlatsa bile yıllarca tutuklu kalacağına inanıyor.”


(https://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli-1001/750026-bu-cetelerin-sorumlusu-yargidir)

– Özlem Yüzak (Gazeteci):

“Hukuksuzluk ülkeyi kanser gibi sarmış durumda.”

(https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ozlem-yuzak/hukuksuzluk-kanser-gibi-ulkeyi-sardiginda-ses—1722258)


4– Türkiye’de hukukun kalmadığını belirten devletin resmi kurumlarının raporları ve uluslararası firmaların yaptığı anket sonuçları da hep karamsar bir tablo çizmektedir:

Vatandaşlarımızın Yargı ve Adalete olan güveni ile yargı bağımsızlığı konusuna ilişkin olarak gerek devlet kurumlarımız tarafından hazırlanan raporlar, gerekse Avrupa Birliği'nin denetleme organları tarafından hazırlanan raporlarda hep malumun ilamı şeklinde olmakta ve maalesef ki ülkemiz açısından son derece karamsar bir tablo çizilmektedir.  

  • https://www.tr724.com/ab-raporu-turkiyedeki-hukuksuzluk-ve-hak-ihlallerini-tek-tek-anlatiyor/
  • https://www.cnnturk.com/turkiye/turkiye-barolar-birligi-ohal-raporu-hazirladi-hukuksuzluk-dizboyu
  • https://www.dw.com/tr/t%C3%BCrkiyede-yarg%C4%B1-%C3%A7al%C4%B1%C5%9Fm%C4%B1yor-mu/a-48640516
  • https://www.gazeteduvar.com.tr/gundem/2020/06/27/insan-haklari-savunuculari-hukuksuz-uygulamalar-rutinlesti

Sonuç olarak;

Ülkemizde son dönemde maruz kaldıkları haksız ve hukuksuz uygulamalar sebebiyle uzun yıllar suçsuz yere cezaevlerinde kalmış, hayatlarının büyük bölümü ellerinden alınmış pek çok masum vatandaşımız bulunmaktadır.

Buraya kadar yapmış olduğumuz detaylı açıklamalar ile gazete ve internet haberlerinden derlediğimiz alıntılar, konuya ilişkin gazeteci ve yazarlarımızın görüşleriyle hukuk insanlarının açıklamalarından da görüleceği üzere, toplumumuzda Yargı ve Adalete olan güven temelinden sarsılmış, vatandaşlar arasında maalesef ki “yargının adil olmadığı, masumu korumadığı ve Türkiye’nin artık yaşanılır bir ülke olmaktan çıktığı” yönünde çok ciddi bir algı hakim olmuş bulunmaktadır.

Bu algıyı yıkmanın yegane yolu ise, mahkemeler üzerindeki baskının kaldırılması, Türkiye’nin bir kanun-hukuk devleti olduğunun tüm halkımıza gösterilmesidir. Masum insanların değil ceza almaları, kanunların tam anlamıyla masum insanları koruduğunun, gerçek suçluların ise adil bir şekilde cezalandırıldığının tüm milletimize gösterilmesi gerekmektedir. Tüm topluma hakim olan “Yarın başıma ne geleceği belli değil.” tedirginliği ve korkusu ancak bu şekilde giderilebilir.

Ayrıca, önemle belirtmek isteriz ki; masum oldukları somut deliller ışığında herkesçe bilindiği halde 27 aydır tutuklu bulunan Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza yönelik;

  • adaletin tecelli ettiğinin,
  • haksız tutukluluklarının sona erdirildiğinin,
  • kumpas kuranların ise gereken hukuki karşılığı aldıklarının

tüm Türkiye’ye gösterilmesi de adil Türk Yargısının üzerine düşen bir vazifedir.

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.