Saygıdeğer ağabeyimiz,
Yapmış olduğunuz bir konuşmada, “Adnan Oktar'ın toplumda imajı çok kötü, yayın politikası dolayısıyla dindar camiadan çok beddua aldı.” şeklinde bir açıklamada bulunduğunuzu işittik. Açıkçası, çok sevdiğimiz ve değer verdiğimiz bir ağabeyimiz olarak bu sözleri sarf etmiş olmanızı yadırgamakla birlikte, dindar camianın aslen hangi konularda hassasiyet göstermesinin daha önemli olacağı hususunda, ülkemizde yaşanan bazı acı gerçekleri siz değerli ağabeyimize hatırlatmak isteriz.
Arkadaş camiamızda yaklaşık 150 kadar hanım arkadaşımızın bulunduğunu, aralarında ise sadece 5-10 hanım arkadaşımızın dekolte giyinip dans ettiklerini daha önceki yazılarımızda açıklamıştık. Ayrıca, bunun da:
- Başı açık, dekolte giyinen veya bikini, mayo giyip denize giren hanımlarımız hakkındaki ön yargıları yıkmak,
- Onların da dindar ve nur gibi Müslümanlar olabileceklerini göstermek,
- Dolayısıyla toplumda yaratılmak istenilen başı kapalı, başı açık ayrımcılığına engel olmak,
- Müslümanların da çağdaş ve modern olabileceğini göstermek,
- Türkiye'nin diğer Ortadoğu ülkeleri gibi olmayıp, modern bir ülke olduğunu vurgulamak,
- Hükümetimizi ve Sayın Erdoğan'ı otoriter bir yönetimmiş gibi gösterebilme oyununu bozmak,
- Müslümanları ezmeye çalışanlara fırsat vermemek
gibi sebepleri olduğunu detaylarıyla anlatmıştık. Bu politikamızın neticeye ulaştığını gördüğümüzü ve bundan sonrası için devam ettirmeye gerek olmadığına inandığımızı da özellikle ifade etmiştik.
Dolayısıyla, Şeref Malkoç ağabeyimizin açıklamalarında geçen, "DİNDAR CAMİANIN"
- Türkiye'de fuhuşun yasal olmasına, genelevlerde/kerhanelerde çalıştırılıp bedenleri satılan kadınları,
- Ahlaksızlık ve çirkin utanmazlıkların toplum içerisinde yayılmasını amaçlayan, travesti, transseksüel ve homoseksüellerden oluşan LGBT gibi sayısız topluluk bulunmasını,
- Kumarhanelerde, barlarda, pavyonlarda, striptiz kulüplerinde dans ettirilip, çıplak bedenleri sergilettirilen, konsomatrislik yaptırılan kadınları,
- Bu kadınları kullanıp onları fuhuşa ve bin bir türlü ahlaksızlığa zorlayanları,
- Eroin ve esrar gibi uyuşturucu madde ticareti yapanları,
- Bu uyuşturucuları ilkokul çağındaki çocuklara bile satıp ölümlerine sebep olan uyuşturucu tüccarlarını
GÖRMEZDEN GELEREK
SADECE DEKOLTE GİYİNİP DANS ETTİLER DİYE BİRKAÇ HANIM ARKADAŞIMIZA BEDDUA ETMELERİ BİZE ASLA ANLAŞILIR GELMEMEKTEDİR. BÖYLE BİR TAVIR KURAN’A VE SÜNNETE DE UYGUN DEĞİLDİR. Müminlerin bir diğerinin hatasını veya yanlışını gördüklerinde ayetlere göre yapmaları gereken güzel sözle öğüt vermektir, beddua etmek değil. Müminin sorumluluğu -eğer yanlış bir şey görüyorsa- o insanı kurtarmaktır, onun yok olmasını isteyip beddua etmek değildir.
BU SEBEPLE SAYIN ŞEREF MALKOÇ AĞABEYİMİZİN, SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞ CAMİAMIZ HAKKINDA MEDYADA YÜRÜTÜLEN KARALAMA KAMPANYALARININ ETKİSİNDE KALARAK BÖYLE BİR AÇIKLAMADA BULUNDUĞUNU DÜŞÜNMEKTEYİZ.
Ayrıca belirtmek isteriz ki, uzun bir süre boyunca merhum Necmettin Erbakan Hocamız ile birlikte çalışmış, Erbakan Hocamızın tedrisatında bulunmuş zatınızı, basının yalanlarına, yaygaralarına itibar etmeyen, kimseden korkup çekinmeyen, "insanlar ne der" gibi endişeleri olmayan cesur ve yiğit bir ağabeyimiz olarak bildiğimiz için bu tür iftiralar karşısında hakkı ve adaleti gözeteceğinize olan inancımız da tamdır. Bu nedenle, paylaşımınızı yadırgamış bulunmakla birlikte, değerli bir ağabeyimiz olarak sizden, ülkemizin ve toplumumuzun gerçek sorunlarını gündeme getirmenizi ve dindar camiayı da "dekolte giyinip dans eden bazı hanım arkadaşlarımıza beddua etmek yerine" toplumdaki asıl kanayan yarayı görüp, buna karşı tavır alarak acil çözümler üretme konusunda yönlendirmenizi istirham ederiz. Sözünü ettiğimiz kanayan yarayı birkaç başlıkla tekrar hatırlatmak gerekirse;
GENELEVLER/KERHANELER ve FUHUŞ SEKTÖRÜ
Ne Acıdır ki Ülkemizde;
- FUHUŞ YASAL'dır ve 81 ilimizin hemen hemen hepsinde sayısı binlerle ifade edilen GENELEVLER/KERHANELER bulunmaktadır.
- GENELEVLER/KERHANELER, DEVLET TARAFINDAN kendilerine tahsis edilen RESMİ RUHSATLAR ile işletilmektedirler.
- GENELEVLER/KERHANELERDE, HAYAT KADINI olarak çalışmak mecburiyetinde kalan kadınlarımıza DEVLET TARAFINDAN RESMİ ÇALIŞMA VESİKALARI verilmekte ve SGK KAYITLARI yapılmaktadır.
- GENELEVLER/KERHANELERDE resmi olarak kayıtlı olan 100.000 (YÜZ BİN)'in üzerinde vesikalı kadınımız her gün, her dakika bedenlerini satarak hayatta kalmaya çalışmaktadır. Ancak bu rakamın dışında 250.000 (İKİ YÜZ ELLİ BİN) civarında da KAÇAK/VESİKASIZ çalışan HAYAT KADINI olduğu ve 70.000 (YETMİŞ BİN) civarında ise resmî başvurusunu yapmış, vesika bekleyen hayat kadını bulunduğu belirtilmektedir.
- Ancak Devletimizin GENELEVLER/KERHANELERDE çalışan Hayat Kadınları konusundaki son resmi istatistik çalışması, bundan 19 sene öncesine dayanmakta olduğundan, bugünkü gerçek rakamların VESİKASIZ/KAÇAK şekilde çalışanlar ile birlikte bilinenden KATBEKAT FAZLA, tahminen 450.000 (DÖRT YÜZ ELLİ BİN)'in ÜZERİNDE OLDUĞU HESAP EDİLMEKTEDİR.
- GENELEVLER/KERHANELERİN kapısında emniyet teşkilatımızın değerli mensupları POLİSLERİMİZ resmi olarak görev yapmakta, kapıda ve içeride asayişi sağlamakla görevli bulunmaktadırlar.
- GENELEVLER/KERHANELERDE çalışan hayat kadınlarının SAĞLIK DURUMLARI da yine Devletin kontrolü altında ve SAĞLIK BAKANLIĞI'NA BAĞLI ZÜHREVİ HASTALIKLARLA MÜCADELE HASTANELERİ tarafından yapılmaktadır.
- DEVLETİMİZ FUHUŞ yapılan bu GENELEVLER/KERHANELERİ çalışma hayatındaki tarım, sanayi, gıda, turizm, emlak ve benzeri işletmelerden birisi gibi değerlendirmekte ve diğer tüm sektörlerden aldığı gibi, FUHUŞ SEKTÖRÜNDE ÇALIŞMAK MECBURİYETİNDE KALAN HAYAT KADINLARINDAN DA düzenli olarak SSK, KDV, KURUMLAR VERGİSİ, PEŞİN VERGİ, GEÇİCİ VERGİ, DAMGA VERGİSİ gibi VERGİLER ile PUL vs. GİBİ HARÇLAR almakta, düzenli bir gelir elde etmektedir.
- DEVLETİN MAAŞ OLARAK ÖDEDİĞİ HER PARANIN İÇERİSİNDE, GENELEVLER/KERHANELERDE ÇALIŞAN HAYAT KADINLARINDAN ALINAN VERGİLERDEN DE GELEN BİR PAY BULUNMAKTADIR.
- Yüzlerce polisin katıldığı, onlarca FUHUŞ OPERASYON HABERİNİN MEDYAYA YANSIMASINA RAĞMEN BU OPERASYONLAR ASLINDA VESİKASIZ ÇALIŞAN HAYAT KADINLARININ VESİKALANDIRILMASI İÇİN YANİ FUHUŞU ENGELLEMEK İÇİN DEĞİL FUHUŞTAN ELDE EDİLEN VERGİNİN ARTTIRILMASI İÇİN YAPILMAKTADIR.
- İşin daha ürkütücü boyutu ise 18 YAŞININ ALTINDA OLUP DA FUHUŞ BATAĞINA DÜŞMÜŞ, ÇOCUK YAŞTAKİ FAHİŞELER konusunda ortaya çıkmaktadır. İbrahim Sarı'nın ''Çocuk Fahişeler'' isimli kitabı ile 2004 Yılında Ankara Ticaret Odası (ATO) tarafından hazırlanan ''Hayatsız Kadınlar'' isimli çalışmalarda geçen ve ilk kez 2000 yılında İstanbul'da gerçekleştirilen Türkiye I. Çocuk Kurultayı'na sunulan ''kız çocuklarının fuhuş sektöründe çalıştırılmasına ilişkin raporda'' TÜRKİYE'DE ÇOCUK FAHİŞE OLAYININ KORKUNÇ BOYUTLARA ULAŞTIĞI VURGULANMIŞ VE ÜLKEMİZDE HAYAT KADINLIĞI YAŞININ 15'E KADAR DÜŞTÜĞÜ BELİRTİLMİŞTİR. Hatta bazı araştırmacılara göre ise bu yaşın 12'ye kadar düştüğü de dile getirilmiştir.
Anlattıklarımızın her birinin apaçık günah ve haram olduğu konusunda ''DİNDAR CAMİA'' içerisinde en ufak bir fikir ayrılığı dahi olmayacağı aşikar durumdayken, her biri ülkemizde olan ve hemen hemen her gün, her saat yaşanan, bunca ahlaksızlık ve çirkin utanmazlık varken, ''DİNDAR CAMİANIN'' bunların hiçbirisine bırakın bedduayı etmeyi tek bir laf dahi etmeyip, SADECE DEKOLTE GİYİP DANS ETTİLER DİYE BİR AVUÇ HANIM ARKADAŞIMIZA BEDDUA ETMELERİ VİCDANA VE KURAN’A HİÇBİR ŞEKİLDE UYGUN DEĞİLDİR.
TRAVESTİ, TRANSSEKSÜEL VE HOMOSEKSÜEL LGBT TOPLULUĞU
- Fuhuş ve ahlaksızlık sektörünün bir diğer korkunç boyutu ise buraya kadar anlattığımız konularda belirtilen rakam ve istatistiklere TRAVESTİLERİN, TRANSSEKSÜELLERİN, HOMOSEKSÜELLERİN, YANİ HOMOSEKSÜEL FUHUŞUNUN DAHİL EDİLMEMİŞ OLMASIDIR.
- Bu konuda yapılan çeşitli araştırmalara göre, 20 büyük şehrin farklı farklı semtlerinde ÇOK SAYIDA TRAVESTİ GENELEVİ/KERHANESİ olduğu bilinen bir gerçektir.
- Yapılan araştırmalar Türkiye'de yaşayan TRAVESTİ, TRANSSEKSÜEL VE HOMOSEKSÜELLERİN SAYISININ 5 MİLYONUN ÜZERİNDE olduğunu göstermektedir.
- 30 Haziran 2013 tarihinde İstanbul’da gerçekleşen yürüyüşe 100.000 (YÜZ BİN)'in üzerinde TRAVESTİ, TRANSSEKSÜEL VE HOMOSEKSÜEL katılmış, bunun Avrupa'da bu güne kadar yapılmış en büyük katılımlı yürüyüş olduğu açıklanmıştır.
Her gün birçok televizyon kanalında karşımıza çıkan YARIŞMALAR, GÜZELLİK PROGRAMLARI ve DİZİLERDE HOMOSEKSÜELLERE YER VERİLMESİ, BUNLARIN TOPLUMUMUZA ADETA ÖRNEK ALINACAK KİŞİLER GİBİ GÖSTERİLMELERİ artık ne yazık ki sıradan, günlük konular gibi karşılanmaktadır. Ülke genelinde sadece HOMOSEKSÜEL, TRAVESTİ ve TRANSSEKSÜELLER TARAFINDAN İŞLETİLEN ve KULLANILAN YÜZLERCE BAR, DİSKO ve GECE KULÜBÜ ile BUNLARDAN ÇOK DAHA FAZLA SAYIDAKİ HOMOSEKSÜEL ESKORT SAĞLAYAN İNTERNET SİTELERİ bulunması ahlaki çöküntünün en ibret verici yönlerinden biridir. Devletin bu işletmeleri de tıpkı Genelevler/Kerhaneler gibi ticari işletmeler olarak değerlendirip bunlardan çeşitli vergiler alması, vatandaşlarımızın bu ahlaksızlıkların tanıtımının yapıldığı internet sitelerine erişiminin engellenmeyip sitelerin herkes tarafından ziyaret edilebilir kalmaları, ülkemizin geldiği bu tehlikeli boyutu gözler önüne sermektedir.
Toplumun bunca ciddi ahlaki sorunları varken, birkaç genç hanımın kıyafetinden beddua edecek kadar rahatsız olmanın hiçbir açıklaması yoktur.
DİSKO, BAR - PAVYON, GECE KULÜPLERİ
Ne Acıdır ki Ülkemizde;
- Büyük küçük hemen her şehirde faaliyet gösteren DİSKO, GAZİNO, GECE KULÜBÜ, PAVYON, MEYHANE, BAR VE BİRAHANELERİN sayısı 15.000 (ONBEŞ BİN)'in üzerindedir.
- Bunların dışında ruhsatsız olarak faaliyet gösteren mekanlar ile, kafe veya lokanta ruhsatı ve görünümü altında faaliyet gösteren ANCAK GERÇEKTE PAVYON veya GECE KULÜBÜ OLARAK ÇALIŞTIRILAN mekanların sayısı ise 5.000 (BEŞ BİN) civarındadır.
- Bu mekanların hemen hepsinde de dekoltenin de ötesindeki giyim kuşamlarıyla son derece açık kadınların-kızların çalışıyor olması, bunların büyük çoğunluğunun ise konsomatris olarak çalıştırılmaları veya hayat kadını olup bedenlerini satıyor olmaları bilinen bir gerçektir.
- Bu işletmeler arasında fuhuşun bilinenin çok daha ötesinde olup, mekanların bir kısmının bulundukları binaların üst kısımlarının fuhuş için tasarlanmış otel şeklinde yapılmış oldukları da bilinmektedir.
KUMAR SEKTÖRÜ
- Ülkemizde, Şans Oyunları adı altında Milli Piyango, Altılı Ganyan, İddia, Spor Toto, Spor Loto, 10 Numara, Şans Topu, Kazı Kazan gibi kumarın binbir çeşidinin serbest olup, bunları işleten ve oynatanların da yasal statüye sahip olmaları son derece ürkütücü bir durumdur. İşin daha da vahimi, bunların bazılarının halen bizzat devlet tarafından işletiliyor olmasıdır.
- Haftanın her gününe dağılmış şekilde oynatılıp çekilişleri yapılan bu kumar çeşitleri için istisnasız olarak yurdumuzun her ili, her ilçesi, her kasabasında, hatta köylerinde dahi açılmış sayısı on binlerle ifade edilen dev bir bayi sistemi kurulmuştur.
- Milli Piyango ve Dünya Piyangolar Birliği istatistiklerine göre, Türkiye’de HER GÜN ORTALAMA 200 BİN PİYANGO BİLETİ, 600-650 BİN DE KAZI KAZAN BİLETİ satılmaktadır.
- İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın (İSMMMO) 2002 ile 2006 yılları arasında bir araştırmaya göre, son beş yılda Türkiye’de devlet denetiminde oynatılan resmi kumara ilişkin kumar oynayanların sayısı tam 2,5 kat artmıştır. (Araştırma 2009 yılına dayanıyor ve günümüz rakamlarıyla bu artışın yaklaşık 4,5 - 5 kata ulaşmış olabileceği belirtiliyor.)
- Resmi olarak ruhsat ve izin verilen bu yasal kumar çeşitlerinde vatandaşlarımızın harcadıkları milyonlar, milyarlar, bunlar yüzünden dağılıp yıkılan binlerce aile ve mahvolan on binlerce hayat vardır.
Her birinin apaçık günah ve haram olduğu konusunda sokaktaki herhangi bir vatandaşın bile bilgi sahibi olduğu bu duruma ilk tepki vermesi gereken haliyle “DİNDAR CAMİA”dır. TOPLUMUN BU DERECE VAHİM VE VE FECİ BİR AHLAK ÇÖKÜNTÜSÜ SÖZ KONUSUYKEN, BUNLARI BİR KEZ BİLE DİLE GETİRMEYİP BİR İKİ TANE GENÇ KIZIN DEKOLTESİNİ KONU EDİNMEK HİÇBİR MAKULİYETİ OLMAYAN BİR TUTUMDUR.
PARASAL HACMİ 140 MİLYAR LİRAYA ÇIKIP KULLANIM YAŞININ 15'E KADAR DÜŞTÜĞÜ UYUŞTURUCU SEKTÖRÜ
Ne Acıdır ki Ülkemizin;
- Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Daire Başkanlığının, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi'nin 2017 raporlarını dikkate alarak yapmış olduğu açıklamalara göre, Türkiye'nin dünyada en fazla miktarda uyuşturucu yakalayan ülkeler arasında İKİNCİ SIRADA olması,
- BM Uyuşturucu Kontrol Kurulu'nda yer alan Prof. Dr. Sevil Atasoy'un açıklamalarına istinaden, piyasaya sürülen uyuşturucunun sadece ortalama yüzde 10'unun ancak yakalanabiliyor olması,
- Ülkemizin yüz akı Tüpraş'ın piyasa değerinin 30 milyar lira, Erdemir'in 27 milyar lira, Aselsan'ın 26 milyar lira olduğu düşünülürse, ülkemiz üzerinden yürütülen uyuşturucu sektörünün şu an Türkiye'deki en büyük sektör olması,
- Uyuşturucu belasının sadece kullanan insanlara verdiği zararın yanısıra, toplumumuzu yakından ilgilendiren faili meçhul cinayetler, çatışmalar, rüşvet ve yolsuzluk gibi başka başka suçların kapısını da sonuna kadar açıyor olması,
- Yakalanan miktarlar ile doğru orantılı olarak uyuşturucu madde kullanımının da ürkütücü şekilde artıyor olması,
- Türkiye’de 1990 yılında yaklaşık 381.200 kişi madde kullanım bozukluğuna sahipken, 2016 yılında bu sayının 664.906 kişiye yükselmiş olması, günümüzde ise aktif uyuşturucu kullanıcı sayısının 1 milyon kişinin üzerine çıktığının tahmin ediliyor olması,
- Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi'nin 2019 raporuna göre 2018 yılında tedavi gören kişi sayısının bir önceki yıla göre 40 bin kişi artarak, 251 bine yükselmiş olması,
- Emniyet Genel Müdürlüğü’nün hazırlamış olduğu 2019 yılı Türkiye Uyuşturucu Raporuna göre, uyuşturucuya başlama yaşının 15 yaşındaki çocuklarımıza kadar inmiş bulunması, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 2018 yılında yapılan bir araştırmaya göre ise çocuklarda bonzai isimli uyuşturucu madde kullanımının 11 yaş altına kadar düşmüş olması,
- Uyuşturucu kullanımının ve kullanıma bağlı ölümlerin 2013 yılından bu yana düzenli olarak artış gösteriyor olması ve her yıl yüzlerce vatandaşımızın doğrudan uyuşturucu kullanımından hayatını kaybediyor olması ile uyuşturucu kullanımından kaynaklı diğer hastalıklar sebebiyle hayatını kaybedenlerin sayısının binlerle ifade ediliyor olması,
- Uyuşturucu madde kullanımının yasak olmasına rağmen, sadece satışının suç kapsamında değerlendiriliyor olması ve bugüne kadar ülkemizde uyuşturucu kullandığı için tutuklanan kimsenin bulunmaması,
- Her gün yüzlerce polisin katıldığı, onlarca operasyon haberinin medyaya yansımasına rağmen bu illete bir türlü son verilemiyor olması
SON DERECE DEHŞET VERİCİ BİR DURUMDUR
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, insanlık için büyük bir bela olan uyuşturucu kullanımının ve ticaretinin de apaçık günah ve haram olduğu konusunda ''DİNDAR CAMİA'' içerisinde en ufak bir fikir ayrılığı dahi olmayacağı aşikar durumdayken, "DİNDAR CAMİA"NIN bunların hiç birisine bırakın beddua etmeyi tek bir söz dahi etmeyip, SADECE DEKOLTE GİYİP DANS ETTİLER DİYE 30 HANIM ARKADAŞIMIZA BEDDUA ETMELERİ BİZE ASLA ANLAŞILIR GELMEMEKTEDİR.
Ayrıca unutulmamalıdır ki, ülkemizde modern yaşam tarzını benimseyip, alkol kullanan, dans eden ve dekolte giyinmekten hoşlanan çok fazla kadının olduğu, hatta dekoltenin ötesinde yaz mevsimini ülkemizin sahil kesimlerinde bikini, mayo giyip güneşlenerek ve denize girerek geçiren milyonlarca vatandaşımızın olduğu da herkesçe malum olan bir gerçektir. Bize göre bunun hiçbir mahsuru bulunmayıp, bu kardeşlerimizin hepsi de Müslüman ve birinci sınıf vatandaştır. Dolayısıyla her insan dindar olabilir ve kılık kıyafet konusu asla insanların dindarlık seviyelerini gösteren bir ölçü olamaz.
Ancak buna rağmen Sayın Şeref Malkoç ağabeyimizin söyleminde geçen ''DİNDAR CAMİA”NIN milyonlarca insanımızın dekoltenin de ötesinde bikini ve mayo ile sahil kesimlerinde gezip, denize giriyor olmasına beddua etmeyip, dekolte giyip dans ettikleri için 30 kadar hanım arkadaşımıza beddua ediyor olmalarına inanmamız elbette ki mümkün değildir.
Bu itibarla, her zaman saygı duyduğumuz, samimiyetine güvendiğimiz, her daim hakkı, adaleti gözeten muhterem bir büyüğümüz olarak hatırlatmalarımızı dikkate alacağınıza inanıyoruz.
Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.