20.04.2020
Sayın Nuran Yıldız,
Size bu mektubu göndermekteki amacımız, hem 6 Nisan 2020 tarihli superhaber.tv isimli internet sitesinde yayınlanan yazınıza istinaden bazı önemli bilgilendirmelerde bulunmak, hem de Türkiye’de hakim kılınmaya çalışılan, farklı fikirler karşısındaki tahammülsüz, sevgisiz, peşin hükümlü üslup ve zihniyetin toplumumuzu sürüklediği ciddi tehlike hakkındaki endişemizi dile getirmektir.
Öncelikle şunu ifade etmeliyiz ki yazınızda adı geçen şahsın kitabında öne sürülen iddialar hiçbir belgeye ve delile dayalı değildir, tamamen hayal ürünüdür. Bir yığın iftira ve karalamadan oluşan bir kitabın satışından kazanç elde edilmesi için bilerek veya bilmeyerek destek olmak ise sizin gibi hukuka inanan ve demokrat bir hanımefendiye yakışmaz kanaatindeyiz. Eğer delilsiz belgesiz yayınlar hazırlamanın yolu açılırsa böyle bir üsluptan günün birinde siz de dahil herkes mağdur olabilir, çünkü iftira atmak çok kolay bir insanın iki üç kere dudağını dilini oynatması yeterli oluyor. Bu yüzden bizler delilsiz hiçbir söze inanmayız. Sizin hakkınızda bir söz söylenmiş olsa delilini ve belgesini araştırırız. Sizden de beklentimiz herhangi bir insan hakkında delilsiz belgesiz bir söze inanmamanız ve yaygınlaştırmamanızdır.
Kamuoyunun yakından bildiği üzere, 11.07.2018 tarihinde yapılan bir polis operasyonuyla Sayın Adnan Oktar ve camiamızın birçok mensubu gözaltına alınıp tutuklanmıştır. Arkadaşlarımız, gözaltı ve akabindeki tutukluluk ve cezaevi süreçlerinde yaşadıkları belki yüzlerce haksızlık, hukuksuzluk, maddi-manevi zulüm ve eziyetin yanı sıra, bir de bir kısım medya tarafından akla hayale gelmedik çirkin, gerçek dışı iftira ve yalanlar eşliğinde, görülmemiş bir manevi linç ve insafsız bir karalama kampanyasına tabi tutulmuşlardır.
Ne yazık ki bu kara propaganda bugün de bir kısım medya tarafından aralıksız sürdürülmektedir. Söz konusu medya, adeta bu konuda özel görevlendirilmişçesine, asılsız, mesnetsiz, gerçek dışı haberlerle, uydurma, hayali kurgu ve senaryolarla, akla hayale gelmedik çirkin itham ve iftiralarla yaklaşık 19 aydır Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızı kendince itibarsızlaştırmaya çalışmaktadır.
Öncelikle şu önemli hususu belirtmemiz gerekir ki, Sayın Adnan Oktar, aynı diğer arkadaşlarımız gibi, hayatında hiçbir suça karışmamış, hakkında hiçbir kesinleşmiş yargı kararı, tek bir sabıka kaydı dahi bulunmayan,ortada hiçbir somut suç delili, suçüstü, suç unsuru, hatta suç emaresi bile olmaksızın 21 aydır hukuksuz bir biçimde cezaevinde tutulan, masumiyet karinesine sahip bir insandır.
Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız hakkında yürütülen dava henüz sonuçlanmamış ve suçlu olduklarını gösteren aleyhte tek bir delil dahi mahkemeye sunulamamıştır. Buna karşın, dosyayı inceleyen tüm hukukçuların ortak beyanı ise, bahse konu dosyanın hukuken bomboş olduğu yönündedir. Ayrıca tutuklu arkadaşlarımızın mahkemedeki savunmaları, dava dosyasına sunulan savunma delilleri ve bilimsel mütalaalar da arkadaşlarımızın suçsuzluğunu açıkça ortaya koymaktadır. Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın geçmişte olduğu gibi beraat edeceğine olan inancımız ve adalete olan güvenimiz tamdır.
Sayın Yıldız, hakkımızda oluşturulan iddianame ile dava dosyasında yer alan husumetli müştekilerin iddialarının tamamı, maddi gerçeklikten yoksun, somut belge veya delile dayanmayan, gerçek dışı itham ve iftiralardan ibarettirler. Bahse konu iddianame ve dava dosyasından sızdırılıp kat kat ve ölçüsüzce abartılarak basına servis edilen karalama amaçlı gerçek dışı haberler de camiamızı hedef alan geniş çaplı bir kumpasın ürünüdür!
Bahsini ettiğimiz kumpas şu aşamalar üzerinden hayata geçirilmiştir:
İlk olarak, kimliği belirsiz bir şahıs vasıtasıyla gelen düzmece bir e-mail ihbarıyla hakkımızda soruşturma açtırılmıştır. Sonrasında ise, camiamızdan geçmişte ayrılmış bazı husumetli kişiler kullanılarak, bazı arkadaşlarımız cezaeviyle, mallarına el konulmasıyla, itibarsızlaştırma ile korkutularak ve aleyhimizde yönlendirilerek müştekiler haline getirilmişlerdir. Bu suretle, söz konusu soruşturma dosyası uydurma ve asılsız müşteki beyanlarıyla doldurulmuş, sözde hukuki bir görünüm almasına çalışılmıştır. Arkadaş çevremizle tanışıklığı olan bazı genç hanımlar, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız hakkında sahte, düzmece suçlamalar ve karalama maksatlı iftiralarda bulunmaları için kumpasçı müştekiler tarafından tehditlerle korkutulmuş ve zorla şikayetçi yapılmıştır.
Bu şekilde dava dosyası, "müşteki", "yalancı tanık", "dayatılmış itirafçı", "(sözde) etkin pişman"lardan oluşturulmuş bir ekibin yalan beyanları, hayali senaryoları ve çirkin iftiraları vasıtasıyla, özellikle toplumun hassas olduğu FETÖ’ye yardım, cinsel istismar, vb. çok sayıda asılsız ve dayanaksız ithamlarla doldurulmuştur. Hiçbir hukuki değeri ve geçerliliği olmayan, her türlü maddi ve inandırıcı somut delilden yoksun olan bu iftiralarla asıl amaçlanan kamuoyunda tepki, öfke ve infial oluşturmak, camiamızı toplum nezdinde itibarsızlaştırmaya çalışmaktır.
Nitekim, görünürde bunda bir dereceye kadar başarılı olmuş gibi de durmaktadırlar. Öyle ki, vahşice katledilen merhum Ceren Özdemir'in katili hakkında bile empati kurarak "katilin sosyolojik geçmişine de bakılması gerektiğini" savunan sizin gibi bakış açısına sahip bir insanı dahi etkileyebilmişlerdir. Bunun sonucunda siz de, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız hakkında basında yer alan gerçek dışı itham ve iftiralar hakkında objektif bir araştırma ve sorgulama yapmaya dahi gerek duymaksızın peşin bir kabul ile, hakkımızdaki 6 Nisan 2020 tarihli yazınızı kaleme aldınız. Açıkçası sizin gibi aydın bir akademisyenin bile bu kara propagandanın etkisi altında kalmış olması, kumpasın ne derece kapsamlı hazırlandığının ciddi bir göstergesidir.
Yanlış bilgilendirildiğinizi ve hakkımızda yazdığınız, her şeyden önce Anayasamızın 38. maddesinde belirtilen"suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz" ilkesine aykırı olan yazınızın 2 yıldan bu yana aleyhimizde sistematik olarak yürütülen algı operasyonunun bir sonucu olduğunu düşünmekteyiz.
Siz de takdir edersiniz ki, hiçbir bilgiye sahip olmadan, dedikodu mahiyetindeki delilsiz haberlere itibar ederek, eli kolu bağlı, kendilerini savunma, cevap haklarını kullanma imkanı olmayan masum insanların bu durumlarını fırsat bilip, haklarında iftira ve hakaret içeren gerçek dışı ithamlarda bulunmak vicdana, hukuka ve insaniyete uygun değildir.
Zatınızı tenzih ederiz, gerek yazılı gerekse görsel medyada hiçbir hukuki somut delile dayanmadan, akla hayale gelmedik mesnetsiz ithamları, hakaretamiz ifadeleri engel tanımadan kullanabilen kimselerin, bu tür bir sınır tanımazlığın önü açıldığı takdirde, yarın bu yanlış tavrın kendilerine karşı da hiçbir ölçü ve sınır tanınmadan sergilenebileceğini düşünmeleri gerekir.
Dolayısıyla, insanların kişilik haklarını hiçe sayarak, "ben yaptım oldu" şeklinde bir zihniyeti benimsemenin yarın da başkalarının aynı şeyi hatta çok daha fazlasını yapmasının kapısını açabileceğini unutmamak gerekir.
Sayın Yıldız, 6 Nisan 2020 tarihli yazınıza dayanak yaptığınız Fuat Kozluklu'ya ait kitabın içeriği hakkında da birkaç noktaya değinmek isteriz. Söz konusu kitabının içeriği tümüyle;
– Fuat Kozluklu’nun kendi hayal dünyasında oluşturduğu, tamamen zan ve tahminlere dayalı, adeta James Bond hikayelerine özenerek kurgulanmış “sözde habercilik” macerası,
– Büyük Türkiye ve Türk İslam Birliği ülküsünü savunan, Darwinizme ve materyalizme karşı dünya çapında en kapsamlı bilimsel ve felsefi çalışmaları yapan Sayın Adnan Oktar ve camiamızla fikri ve ideolojik karşıtlığı olan bir takım gazeteci ve köşe yazarlarının soyut kanaatlerinden oluşan, aynı zamanda da Türk Ceza Kanunu kapsamınca suç teşkil eden ağır hakaret ve aşağılamaların yer aldığı taraflı ve önyargılı yazılar,
– Sayın Adnan Oktar ve camiamız aleyhinde, Türk yargısını ve kamuoyunu olumsuz etkilemeye yönelik hazırlanmış, hiçbir somut suç deliline dayanmayan, 'çamur at tutmasa da izi kalır' mantığıyla, masa başında kurgulanmış ısmarlama senaryolar,
– Sayın Adnan Oktar’ın tamamından beraat ettiği, eski dava dosyalarında yer alan geçersizlikleri kanunla, hukukla kanıtlanmış gerçek dışı, çirkin itham ve iftiralar,
– 11 Temmuz 2018 operasyonu sonrasında mahkemeye sunulan, husumetli müştekilerin hiçbir somut tek bir suç delili sunamadığı soyut ve yalan beyanlara, asılsız ithamlara dayanarak hazırlanmış 313 numaralı dosya iddianamesi (ki herkesin bildiği gibi iddianame sadece bir iddiadır, herhangi bir kesinleşmiş yargı kararı değeri yoktur) ...
gibi olumsuz algı ve kara propaganda malzemeleri üzerine bina edilmiştir:
Kitap, yukarıda belirttiğimiz ana maddelerden derlenerek, normalde 10 sayfayı geçmeyecek bir metnin dönüp dolaşıp sayfalar boyunca tekrar edilmesinden ibarettir. Ne edebi ne araştırmacılık ne de gazetecilik değeri olmayan, tanınırlık sağlamak, isim duyurmak maksadıyla hazırlanmış bir kitaptır. Doğru bilginin peşinden koşan, gerçekleri ortaya çıkarmaya çalışan, dürüst, ilkeli, objektif, hakkaniyetli, adaletsizliğe, hukuksuzluğa göz yummayacak bir gazeteciye asla yakıştırılamayacak türden bir çabadır.
Kitabın içerisinde doğruluğu kanıtlanmış tek bir somut ve gerçekçi delil, belge sunulamamıştır. İddiaların tamamı müfterilerin yalan ve uydurma beyanlarına dayalı hayali anlatımlardan oluşmuştur. Kitapta;
– Sn. Adnan Oktar lehine beraatla sonuçlanmış eski davalarda yer alan çirkin iddialar, şu anki dava süreciyle birlikte verilerek kamuoyu kasıtlı olarak yanlış yönlendirilmeye çalışılmıştır,
– Sn. Adnan Oktar’ın gerçekte beraat ettiği davaların kesin sonuçlarından hiç bahsedilmeden, gerçek dışı olduğu defalarca kanunla-hukukla kanıtlanmış ithamlar tekrar tekrar gündeme getirilerek insanların zihinlerinde hayali bir suç makinesi portresi çizilmeye çalışılmıştır,
– Sn. Adnan Oktar’ın adli sicil kaydının tertemiz olduğundan, hayatında hiçbir suça karışmadığından, tek bir hüküm giymediğinden özellikle söz edilmemiştir.
– Sn. Adnan Oktar, sürekli iftira ve hakaretlere maruz bırakılarak kişilik haklarına pervasızca ve ölçüsüzce saldırılmış, haysiyet ve şerefine yönelik çirkin ithamlarda bulunulmuştur.
Hal böyleyken Sayın Yılmaz, güzide bir üniversitemizin kıymetli bir akademisyeni olarak size sormak isteriz ki, içerisinde ispata dayalı en ufak bir bilgi veya belge bulunmayan, insanların kişilik haklarına saldırıp çamur atmaya, iftira ve hakaret etmeye çalışmak dışında hiçbir vasfı bulunmayan bu kitap, bilimsel ve muteber kabul edilebilir mi? İçerisinde yer alan hayali anlatımlar gerçekmiş gibi değerlendirilip masum insanların, bir çırpıda suçlu gösterilmeleri, kendilerini savunmalarına dahi imkan verilmemesi etik bir davranış olarak gösterilebilir mi?
Son olarak ifade etmek isteriz ki, devam eden yargı sürecinin Sn. Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın masumiyetinin ispatıyla sonuçlanacağına olan inancımız, Türk adaletine olan güvenimiz tamdır. Değerli şahsınızdan da, iftira ve kara propagandanın etkisi altında kalmamanızı, bir kısım medyada yer alan, doğruluğu ispatlanmamış, belge, kanıt ve dayanaktan yoksun, gerçek dışı haberlere itibar etmemenizi bir kez daha rica ediyoruz.
Saygılarımızla bilgilerinize sunarız.