Posta gazetesi yazarı Nedim Şener'e, daha önceki hakaret ve iftira sözleri içeren yazıları nedeniyle Sayın Adnan Oktar'ın avukatı tarafından geçtiğimiz günlerde bir tazminat davası açılmıştır. Bunu takiben, Sayın Nedim Şener de bu konuyu gündeme getiren 2 Eylül 2019 tarihli yeni bir köşe yazısı yayınlamıştır.
Ne var ki Sayın Adnan Oktar'ın, şahsına yöneltilen hakaret ve iftiralar karşısında kişilik haklarını savunmak üzere yaptığı son derece haklı ve meşru bir hukuki girişime bu son yazısında gereksiz bir öfke üslubu içinde aşırı tepki vermektedir.
OYSA ADNAN OKTAR, NEDiM ŞENER'E HiÇBİR ZAMAN HAKARET ETMEMİŞ, İFTİRA ATMAMIŞ, KENDİSİ HAKKINDA OLUMSUZ, KÖTÜ BIR SÖZ SARFETMEMİŞ, SON DERECE MEDENİ BİR TAVIRLA KENDİSİNE YAPILAN HAKSIZLIĞA KARŞI KANUNİ HAKKINI KULLANMIŞTIR.
Bu vesileyle, Sayın Nedim Şener'e şu önemli gerçekleri tekrar hatırlatmakta fayda görüyoruz:
Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları, bugüne kadar hiçbir suça karışmamış, henüz davaları bile görülmemiş, aleyhlerinde hiçbir kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan ve tümüyle "suçsuzluk karinesine" sahip insanlardır. Dolayısıyla bu masum insanlara, hiçbiri ispatlanmamış, tek bir somut kanıtı bile olmayan, yalnızca organize bir husumetli grubun gerçek dışı beyanlarına dayanılarak öne sürülen asılsız ve dayanaksız iddialar üzerinden manevi bir linç kampanyası yürütmek vicdanları yaralayan, haksız bir davranış olacaktır.
Sayın Nedim Şener, yazılarında Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza bir takım ithamlarda bulunmasını haklı ve meşru göstermek adına bu suçlamaların savcılık iddianamesinde yer aldığı mantığını öne sürmektedir.
Oysa, bu çok hatalı bir mantıktır. Çünkü en basit bir hukuk bilgisidir ki İDDİANAME, ADI ÜSTÜNDE, BİR İDDİADIR. Kesin bir hüküm veya yargı kararı değildir. Bu iddianın doğru olup olmadığına ise mahkemeler ve üst mahkemeler karar verir. Tek bir şikayet veya beyan üzerine dahi savcılık makamı iddianame düzenleyip dava açabilir. Ama, bu beyanlarda yer alan iddiaların gerçek olup olmadığı, somut delil ve belgelere dayanıp dayanmadığı, iddiaların yöneltildiği kişinin suçlu mu yoksa suçsuz mu olduğu "demokratik hukuk devleti"nde bağımsız mahkemelerin takdirine bırakılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, haklarında muhtelif konularda iddianame düzenlendiği halde, yargı sürecinde suçsuz oldukları ortaya çıkarak beraat etmiş ve aklanmış yüzbinlerce insan vardır. Bu nedenle, sonucu ne olursa olsun davaları sürerken iddianamedeki iddialar üzerinden insanları suçlu ilan etmek, onlara karşı hakaretamiz ifadeler sarf etmek hem insafa hem vicdana hem de kanunlara aykırı olacaktır.
Haklarında kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan masum insanları kamuoyuna suçlu olarak lanse etmek, bir nevi "yargısız infaz" anlamına gelir ki bu Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre başlı başına bir suç kapsamına girer. Bu suçu işleyenlerin mahkeme önünde hesap vermesi de adaletin ve "hukuk devleti" ilkesinin bir gereğidir.
Tüm bunların yanı sıra Sayın Nedim Şener’in yazısında sözünü ettiği iddiaların gerçek dışı olduğu, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının gözaltına alınmasından bu yana geçen süre içinde –bir kısmı bugüne kadar kamuoyuyla da paylaşılmış– yüzlerce hukuki delille ortaya konmuş durumdadır. Nedim Şener’in, yazısında aktardığı sözde "şantaj kasetleri", "casusluk", "cinsel taciz", vs. gibi uydurma ve asılsız iddiaları destekleyen hiçbir somut ve her türlü şüpheden arınmış kanıt ya da bulgu yoktur.
Hepsinin ötesinde, geçmişten bugüne kadar birçok husumetli kişi ve grupların farklı tarihlerde ortaya attığı AYNI KLİŞE İFTİRALAR ÜZERİNE AÇILMIŞ VE TAKİPSİZLİKLE SONUÇLANMIŞ ONLARCA SORUŞTURMA VE BERAATLE SONUÇLANMIŞ ONLARCA DAVA DA SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARININ MASUMİYETLERİNİ DEFALARCA GÖZLER ÖNÜNE SERMİŞTİR.
Biz bu gerçeklerin, aklı başında, şuurlu, sorumluluk sahibi ve ilkeli bir gazeteci olarak tanıdığımız Sayın Nedim Şener'in de bilgisi dahilinde olduğuna, ancak anlık bir öfkeye kapılarak böyle bir üsluba başvurduğuna inanmakla birlikte, hakkımızda dolaşan çeşitli önyargıları gidermek adına bu konuları kendisine hatırlatma ihtiyacı hissettik.
Kendisi de bir dönem, aynen bizler gibi iftira ve komplolara, çok ağır incitici sözlere ve ithamlara maruz kalmış, haksız yere cezaevinde aylarca tutulmuş bir kişi olarak Sayın Nedim Şener'in, bizlerin içinde bulunduğu durumu da anlayışla değerlendireceğini umuyoruz. Dolayısıyla, hakkımızdaki görüşlerini yeniden gözden geçirmesini ve elbette buna rağmen yanlış gördüğü, eleştirdiği konuları da sevgi ve saygı ölçüleri, dostluk ve kardeşlik üslubu içerisinde bizlere iletmesini istiyoruz.
Nitekim Yüce Rabbimiz de Müslümanların aralarında çekişmemelerini, dost ve kardeş olmalarını ayetlerinde şöyle buyurmaktadır:
İnkar edenler birbirlerinin dostlarıdır. EĞER SİZ ARANIZDA DOST OLMAZSANIZ YERYÜZÜNDE KARGAŞA, FİTNE VE BÜYÜK BOZGUN ÇIKAR. (Enfal Suresi, 73)
Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve BİRBİRİNİZLE ÇEKİŞMEYİN. SONRA GEVŞERSİNİZ VE GÜCÜNÜZ, DEVLETİNİZ ELDEN GİDER. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 46)
Sayın Nedim Şener gibi, her daim vatanımızın, milletimizin ve devletimizin ali çıkarlarını, ülkemizin birlik ve bütünlüğünü savunan, koruyan ve kollayan milli ve yerli kardeşleri olarak bu cennet vatanımızda hep birlikte öfke, gerginlik ve çekişmeden uzak, barış, sevgi, huzur, dostluk ve mutluluk içinde yaşamamız en büyük temennimizdir.