Yeni Şafak Gazetesi yazarlarından Sayın Ergun Yıldırım 20.05.2020 tarihli köşe yazısında İslam ülkelerinde gözlemlenen Mehdi beklentisi ve Mehdiyet hareketleri konularında bazı değerlendirmelerde bulunmuştur. “Yeni Mehdiler” başlıklı söz konusu yazıda genel olarak, tarihteki sahte Mehdi hareketlerine benzer hareketlerin bugün de görülmekte olduğundan, bu tür hareketlerin dini, sosyal ve ekonomik krizlerde daha da yoğunlaştıklarından, İslam coğrafyasında tüm sorunların üstesinden gelebilecek tek lider arama alışkanlığının Mehdi beklentisini güçlendirdiğinden, tüm bunlar nedeniyle de, Müslümanın dünyadaki sorunları çözme konusunda sorumluluğu başka bir kişiye yüklemek yerine bireysel olarak sorumluluk alması gerektiğinden bahsedilmiştir.
Sayın Ergun Yıldırım’ın değerlendirmelerin bir kısmında elbette ki haklılık payı bulunmaktadır. Ancak söz konusu yazıda oldukça dikkatimizi çeken esas şey; Sayın Ergun Yıldırım’ın Mehdiyet konusunun esasını teşkil eden çok önemli bazı hususlara hiçbir şekilde değinmemiş olmasıdır. Sayın Ergun Yıldırım Mehdiyetle ilgili anlatacak birçok önemli başlık varken, sadece bazı sosyolojik ve tarihsel konulara değinmekle ve yazının sonunda ise Müslümanlara konuyla ilişkili güzel bir öğütte bulunmakla yetinmiştir. Ayrıca Sayın Adnan Oktar’ın da günümüzde güya Mehdilik talebinde bulunan kişilerden biri olduğunu ileri sürerek maalesef gerçeklere aykırı düşmüş ve okuyucularını yanıltmıştır.
Aşağıda Sayın Ergun Yıldırım’ın köşe yazısındaki bazı eksik ve hatalı değerlendirmelerle ilgili açıklamalarımız yer almaktadır.
Sayın Adnan Oktar’ın ahir zamanla bağlantılı konulardan, özellikle de Mehdiyetten sıkça bahsetmesi bu konuların gündeme gelmesini istemeyen odakları her dönem rahatsız etmiştir. Sadece Mehdiyetle ilgili çalışmaları değil, Sayın Adnan Oktar’ın evrim teorisini çürüten, İslam Birliği’ni isteyen, komünizm ve bağnazlığı eleştiren, vatanın bölünmezliğini savunan, yaratılış delillerini en net bilimsel delillerle anlatan çalışmaları da söz konusu materyalist ve İslam karşıtı odakları oldukça kızdırmıştır. Bu durduramayan odaklar geçmişte yaptıkları gibi, günümüzde de bir kumpas planlayıp yürürlüğe koymuşlardır.
İşte bu kumpas doğrultusunda, Sayın Adnan Oktar hakkında infial oluşturmak ve kamuoyunu yönlendirmek için ortaya atılan asılsız iddialardan birisi de, Sayın Adnan Oktar’ın güya kendisinin Mehdi olduğunu iddia ettiğine dair iddialardır. Devam etmekte olan yargı sürecindeki müştekilerin de arkasına sığındıkları bu iddianın ortaya atılmasındaki ana sebep, Sayın Adnan Oktar’ın güya Mehdiliğini ilan edip ülkenin yönetimini ele geçirmeyi hedefleyen bir insanmış gibi görülmesini sağlamaktır. Amaç, Sayın Adnan Oktar’ı güya aynı FETÖ gibi devlete, hükümete ve millete karşı bir tehditmiş gibi göstermek ve devletin kurumlarını bu tehdidi ortadan kaldırmak için hamle yapmaya yöneltmektir. Bu, her açıdan akla ziyan bir yorumdur. Sayın Adnan Oktar’ın 40 yıldır Devletimizin gözü önünde olan hayatı, inancı ve gerçekleştirdiği faaliyetler böyle bir ithamla kendisinin adını aynı cümlede dahi yanyana gelmesinin akıl ve mantık dışı olduğunu ortaya koymaktadır.
Sayın Ergun Yıldırım da belli ki Sayın Adnan Oktar’a karşı yürütülen gerçeklere aykırı bu algı operasyonundan etkilenmiş ve köşe yazısında Sayın Adnan Oktar’ın güya Mehdilik iddia ettiğini ileri sürmüştür. Halbuki aşağıda yer verdiğimiz bazı konuşmalarında da anlaşıldığı gibi, Sayın Adnan Oktar bugüne kadar yüzlerce kez Mehdi olmadığını, geçmişte Mehdilik iddia etmediğini ve gelecekte de asla etmeyeceğini kamuoyu önünde defalarca -yemin de ederek- beyan etmiştir:
Görüldüğü üzere, Sayın Adnan Oktar yıllardır yaptığı açıklamalarla kendisinin Mehdi olduğuna dair asılsız iddiaları ve Mehdilik iddia ettiğine veya edeceğine dair söylentileri açık ve net bir şekilde hem de defalarca yalanlamıştır. Hal böyleyken Mehdilik iddiasıyla Sayın Adnan Oktar’ın adının ısrarla yan yana anılması hatalı bir tavırdır. Bu yöndeki gerçek dışı bilgilerin etkisi altında kalıp ön yargılı yorumlarda bulunmak da Sn. Ergun Yıldırım beye hiç yakışmamaktadır. Bir kez daha vurgulamak isteriz ki, Sayın Adnan Oktar’ın bu yöndeki görüşleri apaçık ortadayken ve bunların aksini gösteren hiçbir delil yokken “Sen Mehdilik ilan edeceksin”, “Mehdilik iddia ettin” gibi iddialar ortaya atmanın hiçbir manası yoktur ve Mehdilik iddiası olmayan Sayın Adnan Oktar’ın ne geçmişte ne de gelecekte Mehdilik ilan etmesi gibi bir durum söz konusu değildir.
Sayın Ergun Yıldırım’ın köşe yazısında Mehdiyet konusunu tek taraflı ele almış olması, yani sadece sahte Mehdi hareketlerinin yol açtığı bazı zararlardan, sahte Mehdilerdeki tavır bozukluklarından ve tek lidere bağlılık arayışının neden olduğu sorunlardan bahsetmesi, okuyucu nezdinde Mehdiyet inancının zararlı olduğu gibi yanlış bir izlenim oluşturmuş olabilir. Dolayısıyla böyle bir izlenimin oluşmaması veya ortadan kalkması için bazı gerçeklerden mutlaka bahsedilmesi gerekmektedir.
Hz. Mehdi (as) gerçeği, Peygamber Efendimiz (sav) ve büyük İslam alimleri tarafından Müslümanlara her zaman bir müjde olarak anlatılmıştır. Hz. Mehdi (as)’ın ahir zamanda gelip, faaliyetleri neticesinde altınçağın başlamasına vesile olacak olması sadece Müslümanlara değil, tüm insanlığa kutlu bir haber olarak aktarılmıştır. Elbette ki Peygamber Efendimiz (sav) Müslümanları sahte Mehdilere karşı da uyarmıştır. Bunun bir örneği, “Her biri Allah’ın Resulü olduğunu iddia eden otuza yakın yalancı gönderilmedikçe kıyamet kopmayacaktır.” (Tirmizi, Fiten: 43; Ebu Davud, Melahim: 16) şeklinde günümüze kadar ulaşmış hadistir. Ancak sahte mehdilerin veya elçilerin ortaya çıkmaları, her şeyden önce Mehdi’nin çıkış alametlerinden biridir. Bu sebeple içinde bulunduğumuz ahir zamanda bu alametle karşılaşmamız da son derece olağandır. Bununla birlikte, bunların Kuran’a aykırı tavır ve eylemlerde bulunmaları, ahir zamanda gelecek olan gerçek Hz. Mehdi (as)’ın kutlu davasının ve güzel ahlakının önemini görmemizi ve anlatmamızı engellememelidir.
Nitekim Hz. Muhammed (sav) ve büyük İslam alimleri de böyle yapmıştır. Müslümanları Hz. Mehdi (as) konusunda müjdelemekten asla geri kalmamışlardır.
KÜTÜB-İ SİTTE'DE YER ALAN MEHDİYET KONUSUNDAKİ HADİSLERDEN BAZI ÖRNEKLER ŞÖYLEDİR:
... Ümmü Seleme (r.a.) şöyle demiştir: Resulullah (sav)'i şöyle buyururken işittim: "MEHDİ BENİM AİLEMDEN, FATIMA'NIN OĞULLARINDANDIR." (Sünen-i Ebu Davud, Cilt No. 14, Sayfa No. 402, 4284)
Tirmizi, Ebu Said-ül Hudri’den hasen diyerek tahric etti, Peygamber (sav) şöyle buyurdu: ÜMMETİM ARASINDA MEHDİ ÇIKACAK, beş, yedi veya dokuz yıl yaşayacaktır. (Ravi bu sayılarda şüphe etti). Birisi O’na gelir “YA MEHDİ BANA VER BANA VER” der. O da, onun taşıyabileceği kadar elbisesine doldurur. (Ahir Zaman Mehdisinin Alametleri, Celaleddin Suyuti’nin Tasnifinden Hadisler, Ali Bin Hüsameddin El Muttaki)
... Nihayet Meryem oğlu İsa iner ve MÜSLÜMANLARIN EMİRİ (HZ. MEHDİ) ONA: GEL, BİZE NAMAZ KILDIR, der. Bunun üzerine İsa: 'Hayır, Allah'ın bu ümmete bir ikramı olarak sizin bir kısmınız diğer bir kısım üzerine emirlersiniz' der. (Sahih-i Müslim, c. 1, s. 209)
Ebu Hüreyre (ra) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: İMAMINIZ (HZ. MEHDİ) KENDİNİZDEN OLDUĞU HALDE Meryem oğlu sizin içinize indiği zaman acaba sizler nasıl olursunuz. (Sahih-i Buhari ve tercemesi, Meryemoğlu İsa (as)'nın İnmesi Babı, 119)
... Ali (b. Ebi Talib) (r.a.)’dan; Rasulullah (sav) in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir. Dünyanın emrinden sadece bir gün kalsa bile, Allah (c.c.) benim EHL-İ BEYTİMDEN BİR ADAM (HZ. MEHDİ'Yİ) gönderecektir. O dünyayı, (daha önce) zulümle olduğu gibi adaletle dolduracaktır. (SÜNEN-İ EBU DAVUD, Cilt No. 14, Sayfa No. 402, 4283)
Bilindiği gibi Kütüb-i Sitte (Altı Kitap), altı meşhur hadis kitabından oluşan hadis külliyatının tümüne verilen addır. Bu dev külliyat Sahih- Buhari, Sahih-i Müslim, Sünen-i ibni Mace, Sünen-i Ebu Davut, Sünen-i Tirmizi ve Sünen-i Nesei isimli altı hadis kitabından oluşur. Bu altı kitapta Peygamber Efendimiz'den rivayet edilen hadislerin doğru oldukları bütün Ehl-i Sünnet alimleri tarafından tasdik edilmiştir. Bu hadislerde neyin anlatıldığı gayet açıktır ve farklı anlamlara gelecek şekilde yorumlanmaları mümkün değildir. Her Müslümanın elbette ki her hadisi kabul etmesi zorunlu değildir, ancak mevcut halleriyle bu hadislerden anladığımız, Hz. Mehdi (as)’ın ahir zamanda gelişinde şüphe olmadığıdır. Aynı şekilde Hz. Mehdi (as)’ın yeryüzüne sevginin, adaletin, barış ve bolluğun gelmesine vesile olacağında da kuşku bulunmamaktadır. Bu da, Sayın Ergun Yıldırım’ın yazısında ima ettiği şekilde sadece tek bir kişinin çalışmasıyla değil, Hz. Mehdi (as) ile birlikte Allah’a yönelen tüm Müslümanların ortak çabalarıyla ve çok hızlı bir şekilde gerçekleşecektir. İşte Hz. Mehdi (as)’ın ahir zamanda korkunç boyutlara ulaşan katliamları, sapkınlıkları, adaletsizliği, ahlaksızlığı ve fakirliği sona erdirecek sürecin başlangıcını teşkil etmesi Müslümanlar için elbette ki büyük bir müjdedir. Dolayısıyla, Müslümanlar tarafından bu müjdenin dile getirilmesinde hiçbir sakınca yoktur, tam aksine fayda vardır.
BÜYÜK İSLAM ALİMLERİ DE HZ. MEHDİ (AS) KONUSUNDA İSLAM ALEMİNİ MÜJDELEMİŞLERDİR:
Müslümanları Hz. Mehdi (as) ile müjdelemek, sadece Sayın Adnan Oktar’a has bir durum değildir. Süleyman Hilmi Tunahan, Seyyid Muhammed Raşit Erol, Bediüzzaman Said Nursi, Esad Coşan, Şeyh Nazım Kıbrısi, Mahmut Efendi gibi birçok -kabule göre- büyük alim ve sayısız yazar ve hocaefendi Peygamber Efendimiz (sav)’den günümüze ulaşan binlerce hadis-i şerifin ışığında Mehdiyeti her zaman gündemde tutmuş, Hz. Mehdi (as) ile Müslümanları müjdelemiştir.
Tarih boyunca da mezhep imamları İmam-ı Azam Ebu Hanife, İmam Şafii, imam Malik, İmam Ahmed b. Hanbel gibi müçtehitler, Abdülkadir Geylani, İmam Rabbani, İmam Gazali, Mevlana Halid-i Bağdadi gibi kutb-u azam ve mürşid-i ekmeller ve daha onlarca kişi Hz. Mehdi (as)’ın çıkış alametleri, fiziksel özellikleri ve onun döneminde yaşanacaklar hakkında, yüzlerce kitaplar ve risaleler kaleme almışlardır:
Peygamber Efendimiz (sav)’in ve büyük İslam alimlerinin Mehdiyeti detaylı şekilde anlatmış olmaları nedeniyle, Sayın Adnan Oktar da aynı konuda ciddi ve etkili çalışmalar yapmıştır. Mehdiyet gerçeğini gündemde tutarak, Müslümanları yaşanılan bu zorlu dönemlerde geleceğe yönelik şevklendirmiş, Hz. Mehdi (as)’ın zuhurundan önce her Müslümanın var gücüyle İslam’ın dünya hakimiyeti için çalışması gerektiğini ifade etmiştir. Mehdiyet konusuna olan bu yaklaşımını, kendisini Mehdi olarak görmesinden dolayı değil, Allah rızasına en uygun yaklaşım olarak görmesinden dolayı belirlemiştir.
Sayın Ergun Yıldırım köşe yazısında, sahte Mehdiyet hareketi olarak gördüğü kişi ve gruplardan bahsederken, bunlarda gözlemlenen olumsuz ve hukuka aykırı eylemlerden de bahsetmiştir. Sahte Mehdiyet hareketlerine mensup kişilerin konuşmalarında bozukluk, kabalık, hoşgörüsüzlük ve acımasızlık bulunduğunu, eylemlerinin ise toplumda teröre, ayaklanmaya ve bölünmeye yol açtığını ifade etmiştir.
Bu değerlendirmelerde hatalı bir yön yoktur. Gerçekten de insanların İslam’a aykırı şekilde, Kuran ahlakını tam kavramadan, nefsani hırs ve isteklere dayanarak hareket etmeleri halinde sahte Mehdiler ortaya çıkabilmekte, bu da akla, vicdana ve hukuka aykırı eylemlerin oluşmasına yol açmaktadır. Ancak bu durum elbette ki Mehdiyet gerçeğini göz ardı etmemize sebep olmamalıdır. Bu tür sahte hareketler dolayısıyla Hz. Mehdi (as)’ın ahir zamanda vesile olacağı büyük ve muhteşem değişimleri gündeme getirmemek doğru bir tavır değildir. Ayrıca biraz düşünüldüğünde, bu tür sahte Mehdilerin gerçek Mehdi (as)’ın fark edilmesine kolaylık sağlayacağı görülecektir. Toplum içinde sıkça kullanılan “Taklitler asılları yaşatır” ifadesinde olduğu gibi sahte Mehdiler de gerçek Mehdi (as)’ın değerini arttırır. Çünkü gerçek Mehdi (as) her yönden örnek bir karakter sergileyecektir. Allah’tan çok şiddetli korkan ve O’nu çok seven bir mümin olarak tüm konuşmalarında ve eylemlerinde Allah’ın rızasının en çoğunu gözetecektir. Bu da doğal olarak, yine hadislerde ve İslam alimlerince anlatıldığı üzere, hikmetli, akılcı, anlayışlı, dengeli, çarpıcı bir konuşma üslubunu beraberinde getirecek, İslam’ın dünyaya hakim olmasına yol açacak çok önemli hizmetlerin yapılmasını sağlayacaktır. Hz. Mehdi (as) sahte Mehdilerin aksine sevgi dolu, şefkatli, fedakar, alçakgönüllü ve çilekeş bir karaktere sahip olacaktır. Elbette ki hiçbir koşulda terör veya katliam eylemlerine başvurmayacak, tam tersine bu tür vahşi eylemleri durdurmaya çalışacaktır. Hz. Mehdi’nin en önemli vasfı hadislerde de bildirildiği gibi tek bir damla dahi kan akıtmaması, uyuyanı uyandırmaması, her zaman sadece sevgiyle hareket etmesidir. Kuran’da iyi ve kötü arasındaki bu net ayrıma bir ayette şöyle dikkat çekilmiştir:
“Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir.” (Bakara Suresi, 256)
Tüm bu nedenlerle sahte Mehdiyet hareketlerinin tehlikesinden bahsederken, gerçek Mehdiyet hareketinin özelliklerini de anlatmak gerekir. Aksi bir tutumun, Müslümanların çok önemli gerçeklerden habersiz kalmaları ve haksız yere gerçek Mehdiyet hareketine karşı mesafeli durmaları, hatta düşmanlık beslemeleri riskini ortaya çıkaracağı aşikardır.
Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.