ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARI SEVGİ İNSANLARIDIR, ASLA BİR ÖRGÜT DEĞİLDİR
Beyaz TV’de yayınlanan Söylemezsem Olmaz isimli programın 29 Nisan 2020 tarihli yayınında, sunucu Bircan Bali tarafından Sn. Adnan Oktar ve arkadaşları hakkında hiçbir hukuki dayanağı olmadığı halde defalarca “terör örgütü” ifadesi kullanılmıştır. Hatta, programa konuk olarak katılan kişinin “cemaat” ifadesini kullanması üzerine bir kez Bircan Hanım ısrarla, “bu resmi bir terör örgütü” diyerek konuşmaya müdahalede bulunmuştur.
Biz bir örgüt değiliz. Bizler birbirini çok seven, sevginin, iyiliğin, barışın ve adaletin dünyaya hakim olmasını isteyen, Allah’tan korkan, kanunlara itaatli, tüm inanç ve düşüncelere saygılı, kimseyi dışlamayan, vatanını ve milletini çok seven bir arkadaş grubuyuz. Sevgi insanlarıyız.
Ne var ki Bircan Bali’nin daha önceki bazı yayınlarında olduğu gibi bu yayınında da arkadaş camiamıza yönelik ön yargılı üslubu dikkat çekmektedir. Aslında son derece sempatik, insancıl ve sevecen bir hanım olan Bircan Bali’nin bir takım yanlış bilgilendirmeler veya yanlış anlamalar sonucunda ön yargılarının etkisinden kaldığı görülmektedir. Kendisi tüm milletimiz gibi bizler tarafından da sevilen ve ilgiyle izlenen değerli bir insandır. Neşesi, hayat dolu olması, modernliği, dışa dönüklüğü güzel bir örnek teşkil etmekte, tüm bu güzel yönleriyle bizler tarafından da takdir edilmektedir. Geçmişte yaşanan bazı yanlış anlaşılmaları bir yana bırakıp vicdanlı, sağduyulu, adilane bir anlayışla konulara yaklaştığında aslında ortada hiç de düşündüğü gibi bir durum olmadığını kendisi de anlayacaktır.
Ortada yanlış ve gereksiz bir algı oluştuğu görülmektedir, karşılıklı sevgi ve anlayış ile yaklaşıldığında bunun ortadan kaldırılması da son derece kolay olacaktır. Nitekim arkadaş grubumuzu yakından tanıyan Seren Serengil hanımın program boyunca yaptığı dürüst yorumlar da camiamızı bir kere tanımış bir insanın kamuoyuna telkin edilmeye çalışılan iftiralara asla itibar etmeyeceğinin canlı ispatlarından biridir.
Sn. Adnan Oktar yaklaşık 40 yıldır göz önünde olan, tüm çalışmaları yakından bilinen, en başından beri Devlete hizmet düsturuyla hareket eden, bu Devlete bilinen ve bilinmeyen sayısız hizmeti bulunan yerli ve milli bir insandır. Seren Serengil’in de yayında dile getirdiği gibi çevresindeki arkadaşları da iyi eğitimli, toplumun önde gelen aileleri içinde yetişmiş, sosyal hayatın içinde bulunan, Adnan Bey’le tanıştıktan sonra dini değerlere hassasiyet göstermeye ve Kur’an ahlakının sınırları içinde yaşamaya başlayan insanlardır. Adnan Oktar’la birlikte olmaları, pek çoğunun 30 yılı aşkındır büyük bir sevgi ve hayranlıkla bu dostluğu devam ettirmelerinin tek sebebi de Adnan Oktar’ın samimiyetini ve dürüstlüğünü bizzat görerek ve yaşayarak tecrübe etmiş olmalarıdır. Bu birlikteliğin temelinde sevgi, samimiyet, tevazu, dostluk ve kardeşlik vardır. Sevginin olduğu yerde suçtan bahsetmek ise imkansızdır.
Bircan Hanım’ın da gayet iyi bildiği gibi kanunlarımıza ve en temel vicdani değerlere göre de “bir insan suçu ispat edilene kadar masumdur”. Suçun ispatı ise somut hukuki deliller ile mümkündür. Öfke, kıskançlık, menfaat ya da herhangi bir sebeple bir insanın bir başkası hakkında öne sürdüğü iddialar, anlattığı hikayeler, yaptığı yorumlar somut delil ile desteklenmediği müddetçe hukuken hiçbir değeri yoktur.
Adnan Oktar ve arkadaşları hakkında hazırlanan iddianamede ise tek bir tane bile delil sunulmamıştır. 4 bin sayfalık iddianame baştan sonra gerçek dışı beyanlardan, delilsiz iftiralardan ve karalamalardan oluşmaktadır. Bugüne kadar ortaya konulan tüm iddiaların yalan olduğu ise yargılama sürecinde açıkça ortaya çıkmıştır:
– Tecavüz iddiasında bulunulmuş, adli tıp raporları hiçbir tecavüz olmadığını ispatlamıştır.
– Kara para aklandığı iddia edilmiş, MASAK raporları usulsüz hiçbir ticari faaliyet olmadığını ispatlamıştır.
– Balistik raporları silahların tertemiz olduğunu, hiçbir adli vakaya karışmadığını dolaysıyla ortada silahlı bir suç örgütü olmadığını ortaya koymuştur.
– Gözaltına alınan herkesin kanında ve tükürüğünde yapılan inceleme herhangi bir uyuşturucu madde ya da ilaç hatta alkol dahi kullanılmadığını gözler önüne sermiştir.
– Dış İşleri Bakanlığı ve MİT’in hazırladığı raporlarla askeri ve siyasi casusluk iddiasının hiçbir doğruluğu olmadığı görülmüş, bu raporların hepsi dosyaya girmiştir.
Bunlara benzer, burada tüm örneklerini saymadığımız binlerce somut delil Adnan Oktar ve arkadaşlarının atılan iftiraların hepsinden beri olduğunu, ortada dev bir kumpas olduğunu itiraz edilemez bir şekilde ortaya koymuştur.
Tüm bunların yanı sıra Bircan Hanım’ın yayın boyunca ısrarla kullandığı “terör örgütü” ifadesi ise sanıyoruz ki ciddi bir bilgisizlik veya yanlış bilgilendirilmeden kaynaklanmaktadır. Zira Sn. Adnan Oktar ve arkadaşları bu operasyonun ilk gününden itibaren sürecin hiçbir aşamasında “terör örgütü” olmakla itham edilmemişlerdir. Ne iddianamede ne de yargılamanın herhangi bir aşamasında yer almayan bu suçlama ve ithamı Bircan Hanım’ın neden ısrarla kullandığını bilemiyoruz. Sehven olduğunu düşündüğümüz bu durumun da kendisi tarafından düzeltileceğine inanıyoruz.
Eğer delilsiz beyanlara itibar edilerek insanları karalamak, yaftalamak, yargısız infazlar yapmak olağanlaştırılırsa oluşacak sevgisiz ve acımasız ortam tüm insanların canını yakacak bir hale gelebilir. Her önüne gelen birkaç cümle ile bir diğerini karalayabilir. Bu karalamaları kullanarak oluşturulan linç kampanyaları sayısız insanı mağdur edebilir. Medyamıza yakışan ise böyle bir sevgisizlik değil konuları akılcı, olgun ve itidalle değerlendirmektir.
Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.