Sayın Adnan Oktar’ın 40 yılı aşkın süredir Devletimizin ‘Güçlü ve Büyük Türkiye’ idealine hizmet eden milli çalışmaları ve milletimizin maneviyatına büyük katkı sağlayan ilmi, imani ve kültürel faaliyetleri herkesin malumudur.
Adnan Bey’in uzun yıllardır televizyon, kitap, konferans, internet ve sosyal medya aracılığıyla kısacası her alanda ortaya koyduğu imani, ilmi ve kültürel faaliyetlerin Türkiye’de ve dünyada milyonlarca kişi tarafından takip edildiği bilinmektedir. Hal böyleyken, bazı takipçilerinin ve sevenlerinin sosyal medya hesaplarında, “Sayın Adnan Oktar’ın geçmişte sosyal medya başta olmak üzere basında defalarca yer almış milli birlik ve beraberliğin, sevginin, güzel ahlakın ve maneviyatın önemine” dair sözlerini paylaşmaları, –kurgulanmış birkaç şikayete bina edilerek– suç kapsamında değerlendirilmekte ve bu paylaşımları yapanlar da yıldırma ve sindirme amacıyla adli işlemlere tabi tutulmaktadır.
Oysa, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları hakkında son 3 yıldır, bazı karanlık çevrelerce tetikçi olarak kullanıldığı aşikâr olan bir husumet çetesinin ve bu çeteyle birlikte hareket ettiği bilinen -medya ve hukuk sistemine dahil- bazı karanlık kişilerin yürüttüğü kumpas ve kanunsuzluklar silsilesi aralıksız olarak devam etmekte, davanın her aşamasında hukuk kuralları hiçe sayılarak akıl ve basiret dışı uygulamalara yer verilmektedir.
Bu karanlık çetenin kirli uygulamalarından birisi de kanuna hukuka göre hiçbir suç unsuru bulunmayan konularda, sindirme ve yıldırma amacıyla yaptıkları suni suç duyurularıdır. Söz konusu suç duyurularının organize şekilde planlandığının delili ise; bu kişilerin kendilerine ait sahte sosyal medya hesaplarında, ilgili konulara dair önceden detaylı bir şekilde bilgi vermeleri, örneğin aynı paylaşımları binlerce kişi yaptığı halde isim isim kimlere, hangi paylaşım üzerinden adli işlem yapılacağına yönelik açıklamalar yapmalarıdır. Ancak daha garip olan, bu suni suç duyurularının hemen akabinde -bu paylaşımlarda hukuka aykırı hiçbir suç unsuru bulunmadığı halde- tam da ifade ettikleri gibi adı geçen kişilere, bahsi geçen paylaşımlar hakkında, belirli bir savcılık tarafından hiçbir hukuki gerekçe belirtilmeden adli işlem başlatılmasıdır.
► Hem bu tür adli işlemleri başlatan hem de davamızın başından beri tüm soruşturmalarda imzası bulunan ilgili savcıların HEP AYNI KİŞİLER OLMASINA,
► Bu savcıların hem tarafsızlıklarını yitirmiş olduklarına hem de alenen hukuksuz değerlendirmeler yaptıklarına dair dosyamıza çok güçlü deliller sunulmuş olmasına rağmen
halen arkadaş grubumuzla ilgili her şikayete bu kişilerin bakıyor olması dikkat çekici diğer bir husustur.
Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik operasyonun ardından,
✓ Dava dosyasının herhangi bir suç veya suça dair tek bir somut delil içermesi bakımından bomboş olduğu,
✓ TCK’da yer alan hiçbir suçun işlenmediği,
✓ İddialara dair TEK BİR DELİL DAHİ OLMADIĞI
tüm hukukçuların, siyasilerin, gazetecilerin ve kamuoyunun 3 yıldan beri şahit olduğu bir gerçektir.
Öte yandan ortada bir suç veya suçlu olmadığı gibi söz konusu sosyal medya paylaşımlarının içeriklerine bakıldığında, bunların onlarca yıldır açık kaynaklarda yer aldığı, Devletimizin resmi politikası olan milli, manevi ve ahlaki değerlerimizin Türk milletine aşılanması amacıyla yazıldığı da aşikardır. Hal böyleyken karanlık bir yapının kumpasları sonucunda yargılanan, vatanın ve milletin selameti için yaşayan örnek bir vatansever olan Sayın Adnan Oktar’ı övmeyi, “suçu ve suçluyu övmek” başlığı altında adli işleme tabi bir konu olarak değerlendirmek akıl ve feraset yönünden son derece tutarsız, hukuken de mesnetsizdir.
1.1 KESİNLEŞMİŞ BİR YARGI KARARI OLMADIĞI İÇİN ÖVMEK SUÇ DEĞİLDİR
Öncelikle bir fiilin kanunen “suçu ve suçluyu övme” maddesi başlığı altında ele alınabilmesi için;
➢ Ortada varlığı kanıtlanmış bir suçun bulunması,
➢ Bu suçu işlediğine dair hakkında kesinleşmiş yargı kararı olan bir kişinin bulunması
➢ Ve bu kişinin de ilgili suçtan dolayı övülmüş olması ya da işlediği suçun övülmesi gerekmektedir.
Ancak, söz konusu sosyal medya paylaşımları ve ’sözde’ deliller incelendiğinde, hukuken Sayın Adnan Oktar açısından bu durumların hiçbirisinin söz konusu olmadığı görülecektir. Yani, ORTADA NE KESİNLEŞMİŞ BİR SUÇ NE SUÇU KESİNLEŞMİŞ BİR KİŞİ NE DE ÖVÜLEN BİR SUÇ VARDIR.
Hukuki açıdan hiçbir tutarlılığı olmayan bu durum Yargıtay kararları ile sabittir.
İlgili kanun maddesi ve suçun oluşma şartlarına dair Yargıtay kararı şu şekildedir:
“… Suçu ve suçluyu övme” suçu TCK 5237/215 maddesinde düzenlenmiştir.
Anılan maddeye göre “İşlenmiş olan bir suçu veya işlemiş olduğu bir suçtan dolayı bir kişiyi alenen öven kimse, bu nedenle kamu düzeni açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
”Bu suçun oluşabilmesi için; İşlenmiş olan bir suç olmalı ve bu suçun övülmesi, KESİNLEŞMİŞ MAHKEME KARARI İLE SUÇ İŞLEDİĞİ TESPİT EDİLEN KİŞİNİN, İŞLEDİĞİ SABİT OLAN SUÇTAN DOLAYI ÖVÜLMESİ, Suçu ve suçluyu övme fiilinin alenen yapılması, Suçu ve suçlunun övülmesi halinde kamu düzeni açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması gerekmektedir…”
(Yargıtay 8. CD. 2019/27716 E. 2020/10890 K. 04/03/2020 T.)
1.2 ATILI SUÇU YA DA İŞLEDİĞİ SUÇTAN DOLAYI BİR KİŞİYİ ÖVME NİTELİĞİNDE SÖZLER OLMADIĞI İÇİN ORTADA BİR SUÇ YOKTUR
Sayın Adnan Oktar ile ilgili olarak, adli takip dosyalarına delil olarak eklenen ve sosyal medyada halen bulunan paylaşımların içeriklerine bakıldığında, ilgili kanun maddesi kapsamına giren bir durumun söz konusu olmadığı kolayca anlaşılmaktadır.
Yukarıda da defalarca belirttiğimiz gibi, söz konusu paylaşımların tamamının uzun yıllardır açık kaynaklarda zaten bulunduğu, bugün suç gibi gösterilmeye çalışılan övgüye dair sözlerin ise dünya genelinde sayısız ülkede, farklı dillerde, milyonlarca kez paylaşıldığı, içeriklerinin ise Devletimizin milli, manevi ve ahlaki değerlerini yükseltme politikasına hizmet eden sözlerden ve fikirlerden oluştuğu da açıktır. Ayrıca içerikleri açısından söz konusu paylaşımların suç unsuru kabul edilemeyeceği AİHM’nin kararları ve Yargıtay içtihatları ile de aşikardır.
Konuya emsal teşkil eden bazı Yargıtay kararları şu şekildedir.
“… Somut olayda, sanıkların attıkları iddia edilen sloganların, şiddeti, silahlı direnmeyi veya ayaklanmayı teşvik eden ifadelerin kullanılmadığı, İŞLENEN BİR SUÇU YAHUT İŞLEDİĞİ SUÇ NEDENİYLE KİŞİYİ ÖVÜCÜ NİTELİKTE BULUNMAYAN, BİR HÜKÜMLÜ HAKKINDA KENDİ DEĞER YARGISINI İÇEREN DÜŞÜNCELERİNİ AÇIKLAYAN sanıkların eyleminde Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 90/5. maddesi uyarınca uygulanması gereken Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Skaka / Polonya – 27 Mayıs 2003, Korku / Türkiye – 23 Eylül 2003 tarihli kararları da gözetildiğinde YÜKLENEN SUÇUN YASAL UNSURLARI OLUŞMADIĞINDAN…”
(Yargıtay 8. CD. 2014/27832 E. 2015/9649 K. 17/02/2015 T.)
“… Somut olayda, sanık tarafından okunan bildiride ülkede meydana gelen terör olaylarının sonlanması için doğru görülen öneriler açıklanmış ve bazı yargılamalara ilişkin çözümler açıklanmıştır. Şiddeti, silahlı direnmeyi veya ayaklanmayı teşvik eden ifadelerin kullanılmadığı, İŞLENEN BİR SUÇU YAHUT İŞLEDİĞİ SUÇ NEDENİYLE KİŞİYİ ÖVÜCÜ NİTELİKTE BULUNMAYAN, DÜŞÜNCELERİNİ AÇIKLAYAN sanığın eyleminde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 90/5. maddesi uyarınca uygulanması gereken Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları da gözetildiğinde yüklenen suçun yasal unsurları oluşmadığından mahkûmiyet hükmünün bozulmasına karar verilmelidir…”
(Yargıtay 8. CD. 2009/13825 E. 2012/23385 K. 04/07/2012 T.)
Yukarıda örneklerini verdiğimiz Yargıtay içtihatlarından da anlaşılacağı üzere, kanun maddesinde “suçu ve suçluyu övme” kapsamına giren fiil, kişi odaklı değil, suç odaklı bir fiildir, başka bir deyişle, bir kişi bir suçtan ceza almış olsa dahi övülmesi suç olarak kabul edilmemektedir. Çünkü, sadece o kişinin atılı suçunu ya da suça binaen kişiyi övmek suç kapsamına girmektedir.
Sayın Adnan Oktar hakkında övgüye dair yapılan paylaşımlarda ise böyle bir durum asla söz konusu değildir.
1.3 SAYIN ADNAN OKTAR’I ÖVMEYİ SUÇ GİBİ GÖSTERMEYE ÇALIŞMAK İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜN ENGELLENMESİDİR
Yargıtay ve AİHM içtihatlarına göre TMK 7/2 maddesinde, ifade özgürlüğü kapsamında düzenlenen övme ya da propaganda suçundan ceza verilmesi için aranan şartlar şöyle sıralanmıştır:
1– Şiddet, bir araç olarak görülüyorsa;
2– Kişiler hedef gösterilip kanlı bir intikam isteniyorsa;
3– Benimsenen düşünceler için şiddete başvurmanın meşru bir yol olduğu ileri sürülüyorsa;
4– İnsanda saldırgan duygular uyandıracak biçimde anlamsız bir nefret yaratarak şiddetin doğmasına uygun ortamı kışkırtıyorsa; ifade özgürlüğünün sınırlandırılması makul görülebilecektir.
Buna ek olarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 13, 14, 25, 26 ve AİHS'nin 9/2, 10/2, 17. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, Devlet yahut halkın bir bölümü için rahatsız edici, hoşa gitmeyen, kural dışı, endişe verici, fakat şiddet ve şiddet kışkırtıcılığı içermeyen nitelikteki sözler de ifade hürriyeti kapsamındadır.
Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 10. maddesinde;
“Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir...” hükmü bulunmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 22 Nisan 2013 tarihli, 48876/08 başvuru no.’lu kararında ise;
“İfade özgürlüğünün, demokratik bir toplumun vazgeçilmez esasını ve bu toplumun gelişiminin ve her bireyin kendini gerçekleştirmesinin temel koşulunu oluşturduğunu, ifade özgürlüğünün sadece kabul edilen, zararsız ya da farklı olan «bilgi» ya da «düşünceler» için değil ama ayrıca hoşa gitmeyen, sarsıcı ya da rahatsız edici olanlar için de geçerli olduğunu, bunların, «demokratik toplumun» onlarsız olamayacağı çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gereği olduğunu, 10. madde de açıklandığı gibi bu özgürlüğe yapılan sınırlamaların her halde dar yorumlanması gerektiğini ve herhangi bir sınırlama gereksiniminin ikna edici bir biçimde ortaya konulması gerektiğini,...” ifadeleri geçmektedir.
Yukarıda belirtilen kararlar ışığında, sosyal medyada paylaşılan Sayın Adnan Oktar’ın milli ve manevi değerlerimizi savunan sözleri ve Adnan Bey’in şahsı için kullanılan övgü ifadeleri, bir suç unsuru olarak görülemeyeceği gibi bu KONUDA YAPILACAK BİR MÜDAHALE DE AİHM VE YARGITAY İÇTİHATLARINA GÖRE ALENİ ŞEKİLDE "İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ ENGELLEME" KAPSAMINA GİRMEKTEDİR.
Sayın Adnan Oktar,
➢ Tamamı Kurani, imani ve bilimsel olan 300'den fazla kitap yazmıştır.
➢ Bu kitaplar 73’ten fazla dile çevrilmiş, bu eserlerden faydalanılarak toplam 73 dilde 1000’den fazla internet sitesi hazırlanmıştır.
➢ Bu siteleri 167 ülkeden aylık ortalama 47 milyondan fazla kişi ziyaret etmektedir.
➢ Yine, bu eserlerden faydalanılarak hazırlanan belgeseller dünyanın pek çok ülkesinde, 100'den fazla televizyon kanalında düzenli olarak yayınlanmaktadır.
➢ Ayrıca Adnan Bey’in hükümetimizin politikalarının haklılığını savunduğu, Devletimizi yücelttiği, sevgiyi, birliği, dostluğu, güzel ahlakı anlattığı yüzlerce makalesi İran’dan Arjantin’e, Amerika’dan Çin’e, Rusya’dan Malezya’ya kadar onlarca ülkede, dünyaca ünlü gazete ve internet sitelerinde yayınlanmaktadır.
➢ Dünyanın dört bir yanında olağanüstü takdir toplayan bu eserler ve faaliyetler milyonlarca insanın iman etmesine, pek çoğunun da imanda derinleşmesine vesile olmaktadır.
➢ Kitapları okuyan veya inceleyen herkes, bu kitaplardaki hikmetin, akılcı, kolay anlaşılır ve samimi üslubun farkına vararak etkilenmekte ve bu kitapları kaleme alan Sayın Adnan Oktar’dan her mecrada övgü dolu sözlerle bahsetmektedirler.
Dolayısıyla, ülkemizin hukuk, asayiş ve medya kurumlarına yuvalanmış, Türkiye düşmanı İngiliz derin devletinin güdümündeki karanlık bir çetenin kumpaslarına kanıp, 40 yıldır tüm dünyada, eserleri, faaliyetleri ve samimi kişiliğinden dolayı saygı ve sevgi ile teveccüh gören Sayın Adnan Oktar’ın şahsına yapılan övgüleri, “suçu ve suçluyu övme” şeklinde değerlendirip sevenlerini ve takipçilerini yıldırmaya çalışmak, hukuken tümüyle dayanaksız olduğu gibi aklen de tam bir basiretsizlik örneğidir.
Türkiye düşmanı İngiliz derin devletinin örnek vatansever insanlara kumpas hazırlama ve suni suç üretmekle görevlendirdiği, Devletin içine sızan söz konusu karanlık yapının bu tür kanunsuz girişimlerle, Yüce Türk Devleti’ni temel hak ve özgürlükleri dahi kısıtlayan, halkına karşı baskıcı bir tutum sergileyen, hukukun hiçe sayıldığı bir devletmiş gibi göstermeye çalışması ve bu kanunsuz-hukuksuz yöntemle de tüm dünyada ülkemize karşı negatif algı oluşturma çabası, göz ardı edilmemesi gereken çok büyük bir tuzaktır.
SONUÇ OLARAK
► Ortada kesinleşmiş bir hüküm olmaması,
► Kesinleşmiş bir hüküm olsa dahi şahsı övmenin suç olmaması,
► Şahsın atılı suçu veya suç nedeniyle övülmemiş olması,
► Övgülerin kişilik ve ahlaki özellikler için yapılmış olması ve tüm övgülerin ifade özgürlüğü kapsamında bireylerin en doğal hakkı olması
Ayrıca 40 yıldır gece gündüz demeden gerçekleştirdiği milli, ilmi ve imani çalışmalarıyla;
﹅ Hayatını Devletine ve milletine hizmet etmeye, vatana, Devlete, bayrağa aşık, Kızıl Elma ülküsüne sahip, dindar ve aydın bir Türk gençliği yetiştirmeye adayan,
﹅ Sayısı 350’yi bulan 73 farklı dile çevrilen, tümü Kurani, imani ve bilimsel olan eserleriyle ve diğer çalışmalarıyla dünya çapında en kapsamlı ve en etkili İslami tebliğ faaliyetini yerine getiren
örnek dava insanı Sayın Adnan Oktar’ın övülmesini suç gibi göstererek sevenlerini ve takipçilerini korkutup yıldırmaya çalışmak, karanlık bir çevrenin kirli bir oyunudur.
Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.
ADNAN OKTAR DAVASI VE DAVA SÜRECİNDEKİ HUKUKSUZLUKLAR HAKKINDA DETAYLI BİLGİ EDİNMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNKLERİ ZİYARET EDEBİLİRSİNİZhttps://adnanoktardavasindakihukuksuzluklar.blogspot.comhttps://www.net-cevap.com |