SAYIN ADNAN OKTAR, ALLAH RIZASI İÇİN SADECE TÜRK-İSLAM BİRLİĞİ ÜLKÜSÜNE HİZMET ETMEKTEDİR

Prof. Dr. Özcan Hıdır, 24 TV isimli televizyon kanalında Belkıs Kılıçkaya’nın sunduğu “Bu Ülke” isimli programda Sayın Adnan Oktar ve camiamıza yönelik bazı açıklamalarda bulunmuştur. Prof. Dr. Özcan Hıdır açıklamalarında “Nuhilik” ismi verilen küresel bir projeden bahsederek Sayın Adnan Oktar’ın da güya bu projenin Türkiye ayağı olduğunu ifade etmiştir. Ne var ki Sayın Hıdır programda, “Hatta bunun Türkiye’deki temsilcilerinden bir tanesinin işte Adnan Oktar OLDUĞU SÖYLENİR” sözleriyle iddiasının aslında bir söylentiden ibaret olduğunu, yani zan ve tahmin üzere birtakım iddialarda bulunduğunu kendisi de itiraf etmiştir.

Önemli bir akademik kariyeri olan, yıllarca bilimsel çalışmalar yapmış biri olarak Sayın Hıdır'ın, bu tip iddiaların ciddi delil ve referanslara ihtiyaç duyduğunu en iyi bilen kişilerden biri olması gerekir. Oysa Sayın Hıdır, programda öne sürdüğü iddiayı doğrulayacak şekilde, Sayın Adnan Oktar’ın herhangi bir sözüne, açıklamasına veya eserine yer vermemiştir. Çünkü böyle bir şey yoktur. Kanaatimizce Sayın Hıdır medyada ve sosyal medyada ortaya atılan bazı asılsız uydurma iddiaların etkisi altında kalma yanılgısına düşmüştür.

Özcan Hıdır (solda), Belkıs Kılıçkaya (sağda)

Öncelikle şunu ifade etmek isteriz ki Müslümanlığın şartlarından biri tüm Peygamberlere ve onlara indirilenlere iman etmek ve birini diğerinden ayırmamaktır. Allah Kuran’da şöyle bildirmiştir:

Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız." (Bakara Suresi, 136)

Sayın Adnan Oktar da bu ayetin hükmü gereği, tüm Peygamberlere iman etmekte, onları çok sevmekte ve onlara indirilenlere inanmakta ve savunmaktadır. Sayın Hıdır’ın kendisine göre Nuhilik olarak adlandırdığı da aslında bu yönüyle tüm Müslümanların ortak bir vasfıdır. Ayetin açık hükmüne göre, tüm Müslümanlar Muhammedi oldukları gibi aynı zamanda Nuhi, İbrahimi, İsmaili, İsevi, ...'dir. İnanıyoruz ki Sayın Hıdır da bir Müslüman olarak aynı düşünce ve inanca sahiptir. 

Öte yandan Sayın Hıdır gibi bir bilim insanına yakışan, bir konuyu her yönüyle araştırmak ve edindiği bilgileri ondan sonra kamuoyu ile paylaşmaktır. Eğer kendisi öyle yapmış olsaydı o zaman Sayın Adnan Oktar’ın hangi fikir ve ideali savunduğu ve hizmet ettiğine dair sayısız kaynak bulurdu. 

Sayın Adnan Oktar, toplam sayısı bini aşmış olan ve onlarca yabancı dile çevrilmiş eser ve makalelerinin birinde bile Musevilere tabi olmaktan bahsetmediği gibi, Nuhilik diye bir kavram ile ilgili tek bir kelime bile etmemiştir. Sayın Adnan Oktar yabancı bir basın kuruluşuna yaptığı açıklamada uğruna ömrünü vakfettiği gayesini şöyle dile getirmiştir:

“Müslümanların birlik olmaması, birlikte hareket etmemesi haramdır. Haram bir hükümdür. Müslümanların birlikte hareket etmesi, topluca kardeş olmaları, hepsinin tamamının kardeş olması ve bir lider etrafında toplanmaları da Kuran'a göre farzdır. Müslümanlar bunu yapmıyorlar. Bunu yapmayınca her türlü belanın kapısı açılır. Müslümanlar bu farzı yerine getirecekler. Ben bunun için söylüyorum Türk Milleti'nin önderliğinde, bir Türk İslam Birliği oluşsun. Her devlet ayrı milli devlet olarak kalsın, her devlet kendi içerisinde hür davransın...” (Adnan Oktar, Al Bagdadia Televizyonu Röportajı)

Sayın Oktar, tüm mecralarda, yazılarında, kitaplarında, makalelerinde, internet sitelerinde, sohbetlerinde, medyayla yaptığı röportajlarında Atatürkçü, milliyetçi, mukaddesatçı bir fikir sistemini savunmuştur. Gerek tüm eserlerinde gerekse katıldığı TV programlarında Türk-İslam Birliği fikrini savunduğunu sıkça dile getirmiştir. Yüzyılı aşkın bir süredir devlet büyüklerimizin ve askerlerimizin savunuculuğunu yaptığı, Türk Devleti'nin yazılı olmayan ülküsü olan bu ideolojinin neresinde –Prof. Dr. Özcan Hıdır’ın iddia ettiği gibi- "Yahudilik potasına yakın olmak" vardır?

Sayın Adnan Oktar ömrünü, Müslümanların İsrail’in çevresinde değil, Türk-İslam dünyası çerçevesinde birlik olması için çalışarak geçirmiş bir kişidir. Sayın Oktar’ın bu gerçeği ortaya koyan bazı eserleri şunlardır:

Türk İslam Birliğine Çağrı

İslam Birliği (internet sitesi)

Türk’ün Yüksek Seciyesi

Komünizm Pusuda
Türk’ün Dünya NizamıFaşizm ve Komünizm (internet sitesi)
Türkiye için Millî StratejiTürk İslam Birliğine Çağrı (internet sitesi)
Milli Birliğin ÖnemiTürk İslam Birliği (Belgesel)
Dünya Yeni Bir Osmanlı’ya Muhtaç (Belgesel)Kürt Kardeşlerimiz ve İttihad-ı İslam (internet sitesi)
Komünist Çin'in Zulüm Politikası ve Doğu Türkistan

Türk İslam Birliği Dergisi: Rauf Denktaş (Belgesel)

Devlete Bağlılığın ÖnemiTürk İslam Birliği (Dergi)
Darwin’in Türk Düşmanlığıİslam’ın Yükselişi (Belgesel)

Sayın Adnan Oktar, Nuhilik için şart görülen 7 maddeyi değil, her zaman Kuran’ın tamamına uymanın gerekliliğini vurgulamıştır. Sayın Oktar’ın dindar bir Müslüman Kuran’ın tamamına uyması esasına göre hazırladığı eserlerden bazıları şunlardır:

Kuran ile Hayat 

Kuran’da Sadakat

Kuran Ahlakı

Kuran’da Şevk ve Heyecan
Kuran’ı Rehber EdinmekKuran’dan Cevaplar
Kuran’ı DinlemeyenlerKuran’ın Bazı Sırları
Kuran’da İhlasMüslümanca Konuşmak
Kuran’a Göre Gerçek AkılKuran ile Nasıl Yaşanır?
Kuran’ın Hayata Sunduğu Güzellikler

İmanın Güzellikleri 

Resullerin Mücadelesiİslam’ın İnanç Esasları
Resullerimiz Diyor kiMüminlerin Mutluluğu
Ehli Sünnetin ÖnemiMüminlerin Merhameti
Çözüm Kuran Ahlakı Müminlerin Cesareti
Kuran’da DuaMüminin 24 Saati

Sayın Adnan Oktar, hayatının her safhasında Kuran’a uymayı şiar edinmiştir. Gerek yukarda bazılarına yer verdiğimiz eserlerinde gerekse katıldığı televizyon programlarında Allah’ın Kuran’da emrettiklerini yapmak, yasakladığı şeylerden de sakınmak gerektiğini ısrarla vurgulamıştır. Her fırsatta, milyonlarca insana Kuran’ın tamamını esas alan bir yaşamı tavsiye etmiş ve kendisi de böyle yaşamıştır. Sayın Adnan Oktar, arkadaşları ile birlikte bu esaslar üzerine dine uyarak yaşadığını şöyle dile getirmiştir: 

"Dine uymadığım benim hiçbir nokta yoktur. Benim arkadaşlarımın da öyle. Öyle olsa söylerim, ben derim ki, din hükmediyor, bunu söylüyor ama Allah affetsin. Nefsimiz buna yetiyor, gücümüz buna yetiyor, bu kadarını yapıyoruz diyebilirim. Değil. Ben baya takvayım arkadaşlarım da çok takva. Dini hükümlerini titizlikle yerine getiriyoruz. Namazlarımızı kılıyoruz, oruçlarımızı tutuyoruz. Zekât veriyoruz, tebliğ yapıyoruz. Kuran okuyoruz, dinde bir eksiğimiz yok. Hepsini yerine getiriyoruz."

Sayın Adnan Oktar 40 yıl boyunca sayısı binleri aşan kitap, makale, internet sitesi, film ve konferansta, sözlü sohbetlerinde dünyanın dört bir yanındaki milyonlarca insana İslam dinini, bir bütün olarak halisane yaşanması gereken bir gaye olarak anlatmıştır. Tüm kamuoyunun, milyonlarca insanın 40 yıldır her türlü mecradan şahit olduğu, takip ettiği bunca eser, yazı, konuşma ve faaliyet ortadayken, içeriklerinde neler olduğu, neler anlatıldığı belliyken, hiçbir mesnede dayanmadan Sayın Adnan Oktar’ın güya Nuhilik gibi bir projeyi savunduğunu söylemek kuru bir iftiradan ibarettir. İnsanların aklıyla, zekasıyla alay etmek anlamına gelen bu tür saçma ve art niyetli iddiaların hiçbir inandırıcılığı, itibar edilecek bir yönü de yoktur.

Üstelik, bu hizmeti yaparken hiçbir çıkar gözetmemiş, eserlerinin kullanılmasından hiçbir ücret de talep etmemiştir. Acaba Sayın Prof. Dr. Özcan Hıdır, kaç tane eserini "İslam alemi istifade etsin" diyerek ücretsiz dağıtmıştır? Veya “Bu dönem fakültedeki çocuklara İslam’ı anlatacağım o yüzden bu dönemlik de olsa bir ücret istemiyorum” demiş midir? Veya hayatının ne kadarını bir ücret beklemeden insanların imanlarına vesile olmak için çalışmaya adamıştır? Sayın Hıdır bunların hiçbirini yap(a)mamış olsa bile en azından insanları mesnetsiz komplo teorileri ile yaftalamaktan kaçınacağını ümit ediyoruz. 

Ayrıca, şunu da belirtmek isteriz ki Musevilerle görüşmek ne suçtur ne de haramdır. Hz. Peygamber (sav)’in Medine ve çevresinde yaşayan Yahudi kabileleriyle irtibata geçtiği, Beni Kaynuka, Beni Nadir ve Beni Kurayza'da yaşayan Yahudi kabileleri ile anlaşma tesis ettiği birçok kaynakta yer almaktadır. Üstelik, Hz. Musa Firavun’la bile görüşmüşken ve Hazreti Peygamber (sav), Musevi bir hanım ile evlenmişken Musevilerle görüşmeyi “inanç sapması” ile bağdaştırmak en hafifinden cehalet olarak nitelendirilebilir. 

Sayın Adnan Oktar’ı ziyarete gelen İsrailli siyasetçiler ve hahamlar hükümetten çeşitli isimlerin, resmi yetkililerin bilgisi dahilinde ülkemize giriş yapmış, Türkiye'deki bütün programları da hükümet yetkililerimiz tarafından takip edilmiştir. Geldiklerinde sadece Sayın Adnan Oktar ile değil Devlet Büyüklerimizle de görüşmüşlerdir. Her aşaması devletimizin bilgisi dahilinde yürütülen ve televizyondan canlı yayınlanan görüşmeler ve sohbetler son derece şeffaf bir biçimde yürütülmüştür. Ortada, ne dini ne siyasi ne de istihbari anlamda gizli saklı hiçbir çalışma yoktur

Yapılan görüşmelerde;

‼️ İsrail'in Gazze’ye yaptığı saldırıları durdurması, 

‼️ İran’la olası bir savaşın engellenmesi, 

‼️ Filistinli mahkumların serbest bırakılması, 

‼️ Mavi Marmara faciası için Türkiye’ye tazminat ödenmesi, 

‼️ Cami avlusunda düzenlenen şarap festivallerinin iptal edilmesi, 

‼️ Türkiye’nin Suriye operasyonlarına uluslararası destek sağlanması, 

‼️ İsrail parlamentosunda Filistinlilere karşı ırkçı söylemlerin durdurulması, 

gibi hem Türkiye’nin hem de Müslümanların hayrına olacak son derece hayati konular konuşulmuş ve hepsinde o dönem itibariyle somut ve faydalı neticeler sağlanmıştır. 

Diğer yandan, İsrailli yetkililerle veya Musevi lobisi mensuplarıyla görüşmek, onları Türkiye’de ağırlamak veya ziyaretlerde bulunmak suç olsa idi, başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere devlet görevlilerinin İsrail ve Musevilerle hiçbir iletişim kurmaması gerekirdi

Sayın Adnan Oktar yurtdışından gelen konukları ile temaslarında sadece Musevileri değil masonları da İslam’a yakınlaştırma gayreti içinde olmuştur. Nitekim bu gayret sonucunda mason localarının tamamına Kur’an-ı Kerim konulmuş, masonluk üyeleri camide namaz kılmıştır. Bu gelişme aslında Sayın Adnan Oktar’a bu konuda yapılan eleştirilere en güzel cevaptır. Adnan Bey kendisi de konuyu şöyle açıklamıştır:

Ben onlara uymuş olsaydım ben namazı niyazı bırakırdım. Değil mi? Masonluğu kendime din gibi seçerdim. Ama tam tersi bir durum var. Onlar Mason ideallerine uymaya devam ediyorlar fakat İslam’ı yaşamaya başladılar. O zaman onlar benim fikrimi, inancımı kabul etmiş oldukları görülüyor. Dolayısıyla güç kimdeymiş? Allah’ta. Ne Mason güçlü olur ne ben güçlü olurum. Güç Allah’tadır. Allah onlara hidayet verdi namazlarını kıldırıyor, İslam prensiplerini yaşatıyor. Namaz kılmak ne demek? İman etti, Müslüman oldu.” 

(Canlı Sohbetler, A9 TV, “Adnan Oktar’ın vesilesiyle mason localarında Kuran okunuyor ve masonlar namaz kılıyorlar”, https://www.youtube.com/watch?v=1eNSnB8gWp4)

Benzer bir durum Sayın Adnan Oktar’ın İsrailli din adamları ile temaslarında da yaşanmıştır. Sayın Adnan Oktar görüştüğü Musevi din adamlarının kendisine Hz. Muhammed’i peygamber olarak kabul ettiklerini 

Ben konuştum hahamlarla (Hz. Muhammed’in) tabi ki peygamber olduğu belli bunu çocuk olsa anlar diyor. Bunun tartışılacak bir yönü yok diyor. Yani Kuran’a baktığımızda hemen anlaşılıyor peygamber olduğu diyor. Ama biz kendi şeriatımıza uymakla mükellefiz diyor (A9 TV, 8 Kasım 2015)

sözleriyle aktarmıştır. 

Bu sözlerden de anlaşılacağı üzere aslında gözler önünde olan açık gerçekler, Nuhilik iddiasının tam aksidir. Sayın Adnan Oktar’ın samimi çabasının vesile olmasıyla Musevi din adamları İslam’a yakınlaşmış ve tabi olmuşlardır. 

Sayın Adnan Oktar’ın yaklaşımı, dindar Museviler ile dindar Müslümanların, her iki dinin de açık haram kıldığı terör ve cinayetten kesinlikle uzak durarak barış içinde yaşaması esasına dayalıdır. Nitekim bir medya kuruluşu ile yaptığı söyleşide bu gayesini şöyle açıklamıştır:

Ben her yerin zalimine karşıyım. Yani Türkiye’nin zalimine de karşıyım, İsrail’in zalimine de karşıyım, Mısır’ın zalimine de karşıyım..., ...ben Yahudilik içerisinde zulüm yapanları eleştiriyordum, yine eleştiriyorum. Masonlardan da mesela Darwinist olanları eleştiriyorum. Musevilerden de şiddet kullananları yine eleştiriyorum.” 

(OdaTV, Rafael Sadi, 14.07.2015, “O İftarda neler konuşuldu”, Rafael Sadi, https://odatv4.com/o-iftarda-neler-konusuldu-1407151200.html) 

“İsrail ile Filistin arasındaki kavgayı Allah’ın izniyle bitireceğiz. İkisi de Peygamber soyu olan bu iki halkın kardeş olarak yaşamasını istiyoruz. Masum bir Filistinliyi şehit eden de masum bir Musevi’nin canına kıyan da zalimdir. Biz her türlü zalimliğe karşıyız. Filistinli canımız kardeşlerimizin huzur ve güvenlik içinde yaşamasını istiyoruz. Hz. Musa’nın bizlere emaneti olan Musevilerin her yerde güvenlik bulmasını istiyoruz. Allah’ın izniyle bu güzel barış ortamı Mehdiyet döneminde oluşacak.” (A9 TV, 16 Şubat 2018)

“Komünist deyip kenara atmıyoruz. Komünistin iman etmesi için uğraşıyoruz. Mason deyip kenara bırakmıyoruz, iman etmesi için uğraşıyoruz. Hıristiyan’a da, Musevi’ye de hepsine tebliğ yapıyoruz. Dinsize, ateiste, Budist’e hiçbir millete, hiçbir kavme, hiçbir dine kin duymuyoruz, nefret duymuyoruz. Hepsine şefkatle yaklaşıyoruz. İslam’ı, Kuran’ı öğrensinler diye, inşaAllah.” (A9 TV, 11 Mart 2013)  

Gerek Sayın Adnan Oktar gerekse arkadaşları hiçbir dönemde gizli bir faaliyet içerisinde olmamışlardır. Ekranlarda, sosyal hayatta hep milyonların gözleri önünde olmuşlardır. İnandıkları ve savundukları değerler devletin izni ile basılıp tüm Türkiye’de ve dünyada dağıtılan eserlerde yer almıştır. Her daim "Allah Birdir, peygamberimiz Hz. Muhammed (sav), kitabımız Kuran'dır" diyen, her fırsatta "tüm Müslümanlar birlik olmalıdır" çağrısı yapan dindar, masum Müslümanların, iftiralarla karalanmaya çalışılması değil, tam aksine takdir edilmesi, el üstünde tutulması gerektiği, akıl ve vicdan sahibi herkesin samimi olarak kabul edeceği bir gerçektir.

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.