Sabah Gazetesi yazarı Sayın Ferhat Ünlü, geçtiğimiz günlerde Sedat Peker hakkındaki bir soruşturma kapsamında düzenlenen polis operasyonuna ilişkin, TRT Haber kanalında yayınlanan bir programa telefonla bağlanmış ve konuya ilişkin çeşitli yorum ve açıklamalarda bulunmuştur.
Ancak, Sayın Ünlü bu konuşmasında –arada herhangi hiçbir bağ veya benzerlik bulunmamasına rağmen– Sayın Adnan Oktar ve arkadaş camiamızla ilgili olarak da gerçek dışı bazı ithamlar ile anlamsız, çirkin örnekler ve zorlama izahlarda bulunmuştur.
Kanaatimizce inandığı için değil mecbur olduğu için yaptığı bu yorumların değersizliğinin kendi de farkındadır. Kendini, “Her şeyi bilen insan” konumunda gören biri olarak Sayın Ünlü’nün bu operasyonun neden yapıldığını, bu kumpasın neden gerçekleştiğini bilmiyor olmasına imkan olmadığı gibi, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının masum olduğundan da adı gibi emindir.
Sayın Ünlü’nün bugünün imkan ve koşullarında mecbur kaldığı gerçek dışı yayınları yaparken yarının koşullarında bunlardan mahcubiyet duyabileceğini hiç unutmaması gerektiği kanaatindeyiz. Kendisinin araştırmacı, doğruları arayan haberci yapısına yakışan da bu olacaktır.
Sayın Ünlü'nün sarf ettiği itham ve iddiaların haklı veya hukuki dayanaklarının olmadığını bizzat kendisi de çok iyi bilmesine rağmen, kendince zorlama izahlar ve çirkin benzetmeler kullanarak konuyu Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızla ilişkilendirmeye çalışması, kendisinin bu konuda samimi ve dürüst davranmayıp aleyhimizde bir kamuoyu oluşturma amacıyla, kasıtlı hareket ettiği izlenimi vermektedir.
Bu vesileyle, Sabah Gazetesi yazarı Ferhat Ünlü'nün, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın tutuklu olarak yargılanıyor olmaları sebebiyle kendisine özgürce cevap verme imkanları olmamasını da fırsat bilerek sarfetmiş olduğu, gerçek dışı itham ve iddialar ile anlamsız ve zorlama benzetmelere ilişkin cevaplarımızı değerli kamuoyu ile paylaşmak istemekteyiz. Buna göre;
Sayın Ferhat Ünlü'nün polisiye hikaye ve roman yazarlığı geçmişinden gelen geniş hayal gücünden kaynaklandığını düşündüğümüz Erotik Terör Örgütü (ETÖ) şeklindeki çirkin benzetmesini, her şeyden önce kendisine yakıştıramadığımızı belirtmek isteriz.
Genç kızların, kadınların mayo, bikini veya dekolte kıyafetler giymeyi tercih etmeleri veya kapalı kıyafetler kullanmaları ya da başlarını kapatmaları gibi konuların vatandaşlarımızın kendi özgür irade ve tercihlerine bağlı olduğu herkesçe bilinen bir gerçektir. Bu ve benzeri konulardaki tüm tercihler, bizzat vatandaşlarımızın Anayasa ile korunan hak ve özgürlükleri arasında olduğundan, kimsenin çıkıp da bir başkasının saç, baş veya kıyafet tercihini sorgulama ya da kendisiyle aynı tercihte olmayan vatandaşları tenkit edip suçlama hakkı yoktur.
Kaldı ki, ülkemizdeki kadınların büyük bir çoğunluğu dekolte giyinmeyi tercih ederken ve bu konuda da son derece özgürlerken, camiamızdaki bazı hanımların kimi zaman giyimlerinde dekolteyi tercih ediyor olmasının bazı kişi ve çevreler tarafından adeta bir öfke patlaması şeklinde karşılık görmesini anlamak mümkün değildir.
Açıkçası, Sayın Ferhat Ünlü'nün, toplumun içinde gitgide körüklenen dejenerasyon ve cinsel sömürü sisteminden ya da devletin doğrudan vergi aldığı 200 bin genelev kadınını bulunmasından zerre kadar rahatsızlık duymazken, bu insanları kurtarmak adına hiçbir çabası, telaşı veya bu konuda yapmış olduğu hiçbir haber bulunmazken, konu Sayın Adnan Oktar ve hanım arkadaşlarımız olduğunda ahlak bekçiliğine soyunup hanım arkadaşlarımız hakkında çirkin benzetmeler yapması dürüst ve samimi bir davranış değildir.
Sayın Ferhat Ünlü'nün ve basındaki iddialarının aksine, arkadaş grubumuz, bir tarikat veya cemaat olmadığı gibi silahlı bir örgüt veya yapılanma da değildir. Arkadaş grubumuz;
Bu özellikleri sebebiyle Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın büyük bir kısmı devletimizin bekası ve bölünmez bütünlüğünü tehdit eden PKK, DAEŞ ve El-Kaide gibi terör örgütlerinin suikast ve infaz listelerinde yer almaktadırlar.
Dolayısıyla imkanı olan arkadaşlarımızın kendilerini korumak amacıyla, devletin yetkili kurumlarına yasal yollardan yaptıkları resmi başvurular sonucunda aldıkları silahlar,
Bu sebeple arkadaşlarımıza ait ruhsatlı silahlar asla bir suç aleti değillerdir ve devletin polise verdiği silah ne kadar legalse bu silahlar da o kadar legaldirler. Kaymakamlara, valilere, savcılara, doktorlara, hakimlere verilen silahların konumu neyse bu silahların da konumu odur. Dolayısıyla, Devletin verdiği taşıma ruhsatlı arkadaşlarımıza ait birkaç silah bahane edilerek hakkımızda silahlı suç örgütü iddiasında veya benzetmesinde bulunulmasının gerçeklerle bağdaşır bir yanı bulunmamaktadır.
Sayın Ferhat Ünlü'nün, “toplumsal açıdan tahribata yol açacağı ya da Türkiye'nin geleneksel kodlarına etki anlamında Türkiye'ye birtakım zararlar verebileceği” şeklindeki yuvarlak cümlelerle kendince, Sayın Adnan Oktar'ın güya Mehdiyet iddiasında olduğu ve sözüm ona toplumun dini inanışlarını değiştirip tahrif ettiğini ima etmeye çalıştığını düşünüyoruz.
Sayın Adnan Oktar'ın yazmış olduğu eserler ile katılmış olduğu televizyon programlarında mehdiyet konusunu anlatıp bu konuya önem vermiş olmasının, Mehdiyet'in Müslümanları birleştirici, bütünleştirici, manen güçlendirici güzel bir vesile olması ile Peygamber Efendimiz (sav)’in haber verdiği bir ahir zaman müjdesi olmasından kaynakladığını daha önce bir çok kez açıklamıştık.
Ayrıca, Sayın Adnan Oktar'ın ne geçmişte ne de günümüzde haşa Mehdilik gibi bir iddiasının bulunmadığını ve asla bulunmayacağını da, hatta buna ilişkin olarak kendisinin defalarca yemin etmiş olduğunu da, daha önce çok defalar dile getirmiş, Sayın Adnan Oktar'ın bu konudaki video ve twitter paylaşımlarını değerli kamuoyumuzla paylaşmıştık. Bu sebeple burada tekrardan bu konuya ilişkin uzun uzadıya açıklamalarda bulunma gereği duymuyoruz.
Kaldı ki Mehdiyet, yani Türk İslam Birliği ideali Türk Devleti'nin adı konulmamış gayri resmi ideolojisidir, Kızıl Elma ülküsüdür. Mehdiyet Devletin bekasını savunan, Türk İslam aleminin güçlenmesine ve yücelmesine vesile olan, tüm vatanseverlerin ve milliyetçilerin bilerek veya bilmeyerek savundukları kutsal bir düşüncedir. Bu sebepledir ki Diyanetin eserlerinde, devlet eliyle basılan sayısız hadis kitabında, bizzat Sayın Cumhurbaşkanı tarafından okunması teşvik edilen Risale-i Nurlar'da, Mehdiyet konusuna geniş çapta yer verilir, övülür ve teşvik edilir.
Ancak, Sayın Ferhat Ünlü'nün imalarının aksine eğer toplumun dini inanışlarını değiştirip tahrif eden birisi varsa, bunun Sayın Adnan Oktar veya arkadaşlarımız değil, milli müfredat içerisinde Darwinist-Materyalist eğitime yer vererek, ders kitaplarında gençlerimize CANLILARIN ALLAH TARAFINDAN DEĞİL (Allah'ı tenzih ederiz), TESADÜFLER SONUCU EVRİMLE YARATILDIKLARI YALANINI OKUTUP ANLATAN MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI olduğunu da kendisine hatırlatmak isteriz.
Gerçekten de geçersizliği bilimsel delillerle ispatlanmış, bilim dışı köhne bir teori olan Evrim Teorisi, bugün halen Milli Eğitim Bakanlığı eliyle ilköğretim ve ortaöğretim müfredatında yer alan “Biyoloji”, “Psikoloji”, “Felsefe”, “Fen ve Teknoloji” ile “Astronomi ve Uzay Bilimleri” gibi kitaplarda, SANKİ BİLİMSEL BİR GERÇEKMİŞ GİBİ çocuklarımıza okutulmaya devam edilmektedir.
Evrim Teorisi 8. Sınıf, 9. Sınıf, 10. Sınıf ve 12. Sınıflarda okutulan çeşitli ders kitaplarında öğrencilerimize;
➢ Lamarck'ın Görüşleri,
➢ Darwin'in Görüşleri,
➢ Doğadaki Değişiklikler Evrimi Nasıl Etkiler?,
➢ Prokaryottan Ökaryota,
➢ Bir Hücreden Çok Hücreye,
➢ Hayatın Başlangıcı ve Evrim,
➢ Canılıların Embriyolojik, Biyokimyasal, Anatomik, Genetik Yapılarındaki Benzerlik ve Farklılıkların Evrimsel İlişkisi
gibi çeşitli başlıklar altında, düzmece evrimci şemalar, sözde evrim süreci olarak gösterilen sahte çizimler ve evrim sahtekarlığı olduğu bilimsel olarak ispatlanmış bulunan Urey-Miller deneyi gibi çeşitli sahte deneyler eşliğinde SANKİ BİLİMSEL BİR GERÇEKMİŞ GİBİ ANLATILMAKTA, böylelikle gençlerimize haşa Allah tarafından yaratılmadıkları, EVRİM GEÇİREREK TESADÜFLER SONUCU OLUŞTUKLARI SAFSATASI AŞILANMAKTADIR.
Bu yönüyle Milli Eğitim Bakanlığı SADECE DEVLETİN DİNİNİ TAHRİF ETMEKLE DE KALMAMAKTA, aynı zamanda ÜLKEMİZİN GELECEĞİNİN TEMİNATI OLAN GENÇLERİMİZİ, DİNİ KÖKTEN REDDEDEN BİR EĞİTİMDEN GEÇİRMEKTEDİRLER.
Buna karşın, SAYIN ADNAN OKTAR ve ARKADAŞLARIMIZIN 40 YILI AŞKIN SÜREDİR DARWİNİZM ve EVRİM TEORİSİNE KARŞI VERDİKLERİ ETKİLİ MÜCADELE SAYESİNDE İSE;
✦ Tüm canlıların Allah tarafından yaratılmış oldukları ve asla evrim geçirmedikleri bilimsel olarak ispat edilmiş, Türk gençliği böylelikle Evrim Teorisi ve Darwinist-Materyalist felsefenin yıkıcı etkilerinden korunabilmiş,
✦ Bu sayede ülkemizde dindar bir nesil yetişebilmiş ve devletimizi ayakta tutan aile yapısı böylelikle korunabilmiş,
✦ İslam dininin modern ve gerçek bir din olduğu, üniversite öğrencilerine, aydın kesime ve sosyeteye anlayacakları şekilde sade, bilimsel, akılcı bir anlatım ve delilleriyle sunulmuş, bu anlatım ülkemizin önde gelen bu kesimlerinde de etkili olmuş ve geniş kabul görmüş bulunmaktadır.
Sonuç olarak, Sayın Ferhat Ünlü'nün özelinde buradan tüm basın mensuplarımıza şu önemli konuyu bir kez daha hatırlatmak isteriz:
Doğru ve erdemli olan davranış biçimi, muğlak, belirsiz, imalı cümlelerle Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızı sözüm ona dini tahrif etmekle eleştirip itham etmek yerine, ALLAH'TAN YANA TAVIR KOYUP OKULLARDA GENÇLERİMİZE, İNSANLARIN ve TÜM CANLILARIN TESADÜFLER SONUCUNDA EVRİMLE DEĞİL, ALLAH TARAFINDAN YARATILMIŞ OLDUKLARI GERÇEĞİNİ AÇIKÇA SÖYLEYEBİLMEKTİR.
Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.
ADNAN OKTAR DAVASI VE DAVA SÜRECİNDEKİ HUKUKSUZUKLAR HAKKINDA DETAYLI BİLGİ EDİNMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNKLERİ ZİYARET EDEBİLİRSİNİZhttps://adnanoktardavasindakihukuksuzluklar.blogspot.comhttps://www.net-cevap.com |