Adnan Oktar ve arkadaşları davasında müşteki ifadelerinin alınmaya başlanmasıyla, 5 ve 6 Ağustos 2020 tarihli bazı gazete ve internet sitelerinde bir takım gerçek dışı bilgilerin yer aldığı haberler yayınlandı.
Öncelikle, Mahkemenin aldığı karara saygı duymakla birlikte, basında yer alan, yargılananların müştekiler üzerinde baskı kurduğu ve sözde korkutucu etkileri olduğuna dair haberler akla, mantığa, izana, gerçeklere ve akılcı her türlü kavrama baştan sona aykırı iddialardır.
Nitekim söz konusu davada, sözde silahlı suç örgütünün hayali suçlarından biri de “hukuk grubu kurmak”, yani herhangi bir durumla karşılaştığında bunu hukuku kullanarak çözmektir. Öyle sanıyoruz ki, değil Cumhuriyet tarihinde dünya tarihinde hakkını hukukla, kanunla, mahkemeyle arayan hiçbir suç örgütü görülmemiştir.
Ayrıca nezaketi, insaniyeti, güzel sözlülüğü, inceliği, görgüsü, kalitesi ile tanınan Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın yüzlerindeki nurun ve temizliğin kimse üzerinde korkutucu bir etkisi olması mümkün değildir. Tam tersine başta Sayın Adnan Oktar olmak üzere herhangi bir arkadaşımızla karşılaşan insanın üzerinde oluşabilecek tek etki sevgi, güzellik, iyilik ve pozitif olan her şeydir.
Basında yer alan “yakışıklı erkekler grubu olduğu”, “bunların kız getirmekle görevlendirildiği”, “kızları çektiği” gibi çirkin iddialar ise her şeyden önce bu satırları yazanların dünyaya ve kadınlara yönelik kabul edilmesi imkansız bakış açısını yansıtan seviyesiz ithamlardır. Tek başına “kız getirme” kavramı ve ifadesi dahi bu kumpası hazırlayanların çirkin ve karanlık dünyasının önemli bir göstergesidir. Kadınlara verdiği değer ve gösterdiği saygı ile ön planda olan arkadaş camiamızda hiç kimsenin böyle bir üslup kullanması mümkün değildir.
Bilindiği üzere cinsel suçlar ispatlanması en kolay suç kategorisidir. Gerçekten tecavüze uğrayan bir kadının bunu ispatlayabilmesi oldukça kolaydır. Değil iç çamaşırı veya kıyafeti, tek bir parça peçeteyle dahi doku alması, saklaması, ilgili birimlere teslim etmesi ve doğru söylediğini ispatlaması mümkündür. Bizlerin yargılandığı davada ise bolca laf ve magazin yanında bir tane bile somut bulgu ve ispat bulunmamaktadır.
Bu konuda doğruyu söylediğimiz Adli Tıp raporlarıyla da ispatlanmıştır. Tecavüze uğradıklarını iddia eden kadınların Adli Tıpta yapılan fiziki incelemelerinde tecavüze uğramadıkları bilimsel olarak ortaya çıkmış, bu raporlar dava dosyasına girmiştir.
Tüm bunların yanı sıra arkadaş camiamıza yönelik en çirkin ve ahlaksız iftiralardan biri olan turnike sistemi hakkında daha önce basına yaptığımız çağrıyı bir kez daha yinelemek istiyoruz:
Sonuç olarak, yalan bin defa da söylense yalandır ve olabilecek en iyi kurgu da yapılsa yalan mutlaka açık verir. Bu davada ise söylenen yalanlar ve iftiralar binlerce yönüyle ifşa olmuş, açık vermiştir. Milletimizin vicdanında ilk günden beri ak olduğumuz biliyor ve Yüce Türk Adaletinin de oynanan bu oyunun farkında olduğuna inancımız tamdır.
Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.