Bunca yaygara koparmanın tek nedeni, ileri sürülen sözde suçlara dair hiçbir somut veri, delil, ve belgenin ortaya konulamamasıdır. Ve BURADA KANAATİMİZCE ASIL HEDEF, HER YÖNÜYLE MASUM VE TEMİZ BİR CAMİAYI TEHLİKELİ GİBİ GÖSTERME GAYRETİDİR. Öyle ki, doğru bir haber olmamakla birlikte, Sayın Adnan Oktar’ın selam gönderdiği iddiasıyla -velev ki doğru olsa bile- Allah’ın selamını ilettiği için bir avukat hakkında soruşturma açılmaktadır. Bu tarz uygulamalar, sevgi ve şefkatiyle tanınan Sayın Adnan Oktar'ı ve bizleri saldırgan, tehdit eden, dehşet saçan bir grup gibi algılatma amacı taşındığı izlenimi vermektedir.
Onlarca masum insanın, bu insanların aileleri ve yakın çevreleriyle birlikte yüzlerce insanın, çektikleri acıların, yaşadıkları zorlukların nasıl bir felaket olduğunun yeterince anlaşılmadığı kanaatindeyiz.
Böyle güzide insanların yerinin cezaevi olmadığını akıl ve vicdan sahibi her insan söylemektedir. Bu süreç boyunca yargılanan arkadaşlarımızdan 10 kişinin annesi, ablası, babası -evlatlarının maruz kaldığı hukuksuzluklara dayanamayarak- vefat etmiştir.
Dünya üzerindeki tüm irili ufaklı derin devletlerin başı ve merkezi olan İngiliz derin devletinin piyonlarından biri olan ülkemizdeki derin devlet, medya üzerinde çok büyük bir korku ve dehşet hakimiyeti kurmuş durumdadır. Ve bu korkuyu kullanarak camiamız üzerinde baskı kurmaya çalışmaktadır. Bir kısım basının, bu derin devlet hegemonyasının emrettiğinin tek kelime dışına çıkamadığı, kendi özgür ve tarafsız düşüncesini, yorumunu, haberini yapamadığı ise maalesef artık ilkokul çocuklarının bile gözlemlediği bir gerçektir.
İngiliz derin devleti, diğer adıyla Deccaliyet, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın vesile olması ile Türk gençliğini ateist ve deist yapamayınca, Türk toplumunu dinsiz bir hale getiremeyince, ülkemizdeki tüm maşa ve kuklaları, uzantıları ve imkanlarıyla camiamıza maddi-manevi çok büyük bir saldırı başlatmıştır. Medyamızın bir kesimini de büyük bir baskı ve korku altında ezip sindirerek bu çirkin emeline alet etmektedir.
İşin acı yönü ise bazı medya, İngiliz derin devleti ve ülkemizdeki uzantılarının üzerinde kurduğu korku ve dehşet sisteminin baskısıyla "ben yandım herkes yansın" zihniyetiyle giderek daha gaddar, acımasız, öfke ve nefret dolu bir hale bürünmüştür. Bu travmanın sonucu olarak işlediği zulmün dozunu ve şiddetini de günden güne artırmaktadır.
Hayatında hiçbir suça karışmamış, masum, tertemiz insanları karalayabilmek, onları ömür boyu hapis cezalarına çarptırabilmek için akla hayale gelmedik yalan ve iftiralar uydurmakta, gözü dönmüş bir biçimde camiamıza saldırmaktadır. Daha dün insanlara Allah'ı, İslam'ı, Peygamberimiz (sav)'i, iman hakikatlerini, Kur'an mucizelerini, sevgiyi, şefkati, merhameti anlatan gencecik kızları, pırıl pırıl delikanlıları, tehlikeli ve korkunç azılı kriminaller gibi göstermeye çalışmaktadır.
Operasyonun daha ilk gününden itibaren camiamıza karşı en görülmemiş ve en abartılı karalamayı yürütebilmek için uydurduğu, sonradan iddianamede bile yer almayan 33 uydurma sahte suç dava sürecinde gerçekler ortaya çıktıkça birer birer buhar olmuştur. Bunun sonucunda elinde iftira ve yaygara malzemesi kalmayan bir kısım basın en son, "Adnan Oktar duruşmada maskesini takmadı" magazine içerikli gerçek dışı haberlere tenezzül edecek hale gelmiştir.
Söz konusu basın mensuplarının bilmesini isteriz ki dünya böyle sevgisiz, acımasız bir yer olmak zorunda değil. İnsanları ezerek, birilerinin üzerine basarak kimse yükselmez. Başkalarının mutsuzluğu hiç kimseye mutluluk getirmez. Sizler de böyle acımasız bir dünyaya mecbur değilsiniz. Gelin hep birlikte bu sevgisizliğe, nefrete ve öfkeye son verelim. Vicdanlarınıza sormanızı rica ediyoruz:
İngiliz derin devletinin bencil, acımasız, gaddar ve zalim baskılarına boyun eğmeyip, haktan ve vicdandan yana olduğunuzda sizin de canınızı yakan bir çok sorunun hızla ortadan kalktığını göreceksiniz. Gelin, sevgiden yana olun. Karalama, linç etme, elindeki gücü insanların mutsuzluğu için kullanma yarışından vazgeçin. Dürüstlük, samimiyet, sevgi ve dostluk herkesten önce insanın kendisine mutluluk getiren güzelliklerdir. Gelin, bu güzelliklerin savunucusu olun.
Onlarca yıldır milyonların gözü önünde, üniter devleti, vatanın, milletin bölünmez bütünülüğünü savunan, PKK'ya karşı en etkili fikri mücadeleyi yürüten, bu konular hakkında onlarca kitap kaleme alan, canını ortaya koyarak FETÖ'ye karşı yıllarca meydan okuyan, sapkın FETÖ'cü zihniyeti en ağır biçimde eleştiren, yerden yere vuran, 15 Temmuz gecesi hain darbe girişiminin başından sonuna kadar meşru hükümetimizi, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı savunup destekleyen Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarını haşa vatan hainliği, casusluk, ajanlık yapmak, FETÖ'yü desteklemek gibi çirkin iftiralarla karalamaya çalışmanın hiçbir yere varamayacağınızı sizler de biliyorsunuz. |
Şu gerçek çok iyi bilinmelidir ki, kendilerini derin devlet diye tanıtıp kendilerince dehşet salmaya çalışanlardan çekinip de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin amansız kanuni gücünü, yasalarını, hukukunu hafife alan hiçbir kimse, hiçbir kurum, kuruluş ve yapılanmanın yaptıkları bugüne kadar yanına kar kalmamıştır. Hepsi eninde sonunda Devletin, kanunun, hukukun kahir pençesine yakalanmış, yaptıklarının hesabını vererek hakettiği hukuki karşılığı bulmuştur. Derin devlet rüzgarlarının estiği geçici dönemlerde bunu hiç bitmeyecek sanarak bir takım ahlaksızlıklara ve alçaklıklara tevessül edenler Yüce Türk Devletinin hukuk çarkları işlediğinde adaletten kaçamamışlardır. Bu tarihin her döneminde böyle olmuştur.
Hal böyleyken, Türk yargısının ve adaletinin, Türk mahkemelerinin bu kanayan yaranın üzerine gitmesi elzemdir. Ülkemiz ve insanlarımız üzerinde süren derin devlet zulmüne artık bir son verilmeli, onun baskı ve tehdidi altında ezilen Türk basını da bu alçak ve aşağılık derin devlet boyunduruğundan, prangalarından kurtarılarak özgürlüğüne kavuşturulmalıdır. Basın tekrar hakkı, doğruyu, adaleti savunan, öğütleyen asli vasfına geri döndürülmelidir. Asil Türk Mahkemeleri'nin bu hain ve kahpe oyunu bozacağına olan inancımız tamdır.
Ülkemize, milletimize layık olan, özlemlenen sevgi, saygı, anlayış, birlik ve beraberlik içinde, huzur dolu bir yaşamdır.
Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.