11 Temmuz operasyonunun ardından hiçbir suçları olmadığı, haklarında hiçbir suç delili bulunmadığı halde 1.5 yıldan bu yana tamamen hukuksuz biçimde tutuklu bulunan Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının cezaevlerinde gördükleri sayısız eziyet, haksızlık ve zulme, mahkeme sürecinin devam ettiği son bir aydır Silivri cezaevinde yaşanan yenileri eklendi. Duruşmaların daha ilk gününden itibaren başlayan bu eziyetlerden bazılarını saymak gerekirse:
– Tutuklu arkadaşlarımızı, bulundukları farklı illerdeki cezaevlerinden Silivri'ye sevkeden araçlar ihtiyaç molası vermedi. Araçlar içinde midesi bulanan, rahatsızlanan, fenalaşan arkadaşlarımıza kolonya bile verilmedi. Benzinci, vs. hiçbir yerde durulmadı.
– Örneğin, Bursa cezaevinden duruşma sabahı bu olumsuz şartlar altında Silivri'ye gelen arkadaşlarımız, dinlenmelerine bile izin verilmeden doğrudan duruşma salonuna alındılar.
– Arkadaşlarımızın önceden tutuldukları cezaevlerindeki hesaplarında bulunan paraların, anlaşılamaz bir biçimde, sevk edildikleri Silivri cezaevine aktarılmasına izin verilmedi. Çok az giyim eşyası dışındaki eşyalarını, ihtiyaç malzemelerini ve paralarını yanlarına almalarına izin verilmediği için çok büyük mağduriyetler yaşıyorlar.
– Silivri cezaevine sevk edilen arkadaşlarımızın, hesaplarına para yatırılması konusunda çok büyük zorluklar çıkarıldı. Birinci derece akrabalar dışındaki tutuklu yakınlarının arkadaşlarımızın hesaplarına para yatırmalarına izin verilmedi. Ailesi veya birinci dereceden akrabası hayatta olmayan ya da hastalık ya da yaşlılık nedeniyle cezaevine gelip para yatırmaları mümkün olmayan arkadaşlarımız görülmemiş bir zulme uğratıldı. Ancak parayla kantinden alınabilen içme suyu, tuvalet kağıdı gibi en acil ihtiyaçlarını dahi temin edemediler.
– Postane kanalı ile gönderilen paralar ise en erken 1 hafta gecikmeyle hesaplarına ulaşabildi.
– Arkadaşlarımız, mesai başlamadan önce çok erken saatte koğuşlarından çıkarılıp duruşmaya götürüldükleri ve geç saatte mesai bittikten sonra geri bırakıldıkları için parası olanların dahi kantinden alışveriş yapma imkanları olmuyor. Yine, geliş-gidiş saatlerindeki bu düzensizlikten ötürü, arkadaşlarımızın cezaevi içindeki posta, mektup, açık-kapalı görüş gibi imkanlardan yararlanamama, gönderilen elbiseleri teslim alamama, elbiselerini değiştirememe gibi sorunlar meydana geliyor.
– Tutuklu arkadaşlarımız koğuşlarından alınıp doğrudan duruşma salonuna götürülmüyor. Önce, duruşma salonunun altındaki nezarethanelere götürülüp birkaç saat bekletildikten sonra duruşma salonuna sevk ediliyorlar. İlk dönemde, duruşmalar 9.30'da başladığı halde arkadaşlarımız sabah saat 6 gibi çok erken bir saatte cezaevinden çıkarılıp duruşma salonuna getirildiler. Duruşmanın başlamasına kadar saatlerce, duruşma salonunun altındaki nezarethanelerde tutuldular. Kantinden duruşma günleri için çıkışa istemiş oldukları yiyecek ve ihtiyaç malzemelerinden hiçbiri gönderilmedi.
– Duruşmalar bittikten sonra da aynı şekilde arkadaşlarımız saatlerce nezarethanede bekletilip gece geç saatlarde cezaevlerindeki koğuşlarına geri bırakılıyor. Cezaevlerindeki koğuşlarına sabaha karşı 04.00 civarı ulaşanlar oluyor. Sabah 6'dan gece geç saatlere kadar yemek yiyemiyorlar.
– Duruşmalar 18.30'dan sonra bittiği için, akşam 8'deki vardiya değişimine denk gelen arkadaşlarımız gece 10.00'dan önce koğuşlarına giremiyor. Oysa, duruşmalar 17.00 gibi bitse birçok arkadaşımız vardiya değişiminden önce makul bir saatte koğuşlarına dönmüş olabilirlerdi.
– Koğuşlar çok soğuk olduğu ve ısıtılmadığı halde kazak, mont gibi kıyafetlerin içeri alınmasına izin verilmiyor. Uzun kollu sweat-shirt gibi kıyafetler kazak olarak kayda geçilip içeri kalın kıyafetlerin alınmasına müsaade edilmiyor. Bunun yanı sıra, arkadaşlarımızın yanlarında getirdikleri tshirt gibi ince giysiler kazak olarak kaydedildiği ya da depoda olan eşyaları kullanımda gibi gözüktüğü için 'yeterli eşyası var' gerekçesiyle yeni eşya girişi kabul edilmiyor.
– Duruşma esnasında 8-10 saat boyunca soğukta kalınıyor. Özellikle bayan arkadaşlar kışlık giyecekleri olmadığı için çok fazla üşüyor. Bundan dolayı hastalananlar var. Koğuşlar da çok pis ve soğuk olduğu için, ayrıca düzensiz ve adeta işkence şeklindeki günlük eziyetler sonucu çok fazla grip ve soğuk algınlığı vakası var. Soğuk ve rutubetli koğuşlarda kaloriferler yakılmadığı yanmadığı için arkadaşlarımız pet şişelere sıcak su doldurarak ısınmaya çalışıyor.
– Operasyondan önce tedavi altında oldukları halde tutuklanıp 1.5 senedir ölümle pençeleşelen kanser, kalp, felç, MS gibi hayati rahatsızlıkları olan arkadaşlarımız da tahliye edilmedikleri gibi aynı zulmü yaşadıklarından durumları günden güne ağırlaşıyor.
– Arkadaşlarımız duruşma salonunda avukatları ile görüştürülmüyor. Mahkeme kararı ile görüşmeleri yasaklandı. Buna da gerekçe olarak "zaten cezaevinde görüştükleri" belirtildi. Oysa, buraya kadar belirttiğimiz gibi, arkadaşlarımızın günlük gidiş-geliş saatleri nedeniyle zaten avukatlarıyla görüşmeleri neredeyse imkansız. Zira saat 22'den sonra avukat görüşü kapanıyor. Yine, 8'de sayım başlayıp 8.30'da bittiği için bu saatler arasında da avukat görüşmesi yapılamıyor.
– 100 kadar arkadaşımızın bulunduğu 9 no.lu ceza infaz kurumunda toplam 500 tutuklu ve hükümlü var. Görüş odası sayısı ise yalnızca 11. Bu nedenle birçok arkadaşımız avukatlarıyla hiç görüşemiyor.
– Gardiyanlardan bir kısmının sert ve hakaretamiz tavırları var. Arkadaşlarımızın koğuşlarına gardiyanlar bir anda girip üzerlerinde hayvan resmi olan kıyafetleri topladılar.
– 5.8'lik Silivri depremi sırasında jandarma tutukluları kilitli bulundukları yerlerde terk ederek binanın dışına kaçtı.
– Ziyarete gelen tutuklu yakınlarına da bekletme, hakaret, abartılı üst araması gibi eziyetler yapılıyor.
Buraya kadar yalnızca çok az bir bölümünü aktarabildiğimiz bu ve benzeri sayısız haksızlık ve zulümlerle, arkadaşlarımız 1.5 senedir aralıksız ve acımasız bir biçimde görülmedik bir biçimde mağdur edilmektedir.
Ancak, olaylara batın ve hikmet gözüyla bakanlar gayet iyi bilirler ki, bu ve benzeri zulümler Allah'ın izni ve dilemesiyle, müminlere her zaman çok büyük bir şan, şeref ve ecir vesilesi, maddi ve manevi üstünlük olarak dönmüştür ve dönecektir. Tarih boyunca birçok kutlu Peygamberin ve salih Müslüman'ın yaşadığı bu tür haksızlık, eziyet ve zulümler Allah'ın sevdiği ve değer verdiği müminlere olan yakın takibinin ve sonsuz ikramının bir göstergesidir. İnşaAllah.