KUMPASÇILARIN KORKUTARAK İFTİRACI DEVŞİRME YÖNTEMLERİ

AŞAĞIDA OKUYACAĞINIZ HAYRET VE DEHŞET VERİCİ OLAYLAR KUZEY KORE, ÇİN, MEKSİKA, SURİYE, UGANDA YA DA VİETNAM'DA DEĞİL BİZİM ÜLKEMİZDE, 27 MAYIS YA DA 12 EYLÜL DÖNEMİNDE DEĞİL SON İKİ SENE İÇİNDE YAŞANMIŞ VE HALEN DE YAŞANMAYA DEVAM EDEN İNSANLIK AYIBI GERÇEK OLAYLARDIR!

Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik 11 Temmuz 2018 operasyonuna zemin hazırlayan kumpasçılar kendileri, emniyet ve yargıdaki kripto elemanları ve ellerinin altındaki bazı avukatlar kanalıyla, camiamız mensupları arasından sözde itirafçılar devşirmek amacıyla insan haklarını ayaklar altına alan tarihte görülmemiş derecede acımasız, hukuksuz ve insanlık dışı yöntemlere başvurmuşlardır:

1– Güya "operasyona devletin karar verdiğinio yüzden (sözde) itirafçı olma dışında hiçbir kurtuluş yolu olmadığını söylediler.

2– "İstediğiniz kadar suçsuz olun Hükümet, Tayyip Bey üzerinizi çizdi artık çıkamayacaksınız" şeklindeki yalan haberlerle masum da olsak bu durumda cezaevinden hukuk yoluyla çıkmamızın mümkün olmadığını söylediler.

3– Daha soruşturma aşamasındayken, "cezanız çoktan çıktı, mahkemeler göstermelik" diyerek gözaltı ve tutukluluk sürecinde arkadaşlarımızın gardlarını düşürmeye, morallerini bozmaya çalıştılar.

4– "Mahkemelerin hiçbir gücü yok, size bu operasyonu yapan güç mahkemelerin de üstünde" diyerek arkadaşlarımız masumiyetlerini ispatlasalar bile bunun hiçbir faydası olmayacağını söylediler.

5– Gözaltındayken arkadaşlarımızın fiziki güç ve iradelerini kırmak için 170 kişiyi yeraltındaki dar, sıkışık, havasız, küflü, 8 günde bir kere bile temizlenmeyen nezarethanelerde tuttular. Yerde taş zeminde yattmak zorunda kaldılar.

6– Arkadaşlarımızın gözaltındaki eziyet ve zulümlere dayanamayıp iftiracı olmaları için son 48 yılın en sıcak günlerinde, 8 gün boyunca 170 kişinin tutulduğu nezarethanelerin klimaları, bozuk olduğu gerekçesiyle hiç çalıştırılmadı.

7– Arkadaşlarımızı fiziken ve ruhen güçsüz düşürerek hem sorguda kendilerini savunurken düzgün, sağlıklı ifade verememelerini sağlamak hem de onları iftiracı olmaya zorlamak için yenemeyecek kadar kötü ve az yemek verdiler. Lavaboya günde yalnızca iki kereden fazla gitmelerine izin vermeyerek su içmelerini bile engellediler.

8– Gözaltındaki hasta arkadaşlarımızın sağlıklarının iyice bozulup can korkusuyla iftiracı olmaya mecbur kalmaları için düzenli kullandıkları ilaçları kendilerine teslim etmediler.

9– Arkadaşlarımızın savunma haklarını engelleyerek çaresiz bir psikolojiye sokmak için avukatlarıyla görüştürmediler. Avukatı gelebilen kişilerin avukatlarını vekil tutmak isteyen diğer arkadaşlarımıza savcılıktan gelen, "her avukatın sadece bir müvekkili olabileceği" şeklinde hiçbir hukuki dayanağı olmayan, anayasa ve insan haklarına tümüyle aykırı keyfi bir karar ile, bu imkanlarından da yoksun bırakıldılar.

10– Arkadaşlarımızın büyük çoğunluğu sorgularına, hiç tanımadıkları, ismini dahi bilmedikleri, sorguları öncesinde yarım dakika kadar görüşebildikleri avukatlarla girdikleri için gereği gibi ifade veremediler.

11– Hayatlarının sonuna kadar hapislerde sürünüp, bir daha gün yüzü görmemekle, hapisten ancak cesetlerinin çıkacağıyla korkutup tehdit ettiler.

12– Pis, sağlıksız, sigara dumanından nefes alınamayan, adım atacak hatta yatacak yeri olmayan, temizlik malzemesi, temizlenecek suyu bile bulunmayan, yemekleri kötü, küflü, kışın soğuk, rutubetli, yazın sıcak, bakımsız, fare ve böceklerle dolu koğuşlarda ya da hücrelerde çürüyüp ölmekle tehdit ettiler.

13– Koğuşlarda dövülme, şişlenme, bıçaklanma, şiddete maruz kalma, intihar süsü verilerek öldürülme, eziyet, taciz ve hakaretlere uğrama ile korkuttular.

14– Hayatında hiçbir suça karışmamış, tek bir sabıka kaydı bulunmayan, çoğu karakol, adliye bile görmemiş genç kızları seri katillerin, saldırganların, psikopatların, ruh hastalarının, azılı kriminallerin bulundukları koğuşlara yerleştirdiler.

15– Genç kızların tutulduğu kadın koğuşlarına travestileri, cinsi sapıkları gönderdiler.

16– Hasta olanları, eğer (sözde) itirafçı olmazlarsa hem düzgün, gerekli tedaviyi göremeyecekleri hem de zorlu cezaevi koşullarına dayanamayacakları tehdidiyle korkuttular.

17– Ağır hastaları, kasten tahliye etmeyerek ya da hastanelerde gereken tedaviyi görmelerine mani olarak (sözde) itirafçı olmazlarsa cezaevlerinde ölüme terk edilecekleri mesajını verdiler.

18– Nitekim, cezaevine girdikten sonra "dayatılmış itirafçı" olanlardan ağır alerjik bünyesi olan Ayça P. hapse girdiğinde anaflaktik şok geçirerek ölümle burun buruna geldi. İleri derecede zatürre olan Beril K. ise soğuk, nemli, kirli ve sağlıksız cezaevi koşullarında uzun süre hayatta kalamayacağını gördü. Sonunda iki zavallı kızcağız da iftiracı olarak canlarını kurtarmak zorunda kaldı.

19– Bünyesi zayıf, dayanıksız, güçsüz arkadaşlarımızı, özellikle de genç kızları soğuk, zorlu, pis ve sağlıksız koğuşlara, hücrelere atıp buralarda giderek sağlıklarını, sonunda da yaşamlarını kaybetmelerine neden olacak ortamlara soktular.

20– Birbirlerine yardımcı ve destek olmalarını engellemek, koğuşlarda yalnız ve güvenliksiz bırakmak için, arkadaşlarımızı savcılık talimatıyla sözde "itirafçı olmamaları için birbirlerini teşvik ediyorlar" gerekçesiyle ayrı koğuş ve cezaevlerine dağıttılar.

21– Arkadaşlarımızı yaşadıkları şehirden uzak farklı şehirlerdeki muhtelif cezaevlerine dağıtarak yaşlı, hasta, sakat, yolda bile zor yürüyebilen anne-babaların çocuklarını haftalık ziyaretlerine gelirken büyük zulüm ve eziyet çekmelerini sağladılar. Zaten bir süre sonra anne-babaların çoğu, sağlık sorunları nedeniyle uzun yolculuklar yapıp uzak şehirlerdeki cezaevlerinde tutulan evlatlarını ziyarete gidemedi.

22– Anne-baba ya da yakın akrabalardan başkasının tutuklu arkadaşlarımızın cezaevi hesaplarına para yatırmaları suç kapsamına sokulduğu için, uzun yolları aşarak para yatırmaya gelemeyen ailelerin çocukları cezaevlerinde büyük sıkıntılar yaşadı. Kantinden tuvalet kağıdı bile satın alamadılar.

23– Genç kızları, sosyal medya ve medya kanalıyla haklarında iğrenç iftiralar atıp haysiyet, şeref ve namuslarını lekeleyerek 80 milyona rezil etmekle, insan içine çıkamayacak, sokağa dahi adım atamayacak hale getirmekle tehdit ettiler.

24– Arkadaşları aleyhinde iftiracı olmazlarsa haklarında her türlü cinsel içerikli yalan, hakaret, iftira ve karalamayı yayarak hayatlarının geri kalanını rezillik ve utanç içinde geçireceklerini söyleyerek tehdit ettiler.

25– Haklarında ülkenin dört bir yanına yayılacak çirkin, iğrenç iftira ve karalamalardan sonra, bir daha hiçbir işe girememe, kimseyle arkadaş olamama, hiçbir sosyal ortama kabul edilmeme, ömürlerinin sonuna kadar yalnız kalmakla korkuttular.

26– Halen çalıştıkları iş yerlerine kendilerini karalayan, rezil eden çirkin ve ahlaksızca iftira mesajları, mektupları göndererek işlerinden kovdurmakla tehdit ettiler.

27– Bu karalama, lekeleme, rezil etme kampanyasından sonra bir daha kimseyle evlenemeyeceklerini, asla yuva kurup çoluk çocuk sahibi olamayacaklarını söylediler.

28– Tüm paralarına, mallarına, mülklerine, evlerine, şirketlerine, hisselerine, banka hesaplarına, bugüne kadarki bütün varlık ve birikimlerine hatta saat, vs. gibi her türlü şahsi eşyalarına kadar el konulacağını söylediler.

29– Tüm maddi, manevi ve sosyal imkanları, toplum nezdindeki itibarları sıfırlanacağı için bir daha yeni bir hayat kurmalarının asla mümkün olmayacağını söylediler.

30– Yiyecek, giyinecek, barınacak, hatta adım atacak bile imkanları kalmayıp açlıktan, yoksulluktan, hastalıktan sefalet içinde yaşayıp sefalet içinde ölecekleri tehdidini yaptılar.

31– Aynı şekilde, ailelerin, anne-babaların da yaşlı, hasta ve aciz halleriyle tüm mal, mülk varlık ve imkanlarına el konulacağı, kendileri gibi onların da bir daha asla mutlu, güvenli ve huzurlu yaşayamayacakları tehdidiyle korkuttular.

32– Ailelerinin de aynı kendileri gibi eşe, dosta, akrabaya, komşuya, arkadaşa, yakın çevreye, mahalleye... kısaca cümle aleme rezil rüsva olup bir daha insan içine çıkamayacakları tehdidini yaptılar.

33– Bir yandan arkadaşlarımızı ölene kadar hapislere atacakları gibi bir yandan da dışardaki ailelerine her türlü maddi-manevi zararı vermek, her türlü eziyeti yapmak HATTA ÖLDÜRMEKLE tehdit ettiler.

34– Çocuklarını ziyarete gelen aileler, yaşlı anne, babalar cezaevi önlerinde yollarını kesen husumetli müştekiler ve yanlarındaki bazı satılmış avukatlar ve polis olduğunu söyleyen kişiler tarafından korkutuldu, tehdit edildi, iftiracı olmaya zorlandı.

35– Hasta, yaşlı, aciz, bakıma muhtaç, yalnızca evlatlarının yardım ve desteğiyle yaşamını sürdürebilen anne-babalara sahip arkadaşlarımızı, eğer itirafçı olmazlarsa bir daha çıkmamak üzere hapse sokup anne-babalarının da yardımsız ve desteksiz kalarak kısa süre içinde sürünüp ölecekleriyle tehdit ettiler.

36– 18 aydır iftiracı olmadıkları için haksız yere cezaevinde tutuklu bulunan birçok arkadaşımızın yaşlı, hasta, maddi yardıma ve bakıma muhtaç anne ve babaları ya hayatını kaybetti, ya da durumları daha da ağırlaştı. Halen komaya girip ölmek üzere olanlar var.

37– Önceden sağlıklı oldukları halde pırıl pırıl evlatlarının 2 yıla yakın bir süredir yok yere görülmemiş zulüm, eziyet, haksızlık ve işkencelere uğradığını gören birçok anne-baba ahir ömürlerinde üzüntü ve kahrından yataklara düştü, ağır hastalıklara yakalandı ya da hayatını kaybetti.