Kamuoyunun da yakından takip ettiği üzere, İstanbul Bölge Adliye (İstinaf) Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız aleyhinde verdiği hükümlerin tamamına yakınını esastan bozdu. Bunun ardından, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan yeniden yargılama süreciyle birlikte, kamuoyunda infial oluşturmak ve yargıyı etkilemek amacıyla karalama ve iftira içerikli haber ve programların sayısında ciddi bir artış oldu.
Bu tür programlar arasında öne çıkanlardan biri de Hakan Ural ve Nur Tuğba Algül tarafından sunulan Kanal D TV’nin “Neler Oluyor Hayatta” isimli programıdır. Programın 12.09.2022 tarihli canlı yayınına telefonla katılan edilen Müge Ö.’nün Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız hakkında sarf ettiği gerçek dışı beyanların, mesnetsiz itham ve iftiraların cevapları ilerleyen satırlarda yer almaktadır.
Ancak, daha önce belirtmek isteriz ki Müge Öğütçü, TAM 33 YILDIR Sayın Adnan Oktar’ın yanı başında olan, kendisini deliler gibi seven, gençliğini en güzel, en sağlıklı, en verimli yıllarını, 19 YAŞINDAN 52 YAŞINA kadar Adnan Bey ve arkadaşlarımızın yanında vatana, millete, İslam'a hizmet için geçirmiş bir kişidir. Bu 33 yıl boyunca, ne Sayın Adnan Oktar’dan ne de arkadaşlarımızdan tek bir kere bile şikayette, olumsuz düşüncede veya ifadede bulunmamıştır. Tam tersine, sürekli Adnan Bey’e olan hayranlığı, sevgisi, dostluğu, yakınlığı ve samimiyeti ile bilinen bir insan olmuştur.
Ne var ki, 11 Temmuz 2018’de düzenlenen polis operasyonu sonrasında en zorlu imtihanları geçiren kişilerden biri de Müge Öğüçtü olmuştur:
⨂ Daha önce İKİ DEFA AĞIR BEL AMELİYATI GEÇİRMİŞ, BELİNDE PLATİN PLAKA İLE YAŞAMINI SÜRDÜREN, YÜRÜMEKTE ZORLANAN, NEREDEYSE YARI ENGELLİ KONUMUNDA OLAN MÜGE, bu süreçte tutuklanarak Tekirdağ 1 No.lu T Tipi Ceza İnfaz Kurumu’na gönderilmiştir.
⨂ Burada, CEZAEVİNİN EN SORUNLU VAKALARININ OLDUĞU, SALDIRGAN, SOSYOPAT KİŞİLİĞE SAHİP HÜKÜMLÜ VE TUTUKLULARIN BULUNDUĞU BİR KOĞUŞA ÖZEL OLARAK YERLEŞTİRİLMİŞTİR.
⨂ Koğuşun kalabalıklığı bahanesiyle kendisine ranza verilmemiş; İKİ BÜKLÜM, BİR YERLERE TUTUNARAK YÜRÜYEBİLEN, EĞİLİP KALKAMAYAN BİR İNSAN OLARAK AYLARCA YERDE YATMAK ZORUNDA BIRAKILMIŞTIR.
⨂ BULUNDUĞU KOĞUŞ DEFALARCA BİT VE UYUZ SALGINI SEBEBİYLE KARANTİNAYA ALINMIŞ; belindeki sakatlığın yanı sıra ileri derecede vertigo hastası olan Müge, bu süreçte sık sık bayılma nöbetleri geçirmiştir.
⨂ TÜM BUNLARIN ÖTESİNDE, KOĞUŞUNDAKİ DİĞER MAHKUMLAR TARAFINDAN SÜREKLİ ŞEKİLDE ÖLÜMLE TEHDİT EDİLEREK DARP EDİLMİŞ, HATTA BİR KERESİNDE BAŞINDA SANDALYE KIRILMIŞTIR.
⨂ Kendisi cezaevinde tüm bu zulüm ve eziyetleri yaşarken dışarıda ölüm döşeğinde olan ablasına bakabilecek ileri yaşta ve hasta olan annesi ve akıl hastası dayısı dışında kimsesi de yoktu. NİTEKİM, KENDİSİ CEZAEVİNDEYKEN VEFAT EDEN ABLASININ CENAZESİNE KATILMASINA DA İZİN VERİLMEMİŞTİR.
Maruz bırakıldığı tüm bu ağır koşullara rağmen Müge Öğütçü, ne cezaevinde tutuklu kaldığı 17 aylık süre boyunca ne mahkeme huzuruna çıktığında Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızdan herhangi bir şikayeti olmamıştır. Bugün gazete ve televizyonlara çıkarak dile getirdiği gerçek dışı taciz, tecavüz, baskı, dayak ve zorlama gibi sahte iddialarından bahsetmemiştir. TA Kİ SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARININ İLK DERECE YARGILAMASINDAN 10 BİNER YILLIK CEZALAR ALMASI VE KENDİSİ GİBİ TAHLİYE OLANLARIN DA YENİDEN CEZAEVİNE GÖNDERİLMESİ İHTİMALİNİN ORTAYA ÇIKMASIYLA DEHŞETE DÜŞENE KADAR…
Bu kadar ağır hasta bir insanın, ardında yaşlı ve hasta annesini bırakarak, yeniden darp edileceği, yerlerde yatacağı, sürekli bayılacağı, korona salgını sebebiyle belki de İÇERİDEN CENAZESİNİN ÇIKACAĞI KORKUNÇ BİR ORTAMA TEKRAR GİRMEMEK için can havliyle kendisine dayatılan yalan ve iftiralara imza atmak zorunda bırakıldığı oldukça aşikardır.
Özetle, Müge Öğütçü 53 yıllık hayatının en korkunç anlarını yaşadığı cezaevine geri gönderilmek korkusuyla kendisine dikte ettirilen iftiraların altına imza atmak zorunda kalmıştır. MÜGE ÖĞÜTÇÜ’NÜN BUGÜN BASINA YANSIYAN SÖZLERİ DE, ASLINDA BİR ETKİN PİŞMANLIK İFADESİ DEĞİL, İÇİNE SOKULDUĞU KORKU VE DEHŞETİN İFADESİDİR. HİÇBİR SUÇU OLMADIĞI HALDE HAKSIZ VE HUKUSUZ BİR BİÇİMDE ÖLENE DEK CEZAEVİNE KAPATILMA DEHŞETİNİN SAVUNMASIZ VE MASUM BİR KADINI NE HALLERE DÜŞÜREBİLECEĞİNİN İBRET VESİKASIDIR.
Açıkçası, zavallı bir kadına bu şekilde kendi kendine iftira atacak ve kendini aşağılamak zorunda bırakacak derecede dehşetli bir can ve gelecek korkusu yaşatılmış olması, içinde bulunduğumuz dönemin utançlarından biri olarak tarihe geçecektir.
Müge Öğütçü’nün telefonla katılmış olduğu "Neler Oluyor Hayatta" isimli programda Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız hakkında dile getirdiği gerçek dışı itham ve iddiaların cevapları ise şöyledir;
Müge Öğütçü, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızla tanışmasının ardından güya "kendisine cennet vaadinde bulunulduğu" şeklinde hayali bir hikaye anlatmaktadır. Sözüm ona, “buradaki herkes cennete gidecek” denilerek kandırılıp manipüle edildiğini ve algılarıyla oynandığını, bunun sonucunda da güya maruz kaldığı ya da şahit olduğu eziyetleri normal karşılayıp 33 yıl boyunca bunlara sessiz kaldığını iddia etmektedir. Ne var ki bu akla ziyan iddiaların akılla, mantıkla, Kuran'la, İslam'la, hayatın doğal akışıyla bağdaşır bir yanı olmadığı açıktır.
Az bir dini bilgisi olan bir insanın bile çok iyi bildiği üzere, “bir insanın cennete mi, yoksa cehenneme mi gireceğini Allah’tan başka kimse bilemez”. Hiç kimse de bir başkası için “bu kişi kesin olarak cennetliktir veya cehennemliktir” diyemez. Bunun aksini söylemek ya da iddiada bulunmak ise, gaybı bilmek ve ilahlık iddiasında bulunmak (Allah’ı tenzih ederiz) anlamına geleceğinden haram kılınmıştır. Bu dünya bir imtihan dünyasıdır, dolayısıyla ölüm anı kendisine gelene dek hiç kimse cennete mi cehenneme mi gideceğini bilemez, cennetlik olduğundan emin olamaz. Bu nedenle, en yüksek imana ve manevi makamlara sahip olan peygamberler dahi hayatları boyunca Allah'ın azabından, cehenneminden şiddetle korkmuşlar ve bunu her vesileyle ifade etmişlerdir.
Geçmişte iyi niyetli, safi kalpli kimi vatandaşlarımızın kötü niyetli kişiler tarafından, kendilerine “cennetten tapu vaadiyle” kandırıldıklarını anlatan kara mizah filmleri yapılmıştır. Ancak, katıldığı sene üniversite sınavında Türkiye Birincisi olan, Boğaziçi Ünivesitesi'ni başarıyla bitiren, Kuran’ı yüzlerce kez okumuş ve binin üzerinde Kuran Ayetini ezbere bilen Müge Öğütçü’nün, İslam’ın bu apaçık gerçeğini bilmiyor olması elbette ki mümkün değildir.
Nitekim, Müge Öğütçü’nün bu açıklaması karşısında program sunucusu Hakan Ural da çok şaşırmış ve bu şaşkınlığı, “Mügecim böyle bir şeye nasıl inanıyor olabilirsin? Nasıl böyle bir şeye itibar ettin, inandın?” sözleriyle dile getirmiştir.
ELBETTE Kİ MÜGE ÖĞÜTÇÜ, KENDİSİ DE BU ANLATTIKLARININ TEK KELİMESİNE BİLE İNANMAMAKTADIR. Bu tür gerçek dışı hayali hikayeleri anlatmasının tek nedeni, cezaevine tekrar girip uzun yıllarını orada geçirmekten kurtulmanın yegane koşulu olarak kumpasçılar tarafından bunları söylemeye mecbur bırakılmasından başka bir şey değildir.
Yoksa, işin doğrusu dosya kapsamındaki diğer "sözde etkin pişmanlık" hükümlerinden faydalanmak zorunda bırakılanlar gibi, Müge Öğütçü de gerçekte hiçbir zaman “pişman” olduğu bir hayat yaşamamıştır.
Ancak, ilk derece mahkemesinin 10 binlerce yıllık haksız ve hukuksuz mahkumiyet kararlarıyla sonuçlanmasının ardından, Müge Öğütçü’nün de tekrar cezaevine girme ihtimali ortaya çıkmıştır. Cezaevinde yaşadığı sıkıntı ve zorlukları yeniden yaşamaktan korkan Müge Öğütçü, tekrardan cezaevine girmemek ve canını kurtarmak için kumpasçıların baskı ve tehditleriyle 30-40 yıllık arkadaşlarına iftira atmak ve kendisine dayatılan düzmece ifadeleri imzalamak, anlatmak, hatta karalama kampanyasında kullanılmak üzere daha önceki diğer bazı zavallı kadınlar gibi TV kanallarına, canlı yayınlara çıkarılıp kendi ağzıyla kendini aşağılayan anlatımlar yapmak zorunda bırakılmıştır.
Müge Öğütçü, "niçin 33 sene boyunca sessiz kalıp da niçin şimdi bu iddiaları gündeme getirmeye başladığı?" sorusuna ise güya korktuğu için bugüne kadar konuşamadığını söylemiştir. Ancak, televizyonlarda Sayın Adnan Oktar’ın -bir dönem ikamet ettiği- boğazdaki villanın yıkıldığı görüntüleri izlediğinde korkusunun geçtiğini ve (sözde) etkin pişman olmaya ve konuşmaya karar verdiğini ifade etmiştir.
Müge Öğütçü’nün diğer tüm iddialarında olduğu gibi bu iddiası da doğruluk ve samimiyetten uzaktır. Çünkü;
‼️ Müge Öğütçü, toplam 17 ay süreyle cezaevinde kalmıştır. Bahsettiği villanın yıkılış tarihi ise Müge Öğütçü’nün cezaevinde bulunuşunun 5. ayına denk gelmektedir. Yani, iddiasının aksine Müge Öğütçü, villanın yıkılışından sonra 12 ay daha cezaevinde tutuklu kalmasına rağmen Adnan Bey ve arkadaşlarımızdan şikayetçi olmamıştır.
‼️ 17 Eylül 2019 tarihinde İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlayan yargılama sürecinde, Müge Öğütçü 2 kez savunma yapmış ve beyan vermiş, bu esnada da şikayetçi olmamış, bilakis “Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza kumpas kurulduğunu ve iftiraya uğradıklarını” son derece detaylı örnek ve açıklamalarla, samimi şekilde dile getirmiştir. Bu aşamada dahi Adnan Bey veya arkadaşlarımızdan şikayetçi olmadığı gibi, dava dosyasındaki taciz, tecavüz veya eziyet gibi iddiaların tamamının gerçek dışı olduğunu her fırsatta dile getirmiş, Adnan Bey’i ve arkadaşlarımızı gönülden savunmuştur.
‼️ Dahası, Müge Öğütçü şikayetçi olmak şöyle dursun, Sayın Adnan Oktar’a duyduğu coşkun sevgisini ve muhabbetini dile getirdiği, şiirler ve iltifatlarla süslenmiş çok sayıda mektup da kaleme almıştır.
Özetle, Müge Öğütçü (sözde) etkin pişman olmaya karar verip Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız hakkında kumpasçıların kendisine dikte ettikleri gerçek dışı itham ve iftiraları, hayali hikayeleri ancak 10 binlerce yıllık haksız ve hukuksuz mahkumiyet kararlarının çıkmasının ardından anlatmaya başlamıştır.
Başta da belirttiğimiz gibi, ilk derece mahkemesinin mahkumiyetle sonuçlanmasının ardından Müge Öğütçü’nün de tekrardan cezaevine girme ihtimali ortaya çıkmıştır. Yeniden tutuklanıp cezaevine gönderilmekten aşırı derecede korktuğu için de kurtuluşu kumpasçılarla anlaşarak Adnan Bey’e ve 30-40 yıllık arkadaşlarına iftira atmakta bulmuştur.
Müge Öğütçü’nün etkin pişman ifadelerinde yer alan ve Neler Oluyor Hayatta isimli programa da konu edilen gerçek dışı iddialarından birisi de, Adnan Oktar tarafından kendisine ve hanım arkadaşlarımıza güya "yıllar boyunca gece-gündüz eziyet edilip dayak atıldığı" şeklindeki akla, mantığa ve hayatın doğal akışına aykırı, hiçbir somut delile dayanmayan asılsız bir iddiadır.
Müge Öğütçü çeşitli ifadelerinde, Adnan Bey’in güya hanım arkadaşlarımızı 6 kişi, 12 kişi halinde sıraya dizip sözüm ona geceden sabaha, sabahtan akşama, saatlerce hatta günlerce dayak attığını iddia etmektedir.
Adnan Bey son derece güçlü, kuvvetli ve oldukça yapılı bir insandır. Kendisine göre oldukça zayıf ve narin yapıda olan hanım arkadaşlarımız, eğer iddia edildiği şekilde gerçekten Adnan Bey tarafından saatlerce, günlerce darpa maruz kalsalar, bu durumda vücutlarının çeşitli yerlerinde kalıcı hasarlar oluşması, aldıkları darbeler sebebiyle hastanelik olmaları, her durumda vücutlarında izler kalması gerekirdi.
Ancak, bugüne kadar tek bir hanım arkadaşımızın bile, darp sebebiyle bir tedavi görmemiş olması, vücutlarında travma kaynaklı herhangi bir iz ya da emare taşımamaları, herhangi bir hastane veya poliklinikten alınmış tek bir darp raporlarının dahi olmaması, Müge Ö.’nün iddialarının gerçek dışı olduğunu göstermesi bakımından oldukça yeterlidir.
Müge Öğütçü’nün bu iddiası, gerçek dışı olmasının yanında hayatın olağan akışına da aykırı ve mantık dışı bir iddiadır. Çünkü bu iddianın gerçek olması için Adnan Bey’in bütün işini gücünü bırakıp,
➢ Gün içerisinde yiyip içmeye ya da gece yatıp uyumaya bile vakit ayırmaması,
➢ Her gün düzenli şekilde gerçekleştirdiği 1,5 – 2 saat süren sportif faaliyetlerde bulunmaması,
➢ Her gün katıldığı ve günde yaklaşık 10-12 saatini alan A9 TV’nin canlı yayınlarına hiç çıkmamış olması,
➢ Hemen her gün gittiği, İstinye Park, Kanyon, Zorlu AVM, vb. gibi tanınmış alışveriş merkezlerindeki 3-4 saatlik alışveriş, gezi ve ziyaretlerde bulunmamış olması,
➢ Türkiye ve dünyanın dört bir yanından kendisini ziyarete gelen gazeteciler, sanatçılar, siyasetçiler, hukukçular, akademisyenler ve bürokratlar gibi sevenleriyle bir araya gelip saatler süren röportaj ve toplantılara katılmamış olması,
➢ Kaleme aldığı 300’ün üzerindeki kitaplar ortada olmasına rağmen, kitap yazmak için hiç vakit ayırmamış olması,
TÜM BUNLARIN YERİNE GÜYA SADECE HANIM ARKADAŞLARIMIZI DARP ETMEKLE MEŞGUL OLMASI GEREKMEKTEDİR.
Hepsinin ötesinde, 4 yıldan bu yana Özkan Mamati, Fırat Develioğlu gibi husumetli müştekilerin ağır baskı ve tehditleri altında ezilerek kendilerine dayatılan ve ezberletilen aynı klişe iftira kalıplarını tekrarlamak zorunda bırakılan birkaç zavallı etkin pişman sanık ve müşteki haricinde, 100’ü aşkın hanım arkadaşımız Adnan Bey'in son derece müşfik, nezaketli, sevgi dolu olduğunu, kendilerinin saçının teline zarar gelmemesi için büyük bir hassasiyet gösterdiğini defalarca açıklamışlar, sözlü ve yazılı beyanlarda bulunmuşlardır.
Müge Öğütçü, hem kendisinin hem de arkadaşlarımızın "Sayın Adnan Oktar’dan ve arkadaş grubumuzdan güya korktukları için ayrılamadıkları" iddiasındadır. Müge Öğütçü’nün bu iddiası da diğerleri gibi gerçek dışı ve uydurmadır. Aksinin ispatı ise oldukça kolaydır.
Çünkü, geçtiğimiz 30-40 yıl içerisinde bizimle gönül bağı kurmuş, arkadaş grubumuz arasına katılmış, sosyal, kültürel, milli, manevi ve imani faaliyetlerimizde gönüllü olarak yıllarca yer almış, ancak daha sonra çeşitli kişisel nedenlerden ötürü kendi rızalarıyla ayrılıp arkadaş grubumuzdan farklı bir yol benimsemiş -birçoğu bugün ülkemizin ünlü ve tanınmış simaları arasında bulunan- binlerce insan bulunmaktadır.
Bu insanların her biri, bugün geldikleri konumları itibariyle arkadaş camiamızın asla bir örgüt olmadığının da açık bir ispatı ve canlı şahitleri konumundadır. Türkiye'nin en tanınmış bu simalarından sadece birkaç örneği şöyle sayabiliriz:
Acun Ilıcalı ve Acun Medya Genel Koordinatörü Esat Yontuç
Acun Ilıcalı'nın Ağabeyi Doktor Ömer Cenker Ilıcalı
Kısa Bir Süre TCDD Genel Müdürlüğü de Yapmış Olan Tanınmış İş İnsanı Abdülkerim Murat Atik
AK Parti İstanbul 24. Dönem İstanbul Milletvekili adayı, Murat Atik'in Kız Kardeşi Esra Atik
Gazi Üniversitesi Rektörü ve Milli Pediatri Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Evner Hasanoğlu'nun Oğlu, aynı zamanda Uluslararası Pediatri Kurumu IPA Direktörü Kerem Hasanoğlu
Türkiye Genç İşadamları TÜGİAD Yönetim Kurulu Üyesi Tuba Dalkılıç
Mustafa Sarıgül'ün Eski Eşi, Eğitimci ve Siyasetci Aylin Kotil
Yıldız Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Caner Taslaman
TV Yapımcısı ve Yıldız Teknik Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Teyfur Erdoğdu
Duayen Gazeteci Rahmi Turan'ın Kızı ve Sözcü Gazetesi Yazarı Pınar Turan
Namık Kemal Zeybek'in Kızı ve Aydın Doğan'ın Yeğeni Tuğba Zeybek (Doğan Holding Medya Grup Şirketlerinde Direktör)
Swarovski Türkiye Genel Müdürü İş İnsanı Aslı Tezcan Karaçorlu
Seba İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı ve Doğrul Yol Partisi Zurucularından Orhan Keçeli'nin Oğlu İş İnsanı Nedim Keçeli
Türkiye'nin Tekstil Kralı Olarak Tanına Kula Mensucat'ın Sahibi Yılmaz Eyilik'in Kızı Eyilik Holdig Yön. Kurulu Üyesi Tuğçe Eyilik
Doğuş Holding Sanat Danışmanı ve Müzeler Koordinatörü Çağla Saraç
TV8 Televizyonu İnsan Kaynakları Direktörü Ayşe Altuniç Güven
Türkiye Güzeli, Oyuncu ve Manken Pınar Tezcan ile Sosyete'nin Tanınmış Simalarından İş İnsanı Kerem Özçapkın
Gem Palace Mücevher'in Türkiye Temsilcisi Arzu Atabarut
Çarmıklı Holding'in Sahibi Ali Rıza Çarmıklı'nın Torunu ve Yönetim Kurulu Üyesi İş İnsanı Gülnaz Kançal (solda)
Amerikan Morgan Stanley ile IMF Batı Yarım Küre Kıdemli Ekonomisti ve Bir Dönem Adı TC. Merkez Bankası Başkan Yardımcılığı İçin Geçen Serhan Timuçin Çevik
Türkiye'nin En Büyük Denizcilik Firmalarında Kalkavan Holding'in Sahibi Metin Kalkavan'ın Kızları ve İş İnsanları Pınar, Bahar ve Feyal Kalkavan Kardeşler
Lacoste Markasıyla Tanınan Tekstil Devi Eren Holding'in Sahibi Kuzenler Emrullah Eren ve Nurullah Eren
Ünlü Mimar Koray Yavuzer
Atasay Kuyumculuğun Sahibi Atasay Kamer'in Kızı ve İş İnsanı Neşe Kamer Kolbaşı
Turizmci İş İnsanı ve AK Parti Bodrum - Yalıkavak Belediyesi Meclis Üyesi Mine Tatari
MicroPort MEA&CIS Bölgesi (Türkiye, Orta Doğu/Afrika, Doğu Avrupa, Rusya ve Bağımsız Devletler) Başkanı Dr. Altuğ Ergin
Ünlü DJ Murat Uncu
Müge Öğütçü’nün, sözüm ona "30 yıl boyunca sadece televizyon olan bir evde dünyaya kapalı bir hayat yaşadığı", "İstanbul’u ancak filmlerdeki dron görüntülerinden görüp öğrendiği", "hiçbir yere tek başına gidemediği", "her gittiği yere en az 2 şahitle birlikte gidebildiği" şeklindeki iddiaları da, yine samimiyetten ve inandırıcılıktan son derece uzak, hayatın olağan akışına aykırı iddialardır.
Müge Öğütçü tüm bu iddialarının aksine, arkadaşlarımız arasında bulunduğu 33 yıl boyunca her dönemde, sosyal hayatın tam içinde ve son derece faal bir yaşantı sürmüştür. Türkiye’nin çok büyük holding ve şirketlerinde idareci pozisyonlarında çalışmıştır. Ayrıca simultane tercüman olarak da uluslararası çok sayıda sempozyum ve organizasyonda aktif görev almıştır.
Basına ve sosyal medyaya yansıyan çok sayıdaki fotoğraf ve sosyal medya paylaşımları, iddialarının aksine kendisinin hem sosyal hayatın içinde olduğunu, hem de Çırağan Sarayı, Feriye Lokantası gibi sadece İstanbul’un değil aynı zamanda dünyanın da tanınmış ünlü mekanlarında bulunduğunu açıkça göstermektedir.
Müge Öğütçü “her gittiğim yere 2 kişi gidiyorduk” şeklindeki iddiasına, İstinaf mahkemesinin vermiş olduğu esastan bozma kararının ardından yapılan yeniden yargılamanın görüldüğü İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki sözlü ifadesinde de yer vermiştir. Mahkeme heyeti tarafından Müge Öğütçü’nün bu ifadesine karşı beyanları sorulan Sayın Adnan Oktar ise, iddiaların saçma, anlamsız ve uygulanmasının da imkansız olduğunu;
– “Müge her gittiğim yerde şahit vardı diyor. Biz bu kadar kişinin hangi biriyle uğraşacağız? Kim hangi birine 24 saat şahitlik yapacak?”
– “Evde tutulma diye bir şey de söz konusu bile değil. Sürekli berbere, doktora, alışverişe gidip geliyordu.”
– “411 diye bahsedilen ev cadde üstünde çok lüks ferah bir ev, ben de yıllarca yaşadım orada. O eve çok sayıda misafir de gelip giderdi. Hatta BBP lideri merhum Muhsin Yazıcıoğlu ile o evde görüşmüştüm”
sözleriyle açıklamıştır.
Gerçekten de, her biri birden fazla ticari ve sosyal faaliyeti bir arada yürüten, hem iş hem de cemiyet hayatının içinde yer alan yüzlerce insan için, başka hiçbir işi olmayıp sadece onlara 24 saat şahitlik yapacak başka insanlar bulunduğunu düşünmek, mantıksız olmasının yanında aynı zamanda hayatın olağan akışına da aykırıdır.
Ayrıca, Sayın Adnan Oktar’ın da sözlü ifadelerinde yer verdiği gibi, aralarında Sayın Muhsin Yazıcıoğlu’nun da bulunduğu çok sayıda siyasetçi, gazeteci ve bürokratın sürekli gelip gittiği; evde yaşayanların kuaför, doktor, alışveriş misafir karşılama ve götür-getir gibi ihtiyaçları için sürekli olarak girip çıktıkları bir yerde, bir insanın her şeyden elini eteğini çekmiş şekilde dünyadan habersiz yaşadığını düşünmek de yine oldukça mantıksızdır.
Müge Öğütçü’nün gerek İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde etkin pişman sanık olarak verdiği ifade ve gerekse de Neler Oluyor Hayatta isimli programda anlattıkları, sayısız çelişkili, tutarsız ve gerçek dışı birtakım hezeyanlardan ibarettir.
33 yıl boyunca tek bir şikayeti bile bulunmayan, polis operasyonu sırasında, emniyetteki ifadesinde, savcıya ve sulh ceza hakimine ve ağır ceza mahkemesinde verdiği ifadelerde çok güçlü ve samimi bir şekilde Sayın Adnan Oktar’ı ve arkadaşlarımızı savunan, sevgisini ve güvenini ifade eden bir insanın, 10 binlerce yıllık ceza karaları çıkıp da kendisinin tekrar cezaevine girme ihtimali oluştuğunda, bir anda son derece saçma, akıl ve mantık dışı iddialar ortaya atmaya başlaması gerçeklikten ve inandırıcılıktan son derece uzaktır. |
Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.