Katıldığı bir düğünde twerk dansı yaparak sosyal medyada ünlenen başörtülü genç bir kadın, geçtiğimiz günlerde Kalyoncu ailesinin sahibi olduğu Turkuvaz Medya grubuna bağlı Sabah ve Takvim gazeteleri tarafından acımasızca hedef gösterilmiştir. “Başörtüsü ve İslam’a çirkin saldırı” başlıklı haberlerde, konuyla hiçbir ilgisi ve bağlantısı olmadığı halde Sayın Adnan Oktar’ın ismi de kendilerince olumsuz algı oluşturabilme amacıyla anılmıştır.
Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının, aleni bir kumpasın mağduru oldukları ve 5 yılı aşın süredir devam eden yargı sürecinde çok sayıda haksız ve hukuksuz uygulamaya maruz bırakıldıkları, bugün artık tüm çevrelerce görülen ve bilinen bir gerçektir. Tarafsız bir gözle bakan, adil ve hukuka uygun bir bakış açısıyla olayları değerlendiren herkes, bu davada alenen bir olağan dışılık olduğunu hemen fark etmektedir. Davanın başından bu yana adeta gizli bir el tarafından sürekli olarak yargı üzerinde baskı kurulmaya ve davaya müdahalede bulunulmaya çalışıldığını da görmektedir.
Ancak Turkuvaz Medya grubuna bağlı gazete ve tv kanalları, internet siteleri nedense bu açık gerçeği ısrarla görmezden gelmektedir. Söz konusu medya, 5 yıldan bu yana Adnan Bey ve arkadaşları aleyhinde kamuoyunda olumsuz algı oluşturmak ve devam eden yargılamayı olumsuz etkilemek amacıyla aralıksız olarak gerçek dışı haberler hazırlamaktadır.
Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının bahsi geçen haberin konusu ile uzaktan ve yakından herhangi bir ilgileri yoktur. Bununla birlikte, VATANDAŞLARIMIZIN DİNİ DUYGU VE HASSASİYETLERİNİ İSTİSMAR EDEREK genç bir kadının acımasızca hedef gösterilip linç edilmeye çalışılması Adnan Bey'in hiçbir zaman doğru bulmadığı bir tavırdır.
Haberde adı geçen genç hanımın güzel, dışa dönük, hayat dolu, dans edip eğlenmeyi seviyor olması, bulunduğu sosyal ortamda kendisini çok fazla zorlamış olabilir. Bu nedenle kendisini daha güvende hissetmek amacıyla başörtüsü takmayı tercih etmiş olması mümkündür. Çünkü genç kız ve kadınları sosyal hayattan koparmayı hedefleyen karanlık Taliban zihniyetinin baskı, tehdit ve saldırılarından ancak bu şekilde korunacağını düşünmüş olabilir. Buna rağmen, ne yazık ki bu kirli ve ucube zihniyetin hedefi olmaktan kurtulamamıştır. Bu durum, hakkında yayınlanan iftira içerikli haberlerden, küfür ve hakaret içerikli çok sayıda yorum ve paylaşımdan açıkça görülmektedir.
Bu haberlerde, GENÇ KADININ BAŞÖRTÜLÜ OLMASININ ÖZELLİKLE ÖN PLANA ÇIKARTILMASININ ASIL AMACININ, vatandaşlarımızın sinir uçlarına dokunup dini duygularını tahrik etmek, öfkelenmelerini sağlamak ve bahsi geçen kadının linç edilmesine zemin hazırlamak olduğu anlaşılmaktadır. Habere ilişkin küfür ve hakaret içerikli çok sayıda okuyucu yorumu ve sosyal medya paylaşımı da bunun açık kanıtıdır. Haber hakkında hakaret içerikli karalayıcı yorumların çok sayıda olması da, bu tarz kışkırtıcı haberlerin bir kısım vatandaşlarımız üzerinde ne derece yanlış yönlendirici ve tahrik edici bir etki oluşturduğunu göstermesi bakımından dikkat çekicidir.
Öncelikle, asıl önemli olan bu tür haberleri yapanların NASIL BİR ZİHNİYETE SAHİP OLDUKLARIDIR. Dans edip eğlenen genç bir kadını sırf başörtülü olması sebebiyle hedef gösterip linç etmeye çalışanlarla Adnan Bey ve arkadaşları hakkında karalama amaçlı gerçek dışı haberler yapanlar AYNI ZİHNİYETİN ÜRÜNÜ VE TEMSİLCİSİDİR.
Adnan Bey'in A9 TV'deki canlı yayın sohbetlerinde de sürekli vurguladığı gibi, gerçek sevgiyi, neşeyi, güzelliği, muhabbeti hayatlarında hiç yaşayamamış bu karanlık zihniyetin temsilcileri,
– Bilinçaltlarında sürekli bir nefret duygusu taşımaktadır.
– KENDİLERİNİN ULAŞAMADIKLARI ve YAŞAYAMADIKLARI GÜZELLİKLERİ BAŞKALARININ YAŞIYOR OLMASI bu kimseleri aşırı kızdırıp öfkelendirmekte, sürekli kin ve nefret duygularıyla hareket etmeye yöneltmektedir.
– Sevgiyi, neşeyi, mutluluğu ve eğlenmeyi bilmeyen, kaliteyi yaşayamayan bu kimselerin Adnan Bey ve arkadaş camiasına duydukları öfke ve husumetin altında yatan gerçek neden de, bu arkadaş grubu içerisinde asla ulaşamayacakları güzellikte özgür genç kız ve kadınların bulunması ve Adnan Bey tarafından kendilerine değer verilip el üstünde tutulmalarıdır.
Habere konu olan hanımı acımasızca eleştirilerle kınayan kimseler topluma, güya başörtüsüne, dini ve ahlaki değerlere olan hassasiyetlerinden dolayı böyle yaptıkları izlenimi vermeye çalışmaktadır. Oysa, bu tür yaygaraları yapanların BEŞ VAKİT NAMAZLARINI DAHİ KILMADIKLARI GİBİ, HİÇBİR DİNİ VE AHLAKİ HASSASİYETLERİNİN DE OLMADIĞI tüm Türkiye tarafından bilinen bir gerçektir.
Söz konusu yayın grubunun bu tür hassasiyetleri olmadığı, gerek aile fertlerinin medyaya yansıyan fotoğraflarından gerekse gruba bağlı Takvim Gazetesi, Esquire, Vogue, GQ, Şamdan, vs... gibi moda/magazin dergilerinin yayın politikalarından kolayca görülebilmektedir.
Normalde, güya dini ve milli hassasiyetleri olduğunu "iddia eden" bu tür kimse ve çevrelerden asıl, deizmin, ateizmin ve eşcinsellik sapkınlığının ülkemizde çığ gibi artıyor olması, bunların gençlik ve aile yapısı üzerindeki bozucu etkilerinden rahatsızlık duyması ve bu konuları gündeme getirip haber yapması beklenir. Bu tür hayati sorunlara en küçük önem göstermeyip de nerede dans edip eğlenen neşeli güzel bir kız veya kadın varsa, onların nasıl giyinmesi, yaşaması, konuşması, gülmesi gerektiği konusunda onlar adına ahkam kesme hakkını kendilerinde görmeleri, kendi bağnaz zihniyetlerine uymayanları linç etmeye kalkmaları son derece ibret vericidir. |
Adnan Bey'in de canlı yayınlarında sık sık üzerinde durduğu gibi, bu tarz linç kampanyaları gerçekte DİNİ HASSASİYETTEN DEĞİL, KENDİLERİNİN ULAŞAMADIKLARI ve YAŞAYAMADIKLARI ŞEYLERİ BAŞKALARININI YAŞIYOR OLMASININ GETİRDİĞİ ÖFKE ve NEFRETTEN KAYNAKLANMAKTADIR.
Bir kimseye zina iddiasında bulunabilmek için Kuran'a göre 4 şahit getirmenin şart olduğu, bunun aksinin ise iftira sayılacağı tüm Müslümanlarca bilinen bir gerçektir.
Yüce Allah Kuran’da, bir Müslümana “zina iftirasında” bulunulduğunda diğer Müslümanların “Bu, açıkça uydurulmuş iftira bir sözdür” diyerek güzel bir zanla yaklaşmalarını emretmektedir. Bir kimseye karşı zina isnadında bulunanların ise Kuran'a göre “dört şahitle gelmeleri” gerektiğini bildirmiştir:
"Onu işittiğiniz zaman, erkek mü'minler ile kadın mü'minlerin kendi nefisleri adına hayırlı bir zanda bulunup: “BU, AÇIKÇA UYDURULMUŞ İFTİRA BİR SÖZDÜR” demeleri gerekmez miydi?" (Nur Suresi, 12)
"Ona karşı DÖRT ŞAHİTLE GELMELERİ GEREKMEZ MİYDİ? Şahitleri getirmediklerine göre, artık onlar Allah Katında yalancıların ta kendileridir." (Nur Suresi, 13)
"Eğer Allah'ın dünyada ve ahirette sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız dedikodudan dolayı size büyük bir azap dokunurdu." (Nur Suresi, 14)
"O durumda SİZ ONU (İFTİRAYI) DİLLERİNİZLE AKTARDINIZ VE HAKKINDA BİLGİNİZ OLMAYAN ŞEYİ AĞIZLARINIZLA SÖYLEDİNİZ VE BUNU KOLAY SANDINIZ; oysa o Allah katında çok büyük (bir suç)tür." (Nur Suresi, 15)
"Onu işittiğiniz zaman: “Bu konuda söz söylemek bize yakışmaz. (Allah'ım) Sen Yücesin; BU, BÜYÜK BİR İFTİRADIR” demeniz gerekmez miydi?" (Nur Suresi, 16)
Görüldüğü gibi, bu konudaki Kuran ayetleri son derece açık olup bir Müslümana, delilsiz (yani dört şahit göstermeden) zina isnadında bulunmak haramdır. Ayetin hükmü gereği, Müslümanlara zina iftirası atıp da dört şahit getiremeyenler "Allah Katında yalancıların ta kendileri" olarak nitelendirilmişlerdir.
Yüce Allah Kuran'da ayrıca, hiçbir delili olmadan mü'min kadınlara fuhuş iftirasında bulunanların durumunu ise, "Namus sahibi, bir şeyden habersiz, mü'min kadınlara (zina suçu) atanlar, DÜNYADA ve AHİRETTE LANETLENMİŞLERDİR. Ve onlar için büyük bir azab vardır." (Nur Suresi, 23) şeklinde açıklamaktadır.
Bir konu hakkında herhangi bir bilgisi veya delili olmamasına rağmen bunun peşinden giderek iftirada bulunanların, bu yaptıklarından dolayı mutlaka Allah Katı'nda sorumlu tutulacaklarını, yüce Allah İsra Suresi'nin 36. ayetinde şöyle bildirmektedir:
"Hakkında bilgin olmayan şeyin ardına düşme! Çünkü kulak, göz ve gönül, bunların hepsi ondan sorumludur." (İsra Suresi, 36)
Türkiye Diyanet Vakfı'nın hazırlamış olduğu İslam Ansiklopedisi’nde de “Kazf” maddesi başlığı altında (bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2022 yılında Ankara’da basılan 25. cildinde, 148-149 numaralı sayfalarda yer almaktadır):
"Hz. Peygamber’in, insanı helâk edecek olan yedi suç ve günahtan birinin iffetli bir kadına zina ithamı olduğunu söylediği rivayet edildiği" (El-Muvaṭṭaʾ, “Hudûd”, 5; Buhârî, “Ḥudûd”, 44-45; Ebû Dâvûd, “Hudûd”, 34)
şeklinde belirtilmektedir.
Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nin “İftira” maddesi başlığı altında ise (bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2000 yılında İstanbul’da basılan 21. cildinde, 522-523 numaralı sayfalarda yer almaktadır):
"Büyük günahların sayıldığı bir hadiste, kötülükten habersiz iffetli bir kadına zina iftirasında bulunmanın bu günahlar arasında gösterildiği” belirtilmektedir (diğerleri Allah’a ortak koşmak, büyücülük, haksız yere adam öldürmek, tefecilik, yetim malı yemek, savaştan kaçmaktır." (Buhârî, “Veṣâyâ”, 23, “Ḥudûd”, 44; Müslim, “Îmân”, 144, “Veṣâyâ”, 10)
iffetli bir kimseye zina iftirasında bulunmanın kötülüğü ve ağır vebali açıklanmaktadır.
Öncelikle, haberde adı geçen genç hanım, "kendisinin alenen hedef gösterilip linç ettirilmeye çalışıldığını, 'geçmişte güya fuhuştan tutuklandığı' şeklindeki haberlerin açık bir iftira olduğunu, haberde bahsedilen kadınının kendisi olmadığını, kullanılan fotoğrafların kendisine ait olmadığını ve hiçbir zaman tutuklanmadığını önemle belirtmekte, bu gerçek dışı haberleri yapan ve yayınlayanlar hakkında yasal haklarını kullanacağını" ifade etmektedir.
Bununla birlikte, medya genelinde sıklıkla karşılaştığımız gerçek dışı uydurma haberler ile kişileri hedef gösterip karalayan, toplumsal linç çağrısı yapan haber ve paylaşımlar, vatandaşlarımızın anayasayla korunan özel hayatlarının gizliliğini ihlal etmektedir. Yakın zaman önce bizzat Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan’ın çabalarıyla hayata geçirilen “Dezenformasyonla Mücadele” yasasına da aykırılıklar içermektedir.
Bir yandan Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan, gerçek dışı veya yanıltıcı haberlerin engellemesi konusunda ciddi bir mücadele vermekteyken, diğer taraftan kemikleşmiş bir zihniyetin medyadaki temsilcilerinin gerçek dışı, uydurma haberler yapma konusundaki ısrarcı tavrı, toplumun büyük bir kesiminin kendilerini rahatsız hissetmesine sebep olmaktadır.
Dolayısıyla, Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ı destekliyormuş gibi davranan kimi basın kuruluşlarının yalan haber konusundaki bu ısrarcı tavırları, gerçekte en çok Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan’a ve AK Parti hükümetine zarar vermektedir. Çünkü söz konusu yayın grubu tarafından yayınlanan ve insanların yaşam biçimlerinden duyulan rahatsızlık sebebiyle yapıldığı izlenimi veren bu tip haber ve paylaşımlar ister istemez Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan ve AK Parti hükümetine mal edilmektedir.
Ellerine geçirdikleri her imkanı Cumhurbaşkanımız Sn. Erdoğan aleyhinde kullanmayı fırsat gören çevreler tarafından bu durum, "iktidar tarafından vatandaşların yaşam tarzına müdahale edilmeye çalışıldığı” ya da “topluma baskıcı, anti-demokratik bir sistem dayatarak yeni bir toplum yapısı inşa etmeye çalışıldığı” şeklinde değerlendirmektedir.
Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.