İSTİNAF MAHKEMELERİNİN ETKİSİZ OLDUKLARINA DAİR SÖYLENTİLER HAKKINDA SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZA AÇIK MEKTUP

Saygıdeğer Cumhurbaşkanımız;

TBAV Camiası olarak yargı sürecimiz devam etmekte ve dosyamız İstinaf Mahkemesi’ne gönderilmek üzeredir. Ne var ki, biz İstinaf süreciyle gerçek ve adil yargılanmamızın başlayacağını umarken, birçok çevreden, "İstinaf Mahkemelerinin hiçbir etkisi olmadığı", "önlerine gelen kararı adeta bir noter gibi onaylamaktan öteye bir işlevlerinin bulunmadığı", "İstinaf Mahkemelerinde de hukukun gereği gibi işlemediği" şeklinde sözler işitmekteyiz. 

Devletine, hükümetine, adalete güvenen kişiler olarak bu söylemlere itibar etmiyoruz, inanmıyoruz ancak yine de bu tür iddiaları sürekli ve çok yerden duyduğumuz için endişe etmekteyiz. 

Durumun böyle olmadığı, İstinaf Mahkemeleri'nde hür ve adaletli hakimlerin, kimsenin etkisi altında kalmadan, kimseden çekinmeden karar verdiklerine dair Zatıalinizin yapacağı bir açıklamanın bu söylentileri bertaraf edeceği kanaatindeyiz. 

Muhterem Cumhurbaşkanımız;

Camiamız, 2018 yılından bu yana son derece hukuksuz, kuralsız, belki de Cumhuriyet tarihinin en haksız soruşturma ve kovuşturma sürecini geçirdi. 

Tamamen kurgu iftiralarla, suni olarak oluşturulmuş müştekilerle, soyut beyanlarla, TCK’da yer almayan, suç içermeyen dedikodu mahiyetindeki safsatalarla, Cumhuriyet tarihinin en boş, en mesnetsiz, en delilsiz iddianamesi oluşturuldu. Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen, duayen hukukçuları de dava dosyamızın bomboş olduğu konusunda hem fikirdir. 

Bu boş dosyanın 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilmesiyle söz konusu hukuk faciası, kovuşturma döneminde de yeni hukuksuzluklar ve adaletsizliklerle devam etti.

Sayın Cumhurbaşkanımız, biz bu mahkemede yargılanmadık, bu mahkemede gerçek duruşmalar yapılmadı, hukukun yüzlerce kuralı ezilip geçildi, sunduğumuz hiçbir delil incelenmedi, dikkate alınmadı, savunmalarımızı hakkıyla yapmamıza izin verilmedi. 

Birtakım basın ve sosyal medyanın yargı üzerindeki ağır baskısı, aleyhimizde aralıksız sürdürülen şiddetli linç ve karalama kampanyaları ve ortada bomboş, somut ve hukuki delillerden yoksun, gerçek dışı iddialarla ve tutarsızlıklarla dolu bir iddianame olması nedeniyle hiçbir mahkemenin üstlenmek istemediği bu dosya, 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından üstlenilmiştir. Ancak, heyet sorumluluk almamak, türlü baskılardan kendisini koruyabilmek için, “usulen” bir yargılama yapmış, yargılama sırasında yüzlerce usulü ihlal etmiş, usul ve esasta yüzlerce bozma nedeni oluşturmuş ve nihayetinde en yüksek sınırdan ceza vererek adeta tabiri caizse bu yükten kendini kurtarmıştır. 

Nitekim, birtakım karanlık çevreler ve bu çevrelerin etki ve kontrolündeki bazı medya kuruluşları, yerel mahkemenin dağıttığı onbiner yıllık cezalara rağmen bir türlü rahatlamamışlar ve camiamıza yönelik yeni operasyonlar için çığırtkanlık yapmayı sürdürmektedir. 

Değerli Cumhurbaşkanımız; 

Bu dava sürecinde gerçek bir yargılama olmamıştır, çünkü;

  • Verilen aralarla birlikte yaklaşık 16 ay süren duruşmalarda, delil değerlendirmesi yapılmamış, lehimize sunulan delillerin hiçbiri dikkate alınmamıştır. Gerekçeli kararda, suçsuzluğumuzu ispatlayan deliller çok net ve kesin olmasına ve sözde suçlara ait hiçbir somut delil olmamasına rağmen en yüksek cezalar verilmiştir.
  • Duruşmalar esnasında, ifade veren arkadaşlarımız ve müdafilerinin sık sık sözleri kesilmiş, mikrofonları kapatılmış, konuşturulmamış, kendilerine her türlü psikolojik baskı uygulanarak hür ve rahat bir şekilde savunma yapmaları engellenmiştir.
  • Pandemiye rağmen çok ağır, sağlıksız, sayısız eziyetlerle dolu koşullarda duruşmalar sürdürülmüş, erken saatlerde başlayan duruşmalar akşam saat 19.00’a kadar devam etmiş, tutuklu sanıklara çok az yemek verilmiş, uykusuzluk, açlık ile pandemi koşullarında devam eden duruşmalar esnasında, sanıkların avukatlarıyla görüşmeleri için hiç zaman tanınmamış, savunma hakları ciddi şekilde kısıtlanmış, hatta neredeyse tamamen ellerinden alınmıştır.
  • Dosyaya sunulan 100 bin sayfaya yakın dilekçe, delil, bilimsel mütalaa ve bilirkişi raporları mahkeme tarafından dikkate alınmamış, incelenmemiştir.
  • Mahkeme heyeti, davanın esasına dair hiçbir işlem yapmamış, yargılananarkadaşlarımız ve müdafileri tarafından yapılan taleplerin hepsini göz ardı etmiş, buna karşın müştekiler ve müdafileri tarafından yapılan tüm talepleri kabul etmiştir.

Yukarıdaki saydığımız birkaç başlık mahkeme sürecindeki yüzlerce usulsüzlükten sadece bazı örneklerdir. Özetle, dava sürecimiz sanki özel olarak seçilmiş ve husumetli gibi davranan bir savcı ve yine özel seçildiği izlenimi veren bir heyet tarafından, ve yine SONUCU DAHA EN BAŞINDAN KARARLAŞTIRILMIŞ bir karar için ortaklaşa hareket ederek, Cumhuriyet tarihinin en hukuk dışı, akıl almaz yükseklikteki cezalarına imza atmışlardır. 

30. AĞIR CEZA MAHKEMESİ’NİN YARGILAMASI VE KARARLARI HUKUKA VE ADALETE KESİNLİKLE UYGUN DEĞİLDİR. MAHKEME GERÇEK BİR YARGILAMA YAPMAMIŞTIR.

Dolayısıyla bizler, GERÇEK YARGILAMANIN İstinaf Mahkemesi'nde yapılacağı umudu içindeyiz. Dosyaya kısaca bakıldığında dahi, bomboş, delilsiz, tutarsız, TCK’da suç olarak dahi kabul edilmeyen gerçek dışı ithamlardan oluştuğu en basit bir gözle dahi görülecektir.

Dosyada suçlu olduğumuza dair tek bir delil dahi yokken, suçsuzluğumuzu gösteren binlerce delil, çok değerli, tanınmış Ceza Hukuku Profesörleri, Yargıtay Onursal Başkan ve üyeleri tarafından hazırlanmış onlarca bilimsel mütalaa, bilirkişi raporu bulunmaktadır. 

Dosyamızın İstinaf Mahkemesi tarafından hak ve hukuka uygun olarak incelenmesi ile 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin yüzlerce hukuksuz, yasalara, usule ve vicdana aykırı fiilleri tespit edilerek hüküm bozulacaktır. 

Ne var ki, çok fazla kişiden ve hukuk camiasından duyduklarımız bizi ciddi şekilde endişelendirmektedir. İstinaf Mahkemelerinin, adeta bir NOTER gibi önlerine gelen kararı onayladıkları söylentilerine itibar etmemekle birlikte, her Türk vatandaşı gibi bizim için de böyle bir şayia elbette kabul edilemez ve dehşet vericidir. 

Böyle bir durumda 3 yıla yakın bir süredir hiçbir suçları olmadığı halde cezaevlerinde tutulan, devleti, milleti, vatanı için canını vermeye hazır Müslüman vatansever insanlar, tertemiz, masum ve mazlum Müslüman vatansever hanım arkadaşlarımız, bu görülmemiş haksızlık ve hukuksuzluklar nedeniyle, çok büyük güçlükler ve eziyetler, son derece zorlu koşullar altında tutuklu kalmaya devam edeceklerdir. 

Saygıdeğer Cumhurbaşkanımız; 

Hukuka, adalete inancımızı asla yitirmiyoruz, bu söylentilere inanmıyoruz. Bu nedenle, Zatıalinizden İstinaf Mahkemelerinin hür, adil, tarafsız ve bağımsız olduklarına dair bir açıklama gelmesinin bu güvensizliği, bu karanlık söylemleri, bu dehşet verici, ürkütücü şaibeleri tümüyle ortadan kaldıracağına yürekten inanıyoruz.

Sizin açıklamalarınızla, değerli hakimlerimiz de rahat hareket edecek, bir kısım çevrelerin yoğun baskılarına ve bağımsız yargıyı etkileme girişimlerine asla boyun eğmeden adaleti en doğru ve güzel biçimde tecelli ettirebileceklerdir. 

Talebimiz bir iltimas veya özel bir ilgi, ayrıcalık değildir. Talebimiz mahkemelerin dosyamızı gereği gibi, dürüst, tarafsız ve hukuki bir gözle okumaları ve incelemeleri, baskı, telkin, ön yargı, çıkar gibi etkenlerden arınmış, adil ve objektif bir bakış açısıyla değerlendirmeleridir. 

En içten saygı ve hürmetlerimizi arz ederiz.

TEKNİK VE BİLİM ARAŞTIRMA VAKFI

ADNAN OKTAR DAVASI VE DAVA SÜRECİNDEKİ HUKUKSUZUKLAR HAKKINDA DETAYLI BİLGİ EDİNMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNKLERİ ZİYARET EDEBİLİRSİNİZ:

https://adnanoktardavasindakihukuksuzluklar.blogspot.com

https://www.net-cevap.com