İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. CEZA DAİRESİ’NİN DURUŞMA YAPMAKSIZIN İSTİNAF İNCELEMESİNDE BULUNMA KARARI ALDIĞI İDDİALARI DOĞRU MU?

Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları, dev bir uluslararası suç örgütü olan İngiliz derin devletinin ülkemizde organize ettiği bir komplo sonucunda 3 yıl önce haksız yere gözaltına alınıp tutuklanmışlardır. 

Bu mafyalar üstü küresel derin yapılanmanın devletimizin birimlerine, emniyet ve yargı gibi resmi kurumlara yerleştirdiği kripto uzantıları söz konusu kumpasta camiamıza husumetli kişileri tetikçi olarak devreye sokmuştur. Kumpasın toplum mühendisliği ve kara propaganda ayağını da İngiliz derin devletinin kontrolündeki bir kısım medya ve buralardaki maaşlı elemanları, satılık yancıları üstlenmiştir.

Komplonun temel amacı, Sayın Adnan Oktar’ın arkadaş grubunu kendilerince dağıtmak, dünya çapında Darwinizmi ve materyalizmi yerle bir eden, ateizm ve deizm karşıtı imani, ilmi ve kültürel faaliyetleri ile İngiliz derin devletinin iç yüzünü deşifre eden çalışmalarını durdurmak ve aynı zamanda bu faaliyetlerin halk nezdinde kendilerince itibar edilmez bir hale gelmesini sağlamaktır. Söz konusu komplonun zemin hazırladığı 11 Temmuz 2018 polis operasyonu ve devamından gelen 3 yıllık soruşturma ve kovuşturma süreci  tarihte görülmemiş boyutlarda sayısız hukuksuzluğa sahne olmuştur.

Bu hukuksuzluklar nedeniyle Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları gerek gözaltı gerekse tutukluluk sürecinde sayısız insanlık dışı eziyetlere, haksız ve kanunsuz uygulamalara maruz kalmıştır. Adil yargılanma, savunma gibi hakları büyük ölçüde kısıtlanmış kimi zaman ise tümüyle gasp edilmiştir. 

Söz konusu hukuksuzluklar hakkındaki yasal başvurularımızın, sunduğumuz dilekçelerin neredeyse tamamı hukuk devleti ilkesi ilgili makamlar tarafından yok sayılarak hiçbiri dikkate alınmamıştır. Yargılanan arkadaşlarımıza yönelik işlenen aleni haksızlıkların, yapılan apaçık hukuksuzluk ve usulsüzlüklerin tüm somut delilleriyle birlikte ortaya konulduğu başvurularda bile hiçbir sonuç alınamamıştır. Komplocular, yetkililerin gözleri önünde, bazılarının bilgileri dahilinde hatta kim zaman içlerinden bir kısmının aracılığıyla Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarını sayısız kez mağdur etmişler, bu duruma da kimse müdahale etmemiştir.

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin sanıklar lehinde hiçbir delil araştırması yapmayarak, tanıklarını dinlemeyerek, savunmanın tüm taleplerini reddederek, diğer yandan ise müştekilerin hiçbir delile dayanmayan hatta dosyaya giren deliller tarafından açıkça çürütülen tüm soyut ve mesnetsiz iddialarına itibar ederek verdiği hukuka aykırı mahkumiyet kararı yapılan temyizler neticesinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi’nce istinaf incelemesine alınmıştır. 

Ancak, geçtiğimiz günlerde aldığımız bazı duyumlar, komplocuların hali hazırdaki istinaf sürecine de el atmış olabilecekleri endişesini tarafımızda oluşturmuştur. 

Şöyle ki;

İstinaf Ceza Mahkemeleri, CMK’nun 280. maddesinde sıralanan haller dışındaki istinaf incelemelerini duruşmalı yapmak zorundadırlar. Söz konusu kanun maddesi incelendiğinde görülmektedir ki Adnan Oktar Davası’nda verilen hukuka aykırı kararlarla ilgili istinaf incelemesi duruşmalı olarak gerçekleştirilmelidir. 

Ne var ki tam da dosyamızın istinaf incelemesi için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi’ne gönderildiği bir safhada, ilginç bir şekilde Sayın Daire’nin istinaf incelemelerini sadece dosya üzerinden yapma yönünde karar aldığına dair duyumlar tarafımıza gelmeye başlamıştır. 

Bu duyumlara göre, iftiralarla doldurdukları bir dosya üzerinden Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarını hukuksuz şekilde gözaltına aldırıp tutuklanmalarını, sonra da binlerce yıllık haksız hapis cezalarına çarptırılmalarını sağladıkları gibi, komplocular şimdi de istinaf incelemesinin duruşmasız yapılması için kolları sıvamışlardır.

Hiçbir şekilde itibar etmemekle birlikte, bir an için doğru olabileceklerini varsayarsak bu duyumlar, istinaf incelemesinin masumiyeti ve komployu ortaya koyacak yeni bir yargılamaya dönüşmeyecek şekilde, çok önceden peşinen belirlenmiş karar doğrultusunda alelacele, usulen tamamlanmaya çalışıldığı gibi çok vahim bir anlama gelmektedir.

Oysa, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının tek talepleri, hukuk devletine yakışır şekilde, kanunlara uygun, adil ve tarafsız bir yargılanmadan başka bir şey değildir. 

Bu haklı talep de, ancak yargı üzerinde hiçbir baskının olmamasıyla, bunu sağlayacak tedbirlerin alınmasıyla yerine getirilebilir. Bu bağlamda, özellikle son dönemde kamuoyu tarafından takip edilen bazı dosyalarda görev yapan savcı ve hakimlerimizin birtakım baskılarla karşılaştıkları, görevlerini adil ve tarafsız bir biçimde gerçekleştiremedikleri gibi sıkça gündem olan konular akla gelmektedir. 

Bu tür gündemler de dikkate alındığında, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi’nin de sözünü ettiğimiz komplocu odakların baskı ve tehditleriyle karşılaşmış olabileceği gibi dehşet verici bir ihtimal ortaya çıkmaktadır.

Tüm bu nedenlerle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi’nin elindeki tüm dosyalarda duruşmasız istinaf incelemesi yapma yönünde bir karar alıp almadığı husususun aydınlatılması, böyle bir karar varsa bu kararın herhangi bir baskı sonucu alınıp alınmadığının araştırılması, herhangi bir baskının izine rastlandığı takdirde hukuken gerekli tüm tedbirlerin alınması gerektiğini düşünüyoruz. 

Hiç şüphe yoktur ki, hukuk devleti olan Türkiye’de her görüşten veya kesimden insanın kanunlara uygun, adil ve tarafsız bir biçimde yargılanmasının sağlanması, sadece o kişi için değil devletimiz ve diğer vatandaşlarımız için de büyük bir kazanç olacaktır.

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.

Adnan Oktar Davası Hakkında

Daha Geniş Bilgi İçin

https://iddialaracevap.blogspot.com