Kamuoyunun Dikkatine!
Sabah Gazetesi’nin internet sitesi genel yayın yönetmeni İsa Tatlıcan, göreve getirilmesinden bu yana, neredeyse tüm yetki ve imkanlarını Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları aleyhinde YALAN VE DÜZMECE HABERLER hazırlamaya ve bunları tüm medyaya servis etmeye harcamaktadır. Köklü bir kuruluş olan Sabah yayın grubunu KENDİ ŞAHSİ HESAPLARINA, ÖFKE VE HIRSINA ALET EDEREK hazırladığı içi boş, asparagas haberlerle kurumun itibarını adeta ayaklar altına almaktadır.
Halbuki İsa Tatlıcan, geçmişte yaklaşık 15 yıllık bir dönem boyunca abisi Bülent Tatlıcan'la birlikte içinde bulunduğu TBAV camiasının fikri, imani, kültürel ve bilimsel faaliyetleri kapsamında pek çok konuda arkadaşlarımıza bilfiil destek olmuş bir kimsedir. Konferanslarda konuşmacı olan arkadaşlarımızın slaytlarını değiştirmekten, iş yoğunluğu olan arkadaşlarımızın yemeklerini hazırlamaya kadar nerede bir ihtiyaç varsa oraya var gücüyle koşturmuş, bu zaman zarfında en küçük bir şikayette dahi bulunmadan gönüllü bir biçimde gayret sarfetmiştir.
Yaklaşık 15 yıllık bir süreç sonunda bu emekleri karşılığında, hesap ve beklentilerinin aksine maddi bir çıkar, ayrıcalık veya imkan elde edemeyeceğine, camiamızın böyle bir dünyevi bakış açısı olmadığına tam kanaati gelince de, bizlerle yollarını ayırmıştır.
15 YILLIK ÇABANIN DÜNYEVİ BİR KARŞILIĞINI BULAMAMANIN HAYAL KIRIKLIĞIYLA, dava dosyasındaki diğer pek çok husumetli müşteki gibi, zamanla Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına karşı derin kin, öfke ve intikam hisleri besleyen bir kişi haline dönüşmüştür.
Oysa ki, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları Kuran'ın;
"Sen de sabah akşam O'NUN RIZASINI İSTEYEREK RABLERİNE DUA EDENLERLE BİRLİKTE sabret. Dünya hayatının (aldatıcı) süsünü isteyerek gözlerini onlardan kaydırma..." (Kehf Suresi, 28);
"Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalama', bir süs, kendi aranızda bir övünme (süresi ve konusu), mal ve çocuklarda bir 'çoğalma-tutkusu'dur. Bir yağmur örneği gibi; onun bitirdiği ekin ekicilerin (veya kafirlerin) hoşuna gitmiştir, sonra kuruyuverir, bir de bakarsın ki sapsarı kesilmiş, sonra o, bir çer-çöp oluvermiştir. Ahirette ise şiddetli bir azap, Allah'tan bir mağfiret ve bir hoşnutluk (rıza) vardır. DÜNYA HAYATI, ALDANIŞ OLAN BİR METADAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR." (Hadid Suresi, 20)
"ALLAH'IN RIZASINA UYAN KİMSE, Allah'ın hışmına uğrayan ve varacağı yer cehennem olan kimse gibi midir? Varış yeri olarak ne kötüdür orası!" (Al-i İmran, 162)
ayetlerinin hükmü gereği, ALLAH'IN RIZASI DIŞINDA DÜNYADAN HİÇBİR BEKLENTİLERİ OLMAYAN, ALLAH YOLUNDA HİÇBİR MADDİ VEYA DÜNYEVİ KARŞILIK BEKLEMEDEN GAYRET GÖSTEREN, YALNIZCA ALLAH'IN RIZASI, RAHMETİ VE CENNETİNİ KAZANABİLMEK AMACIYLA, AHİRET KARDEŞLİĞİ RUHUYLA BİRARAYA GELMİŞ, ALLAH YOLUNDA FİKRİ MÜCADELE VEREN SAMİMİ DİNDAR İNSANLARDIR.
Peygamber Efendimiz'in hadisi şeriflerinde de Allah rızasına uyan insanların makbuliyeti şöyle anlatılmaktadır:
"Kim insanların gücenmesini göze alarak ALLAH’IN RIZASINI GÖZETİRSE, insanlardan gelen sıkıntılara karşı Allah ona yeter. Kim de Allah’ın gücenmesini göze alarak insanların rızasını gözetirse, Allah, onu insanlar(ın insafın)a bırakır." (Tirmizi, Zühd, 64; Kenzu’l-Ummal, h. no: 43034)
Bediüzzaman Hazretlerinin aşağıdaki ifadeleri, bu hadisin bir nevi açıklaması hükmündedir:
AMELİNİZDE RIZA-YI İLAHÎ OLMALI. Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok. O razı olduktan ve kabul ettikten sonra, isterse ve hikmeti iktiza ederse, sizler istemek talebinde olmadığınız halde, halklara da kabul ettirir, onları da razı eder. Onun için, bu hizmette doğrudan doğruya YALNIZ CENAB-I HAKK'IN RIZASINI ESAS MAKSAD YAPMAK GEREKTİR. (Lem'alar, Yirmi Birinci Lem'a)
Peygamberimiz (sav) Allah için biraraya gelip dost ve ahiret kardeşi olan müminleri övmüş ve müjdelemiştir:
ALLAH İÇİN AHİRET KARDEŞLİĞİ YAPAN, ahirette öz kardeşinden daha faydalı yardımları, ondan görür. Kim ahiret kardeşini ne kadar çok severse, Allahü Teâlâ da, onu o kadar çok sever. (Ey Oğul, İlm.)
ALLAH İÇİN DOST OLAN, Cennette hiçbir ameli ile erişemeyeceği dereceye ulaşır. (İbni Ebiddünya)
Hal böyleyken İsa Tatlıcan, aynen bugün olduğu gibi, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın yalnızca ALLAH'IN RIZASINI VE AHİRET YURDUNU GÖZETEN bakış açılarını, yaşam anlayışlarını, onca yıl aralarında kaldığı halde bir türlü kavrayamamıştır. Bu yüzden de, yukarıda bazı örneklerini verdiğimiz, Müslüman'ın kişilik ve yaşam amacını tarif eden ayet ve hadislerin gösterdiği yoldan çok farklı bir yolu benimsemiştir.
Ancak, özgür iradesiyle camiamızdan, tüm bağlarını koparıp ayrılma yolunu tercih ettiği halde, maddi menfaat beklentilerinin suya düşmesinden kaynaklanan KİN VE ÖFKESİ bir türlü iflah olmamıştır. Tam aksine bu kin ve öfke 15 yıl talebesi olduğu Sayın Adnan Oktar'a ve arkadaşlarına karşı günden güne daha da derinleşen bir HUSUMETE dönüşmüştür.
Bu bitmek bilmeyen husumetini ise Sayın Adnan Oktar ve arkadaş çevresini kendince karalama amacı taşıyan, TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜ SENARYOLAR VE İFTİRALARLA DOLU HABERLER kurgulayıp servis ederek dışa vurmaktadır. Bu suretle camiamızı kendince kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırmaya çalışmaktadır. Bir yandan da bu masum ve tertemiz insanları mağdur etmek, onlardan intikam almak kastıyla, hazırladığı YALAN VE İFTİRA DOLU HABERLERLE ADİL YARGIYI ETKİLEMEYE ÇALIŞMAKTADIR.
Hazırladığı gerçek dışı, uydurma haberleri, DEFALARCA YALANLANDIKLARI, SAÇMA VE ASILSIZ OLDUKLARI ORTAYA KONDUĞU HALDE sadece "çamur at izi kalsın" mantığında, karalamak ve aleyhimizde şaibe oluşturmak amacıyla tekrar tekrar yayınlamaya devam etmektedir.
İsa Tatlıcan, eğer samimi ve dürüst bir Müslüman olduğunu iddia ediyorsa o takdirde Müslümanlara iftira atmanın, onlara kin, nefret ve öfke beslemenin, hele de KRONİK İNTİKAM HİSLERİyle yanıp tutuşmanın haram olduğunu, hiçbir şekilde caiz olmadığını iyi bilmesi gerekir. Bu nedenle, Kuran'daki:
"... Size olan kin ve öfkelerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar. De ki: 'Kin ve öfkenizle ölün.' Şüphesiz Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir...." (Âl-i İmrân Suresi, 119)
ayetinde dikkat çekilen ruh sağlığı bozuk kimselerin hükmüne girmemek için Allah'tan korkarak çok dua etmesi, tevbe istiğfarda bulunması, sevgi ve şefkat üslubunu benimsemesi gerekir. Çalıştığı yerdeki aklı başında, vicdanlı ve sağduyulu insanların da kendisini bu konularda uyarması, hatta Kuran ayetleriyle hatırlatmalar yapmaları çok yerinde ve faydalı olacaktır.
Ancak olayın daha da garip ve anlaşılamaz tarafı, İsa Tatlıcan'ın SABAH GRUBU üzerinden servis ettiği ve SALT HUSUMET HİSLERİNE DAYALI, taraflı, uydurma, kin dolu, öfke saçan, gerçek dışı haberleri, diğer bazı medya kuruluşlarının nasıl olup da kendi gazete, kanal ya da internet sitelerine hiç sorgulamadan taşımalarıdır. Bu tavrın kendilerinin kamuoyu nezdindeki saygınlık, ciddiyet, güvenilirlik, dürüstlük, itibar gibi vasıflarına ne derece zarar vereceğini düşünmemeleridir. Korktukları, çekindikleri, kendi zararlarına da olsa karşı koyamadıkları bir BASKI VEYA TEHDİT altında mıdırlar? Eğer öyle bir durum varsa bu özgür ve tarafsız medya açısından son derece endişe verici bir durumdur.
Çok bariz bir örnek vermek gerekirse... 11 Temmuz 2018 tarihinde camiamıza yönelik başlatılan operasyonla birlikte, sabahın erken saatlerinden itibaren Sabah grubu tarafından hazırlanan ve tüm medyaya servis edilen karalama amaçlı ve imla hatalarına kadar aynı olan haber metni, tüm kanallarda günlerce yayınlanmış, bir süre sonra yine tüm kanallarda bu hatalar aynı anda düzeltilerek servis edilmeye devam etmiştir. Birçok medya kurumu, gazete ve gazeteci, operasyonun ilk saatlerinden bugüne kadar geçen 14 ay boyunca hayal ürünü safsatalarla dolu İsa Tatlıcan hikayelerini, gerçekliğini hiç araştırmadan ve sorgulamadan, SABAH'tan birebir kopyalayarak manşetlerine taşımaktadır. Koskoca, köklü ve saygın medya kuruluşlarımızın, İsa Tatlıcan gibi birisinin şahsi kin, öfke ve husumetine fark etmeden ortak olması anlaşılması güç, şaşırtıcı ve esrarengiz bir görünüm sergilemektedir.
NEREDEYSE HEMEN HER GÜN SABAH'TA SİSTEMATİK BİÇİMDE YAYINLANAN İSA TATLICAN MENŞELİ İÇİ BOMBOŞ, DAYANAKSIZ, ASPARAGAS HABERLER, DAVA DOSYASI BOŞ OLDUĞU, İDDİANAME DE HİÇBİR GERÇEK, SOMUT VE İNANDIRICI DELİLE DAYANDIRILAMADIĞI İÇİN KAMUOYUNU VE YARGIYI ETKİLEME AMAÇLI BİR ALGI OPERASYONUNUN PARÇASIDIR.
Görülmemiş bir kin ve öfkeden kaynaklanan motivasyonla, taraflı ve maksatlı kaleme alındığı çok açık olan bu haberlerin palavralarla ve atmasyon iddialarla dolu olduğu okurların giderek daha çok dikkatini çekmektedir. Özellikle, günlük haberlere sosyal medyadan yapılan yorumlardan bu gerçek açıkça görülmektedir.
İSA TATLICAN, DİKKAT EDİLİRSE 11 TEMMUZ OPERASYONUNU TAKİBEDEN BİR YIL BOYUNCA, HİÇ SAKİNLEŞMEDEN ABSÜRT, MANTIKSIZ, SIRF ÖFKEDEN KAYNAKLANAN ÇOCUKSU BİR TAVIRLA, ADETA ŞUURU KAPANMIŞ BİR BİÇİMDE CAMİAMIZ ALEYHİNDE GERÇEK DIŞI VE KARALAMA AMAÇLI HABERLER SERVİS ETMEKTEDİR. BİR YILDIR KESİNTİSİZ BİÇİMDE ÜRETTİĞİ BU UYDURMA HABERLERLE HEM KENDİ İTİBARINA HEM DE MEHMET BARLAS, ENGİN ARDIÇ, HAŞMET BABAOĞLU GİBİ USTA KALEMLERİN DE YAZARLIK YAPTIĞI SABAH CAMİASININ İTİBARINA LEKE SÜRMEKTEDİR.
Sabah grubunun Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarıyla bugüne kadar hiçbir alıp veremediği olmamıştır. Dahası, bir yayın grubunun bu derece abartılı ve kesintisiz bir kin ve nefret politikası yürütmesinin hiçbir makul ve mantıklı tarafı yoktur. Bu nedenle Sabah medyasının bu yazıda açıkladığımız önemli gerçeklere kulak vermesini ve onlarca yıllık saygınlığına zarar verecek risklere karşı acil önlem almasını tavsiye ediyoruz.
Kamuoyunun bilgilerine saygılarımızla sunarız.