SAYIN ADNAN OKTAR'IN HANIM ARKADAŞLARININ İLERİ DERECEDE MODERN GÖRÜNÜMLERİ VE DEKOLTE GİYİMLERİNDEKİ AMAÇ
11 Temmuz 2018 tarihinde Sayın Adnan Oktar ve arkadaş çevresine yönelik düzenlenen operasyondan bu yana bir kısım medya, hiçbir suç teşkil etmediği halde, arkadaşlarımızın modern görünüm ve yaşam biçimlerini, kıyafetlerini, dekolte giyim tarzlarını, müzik dinleyip dans etmelerini, eğlenmelerini, neşeli olmalarını hatta saç modellerini dahi en olmadık ağır, insafsız ve haksız eleştiriler eşliğinde kamuoyuna servis etmektedir.
Oysa, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının ultra-modern bir görünüm ve yaşam tarzını benimsemelerinin, sanatı, estetiği, kaliteyi, müziği, eğlenceyi bilinçli, maksatlı ve sistemli olarak ön plana çıkarıp gündemde tutmalarının ÇOK ÖNEMLİ HİKMET VE NEDENLERİ bulunmaktadır. Kadınların, dekolte ya da istedikleri tarzda giyinme özgürlükleri de bu kapsamdadır.
Ancak, öncelikle şunu önemle belirtmek gerekir ki, arkadaşlarımızın hiçbiri, dekolteye, dansa, müziğe, eğlenceye meraklı oldukları için böyle bir modeli ön plana çıkarmamıştır. Söz konusu yaşam ve giyim tarzında, aşağıda açıkladığımız ve son derece önemli olduğunu düşündüğümüz belirli amaçlar gözetilmiştir. Ancak, artık bu amaçlara ulaşıldığı ve neticesi de alındığı için bundan sonra bu modeli daha fazla sürdürmeye gerek kalmamıştır.
Sözünü ettiğimiz, müzik, dans, eğlence, dekolte kıyafet, modern görünüm gibi unsurların belli bir dönem gündemde tutulmasının amaçlarını şu başlıklar altında açıklayabiliriz:
Bilindiği gibi, Batıda "İslam korkusu" (İslamofobi) oldukça yaygındır. Bunun en büyük nedeni de Müslümanların ciddi bir kısmının Kur'an'dan ve sahabe dönemi Müslümanlığından uzaklaşarak Kur'an dışı bambaşka bir din anlayışını benimsemiş ve uyguluyor olmalarıdır.
Bu Kur'an dışı bağnaz anlayışın en belirgin özellikleri ise estetik, sanat, kültür, özgürlük ve neşe gibi kavramlara son derece uzak ve karşı olması, kadınları ikinci sınıf insan olarak görmesi, çocuklara dahi sevgi, şefkat göstermekten uzak, hatta bir kısmı din adına terör estirmeyi, kan dökmeyi bile meşru gören vahşi ve sapkın bir bakış açısına sahip olmasıdır.
Yüzyıllardır Müslümanların kültürel, ekonomik ve sosyal anlamda geri kalmalarına neden olan bu Kuran dışı batıl din anlayışı, günümüzde de modern, çağdaş ve kültürlü toplum kesimlerinin özellikle batılı ülkerde Müslümanları hor görmesine, onlara değer vermemesine, hatta onlarla alay etmesine neden olmaktadır.
Yakın zamana kadar ülkemizde de belli çevrelerin Müslüman dindar kesime bakış açısı bu şekildeydi. Üniversitelerde, liselerde, alışveriş merkezlerinde, sahillerde ve benzeri her türlü sosyal ortamda Müslümanların kıyafetleriyle, davranışlarıyla, hayat şekilleriyle alay edilmekte, Müslümanlar haşa küçük görülmeye çalışılmaktaydı.
Kendilerini aydın, modern, batılı olarak tanıtan, Allah ve din inancından da uzak bazı çevreler, Müslümanların zaten modern, neşeli, hoşa giden zevkli ve eğlenceli ortamlardan asla nasibi olamayacağını öne sürerek, "siz bunları ancak ahirette görürsünüz" şeklinde (ki ahiretin varlığına da inanmadıkları halde) kendilerince haşa MÜSLÜMANLARI KÜÇÜMSEYEN, ONLARLA ALAY EDEN MÜSTEHZİ TAVIRLAR TAKINMAKTAYDILAR.
DİNDEN UZAK ÇEVRELERİN, MÜSLÜMANLARLA HAŞA ALAY EDERKEN EN ÇOK ÖNE SÜRDÜĞÜ, ONLARIN GÜZELLİK, NİMET OLARAK BİLİNEN MÜZİK, DANS, DEKOLTEYİ ANCAK CENNETTE YAŞAYABİLECEKLERİ, BU DÜNYADA BUNLARDAN MAHRUM KALACAKLARI, ANCAK SADE HATTA FAKİR BİR YAŞAM SÜRDÜRECEKLERİ, GÜZEL VE GÖSTERİŞLİ YERLERDE ASLA YAŞAYAMAYACAKLARI, DENİZE GİREMEYECEKLERİ, MAYO GİYEMEYECEKLERİ ŞEKLİNDEKİ MANTIKLARDI.
Bu durum, bir kısım Müslümanların moralinin bozulup modern dünyayla tamamen bağlantısının kopmasına, modern insanların bulunduğu güzel, gösterişli, geniş mekanlara, eğlence yerlerine, plajlara hiçbir şekilde gidememesine yol açıyordu. Bunun sonucunda içine kapalı, ezik, güvensiz bir ruh haline bürünen, evinden dışarı çıkamayan, modern yaşamdan izole edilmiş gettolarda yaşayan ve sayıları giderek artan marjinal bir toplum kesimi gelişti.
Bu durum diğer yandan da, birçok insanın tam aksine dinden uzaklaşıp nefse ve rahatlığa uygun olduğu için DEİZME KAYMASINA neden olmaktaydı. Deist yaşam tarzının aralıksız telkinini yapan televizyon ve internetin de günlük yaşama iyice girmesiyle din karşıtı büyük bir deist kitle ortaya çıktı.
İşte, böyle bir ortamda Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları, deizmin Müslümanların dinlerini ellerinden almak için kullandığı müzik, dans, dekolte, kadınların rahat ve özgürlüğü gibi tüm unsurları ona karşı kullandı. Üstün bir akıl kullanarak MÜSLÜMANLARLA ALAY ETME, ONLARI DIŞLAMA, KÜÇÜK GÖRME imkanlarını tamamen elinden aldı. Deizmin, "eğer eğlenmek, dans etmek, müzik dinlemek, istediğin gibi giyinmek, hareket etmek, gezip dolaşmak istiyorsan dinsiz olman gerekir" FİTNESİNİ, "Müslüman helal dairesinde istediği gibi güler, gezer, giyinir, eğlenir, dans eder, müzik dinler, aynı zamanda da Allah'ı anar ve dinini en güzel şekilde yaşar" GERÇEĞİYLE yerle bir etti.
Bu sayede, dine, İslam'a karşı kullandığı araçlar elinden alınarak deizmin Müslümanlara yaptığı baskı, zulüm, saldırı ve taşkınlıklar da ortadan kaldırılmış oldu. Bir yandan da deizmin yalnızca kendine aitmiş gibi gösterdiği dünya nimetlerinin ve güzelliklerinin İslam'ın yaşanmasına hiçbir engel teşkil etmediği, Allah'ın bu güzel nimetleri dünyada Müslümanlara ahirette ise yalnızca Müslümanlara ikram ettiği gerçeği (Araf Suresi, 32) fiili uygulamayla da ortaya konunca dinden uzak büyük bir kesimle aradaki duvarların yıkılması, onlara Kurani tebliğin ulaşması, onların dine ilgi duyup İslam'a ısınmaları sağlanmış oldu.
Öyle ki, bu sefer deistler Müslümanlara karşı eziklik ve kompleks duymaya, onlara özenip onları taklit etmeye başladı. Müslüman kadınların son derece güzel, Müslüman erkeklerin çok yakışıklı, zengin, en güzel evlerde oturan, en iyi yemekleri yiyen, en güzel ve neşeli hayatı yaşayan, en lüks arabalarla, yatlarla gezen, denize giren, gülen eğlenen, müzik dinleyip dans eden insanlar olabileceğini gördüler.
Adnan Oktar ve arkadaşları İslam'ın modern ve aydınlık yüzü oldular. Modern görünümleriyle, kültür, sanat, estetik ve güzelliği, en güzel ahlak ve davranış biçimini hayatlarının her anına yansıttılar. Allah Katında dünyanın da ahiretin de nimetlerine en çok layık olanların Müslümanlar olduğunu, Müslümanları bu nimetlerden mahrum etmenin deccaliyetin bir fitnesi ve zulmü olduğunu gösterdiler.
Bu vesileyle bir dönem kendilerini haşa Müslümanlardan üstün gören çevrelerin bile gıpta ettiği, hayran kaldığı, örnek almaya ve ulaşmaya çalıştığı bir model ortaya koydular. Kuran'ın, tüm modernlik anlayışlarının çok daha üzerinde ve ötesinde bir din sunduğunu gerek sözlü gerek fiili uygulamayla tüm dünyaya anlattılar.
MÜSLÜMANLARA KARŞI YÜRÜTÜLEN ALAY, İSTİHZA, KÜÇÜK GÖRME GİBİ ÇİRKİN TAVIR VE ZİHNİYETİ ORTADAN KALDIRMAK İÇİN UYGULANAN BU YÖNTEM ETKİSİNİ GÖSTERDİ, BAŞARILI OLDU, GEREKEN MESAJLAR VERİLDİ VE SONUCU DA ALINDI. BUNDAN BÖYLE, DAHA FAZLA SÜRDÜRÜLMESİNE DE GEREK KALMADI.
Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları; Türkiye'nin modern, çağdaş, özgürlükçü ve aydınlık bir yüzü olarak; ülkemizi güya demokrasi, insan hak ve özgürlüklerinin çiğnendiği, inanç ve ifade hürriyetinin engellendiği, radikal bir dini zihniyetin ve uygulamaların hakim olduğu hukuksuz bir ülke gibi göstermeye çalışarak, kendilerince meşru bir işgal ve müdahale gerekçesi oluşturmak isteyen, İngiliz Derin Devleti gibi bir takım dış güçlerin oyunlarını bozan güçlü bir set oldular.
Arkadaşlarımız bu vesileyle, Sayın Cumhurbaşkanımız ve Hükümetimiz aleyhinde yurtdışında verilmek istenen anti-demokratik, bağnaz, katı görüşlü şeklindeki olumsuz ve gerçek dışı imajı kökünden yıktılar.
Dahası muhafazakarların modern ve laik kesime eleştirel baktıkları, yaşam tarzlarına baskı yaptıkları, ancak sağ çevrelere daha hoşgörülü davrandıkları şeklinde kasıtlı oluşturulan olumsuz algıyı kırmada da önemli bir rol üstlendiler. Ülkemizde ve yurtdışında hükümetimize ve özellikle Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik olarak yapılan, yaşam biçimlerine karşı demokratik olmadıkları yönündeki haksız eleştirilere cevap olarak Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız müzik, eğlence, neşe ve dekolte gibi unsurları ön plana çıkararak toplumda uzlaştırmacı bir model oldular ve ülkemizdeki yönetimin bu yönde bir baskı ve yaptırımı olmadığının canlı kanıtı oldular.
Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları, dindar, muhafazakar kesime modernizmin, eğlencenin, kadın özgürlüğünün Kur'an-ı Kerim'le çelişmediğini, Allah'ı anmaya, İslam'ı yaşamaya bir engel teşkil etmediğini bizzat yaşayarak gösterirken, diğer yandan da dinden uzak, deist, ateist kesimlere İslam'ın ve Kur'an-ı Kerim'in çağdaş, modern ve özgür yaşam anlayışına karşı olmadığı mesajını verdiler. Bu sayede, zıt görüşlere sahip toplum kesimlerini birbirine yaklaştırmayı, toplumun modern kesim ve gelenekçi kesim diye bölünmesini engelleyip uzlaştırmayı amaçladılar ve nitekim toplumdaki kutuplaşmaların büyük ölçüde önüne geçtiler.
Yaygın ve yanlış olan inanışın aksine, Allah'ın giyim-kuşamı yalnızca örtünmek, sıcaktan, soğuktan korunmak için değil, aynı zamanda "süs olarak" da yarattığı gerçeğinin anlatılması ile dünya nimetlerinden uzak kalmamak için dinden uzaklaşan insanlar, dine yaklaştılar. Dine mesafeli duran insanlar, "bir lokma, bir hırka" uydurmasının Kur'an dışı bağnaz zihniyetin insanları dinden uzaklaştıran çarpık bir felsefesi olduğunu gördüler.
Ey Ademoğulları, Biz sizin çirkin yerlerinizi örtecek bir elbise ve size 'süs kazandıracak bir giyim' indirdik (var ettik). Takva ile kuşanıp-donanmak ise, bu daha hayırlıdır. Bu, Allah'ın ayetlerindendir. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler. (A'raf Suresi, 26)
Bu gerçeğin Peygamber Efendimiz (sav)'in de sünneti olduğu anlaşıldı. Nitekim Peygamber Efendimiz (sav) müminlerin, "güzelin yüzündeki ben gibi" dikkat çeken güzel ve temiz bir kıyafetle toplum içine çıkmaları gerektiğini bildirmekteydi. (Ebû Dâvûd, "Libâs", 25).
Bir başka rivayette ise, Peygamberimiz (sav)'in güzel giyime verdiği önem şöyle aktarılmaktadır:
İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: "Harüriyye (denen Hariciler) çıktığı zaman Hz. Ali radıyallahu anh'ın yanına geldim. Bana: "Şu adamlara bir uğra!" dedi. Ben de mevcut Yemen hullelerinin en güzelini giydim." Ebu Zümeyl der ki: "İbnu Abbas radıyallahu anhüma yakışıklı ve gür sesli biriydi." İbnu Abbas der ki: "Harurilerin yanına vardım. Bana: "Hoş geldin ey İbnu Abbas! Bu takımın da ne?" dediler. Ben: "Beni ayıplıyor musunuz? Ben Resûlullah aleyhissalatu vesselam üzerinde mümkün olan en güzel elbiseyi gördüm!" dedim. (Ebu Davud, Libas 8, 4037)
Yine bir başka ayette, Allah müminler için dünyada ve ahirette ziynetler yarattığını şöyle bildirmektedir:
De ki: 'Allah'ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kılmıştır?' De ki: 'Bunlar, dünya hayatında iman edenler içindir, kıyamet günü ise yalnızca onlarındır.' Bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklarız. (Araf Suresi, 32)
Toplumun tüm kesimleri, ayetlerde ve hadislerde de bildirildiği gibi, helal sınırları içinde güzel giyinebileceklerini, modern, dışa dönük, özgür ve rahat bir yaşam sürebileceklerini, böyle bir yaşam içinde ibadetlerini de yapabileceklerini gördüler.
Başörtüsü veya türban takmak, çarşaf giymek gibi uygulamalar birçok genç kızın veya kadının İslam'dan uzak durmalarına neden olmaktadır. Bu insanlar, başörtüsü takamadıkları için dini asla yaşayamayacaklarını düşünerek dinden tamamen uzaklaşmakta, hemen hiçbir ibadeti yapmaz hale gelmektedir. Suçluluk duygusundan kurtulmak için de deizme hatta ateizme kadar sürüklenebilmektedir.
Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları, modern ve dışa dönük görünümleriyle ve hanım arkadaşlarımızdan bazılarının dekolte giyimleriyle, bu yanlış önyargıyı da yıkmış oldular. Kıyafet tarzının dini yaşamaya hiçbir engel teşkil etmediğini gösterdiler.
Bikini ile denize giren insanın namaz vakti geldiğinde namaz kılabileceğini, bir ibadeti yapamayanların diğer bir ibadeti yapmalarına engel olmadığını, eğlence mekanlarına giden modern gençlerimizin yaşam tarzlarını değiştirmeden dindar olabileceklerini anlattılar.
Bu yolla hem gençlerimiz hem de ülkemizin sahil kesimlerinde yaşayan modern yaşam biçimini benimsemiş insanlarımız daha önce kendilerine anlatılan gelenekçi ortodoks İslam modelinden farklı olarak Kur'an'a dayalı, modern, gerçek İslam ile tanıştılar. Karşılaştıkları bu model onların İslam hakkındaki önyargılarını yıktı, kendilerini çoktan dinden kopmuş insanlar olarak görme ümitsizliğini oradan kaldırıp, İslam'a tekrar yaklaşmalarına vesile oldu. Böylelikle, Allah'tan, dinden uzaklaşmış nesiller yerine, dindar ama aynı zamanda son derece modern nesillerin yetişmesinin de yolu açılmış oldu.
Müslüman kadınlarla ilgili belirli kesimlerdeki genel bakış açısı, bakımsız oldukları, makyajdan, estetikten, kaliteden anlamadıkları yönündedir. Hatta, kendi imkanları içinde estetiğe, bakıma, güzelliğe biraz önem veren kapalı hanımlar hemen kınanırlar, yadırganırlar veya küçümsenirler.
Oysa hanım arkadaşlarımızın ileri derecede modern tarzları, zevkli giyimleri ve makyajları, saç stilleri, evlerinin dekorasyonları, kalite ve estetik anlayışları, aynı zamanda da dindarlıkları bu algıyı ortadan kaldırdı. Arkadaşlarımız gerek sosyal medyada, gerekse de A9 TV yayınlarında son derece bakımlı, estetik, zevkli görünümleriyle birlikte son derece dindar, Allah, Kur'an ve Peygamber sevgisiyle dolu paylaşımlarıyla, kaliteli ve modern bir yaşam tarzıyla da İslam'ın gereklerinin en güzel biçimde yerine getirilebileceğine örnek oldular.
Ülkemizdeki en büyük tehlikelerden biri kutuplaşmadır. Özellikle son yıllarda, muhafazakar kesimle modern, sol görüşlü kesim arasındaki ayrışma, kutuplaşma giderek artmaktaydı. Her iki kesim de birbirini dinlemekten ve anlamaya çalışmaktan uzak duruyordu.
Ancak Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları, modern görünümleri, dışa dönük, sevecen ve kolay iletişim kurulabilen yaklaşımlarıyla, deistlere, ateistlere, sol görüşe sahip vatandaşlarımıza, sahil kesimlerindeki insanlarımıza da ulaştılar.
Ayrıca, amaç sadece Türkiye'nin değil, başta Avrupa ve Kuzey Amerika olmak üzere, dünyanın da en modern kesimlerine ulaşabilmekti. Roma, Paris, Londra, Barcelona, Miami, Los Angeles, New York, vb. yerlerdeki gençlere, sanatçılara, iş insanlarına ulaşabilmek, tüm dünyaya İslamiyetin modern, aydınlık, kaliteye, sanata, estetiğe ve bilime değer veren yönünü göstermek ve insanların kalbini İslam’a ısındırmaktı...
Böylece, Allah'ın varlığının delillerini, Kur'an-ı Kerim'in gerçeklerini bu iletişim kurabildikleri bu kesimlere de aktarabildiler. Bu iletişimi sağlayan en önemli etken de arkadaşlarımızın modernizmi, müziği, dansı, eğlenceyi, kadın özgürlüğünü, rahat, kaliteli, nezih bir yaşam biçimini çok güçlü biçimde benimseyip savunmalarıdır.
TÜM BU ÇABALARIN ASLINDA İKİ TEMEL HEDEFİ BULUNMAKTADIR: BİRİNCİSİ DİNİMİZİ HEM ÜLKEMİZDE HEM DE DÜNYADA TÜM KESİMLERE ANLATABİLMEK. İKİNCİSİ İSE DIŞ GÜÇLERİN, ULUSLARARASI TOPLUMDA ALEYHLERİNDE OLUŞTURMAYA ÇALIŞTIĞI OLUMSUZ İMAJI YIKARAK DEVLETİMİZE, SAYIN CUMHURBAŞKANIMIZA VE HÜKÜMETİMİZE DESTEK OLMAKTIR.
Dünya siyasetinde karşılaşılan en önemli sorunlardan biri iktidarların toplumun bütün kesimlerine ulaşamaması, kendi oy kitlesi ile sınırlı kalması ve diğer kesimlere hitap edememesidir. Ülkemizde de yaşanan bu durum toplumda derin kutuplaşmalara ve ayrışmalara neden olabileceğinden çok büyük bir tehlike teşkil etmektedir. AK Parti modern, seçkin ve aydın zümrelere ulaşmakta çeşitli sorunlar yaşamaktadır. Nitekim AK Partili siyasetçilerimiz de İzmir, Antalya gibi sahil kesimlerdeki vatandaşlarımızla aralarında büyük mesafe olduğunu ve onlara ulaşamadıklarını kabul etmektedirler.
Nitekim, AK Partili Sayın Mehmet Özhaseki'nin kendisine sorulan "İzmir anketleri ne diyor? Şansınız var mı?" sorusuna verdiği şu cevap da, AK Parti'nin İzmirlilerle diyaloğunun hiç kurulamadığının bir itirafı niteliğindedir:
"Bazen oraya giden görevli arkadaşlarımızın söylemlerindeki bazı sözcükler özenle seçilmediği için vatandaşta kaygı oluşturmuş olabilir. Bunun örnekleri var. Partimizden giden bazı genel başkan yardımcısı ya da müfettiş arkadaşların o bölgede söylediği küçük sözler, bağlamından kopartılıp, 'Bunlar bizim herşeyimize karışacaklar kardeşim, aman hizmet filan bir tarafta dursun, kimse bizim keyfimize karışmasın' gibi bir anlayışın doğduğunu görmek beni gerçekten üzüyor."
Sayın Adnan Oktar: "İzmir'de dinsizlik yoktur, Kuran hayranlığı vardır, bağnazlık karşılığı vardır" diyerek yaptığı canlı yayınlarda, İzmir ve benzeri tüm sahil kesimi insanına nasıl yaklaşılması, politika ve söylem biçiminin nasıl olması gerektiğini en ince detayına kadar anlatmıştır. Sevecen ve onore edici üslubuyla bu değerli insanlarımızı "dindar, Kur'an aşığı, samimi, saf bir biçimde dine bağlı, bağnazlık karşıtı" olarak tanımlamıştır.
Nitekim Sayın Adnan Oktar'ın ve camiamızın destekleri ve uyguladıkları yöntemler neticesinde, sahil kesimlerinde dahi AK Parti oyları artış göstermiştir. Camiamıza yönelik operasyon ertesinde, 2019 yerel seçimlerinde ise sahil kesimlerindeki oy kaybıyla birlikte İstanbul ve Ankara gibi iki büyük şehirde AK Parti'nin oy kaybı, yine camiamızın, modern kesimle mütedeyyin kesim arasındaki köprü görevinin önemini göstermektedir. Camiamız, dindar ve modern görünümüyle, toplumumuzdaki ayrışmayı kaldırmış, "modern, dinamik, dışa dönük, bilimsel, dindar, milliyetçi Türkiye" imajını güçlendirmiştir. Bu gerçeği göz ardı etmek mümkün değildir.
Tekrar vurgulamak gerekirse, son derece ciddi bir tehlike olan "KUTUPLAŞMA" tehlikesi bertaraf edilmediği sürece ülkemiz bölünme, parçalanma, çatışma, kargaşa, darbe, ayaklanma gibi tehditlere açık bir hale gelecektir. Bu karmaşa ve istikrarsızlık ortamı ise, bölgeyi kendi çıkarları doğrultusunda dizayn etme peşindeki dış güçlerin, sözde "demokrasi getirmek", "insan haklarını korumak" gibi bahanelerle askeri müdahale ve işgal yoluna gitmeleri için bulunmaz bir fırsat oluşturacaktır. Böyle bir tehlikeye fırsat vermemek çok hayati bir konudur.
Bu nedenle, her türlü ayrışma ve kutuplaşmayı ortadan kaldırmak, kendilerini modern, çağdaş, aydın, batılı, solcu, avrupai, vb. olarak tanımlayan vatandaşlarımıza, sahil kesimlerindeki halkımıza ulaşabilmek, farklı uçları birleştirmek bugün Devletimizin bekası için adeta bir ölüm-kalım meselesi haline gelmiştir.
Gerçek şu ki, eğlence, müzik, dans, dekolte, kadınların rahatı ve özgürlüğü, estetik, sanat gibi her türlü özgürlük ve değeri içeren modern yaşam anlayışı ülkelerin istikrarı, sosyal dengesi ve refahı açısından son derece önemlidir. "Olsa da olur, olmasa da..." denemeyecek kadar zaruri bir durumdur. Türkiye'mizin beka sorununa en köklü çözümü sunacak en akılcı ve etkili modeldir. Yanlış ve batıl bir taassup anlayışından tümüyle arınmış bu modeli yakalayamayan toplumların yakın gelecekte bazı karanlık odakların oyunlarıyla çok ciddi sorunlara sürüklenmesi kaçınılmaz görünmektedir.
Günümüzde insanların, özellikle de kadınların kılık kıyafet seçimlerine karışılması, dekolte giyinmelerinin ayıplanması veya buna engel olunmaya çalışılması; özgürlüklerinin kısıtlanmaya çalışılması, dans, müzik, eğlence şekillerine ve anlayışlarına karşı eylemlerde bulunulması, klasik-tipik Ortadoğu ülkelerinde görülen çağdışı bir tutumdur. Kadınlara, gençlere ve toplumun modern kesimlerine yönelik olarak gösterilecek olumsuz tavır ve davranışlar ne yazık ki Türkiye'nin de tıpkı diğer Ortadoğu ülkeleriyle aynı kefeye konulmasına ve benzer muamelelere maruz kalmasına yol açacak son derece yanlış bir tutum olacaktır.
Bazı Müslümanlar, kendi çevrelerinin görmeyeceği yerlerde dekolte giyiyor, başörtülerini çıkartıyor, gizlice plaja gidiyor, müzik dinliyor veya dans ediyorlardı. Bunlar haram olmamasına rağmen, çevrelerinden çekinerek bunları gizli gizli yapıyorlar, bu nedenle de ciddi bir suçluluk duygusuna kapılıp münafık oldukları vesvesesine kapılıyorlardı.
Bir insanın kendisini münafık olarak görmesi çok tehlikelidir. Bir süre sonra bu suçluluk duygusundan kurtulabilmek için, dinden uzaklaşmaya, dinin hükümlerini düşünmemeye başlar ve bu durum katlamalı olarak devam ederek, Allah korusun insanın dinden çıkmasıyla sonuçlanabilir.
Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları, Müslümanlara, tüm bu hoşlarına gidecek şeyleri helal olarak yapabileceklerini göstererek, Müslümanları kendilerini münafık görme tehlikesinden kurtardılar.
Her vesileyle vurguladığımız gibi, arkadaşlarımız, dekoltenin, dansın veya müziğin meraklısı oldukları için bunları yapmadılar. Hikmet gözüyle bakanlar bu gerçeği çok net görebildiler. Hatta arkadaşlarımız, nefislerine zor gelmesine rağmen, yukarıda açıkladığımız amaçlar doğrultusunda, her gün kararlılıkla bu titizliği ve gayreti gösterdiler. Sonuçta amaç yerine geldi, gerekli mesaj verildi ve başarı da sağlandı. Dolayısıyla, bundan sonra bu yöntemi daha fazla sürdürmeye gerek kalmadı.
Sağ iktidarı ve dindar Cumhurbaşkanımızı destekleyen, modern, dekolteli, dışa dönük ve dindar kadın modeli zihinlere yerleştikten sonra, modern ve özgürlük arayan kesimin dinden uzak durmasına, AK Partiye mesafeli davranmasına gerek kalmadı. O görünmez duvar bu yöntemle yıkılmış oldu.
HAL BÖYLEYKEN, DEKOLTE, DANS VE MÜZİK KONUSUNDA, SAYIN ADNAN OKTAR'A VE HANIM ARKADAŞLARIMIZA YÖNELİK ÇİRKİN LİNÇ KAMPANYASI HALEN DEVAM ETMEKTEDİR. DEKOLTE GİYİNMEK, DANS ETMEK ADETA BİR SUÇ GİBİ GÖSTERİLMEKTE, HATTA ARKADAŞLARIMIZ SIRF BU YÜZDEN 19 AYDIR CEZAEVİNDE TUTULUYORLAR GİBİ ÇOK VAHİM BİR İZLENİM OLUŞMAKTADIR.
Bu ülkemizle ilgili ciddi bir tehlikedir. Bu uygulamadaki hikmetler iyi tahlil edilmelidir.
Sayın Adnan Oktar ve camiamız, her konuda devletimizin yanındadır ve her davranışımız ve faaliyetimiz devletimizi, milletimizi desteklemek ve güçlendirmek için yapılmaktadır. Devletimizin rahatsız olacağı her konudan sakınacağımız aşikardır. Dinimizin, devletimizin ve milletimizin menfaatleri bizim için herşeyin üzerindedir.
Kamuoyunun bilgilerine saygılarımızla sunarız.