Kıskançlık, kin ve öfke beraberinde husumet denen büyük bir belayı getirir. Bu bir beladır, çünkü kindarlık ve öfke bir arada olduğunda akıl kapanır, vicdan sesini duyuramaz, mantık ve izan devreden çıkar. Çünkü kişi artık, kendi nefsini kaplayan, kudurtan ve nefsin her türlü kötülüğüne izin veren bir duyguya teslim olmuştur.
Kötülüğe karşı duyulan bu teslimiyet irade kullanılmadığında ortaya çıkar. Çünkü Allah ayetinde, "Nefisler ise 'kıskançlığa ve bencil tutkulara' elverişli kılınmıştır." (Nisa Suresi, 128) diye belirtir. Yani nefis, kendisini kıskançlık ve bencilliğe bıraktığında artık kötülüğe de kapılarını açar.
İşte bu hırsa teslim olmak en büyük tehlikelerden biridir.
Çünkü intikam hırsı devreye girdiğinde:
İnsanın acımasızlaşması, vicdani hassasiyetlerini kaybetmesi, gaddarlığa eğilim göstermesi ve insanı insan yapan şefkat ve merhamet duygularını yitirmesi bir FELAKETTİR. İntikam ve kin duyguları, insanı bu felaketin içine sürükler. İşte o aşamada kişi, kendisinin dahi farkında olmayacağı bir şuursuzluk boyutuna girer.
Bu sebepledir ki, husumet sebebiyle yapılan her şey akıldan, vicdandan, kanundan, ahlaktan uzaktır. Bu nedenledir ki, eğer devreye husumet giriyorsa, bunun sonucunda yaşanan olaya ciddi bir şüpheyle bakmak gerekir. Husumet devreye girdiğinde yalan söylemek ve öfkeyle iftira atmak kolaydır. Sırf karşı tarafı aşağılamak uğruna olmayacak senaryolar üretmek, onu suçlu çıkarmak için akla gelen her türlü yalanı söylemek kolaydır. Zamanla kin ve garez şiddetlendikçe bütün bunlar çok daha kolaylaşır ve kişi bunu sadece kamuoyu nezdinde değil hukuk önünde de yapabilecek kadar ileri gider.
Yüce Allan, hasetçinin şerrine Kuran'da dikkat çekmiştir:
Kin ve husumet nefsin meseleleri olduğundan, onları tetikleyen şey de genelde nefsani konular olur. İntikam nedenleri genellikle şu konulardır:
Nitekim Allah Kuran’da da insanlarda rastlanan bu yanlış bakış açısına ve bundan dolayı duyulan kıskançlığa dikkat çekmiştir:
Bir insan, bu sebeplerden herhangi biri nedeniyle husumet girdabının içine girdiğinde, bir nevi obsesif ruh haline girer. Karşısındakine mutlaka zarar verme hırsı içinde olduğundan, artık o kişinin suçlamaları, şahitliği, değerlendirmeleri çok riskli bir hal almıştır.
Husumetli insan, her ne olursa olsun karşı taraftan intikam alma ihtirası içinde olduğundan, bu hırsına başkalarını da dahil etmek ister. İşte bu nedenle husumet, intikam almada yalnız olmamayı, başkalarını da kendisine destekçi haline getirebilme isteğini beraberinde getirir. Bu nedenle husumetli insanların en çok başvurdukları yöntem, hırslarını kamuoyuna açmaları, telkin, karalama, propaganda, adam kayırma gibi bir stratejilerle yandaş toplamaya çalışmalarıdır.
Bütün bu tarifler bizim davamızın gerçek yüzünü anlamak bakımından oldukça önemlidir. Çünkü HUSUMET, BİZİM DAVAMIZIN BAŞLICA SEBEBİDİR.
Camiamıza yönelik başlatılan soruşturmalar, operasyon ve akabinde gelen tutuklamalar boyunca dikkat çeken en önemli detay, çok iyi bilindiği gibi, sonu gelmeyen karalama kampanyalarıdır. Dikkat edilirse gizli dosya kapsamında camiamızdaki kişilere, ailelerine, avukatlarına, yakın çevrelerine, bizimle tanışıp görüşenlere karşı müthiş bir medya terörü tüm bu süreç boyunca başrollerde olmuştur. Gizli dosya esrarengiz bir biçimde ifşa edilmiş, tüm iftiralar basında olduğu gibi yer almış, bu iftiralarla aslında yargıdan ziyade toplum nezdinde bir sonuç elde etme çabası olmuştur.
Haberlerin içeriğinde sadece nefret, öfke ve ağıza alınmayacak hakaretler vardır. Konu ile ilgili kendini gösterenler yalnızca bir kısım husumetli kişiler, kullanılan medya da sadece belli bir medyadır. Belli ki bir kumpas planı yapılmış ve bu planın içine husumetli herkes organize bir şekilde toplanmıştır. Çünkü tüm konunun temelinde kin, öfke ve intikam hissi vardır.
Hiçbir delile dayandırılmayan olmayan suçlar üretilmiş, gazetelerde manşet manşet yayınlanmıştır.Özellikle bayanlar hakkında ağıza alınmayacak hakaretler pervasızca gazete sayfalarına taşınmıştır. Masumiyet karinesi yerlere atılmıştır. Bu kişilerin aileleri, dostları, kariyerleri, çevreleri hiçe sayılmıştır. Çünkü husumet devreye girince, kindar kişinin artık geride hiçbir ahlaki, manevi veya ailevi değeri kalmaz. Böyle bir kişi, ahlaksızlığın her türlüsünü yapabilecek bir belanın içine girmiştir.
Geçirdiğimiz bu iki yıl içinde mahkemelerde ifade veren müşteki ve bir kısım etkin pişmanların açıklama, üslup, tavır ve profillerine bakıldığında, yukarıdaki tasvirlere büyük ölçüde uyum gösterdikleri görülebilecektir.
Ancak burada bu tarifleri içeren müşteki/etkin pişman profilini ikiye ayırmak gerekir.
Bu profil, yukarıda yaptığımız maddelemenin son üçünü temsil eden profildir. Bu kişiler genellikle zaten kriminal kişilikte olan kompleksli insanlardır. Genelde mutlaka suç işlemişlerdir. Kendi suçlarını başkalarına yükleme peşindedirler. Toplum içinde genellikle dolandırıcı, sahtekar ve yancı olarak tanınırlar. Çıkar peşinde olurlar. Müslümanların arasına sadece çıkar elde etmek amacıyla girmiş, fakat aradıkları gibi bir menfaat bulamamışlardır. Bundan dolayı kinlidirler. Karakterlerinin sorunlu olması, psikopat kişilikte olmaları, başarısız ve toplum tarafından dışlanmış insanlar olmaları nedeniyle hep başarı elde eden güçlü kişiliklere karşı bir öfke içinde olmuşlardır.
İşte bu sorunlu profil, şiddetli bir kin ve öfke geliştirerek çeşitli kumpaslarla, yalanlarla, oyunlarla bela oluşturma peşinde olur. Özellikle bizim davamızda, varlığımızı ve faaliyetlerimizi durdurma, Sn. Cumhurbaşkanımıza, devletimize ve hükümetimize olan desteğimizi engelleyerek devlete zarar verme peşinde olan derin güçler de devrededir. Söz konusu husumetli kişiler, bu derin güçlerin hedeflerini gerçekleştirmelerinde birer paralı asker görevi görürler. Onların yancısı olarak, küçücük menfaatler uğruna, husumetlerini sergileyebilecekleri korkunç oyunların uygulayıcısı olurlar.
Bunu yaparken, devletin içindeki kripto devlet düşmanlarını kullanmayı ihmal etmezler.
İşte camiamıza yönelik kumpasın da kurgulayıcısı İngiliz derin devleti, uygulattığı kişiler de çıkarcı, kriminal, küçük bir menfaat için her türlü illegal ve gayri ahlaki eylemi yapmaya hazır yancılardan oluşan husumetli bir çetedir. Devletin imkanlarını ve devletin içinde gizlenmiş hainleri de bu uğurda kullanmaktadırlar.
İngiliz derin devleti, kirli işlerini uygulatmak için seçeceği yancılarda üç temel özellik arar:
1– Kolaylıkla suç işleyebilecek ve yalan söyleyebilecek özellikte olması;
2– Basit bir çıkar uğruna her türlü iftirayı atacak tıynette olması;
3– Husumetli olması.
Camiamıza yönelik kumpasta da bu özelliklere uygun kişiler seçilmiştir ve onların eliyle ve devreye sokulan bir kısım FETÖ'cü kripto emniyet mensupları ve yine FETÖ'cü kripto emekli hakim ve savcılar yoluyla bu kumpas HALEN TÜM TÜRKİYE'NİN GÖZÜ ÖNÜNDE, YALANLAR SÖYLENEREK SÜRDÜRÜLMEKTEDİR.
Bu kategorideki kişiler söz konusu kumpasın içine sonradan, zorla, baskıyla, tehditle dahil edilen kişilerdir.
Genellikle kumpasın başarıya ulaşması için "şikayetçi" adı altında pek çok kişinin adının geçmesi, baştan planlanmış iftiraları bu kişilerin tekrar etmeleri, böylelikle boş bir dosyanın doldurulması amaçlanır. İşte tarafımıza yönelik kumpasta da aynı sıralama izlenmiştir. Bomboş bir ihbarla dosya açılmış, yalanlar söylenmiş ve dosyanın içi hayali şikayetçilerle doldurulmaya çalışılmıştır.
Hayali şikayetçileri oluşturmanın iki yolu vardır. Birincisi, uzaktan dahi olsa bizimle tanışmış olan herkesi baskı ve şantaj yoluyla şikayetçi haline getirmek; ikincisi ise potansiyel tehditlerle ve aleyhimizde düşünmelerini sağlayacak yalanlara dayalı telkinlerle husumet geliştirebilecek kişiler bulmak.
Dava dosyamızın büyük bir kısmı tehdit ve baskı ile şikayetçi olmak zorunda bırakılan kişilerle doldurulmuştur. Bu kişiler tehdit edilmiş, ilk başta isimlerinin gizli tutulacağını zannederek kısa ifadeler vermiş ve kendilerine yöneltilen tehditlerden kurtulduklarını sanmışlardır. Ancak bu aşamadan sonra tehditler daha da artmış, aynı kişiler yine toplu halde aynı tarihlerde tekrar Mali şubeye götürülerek yeni ifadeler vermek ve yeni iftiralar atmak zorunda bırakılmışlardır.
Aksi durumda tutuklanmakla tehdit edilmektedirler. Bu tehdidin de içinin boş olmadığı onlara her fırsatta gösterilmektedir. Tehdit edilenlerin gözlerinin önünde, şikayetini geri çeken kişiler için anında tutuklama istenmektedir. Tutuklama gerekçesi ise asla belirtilmemektedir. Çünkü ortada böyle hukuki bir gerekçe yoktur. Bu kişiyi tutuklama isteği, sadece doğruları söylemesi ve şikayetçi olması için kendisine yapılan kalleşçe baskıları ifşa etmesi nedeniyledir.
Camiamızla sadece tanışmış olan bir insanın şikayetinden vazgeçmesinin tutuklama ve ömür boyu hapis hayatı yaşamakla tehdit edilme gibi dehşet verici bir şekilde karşılık alması durumunu iyi düşünmek gerekir. Bu, açıkça gözdağıdır, baskıdır, tehdittir. Bu aşamadan sonra, korkuya kapılan genç kızlar nasıl şikayetlerini geri çekmeye cesaret gösterebileceklerdir? İşte tüm kumpas, bu aşağılık tehdit mekanizması üzerine kuruludur.
Kumpasın uygulayıcılarının tehdit ve baskı yoluyla suni müştekiler devşirmelerinin ardından, kirli derin devlet yöntemleri son bulmaz. İkinci aşama olarak bu kişileri çeşitli yalanlarla husumetli hale getirme stratejisi devreye girer. O vakte kadar camiamıza karşı gayet sevgi dolu olan, hiçbir zarar görmediğini ısrarla belirten, 10-20-30 yıl camiamızla arkadaşlık yapmış, adeta bir aile gibi olmuş bu kişiler bir anda çeşitli yalanlarla hasım hale dönüştürülebilmektedirler.
İnsanlar, genellikle telkinlere açık varlıklar olduklarından galeyan ruhuna da çabuk adapte olurlar. Eğer etrafta ustaca planlanmış bir galeyan fırtınası varsa buna kolayca kapılıp gidebilirler. Bizlere yönelik kumpas stratejisi de bunun üzerine şekillendirilmiştir.
Öyle ki, maruz kaldığı yoğun aleyhe telkin sonucunda bir insan, bir anda hiç tanımadığı bir insandan nefret etmeye başlayabilir. Hiç tanımadığı, hatasını veya yanlışını hiç görmediği bir insana kolayca kinlenebilir. Sebepsiz bir şekilde o kişiden intikam alma çabası içine girebilir. Bu o kadar anlamsız bir kindir ki, yıllar geçip de bu telkinin etkileri ortadan kalktığında, yaşadıklarının ve hissettiklerinin sebebini unuttuğunda, buradaki kin ve garez kişiye çok anlamsız ve yabancı gelecektir.
Davamızda bu strateji de yalan üzerine kurulmuştur. Tehdit yoluyla şikayetçi hale getirilmiş kişilere, camiamızdan insanların sözde onların arkalarından kötü konuştukları, onlar aleyhinde ifade verecekleri, kendilerinin sevilmediği, aleyhlerinde çeşitli faaliyetler yapıldığı, farkında olmadıkları bir anda gizlice resimlerinin veya videolarının çekildiği’ gibi aşağılık yalanlar söylenir. Sürekli aleyhte propaganda, husumet zeminini oluşturmak için kullanılan ön şarttır. O esnada camiamızdan herkes cezaevinde olduğundan, kişinin bizimle karşılıklı konuşma ve bu yalanların gerçekliği olup olmadığını sorgulama imkanı yoktur. Böyle olunca, tek taraflı yoğun telkin, zaman içinde bu kişilerin akıllarında şüphelerin oluşmasına sebep olmuştur. Dosyamızda pek çok kişi, bu art niyetli ve kurnazca telkinlerle ve sahtekarlıkla sonradan husumetli hale getirilmişlerdir.
Tehdit altında şikayetçi veya etkin pişman yapılan ve sonradan husumetli hale getirilen kişilerin bir kısmı için, yukarıda saydığımız husumet nedenlerinden bazıları ön plana çıkar.
Bir kısmı, evlilik vaadinin gerçekleşememesi nedeniyle öfke içindedir. Şikayetçi olduğu erkek arkadaşı ona zarar verdiği veya istemediği bir şeyi yaptığı için değil, "evlenemediği" için ona kin duymuştur.Aralarından pek çoğu, birlikte olduğu kişiyle geçirdiği yıllar boyunca dini telkin almamış, herhangi bir şekilde camiamızdan herhangi biri tarafından baskı altına alınmamıştır. Sadece "evlenmek" istemiştir. Birlikte geçen yılların evlenmeye doğru ilerleyen adımlar olduğuna inanmıştır. Fakat bu sürecin bir türlü sonuçlanamaması husumeti getirmiştir.
Müşteki bayanların bir kısmının sorunu ise istedikleri ölçüde beğenilmediklerini düşünmeleridir. İlgi görmediğini, ikinci planda tutulduğunu düşündüğü ve çevresindeki güzel kızlar yanında ezik bir ruh hali içine girdiği bu kişilerin ifadelerinin genelinden anlaşılmaktadır. Etrafındaki herkes ilgi görürken kendisinin beğenilmediğini zannetmesi, sonrasında aldığı camiamız aleyhine telkinlerle de birleşince güçlü bir kine dönüşmüştür.
Bu ruh halinin getirdiği öfke ve husumet haline Kuran'da işaret edilmiştir. Örneğin Hz. Yusuf (as)'un evinde kalmakta olduğu kadın, Hz. Yusuf (as)'dan etkilenerek kendisini ona sunmuştur. Hz. Yusuf (as) ise Allah’ın emirlerine karşı gelmekten ve harama girmekten korktuğu için söz konusu kadını geri çevirmiştir. Hz. Yusuf (as)'ın suçsuzluğu açıkça bilinmesine rağmen, kadın, sırf reddedildiği, istediğine ulaşamadığı ve küçük düştüğünü düşündüğü için Hz. Yusuf (as)'a kin duymuştur. Ona iftira atarak, yapmadığını çok iyi bildiği bir şeyi yaptığını söyleyerek ondan intikam almaya kalkmıştır:
Bir kadının isteği geri çevrildiğinde duyabileceği kin, bazı vakalarda işte bu kadar büyük olabilmektedir. Ayette bu gerçeğe bir işaret vardır. Doğrular ortaya çıkmış olmasına rağmen, suçsuz bir insanı süresiz bir şekilde zindana kapatacak kadar gözü dönmüş bir öfke ve husumet söz konusudur.
Dikkat çekme ve ilgi odağı olma hırsı husumetin bir başka sebebidir ve bu, aslında psikolojik bir rahatsızlıktır. "Histrionik kişilik bozukluğu" olarak bilinen bu rahatsızlıkta kişiler sürekli aşırı dramatik davranarak dikkat çekmeye çalışırlar. Keza "histrionik" tabiri, Latincede "tiyatro" anlamına gelir. Bu psikolojik rahatsızlığın tanısını koymak için en belirgin özellikler:
1. İlgi odağı olmadığında huzursuzlaşma, hatta saldırganlaşma;
2. Başkalarıyla iletişimin çoğu zaman uygunsuz bir şekilde cinsel yönden baştan çıkarıcı davranışlarla belirli olması;
3. Hızlı değişen duygular sergileme;
4. Aşırı düzeyde başkalarını etkilemeye yönelik, ayrıntıdan yoksun ve kimi zaman yalan içerikli bir konuşma biçimi olması;
5. Gösteriş yapma, yapmacık davranma ve duygularını abartı ile gösterme;
6. Telkine yatkın olma, kolay etkilenme
şeklindedir.
Psikolojik durumu bu şekilde olan bir kişiyi telkinlerle istenilen çizgiye getirmek kolaydır. Kumpasçılar da zaten genelde herkesin zayıf noktasından ilerlerler. Bu kişilik bozukluğunun görüldüğü kişiler, zaten girdikleri hiçbir ortamda bu hedeflerine ulaşamayacaklardır; keza onlara göre hiçbir ortam onların aşırı ilgi çekme ihtiraslarını karşılayacak yeterlilikte değildir. Fakat özellikle camiamız, hem ruhen hem de fiziken güzel ve kaliteli insanların oluşturduğu bir ortam olduğundan, bu dikkat çekme talebi çoğu zaman, ister istemez, yetersiz ve karşılıksız kalır.
Bu durumu kendi menfaatleri için kullanan derin devlet yancıları, söz konusu kişilerin bu zaaflarını bir husumet oluşturma vesilesi olarak kullanırlar. Bu kişilerin ‘sözde görmesi gereken ilgiyi görmediği, pek çok kişinin arasında ilgi odağı olamadığı’ gibi sahtekarca yaklaşımlarla camiamıza öfkelenmelerini sağlarlar. Bu kişilik bozukluğuna sahip insanlar da telkine olağanüstü açık olduklarından tek taraflı ve sürekli aldıkları aleyhe telkinler nedeniyle zamanla daha husumetli hale getirilirler.
Bilgi, kültür, görgü eksikliği içinde yetişmiş olup, kendi ulaşamadığı bu niteliklere sahip olan insanlara karşı hep öfkeli olmak, ezik yaşamak, kendini hep aşağı görmek, kaliteli insanlar tarafından dışlandığını düşünmek de bazı insanların kalbinde onulmaz bir kin oluşturur. Oysa Müslümanlar arasında böyle bir ruh hali başta dinen kabul edilebilir değildir. Çünkü Kuran'a göre üstünlük paraya, mala, kültüre, kaliteye göre değil, yalnızca TAKVAYA göredir. (Hucurat Suresi, 13) Fakat bu gerçeğe bir türlü inanamayıp eziklik içinde olan insanların, kumpasçıların telkiniyle husumetli hale getirilmesi oldukça kolaydır. Aşağılık kompleksi beraberinde şüpheciliği de getirdiğinden, bu kişiler gördüklerinden, yaşadıklarından çok, aldıkları telkinlerin etkisinde kalarak kendilerine anlatılanlara inanır, şüpheci ve öfkeli hale gelirler.
Psikolojik sorunlar da bir kişiyi potansiyel husumetli hale getirmek için yeterli bir gerekçedir. Takıntılı, şüpheci, obsesif, bunalımlı, gelgitlerle dolu bir insanın zaten ruh halini karanlığa doğru çekmek kolaydır. O zaten, hayatı boyunca bir şeylerin "kötü gitmesi" ve çevresindeki kişilerin "kötü olması" gibi endişeli bir beklenti hali içindedir. Dolayısıyla 10-20-30 yıllık arkadaşlarının aslında çok kötü insanlar olduğu, ona düşmanca davranacakları gibi yalanların sürekli olarak söylenmesi, takıntılı dünyasında bu kişilere karşı farklı bir algı oluşmasına yol açar. O da korkutularak, sindirilerek, yalanlar söylenerek husumetliler kervanına dahil edilir.
Bir insanın on yıllardır birlikte yaşadığı, bir ömrü beraber geçirdiği insanları tanıyamamış olması imkansızdır. İnsan belki, tek bir insanda yanılabilir; ki bu bile çok zordur. Ancak yüzlerce insan söz konusu olduğunda böylesine büyük bir yanılgı yaşaması, 30 yılını geçirdiği arkadaşlarının "gerçek yüzlerini" sözde ancak kendisine "anlatıldığında" anlıyor olması imkansızdır. Hiçbir zarar görmediği hatta daima saygı gördüğü halde, bir anda eski dostları hakkında bir suç örgütü tarifiyle bahsetmesi ancak yukarıda tarif ettiğimiz bir tehdit, ardından aleyhte telkin mekanizması ile mümkün olabilir.
Elbette bu telkini almış olan dostlarımızın, kardeşlerimizin içinde bulundukları durumun farkındayız.Yapılan bu analizlerin sebebi de zaten bakış açımızı, gerçekleri gördüğümüzü, dostlarımıza oynanan oyunun farkında olduğumuzu anlatmak içindir. Yıllarımızı birlikte geçirdiğimiz dostlarımızın, kardeşlerimizin karşılarına çıkan tehdit ve baskı mekanizmasının nerelere kadar gidebileceğinin, üzerlerindeki korku imparatorluğunun ne kadar haince kurulduğunun farkındayız.
Bu kişiler zaman içinde anlattığımız telkinler yoluyla bizlere karşı husumetli hale getirilmiş olsalar bile, BİZ ONLARA KARŞI ASLA HUSUMET BESLEMEYECEĞİZ, ÖFKE VEYA BURUKLUK İÇİNDE OLMAYACAĞIZ. Çünkü tüm bu yaşananlar, arkasında çok kirli planların olduğu aşağılık bir oyundur. Bu oyunda korkutulup baskı altına alınmış insanlara öfke yöneltmek Kuran ahlakına da vicdana da kuşkusuz sığmaz. Vicdana göre olması gereken, BU ZORBA SİSTEMİ HUKUKİ YOLLARLA DEŞİFRE EDEREK, ONLARI DA BU DAYATMALARDAN KURTARABİLMEK VE KARDEŞLERİ OLARAK ONLARA SAHİP ÇIKMAKTIR.
1. profilde "kriminal husumetliler" olarak tanıttığımız, İngiliz derin devleti tarafından seçilerek kirli kumpasın uygulayıcısı olan, bütün bu kumpas, baskı ve iftira sistemini yönetip uygulayan kişiler ise, DAVAMIZIN TÜMÜYLE BİR HUSUMET DAVASI OLDUĞUNUN AÇIK BİRER KANITIDIRLAR. Nefret ve kinden gözü dönmüş bu kişiler, bizleri yok etme amacında olan İngiliz derin devletinin tüm isteklerini yerine getirecek kadar pervasız durumdadırlar. Hukuken delil getiremediklerinden sadece nefret ve öfkelerini saçmakta, hırs ve azgınlık içinde olanca güçleriyle iftira atmakta, insanları tehdit etmektedirler. DEVLETİN İMKANLARINI KULLANARAK, YALANLARIYLA YARGIYI YANILTARAK, AHLAKSIZCA "DEVLETİN ÜSTÜNDEYIZ" İMAJI VERMEYE ÇALIŞMAKTADIRLAR.
Allah'ın izniyle daima devletimizin yanında olarak, desteğimizi asla esirgemeyerek, kendisini "devlet üstü" gösterme azminde olan ve bu yolla SN. CUMHURBAŞKANIMIZA VE HÜKÜMETİMİZE ZARAR VERMEYE ÇALIŞANLARIN OYUNLARINI BOZARAK BU SİNSİ SİSTEMİ DEŞİFRE EDECEĞİZ. Kin, öfke, nefret ile hareket eden, iftiralarıyla yüzlerce insanın cezaevine girmesine neden olan, onlarca genç kızı açıkça, pervasızca tehdit eden bu sistem elbet yargı karşısına çıkacaktır. O vakte kadar, DOSTLARIMIZI HUKUKİ İMKANLARA BAŞVURARAK KORUMAKTAN, DOĞRU BİLDİĞİMİZİ SAVUNMAKTAN VE İNGİLİZ DERİN DEVLETİ VE YANCILARIYLA KANUN VE HUKUK YOLUYLA MÜCADELE ETMEKTEN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ.
Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.