Çok saygıdeğer Ayşenur Hanım,
Özgürlüklere verdiğiniz değer ile hukukun üstünlüğüne, adalete olan inancınız ve özleminiz sebebiyle sizi ve programlarınızı ilgi ve beğeni ile takip etmekteyiz. Her ne kadar siyasi ve ideolojik yönden fikir ayrılıklarımız, dünya görüşlerimiz bakımından farklılıklarımız olsa da dürüstlüğünüze, gazetecilik mesleğinin ilke ve esaslarına olan bağlılığınızdan ötürü şahsınıza duyduğumuz saygıyı ifade etmek isteriz.
Bununla birlikte, 5 Kasım Perşembe günü Av. Sayın Celal Ülgen'in konuk olarak katıldığı Medya Mahallesi programınızda Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız hakkında sarf edilen bazı gerçek dışı ve hakaretamiz içerikli yorum ve konuşmaları son derece yadırgadığımızı ve sizlere hiç yakıştıramadığımızı da belirtmek istiyoruz.
Zira, biz sizleri demokrat, halktan ve mazlumdan yana, haksızlıklara, yalanlara, iftiralara karşı mücadele veren, adaleti ve dürüstlüğü savunan, kanun, hukuk, fikir özgürlüğü ve demokrasi adına mücadele veren kişiler olarak tanımaktayız. Tutuklanan bazı gazetecilerle ilgili hukuk ve adalet taraftarı açıklamalarınızdan ötürü sizlere büyük saygı duyuyor, hukuksuzluklara karşı gerçekten mücadele veren insanlar olduğunuzu düşünüyoruz.
Oysa ki söz konusu programda, bu intibamızın tam aksi bir görünümle karşılaştık. Bırakın hukuksuz uygulamalara karşı mücadele vermeyi, eğer ideolojik olarak sizinle aynı fikirlere sahip değillerse masum, zulme uğramış insanlar için dahi her türlü hukuksuzluğa başvurmaktan, gayri ahlaki iftiralar atmaktan çekinmeyen, dürüstlükten, doğruluktan, adaletten son derece uzak itici bir modele şahit olduk.
Ne yazık ki, bu programınızdan sonra artık Halk TV'nin, halkın nazarında güvenilirliğini yitirdiğini söylemek zorunda kalıyoruz. Böyle dehşet verici bir linç üslubunun insanlarda uyandıracağı, "Demek ki bu ideolojideki insanlar iktidar olsa birçok masumun canı yanacak, onlar gibi düşünmeyen, karşı fikirde olan insanlar için ülke yaşanamayan bir yer haline gelecek." endişesi kaçınılmaz olacaktır. Bu tür taraflı, agressif, dürüstlükle bağdaşmayan, hiçbir delile, belgeye dayanmayan salt kuru iftira ve yalanlara dayalı konuşma ve anlatımlar samimiyet, inandırıcılık ve güvenilirliğinize kamuoyu nezdinde gölge düşürmekten, bugüne kadarki demokrat, kanun ve hukuka saygılı imajınızı kendi ellerinizle zedelemekten başka bir şeye yaramayacaktır.
Halkımız, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın masum olduğunu, İngiliz derin devletinin ve ülkemizdeki maşalarının düzenlediği bir kumpasla haksız yere cezaevinde tutulduklarını çok iyi bilmektedir. Ancak siz bu programınızla, bu gerçeğin gayet iyi farkında olan halkımızda, “Böyle tertemiz insanlara bile bu derece saldırgan ifadelerle olmadık iftiralar atabiliyorlarsa yarın öbür gün başa geçseler bize neler yapmazlar” algısı oluşturdunuz. Zulmü, haksızlığı, adaletsizliği alkışladınız ve destek verdiniz.
Bilinmelidir ki kötü söz yalnızca sahibine aittir. Bu derece ölçüsüz ve pervasız hakaret, yalan ve iftiralar yalnızca o insandaki sevgi, şefkat ve vicdan eksikliğini gözler önüne sermektedir. Kendinizi dürüstlükten ve samimiyetten uzak insanlar gibi göstermek size yakışmadığı gibi hiçbir şey de kazandırmayacaktır.
Dolayısıyla, böyle hatalı tavırlara bundan böyle tevessül etmemenizi, sizleri bugüne kadar ilgi ve beğeniyle izleyen, takip eden bizlerden bir dost tavsiyesi olarak kabul etmenizi istiyoruz.
Bir an için empati yaparak aynı çirkin tavırların, konuşmaların size karşı yapıldığını düşünün... Birileri çıksa, size, Halk TV’deki kadınlara olmadık hakaretler etse, iftiralar atsa, bizlere yönelttiğiniz tüm o çirkin sözleri sizler için söylese hoşunuza gider mi? Elbette ki hayır. O halde, kendinize yapılmasını istemediğiniz haksız, ahlak ve hukuk dışı konuşmaları sizler de başkaları için yapmamalısınız.
Haksız ve kanunsuz uygulamalara kendiniz maruz kaldığınızda hak ve adalet arayışına girip herkesten destek beklerken, kendi ideolojik görüşlerinize sahip olmayan masum insanlar benzer haksızlık ve hukuksuzluklara maruz kalınca, doğruluğunu araştırmadan onları linç etmeye, karalamaya kalkışmanız, ceza almalarını istemeniz ne hukuka ne de vicdana sığar. Adaleti herkes için istemek gerekir, yoksa böyle taraflı, hakkaniyetsiz tutumları benimseyen ve destekleyenler bir gün mutlaka aynı adaletsizliğin kendilerine dönmesine şaşırmamalıdır. Tarih bunun örnekleriyle doludur.
Bu vesileyle 5 Kasım Perşembe günü Av. Sayın Celal Ülgen'in konuk olarak katıldığı programınızda, Sayın Adnan Oktar ve arkadaş camiamıza yönelik olarak konuşulanlar hakkında tarafımıza da bir cevap hakkı tanıyacağınıza inanarak, sizin tarafsızlığınıza ve saygınlığınıza da bunun yakışacağını düşünüyoruz. Yayınınızda geçen konuşmalarla ilgili düzeltmek ve eklemek istediğimiz noktaları aşağıda bilgilerinize sunuyoruz.
Kamuoyunca da bilindiği üzere hakkımızdaki yargılama halen devam etmekte olup, Sayın Celal Ülgen de davamızdaki bazı müştekilerin avukatıdır. Yani, KENDİSİ DEVAM EDEN BİR YARGILAMANIN TARAFIDIR.
Dolayısıyla, kendisinin DEVAM EDEN BİR YARGILAMA SÜRECİ HAKKINDA YAPACAĞI AÇIKLAMALARIN, YARGIYI ETKİLEME TEHLİKESİ olduğu açıktır. Kaldı ki, henüz iddia makamı esas hakkındaki mütalaasını açıklamamışken, iddia makamının ne yönde görüş sunacağı hakkında fikrini beyan etmesi ise yasalarca alenen suç kabul edilen bir YARGIYA AÇIKÇA MÜDAHALE ETME ve YARGIYI ETKİLEME GİRİŞİMİDİR. Sıradan bir vatandaşın dahi bildiği böyle bir konuyu, kendisinin bir avukat olarak bilmemesi, bunun farkında olmaması, dolayısıyla bu konuşmalarından kanunen sorumlu olmaması elbette ki mümkün değildir.
Kanunlar önünde herkes eşitse, o zaman kişilerin fikirlerine, inançlarına veya dünya görüşlerine bakılmaksızın her kanunun, herkese aynı şekilde uygulanması gerektiği de açıktır. Yani, bir kanun maddesi Sayın Celal Ülgen'in ideolojisi ve hayat görüşündeki kişiler için uygulandığında Celal Bey bunu gayet normal karşılıyorken, aynı kanun maddesi kendisinden farklı ideoloji ve hayat görüşüne sahip kişiler için uygulandığında Celal Bey'in buna karşı çıkması, kendisi gibi yaşını başını almış emektar bir hukukçuya yakışan samimi bir tavır olmamaktadır.
Kaldı ki ortada kanunlar çerçevesinde yapılmış hukuksal bir tespit varsa bu kişiden kişiye değişmez, yani Sayın Ülgen'in televizyona çıkıp açıklamış olduğu hukuksal tespit herkes için geçerlidir. Dolayısıyla, Sayın Ülgen'in programınızda kullanmış olduğu ''Sanki kendilerini aklıyormuşum gibi gösteriyorlar.'' şeklindeki ifadesi son derece yersiz bir ifadedir. Ayrıca, konuşmasının devamında sarf etmiş olduğu hakaret içeren kelimeleri de kendisine yakıştıramadığımızı, böyle ifadelerin en başta Sayın Ülgen’in kendi kişiliğine zarar vereceğini belirtmek isteriz.
Ayşenur Hanım, takdir edersiniz ki, böylesine ayrımcı ve tarafgir bir yaklaşım en başta etik olmadığı gibi, aynı zamanda gazetecilik meslek ilkelerine de aykırıdır.
Yargılaması halen devam eden, tutuklu bulundukları için elleri kolları bağlı, yayınınıza bağlanıp kendilerini savunma imkanı olmayan insanlar hakkında ağza alınmayacak şekilde küfür ve hakaretlerde bulunulması ise son derece yakışıksız, çirkin bir davranış olup, bu tutumun izah edilebilir herhangi bir yanı da bulunmamaktadır.
Bu vesileyle bir kez daha ifade etmek isteriz ki, Sayın Adnan Oktar ve arkadaş camiamıza yönelik düzenlenen operasyon esnasında yasaya aykırı onlarca hukuksuz davranış ve uygulamada bulunulmuştur. Emniyet mensupları tarafından korumaya alınması gereken olay yeri mahalleri gazetecilere, davanın müştekilerine, kamyonculardan hamallara, hatta yoldan geçip de merak eden hemen herkese açık bırakılmıştır. Polis koruması altına alınması gereken yerlere günler boyunca alakalı alakasız yüzlerce kişi girip çıkmış, mekanların güvenliği sağlanmamıştır. Buralardan elde edilecek lehimize olan yüzlerce delil yok edilmiş, örtbas edilmiş, çalınmış, gizlenmiş ya da hukuken kullanılamaz hale getirilmiştir. |
Celal Bey'in açıklamalarında geçen, çuvallara doldurulan dijital materyaller de bu süreçte hukuka aykırı şekilde konunun ilgilileri olmadan ve imajları alınmadan toplanmış olup, hukuken tümüyle geçersiz delil hükmündedirler. Buna karşın, yapılan tüm araştırma ve incelemelerde yargılanan arkadaşlarımız aleyhinde herhangi bir delil veya belgeye ulaşılamamıştır.
Dolayısıyla dosyaya giren tüm dijital materyaller kimin tarafından yerleştirildikleri belli olmayan, Celal Bey'in de konuşmalarında sürekli ifade ettiği gibi kanuna ve yasalara aykırı şekilde elde edilmiş materyaller olup, mahkemede asla delil olarak da kullanılamazlar.
Sayın Ülgen, yayın esnasında gösterilen Adnan Bey ve hanım arkadaşlarımıza ait bir fotoğraf karesinden hareketle, hanım arkadaşlarımız hakkında; güya zengin iş adamlarının genç çocuklarının kandırılıp elde edilmesi ile güya bu iş adamlarının şirketlerine ulaşılıp, şirketlerin içinin boşaltılmasında kullanıldıkları şeklindeki açık ve çok çirkin bir iftirada bulunmuştur.
Sayın Ülgen kendisini, kadın haklarını savunan bir hukukçu olarak tanıtırken, Müslüman hanımlara yönelik bu şekilde akıl almaz çirkin iftira ve hakaretleri sarf etmeye cüret edebilmesi çok vahim ve hayret verici bir tutumdur.
Sayın Ülgen’in bu yakışıksız tavrı ancak, hem ahlakları hem de kendileri çok güzel olan tertemiz, iffetli Müslüman hanımların Sayın Adnan Oktar'ı çok sevmeleri karşısında, ileri yaşta ve hayattan hiçbir yönden beklentisi kalmamış bir kişinin derin ızdırabı, haset ve kıskançlık duyguları ile açıklanabilir. Av. Celal Bey'in, hayatında böyle bir duyguyu hiç yaşayamamış, ahir ömründe de zaten böyle bir beklentisi hiç kalmamış olmasının, ateist-Darwinist-materyalist dünya görüşü nedeniyle de ahiret inancına sahip olmamasının onu bu tür umutsuzluk dolu bir kin ve öfke üslubuna sevk ettiği kanaatindeyiz.
Ayrıca, Sayın Ülgen’in söz konusu asılsız ithamı, iddianamede olmadığı gibi, 2 yılı aşkın süredir devam eden yargılamanın yapıldığı dava dosyasının hiçbir yerinde de bulunmamaktadır. Bu konuda şirketinin ele geçirildiği veya içi boşaltıldığı iddiasıyla şikayetçi olan herhangi bir şirket sahibi ya da yöneticisi de bulunmamaktadır.
Bu gerçek Sayın Ülgen tarafından da çok iyi bilindiği halde, ''Sonuca giden her yol mübahtır.'' şeklinde gayri ahlaki bir yaklaşımla bu tür iftiraları dile getirmesi, her şeyden önce kendi kişiliğine ve saygınlığına gölge düşürmektedir.
Sayın Ülgen tarafından yayında dile getirilen bazı genç kızların güya turnikeye sokuldukları iddiası da kamuoyunun hassas sinir uçlarına dokunarak vatandaşlarımızı galeyana getirmek amacıyla kurgulanmış apaçık bir iftiradan ibarettir.
Bu gerçek dışı iddia Sayın Adnan Oktar ve arkadaş camiamıza karşı husumet besleyen bir kumpas çetesi tarafından ortaya atılmış olup, önce bu çete üyeleri tarafından yönlendirilen birkaç şikayetçi devşirilmiş, sonra ise tehdit ve şantaja maruz bırakılıp ömür boyu cezaevinde kalmakla korkutularak etkin pişman olmak zorunda bırakılan birkaç kişinin ifadelerinde dile getirilmiştir. Bu iddiayı ileri süren kişiler, kendi beyanları dışında iddialarını ispat edecek hiçbir belge, polis raporu veya adli tıp raporu da mahkemeye sunamamışlardır. Bununla birlikte iddiaların tümü kurgulama olduğu için yer, zaman ve kişi bilgileri arasında büyük çelişki ve boşluklar bulunmaktadır. Bu asılsız iddialar, yargılanan arkadaşlarımız tarafından mahkemeye sunulan; telefon kayıtları, yurt dışı giriş-çıkış bilgileri ve benzeri deliller ile daha en baştan çürütülmüşlerdir.
Sayın Ülgen yayın esnasında Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız hakkında açılan bu davanın aslında sırf ideolojik sebeplerden dolayı açılmış bulunduğunu istemeden de olsa ağzından kaçırmış, bu zamana kadar Adnan Bey ve arkadaşlarımız hakkında dava açılmamış olmasının sebebi olarak, Darwinizm'e karşı dünya çapında mücadele vermiş ve Yaratılış Gerçeğini savunmuş olmamız şeklinde açıklamıştır. Ayrıca, Sayın Ülgen'in bu davada taraf olmasının nedeninin, kendisinin ateist-Darwinist ideolojik görüşü olduğu da zaten herkesçe bilinmektedir.
Bu sebeple Sayın Ülgen'in adalete dair savunduğu değerler doğru ve güzel olmakla birlikte, doğruyu ve adaleti sadece kendi müvekkilleri veya kendi ideolojisi için araması, kendisini hata yapmaya ve adaletten uzak bir tavır sergilemeye sürüklemektedir. Bu tür yanlış tutumlardan kaçınmasını kendisine şiddetle tavsiye ederiz.
Sayın Ülgen'in, adaletsizlik ve hukuksuzluklara karşı bu kadar güçlü mücadele verirken bunu tek taraflı yapması, bu hukuksuzluklara dair tespitleri sadece kendi müvekkilleri için son derece titiz ve yerinde yapıp, başkalarının uğradıkları zulüm ve haksızlıklara göz yumması çok yanlıştır. Dahası, söz konusu Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız olunca zulüm ve haksızlıklara, hukuk dışı uygulamalara destek vermesi, kendisinin diğer tüm haklı mücadelesini lekeleyen, ayrıca programlarına katıldığı Halk TV gibi kanalların da fikri mücadelesine, dürüst ve saygın duruşuna, itibarına zarar veren bir tutum olmaktadır.
Saygıdeğer Ayşenur Hanım;
Halk TV olarak adil, dürüst, ilkeli ve saygın bir yayıncılık anlayışına sahip olmanızdan ötürü, Sayın Celal Ülgen tarafından Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız hakkında dile getirilen haksız ve gerçek dışı ithamlara ilişkin buraya kadar kısaca değindiğimiz cevabi gerçeklere de aynı dürüst ve tarafsız tutumunuzla yer vereceğinize inanıyor, başarılar diliyoruz.
Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.