GENİŞ HAYAL GÜCÜ İLE KURGULANAN DAVA DOSYASI

Camiamıza yönelik 11 Temmuz 2018 tarihinde yapılan polis operasyonundan beri, tarafımıza topyekûn ciddi bir algı operasyonu çalışması süregelmektedir. Huzurdaki iddianame, YALNIZCA tarafımıza husumetli müştekilerin iftira beyanları ile kurgulanmış ve özel seçilmiş kelimeler üzerinden hiçbir suçla ilgisi olmayan ortamlar, "suç mahalli" gibi, suçsuz insanlar ise güya "azılı suçlularmış" gibi resmedilmiştir. 

Aynı algı operasyonunun bir parçası olarak gözaltındaki ifadeler ve iddianamedeki tüm detaylar, henüz dosya üzerinde gizlilik kararı varken dahi, bir kısım husumetli müştekilerin kontrolündeki medyaya servis edilerek aleyhimizde sistematik bir iftira ve karalama kampanyası yürütülmüştür. Provokasyon ve karalamalar öylesine ÖFKE KAYNAKLI ve aksine ihtimal verilmeyecek kadar yoğun ve aralıksız yapılmıştır ki, ortada hiçbir SUÇ, DELİL VE İSPAT YOKKEN, camiamıza yönelik olarak güya "birbirinden anormal suçlar işlemiş bir topluluk" portresi çizilmiştir. Fakat sorun şu ki, devletimizin yakından tanıdığı, hayatları ve fikirleri herkesin gözleri önünde olan böyle bir topluluğa, ÖFKELİ BİR HIRSLA YÖNELTİLMİŞ OLAĞANÜSTÜ ABSÜRT SUÇLAMALAR geniş bir çevrede müthiş bir şüphe uyandırmıştır. Çünkü, "İFTİRA DAİMA KİRİNİ, İZİNİ, KOKUSUNU BIRAKIR" yöntemiyle hareket edilmiştir.

Camiamıza yönelik sayısız iftiranın zihinlerde bıraktığı kirli izleri incelemeden evvel, bize yönelik kullanılan klasik bir yöntemi tanıtmakta fayda vardır: Tarih boyunca hep hayretle izlenen, yalanlar ve iftiralar yoluyla düzen değiştirme, suçsuzu suçlu çıkarma, iyiyi kötü gösterme yöntemi, "Gri Propaganda"...


"Gri Propaganda" Yöntemi ile Tarih Boyunca Sahte Suçlar, Suni Suçlular Meydana Getirilmiştir

Gri propaganda, uygulanabilecek en sinsi propaganda türüdür. Üretim yeri düşman kaynaklardır. Onlar tarafından kurgulanır; onların emrindeki veya etkisindeki alanlar, yancılar tarafından yaygınlaştırılır. Sistemli şekilde kişilerin veya toplulukların yıpratılması, yalanlanması ve karalanması üzerine kurulu yalan haber yayma sistemidir. Bu haberler yayılırken, toplumda karşılık bulacak, merak uyandıracak türden olmalarına önem verilir. Ortaya iddialar atılır; ancak bu iddialar öyle bir kapsamdadır ki, bunların doğruluğunu kanıtlamak mümkün olmadığı gibi doğru olmadıklarını ortaya çıkarmak, yani yalanlamak da mümkün değildir. Kurgulanma şekli, sıradan bir olaya onlarca yalan dahil edip muhatabı küçük, gülünç veya suçlu konumuna sokma şeklindedir. Önemli olan senaryonun toplum tarafından kabul görüp görmeyeceği ve topluma yeterince yaygınlaştırılıp yaygınlaştırılamayacağıdır. Bu ikisi sağlandığında, hedeflenen kişi veya kişiler, toplumun en suçlusu görünümüne çok kısa bir sürede sokulabilir.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan, gri propagandayı şu sözlerle tanımlamıştır:

"Burada en çok işe yarayan psikolojik savaşta da kullanılan 'gri propaganda' yöntemidir, yani SÖYLENTİLERLE HÜKME VARMAK, kaynağı belirsiz veya yanlış kaynaktan ortaya çıkan, KANITLANMAYAN, kulaktan dolma bilgilerden oluşan söylentilerle bir hükme varmak. … Dezenformasyon ortaya çıkıyor, çeşitli varsayımlar ve hayali fikirlere, KİŞİ SANKİ KANITLANMIŞ BİR DOĞRU GİBİ İNANMAYA BAŞLIYOR. Burada olgu ve algı farklı bir şekilde ortaya çıkıyor. Algılar etkileniyor, burada kişi İNANMAK İSTEDİĞİ, HOŞUNA GİDEN BİR ŞEYİ GERÇEK GİBİ KABUL EDİYOR."

Tarhan sözlerine şöyle devam etmektedir:

"Kanıtlanamayan herhangi bir yargı kararı veya resmi açıklama OLMADAN sadece İDDİALAR VE SÖYLENTİLERLE hükme varmak PSİKOLOJİK SAVAŞTA SONUÇ ALMA YÖNTEMLERİNDEN BİRİDİR. … İçerisindeki NEGATİFLİĞİ DIŞARIYA YANSITIP 'bunlar bunu yapmıştır' der. Bunu söyleyen kimseye 'Bunun bir tahmin mi? Yoksa bir bilgi ve veriye mi dayanıyor?' diye sormak gerekir. İSPAT YOKSA İFTİRA OLUYOR artık."

Tarihin her döneminde pek çok amaçla kullanılmış olan gri propaganda, ülkelerde baş gösteren darbe hareketlerinde, bir kısım karanlık güçler tarafından tasvip edilmeyen liderlerin devrilmesinde, iç savaşlarda, hatta ülkeler arası çatışmalarda dahi etkili bir yöntem olarak kullanılmıştır. Bunun için söylentiyi yaygınlaştırmak yeterli olmaktadır. Uygun mecra dahilinde yaygınlaştırıldığında, kulaktan kulağa aktarıldığında, bunun için hazır olan bir kısım basın ve sosyal medya trolleri kullanıldığında zaten hedef yerini kısa süre içinde bulmaktadır.

Normalde vatanı için her türlü fedakarlığı yapan bir lider, bir anda bir diktatör olarak dünyaya lanse edilmekte, onu destekleyen halk bile bu kirli propaganda nedeniyle liderlerinden şüphe etmeye başlamakta ve bu tip eylemlerin sonunda bu oyunun planlayıcıları karlı çıkmaktadırlar. Yayılan söylentilerin doğruluğunu ispat etmek mümkün değildir. Dahası, bu söylentiler göreceli, farazi, spesifik olmayan ama karalayıcı iftiralar üzerinden yürütülen bir propaganda şekli olduğu için bunun YALAN OLDUĞUNU İSPAT ETMEK DE MÜMKÜN DEĞİLDİR. Atılan çamur, kişiye her türlü mesnetsiz suçun yüklenmesini adeta yeterli hale getirir. 

Ülkemizde bunun örnekleri yaşanmıştır. 

Adnan Menderes'e yönelik yapılan karalama kampanyaları sonucunda akıl almaz mantıksızlık ve basitlikteki iddiaların yargıya taşınarak kendisini idama kadar götürmesi mümkün kılınmıştır. Ülkemizin yaşadığı Balyoz ve Ergenekon kumpasları ile halkın, fikir önderlerinin, hatta siyasilerin büyük bir kısmı hayali bir hain sistemin var olduğu konusunda ikna edilmiş, insanlar AKSİNİ İSPAT EDEMEDİKLERİ BİR YALAN yüzünden yıllarca suçsuz yere hapis yatmışlardır. Müebbet hükmü alan kişilerin suçsuz olduğu ise yıllar sonra anlaşılmıştır.

Görülebildiği gibi, gri propagandanın kirli etkileri insanları idama, yıllarca hapis yatmaya, bütün hayatlarını yok etmeye kadar götürebilmektedir. Buna maruz kalan kişiler ise hiçbir şekilde doğruları ispat edemedikleri bir kısır döngünün içinde, bu sinsi planı kurgulayanların kirli emelleri çerçevesinde bütün hayatlarından, sevdiklerinden, varlıklarından ve özgürlüklerinden olmaktadır. Bu dehşetli haksızlık ve adaletsizlik gerekli müdahale yapılmadığı takdirde, sorumlularını ÇOK AĞIR VEBAL ALTINDA BIRAKAN BİR BELADIR.


Camiamız Tarihin Çok Defa Tanıklık Ettiği Gibi, Gri Propaganda Yöntemi ile Suçlu Çıkarılmaya Çalışılmaktadır

Yukarıda tanıttığımız gri propaganda yöntemi, oldukça yoğun ve tam teşekküllü bir şekilde BİZİM CAMİAMIZA YÖNELİK UYGULANMIŞTIR VE HALEN DE UYGULANMAKTADIR. Tümüyle bu propagandanın ürünü olan bir iddianame nedeniyle Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız halen 2 yıldır cezaevinde tutuklu ya da ev hapsinde tutulmakta ve halen yargılanmaktayız. İddianamenin tamamı, gri propagandanın etkili olabilmesi için şart olan algı operasyonunu pekiştirecek ifadelerle ve sanal suçlamalarla doldurulmuştur. Bunları deşifre etmek, camiamıza yapılan kumpası anlamak bakımından çok önemlidir.

Gri propagandanın vazgeçilmez taktiği; en doğal, sıradan, günlük olayları bile, algı yönlendirici çeşitli kelimelerle şüpheli, illegal ve tehlikeli görünüme sokabilmektir. Bu özel seçilmiş algı ifadeleri, huzurdaki iddianamede de sıklıkla kullanılmıştır. 

Günlük yaşamımız, yediğimiz yemek, ülkemiz için yaptığımız hayırlı faaliyetler, birbirimizle yaptığımız şakalaşmalar, aile şirketlerimiz, sosyal ilişkilerimiz, çalışma hayatımız, birbirimizi sevmemiz, dost olmamız vb. son derece meşru, legal ve doğal konular anlatılırken, YARGI SİSTEMİ VE KAMUOYUNDA suç algısı ve şaibe oluşturmaya yönelik bir şekilde sözünü ettiğimiz özel seçilmiş kelime, kavram ve ifadelerle doldurulmuştur.

Bu şekilde, ortada hiçbir suç, suç unsuru ve suçlu yokken güya varmış gibi sanal bir imaj oluşturulmaya çalışılmıştır. İddianamede geçen söz konusu ifadelerden bazıları şunlardır:

  • Örgüt, örgüt lideri, örgüt üyeleri, örgüt mensupları
  • Örgütsel saik 
  • MERNİS kayıtları
  • İllegal biçimde
  • Örgüte katılan kişiler, suç işleyen kişilere evrilmiştir
  • Dini duyguları istismar eden örgüt
  • Kandırılarak ağına düşürülen kişiler
  • Devşirilen elemanlar 
  • Konferanslar verme vesilesiyle örgüt mensuplarının suç işlemesini kolaylaştırmış
  • Görünenin ötesindeki eylemler
  • Örgüt propagandası
  • Örgütün korkutucu yüzü 
  • Hücre yapılanması 
  • Kod isim 
  • Talimat
  • Hiyerarşi 

Gri propagandada, suçlu profili oluşturmak için özellikle kullanılan algı mühendisliği yöntemlerinden biri de cümleleri HAYALİ BİR SUÇ VE SUÇLU VARMIŞ ALGISI OLUŞTURACAK ŞEKİLDE kurmaktır. İddianamemiz bunun sayısız örnekleriyle doludur. Bunlardan birkaçı aşağıda takdirinize sunulmuştur:

  • Mehdi sıfatıyla ÜLKE YÖNETİMİNDE SÖZ SAHİBİ olmayı amaçlamıştır…
  • Suçları işlemeyi ve SUÇUN HER TÜRLÜSÜNÜN MUBAH SAYILDIĞI örgütsel yapının devamının amaçlandığı değerlendirilmektedir.
  • Örgüt üyelerinin KAVRAYAMAYACAKLARI ŞEKİLDE PROPAGANDALAR YAPILARAK sorgulamaların önüne geçilmesi ve mutlak bir itaatin sağlanması hedeflenmiştir.
  • İş yaptığı bir kişiyi DOLANDIRMALARI da örnek olarak gösterilebilir.
  • TEHLİKE ARZ EDEN BİR DÜŞMAN haline gelip, SAHTE İHBARLAR, İFTİRALAR ile örgüt karşısında çaresiz pozisyona getirilmektedir.
  • ayrılan kişilere YAPILAN SALDIRILARLA bir anlamda gözdağı verilmiş olur.
  • Örgütün silahlanma konusunu MEŞRU BİR ZEMİNE OTURTMAYA ÇALIŞTIĞI tespit edilmiştir.
  • Söz konusu silahlanma meselesi, örgüt tarafından MUHALİFLERİNİ YILDIRMA MAKSATLI olarak kullanılmıştır…
  • Örgüt içerisinde mehdi olarak görülmektedir.
  • Örgüt mensuplarının okullarına devam edip bilinç kazanması, sosyal ortamlara girerek örgütten kopması durumlarının önüne geçmek amacıyla telkinler yapıldığı/talimatlar verildiği ANLAŞILMIŞ, bu doğrultuda … temel hak ve özgürlükler kısıtlanmış, KİŞİLERİN İRADELERİ ORTADAN KALDIRILARAK eğitim öğretim hakları ellerinden alınmıştır.
  • Örgütün KORKUTUCU GÜCÜNÜN de etkisiyle sistematik bir şekilde emir ve talimatlar verdiği, tehdit ve telkinlerde bulunduğu… 
  • Örgütün SİLAHLI BİR YAPILANMA OLMASININ YARATTIĞI KORKU ile örgüt içerisindeki CEZALANDIRMA SİSTEMİNİN de mağdur müştekilere karşı tehdit oluşturduğu nazara alındığında, seçmenlerin oy kullanma yönündeki iradelerini CEBİR VE TEHDİT İLE ENGELLEYEN örgüt liderinin… 
  • Sözde KURTARICIYA BOYUN EĞMEK zorunda hissetmesinin SAĞLANDIĞI ANLAŞILMIŞTIR.
  • KÖLELİK hayatının başladığı
  • Örgüte kazandırılması amaçlanan kızın 18 YAŞININ ALTINDA BİR ÇOCUK olmasının bir engel teşkil etmediği…
  • ÇOCUK STATÜSÜNDE OLAN ŞAHISLARA da organize bir şekilde hareket edilerek HİLE YOLUYLA KANDIRMA TAKTİKLERİ UYGULANARAK CİNSEL SUÇLAR İŞLENMEYE DEVAM EDİLDİĞİ TESPİT EDİLMİŞTİR.
  • Reklam şirketine getirilen KADINLARIN/ÇOCUKLARIN İĞFAL EDİLEREK
  • Örgüt mensuplarının SAÇLARINI VE/VEYA KAŞLARINI KAZITARAK EZİYET ETTİĞİ ANLAŞILMIŞTIR.

Yukarıda sadece birkaçına yer verdiğimiz, gri propagandaya tam anlamıyla örnek teşkil eden ifadeler, kirli bir algı mühendisliği oyunudur. İDDİANAME TÜMÜYLE BU YÖNTEMLE YAZILMIŞTIR. Çünkü, ASLINDA ORTADA SUÇ OLMADIĞI, polis operasyonunun tarafımıza atılan İFTİRALARIN ETKİSİYLE BİR GALEYAN sonucunda yapıldığı elbette çok kısa bir zaman sonra anlaşılmıştır. Ancak, ortada geniş kapsamlı ve Türkiye'de oldukça ses getirmiş bir polis operasyonu, cezaevinde oldukça uzun süredir kalmakta olan yüzlerce insan vardır. Bunun için, iddianamenin içeriğinin suçlarla dolu olduğu ALGISININ OLUŞTURULMASI gerekmektedir. İşte yukarıdaki bu cümleler, bizi suçlu çıkarmaya çalışan bir kısım çevrelere VE MEDYAYA bu ALGI MALZEMESİNİ sağlamıştır. 

Ortada suç bulunamamışken ve buna dair bir delil yokken, "suçun her türlüsünün mubah sayıldığı örgüt" ifadesi kullanarak bu algı kolaylıkla verilebilmektedir. 

RUHSATSIZ TEK BİR SİLAH BULUNMAMIŞTIR; arkadaş camiamızdaki iş adamlarına ait olan söz konusu silahların tümü devlet tarafından kendilerine verilmiştir. Silahla tehdit edildiğini iddia eden hiç kimse yoktur. RUHSATSIZ VEYA SUÇA KARIŞMIŞ BİR SİLAH BULAMAMANIN GETİRDİĞİ ÇARESİZLİK, iddianamede "silahların korkutucu gücü" gibi GERÇEKLİĞİ VE İSPATI OLMAYAN izahlarla ve ruhsatlı silahların gazetelerde bir CEPHANELİKMİŞ GİBİ İFŞA EDİLMESİYLE telafi edilmeye çalışılmıştır

Oy kullanma davranışında hiçbir toplu ve örgütsel bir tutum olmadığı açıkça ortada olduğundan, "örgüt liderinin cebir ve şiddet yoluyla oy kullanmayı engellediği" ifadesi bu konuda bir suç varmış gibi gösterilmeye çalışılmıştır. Çünkü bu cümle içinde hem "örgüt lideri" gibi keskin bir kavram, hem de "cebir ve şiddet yoluyla engelleme" gibi kanunun suç saydığı, kamuoyunun da nefretle bakacağı İNFİAL UYANDIRAN ifadeler geçmektedir. Böylelikle bu suni suç, algı mühendisliği yöntemleriyle "OLUŞTURULMUŞ" olmaktadır. 

18 yaş altında çocuk istismarı ile ilgili HİÇBİR KANIT, DELİL, BELGE OLMAMASINA rağmen, bu suçlama davamızın sevk maddelerindendir. Bu konuda iftira niteliğinde ifade veren veya etkin pişman olabilmek için bu yönde ifade vermek zorunda bırakılan kişilerin beyanları dışında SAVCILIĞIN ELİNDE TEK BİR SOMUT KANIT ve BELGE BULUNMAMAKTADIR. Bu önemli açığın da giderilebilmesi için iddianameye, "örgüte kazandırılması amaçlanan kızın 18 YAŞININ ALTINDA BİR ÇOCUK olmasının bir engel teşkil etmediği", "ÇOCUK STATÜSÜNDE OLAN ŞAHISLARA da HİLE YOLUYLA, KANDIRMA TAKTİKLERİ UYGULANARAK CİNSEL SUÇLAR İŞLENMEYE DEVAM EDİLDİĞİgibi toplumda öfke uyandıracak izahlar eklenmiştir. Dikkat edilirse bu cümlelerin içinde "örgüte kazandırma", "18 yaşından küçük çocuk", "hile yoluyla", "kandırma taktikleriyle", "cinsel suçların işlenmeye devam ettiği" gibi ALGI MANİPÜLASYONU İÇİN GEREKLİ OLAN her türlü ifade sığdırılmıştır. Bu kelimelerin her biri bir suça işaret etmektedir. Bu ifadeleri okuyan bir kişi zaten karşısındakinin bir suç makinesi olduğuna çok hızlı ikna olabilmekte ve bunun için de DELİL ARAMAMAKTADIR.

Ortada zorla tutulan tek bir kişi dahi OLMAMASINA, 2 yıl teknik takip ve 120 eve eş zamanlı polis operasyonu sırasında da BÖYLE BİR DURUMA RASTLANMAMIŞ OLMASINA rağmen, "kölelik hayatının başladığı" gibi toplumu irrite edecek ifadeler özellikle kullanılmaktadır. 

Camiamızda eğitim hakkı engellenen kimse olmamasına, aksine herkesin eğitiminin oldukça yüksek seviyelerde olmasına, üniversiteyi kendi kişisel tercihlerinden dolayı bırakmış olan bayan sayısı sadece 9 olmasına rağmen "eğitim hakkının engellenmesi" suçlaması, davamızın sevk maddelerine eklenmiş bulunmaktadır. Teknik olarak tam anlamıyla ÇÜRÜTÜLMÜŞ OLAN ve çürütülmesine rağmen iddia olarak varlığını koruyan bu sevk maddesi yine algı manipülasyonları yoluyla ayakta tutulmaya çalışılmaktadır. Bu amaçla iddianamede "temel hak ve özgürlükler kısıtlanmış, KİŞİLERİN İRADELERİ ORTADAN KALDIRILARAK eğitim öğretim hakları ellerinden alınmıştır" şeklinde içeriğinde geniş çaplı duygu sömürüsü ifadeleri bulunan izahlar kullanılmıştır. GERÇEKTE İSE BÖYLE BİR KİŞİ VE BÖYLE BİR SUÇ YOKTUR. 

Bu önyargı ile hazırlanan iddianamenin, "bin dereden su getirip ne olursa olsun bu insanları suçlu çıkarmam lazım” mantığında ele alındığı çok açıktır. Bu husumetli bakış açısıyla da; çalışmak için işe girmek SIZMA, hakarete uğrayınca, hakkını aramak için dava açmak YILDIRMA, dini ve ahlaki değerleri anlatmak BEYİN YIKAMA, DİNİ TELKİN YAPMA, sosyal medya kullanmak PROPAGANDA, istişare etmek ÖRGÜTSEL PLANLAMA, oy kullanmak TAKİYYE vb. olarak yorumlanmıştır. Savcının bu önyargılı yaklaşımı doğrultusunda, günlük hayattaki her davranış ya örgütel saikle gerçekleştirilmekte ya da talimatla yapılmaktadır.

Bir kişinin kıyafet alırken başka bir arkadaşına fikir danışması HİYERARŞİ veya bir arkadaştan yardım istenmesi TALİMAT olarak yorumlanmış hatta kitap basımı, konferans gibi halka açık yapılan ilmi ve imani faaliyetler ÖRGÜTSEL SAİKLE LOBİ FAALİYETİ şeklinde yorumlanarak, Allah rızası için yapılan 40 yıllık çalışmalar suç gibi gösterilmeye çalışmıştır.

Adaletli bir göz ile bakılıp, İddia Makamının kullandığı provoke edici kelimeler aradan çıkarıldığında, suç unsuru olarak anlatılan hiçbir konunun aslında suç olmadığı, bu olayların günlük hayatın içinde yer alan, çok olağan hatta gıpta edilecek örnek davranışlar olduğu görülecektir.

İddianamede yer alan bunlara benzer yüzlerce örnek, bilindik bir yöntemin, yani "gri propagandanın" çok aleni bir uygulamasıdır. Yukarıdaki maddelerde geçen suçlamaların TEK BİR TANESİNE BİLE İDDİANAMEDE DELİL GETİRİLEBİLMİŞ DEĞİLDİR. Fakat KULLANILAN YIKICI, KARALAYICI VE ÖFKELİ İFADELER zaten DELİL OLMAMASINDAN KAYNAKLI ÇARESİZCE BİR ÇABANIN ÜRÜNÜDÜR.

 İddianameler, suçu ve suçluyu ifşa eden her türlü şüpheden arınmış somut delilleri sunan hukuki belgelerdir. Eğer bir iddianame, hiçbir delil sunmaksızın sadece savcının önyargılı ve manipülasyon amaçlı abartılı ve taraflı yorumlarını içeriyorsa, o durumda SUÇA DAİR BİR DELİL BULUNAMAMIŞ DEMEKTİR. İŞTE HUZURDAKİ İDDİANAME DE BU ÖZELLİKTEDİR. 

Keza iddianamenin ilk tanıtım kısmında, cennetten arsa satanlardan, IŞİD, FETÖ gibi terör örgütlerinden, siyasi otoriteyi aforoz etmeye kalkışan 17. Yüzyıl Avrupa krallıklarından örnekler verilerek önden garip bir bilinçaltı kurgulaması yapılmak istenmiştir. Aleyhimizde hiçbir delilin getirilemediği iddianame, okuyucuya, bizleri hangi kapsamda ne tür ön yargılarla değerlendirmesi ve kimlerle bağdaştırması gerektiğini EMPOZE EDEREK başlamaktadır. Yani buradaki telkinin altında bizler, -haşa- din ile insanları kandıran, terör örgütlerinin izinden giden ve en önemlisi güya siyasi otoriteye tehdit teşkil eden bir topluluk olarak gösterilmek istenmekteyiz. Kuşkusuz bunu kaleme alan İddia Makamı, cennetten arsa satmaya çalışanlarla, FETÖ, IŞİD gibi terör örgütleriyle veya otoriteyi aforoz eden Fransız krallıklarıyla HİÇBİR İLGİMİZİN OLMADIĞINI ÇOK İYİ BİLMEKTEDİR. Ama algı manipülasyonu böyle bir şeydir. En ALAKASIZ OLAN SUÇLAMAYI, içeriği bomboş olan ama bol telkin içeren SAÇMA BAĞLANTILAR VE KELİME OYUNLARIYLA KARŞI TARAFA YÜKLEYEBİLMEKTİR. 

Daha önce bahsettiğimiz gibi, gri propagandada en önemli özellik, suçlamaların delilsiz olması; suçlamaları yalanlayabilmenin de mümkün olamayışıdır. Örneğin, "çocuk yaştaki kişilere hile yoluyla kandırma taktikleri uygulanması" gibi ağır bir itham, iddianamede hiçbir delil getirilmemiş bir ithamdır. Ama iddianamede bu cümlelerle sunulup davamız sevk maddelerinden biri haline getirildiğinde bunun bir yalan olduğunun ispatını yapabilmenin hiçbir yolu bulunmamaktadır. Çünkü burada ne bir vaka ne bir olay ne de belirgin bir zamandan bahsedilmektedir. ÇAMUR ATILMIŞTIR; o kadar!

Yine davamız kapsamında basında da özelikle yer bulmuş olan "zorla alıkoyma" isnadı, "kölelik hayatı" gibi dramatik üslup ve anlatımlarla iddianamede bir ajitasyon yöntemi olarak yerini bulmuştur. Dahası, böyle bir durumun OLMADIĞINI belirten camiamızdan bayanların, iddianamede ilginç bir şekilde YALAN SÖYLEDİKLERİNE hükmedilmiştir. Bir başka deyişle herkese iki seçenek bırakılmıştır: "Ya ZORLA ALIKONDUĞUN İFTİRASINI KABUL EDİP HAPİSTEN KURTULACAKSIN ya da zorla alıkonduğunu kabul etmeyip, yani DOĞRU SÖYLEYİP HAPSE GİRECEKSİN!" ZORLA ALIKONMADIM DİYEN TEK BİR KİŞİNİN BİLE İFADESİNE İTİBAR EDİLMEMİŞ, Savcılık Makamı bu insanların HIÇBIRI ILE YÜZ YÜZE GÖRÜŞMEMİŞ ve bu insanlar -SIRF DOĞRU SÖYLEDİKLERİ İÇİN- yaklaşık 2 yıl boyunca kalacakları dehşetli CEZAEVLERİNE GÖNDERİLMİŞLERDİR. Sadece bu bile, camiamıza yönelik nasıl bir ÖFKENİN var olduğunu gözler önüne sermek için yeterlidir. 

"Sen zorla alıkonuldun" diyen bir kişiye bunun böyle olmadığını ispat imkanınız yoktur. Karşı tarafı ancak sözünüz, zikriniz, kişilikli ve sağlıklı ruh haliniz ve cesur şahsiyetinizle ikna etmeye çalışabilirsiniz. Davamızda her biri birbirinden şahsiyetli ve aklı başında sayısız bayan bu İKRARI CESURCA YAPMIŞ, bu uğurda cesurca CEZAEVİNDE YATMAYI GÖZE ALMIŞ, fakat YİNE DE SUÇLU SAYILMIŞLARDIR. Çünkü davamızda olması istenen temel şey, GEÇERSİZLİĞİ İSPATA AÇIK OLMAYAN KARALAMALAR, SUÇLAMALARDIR. 

Bu konuda başka bir örnek ise, kişilerin oy kullanma davranışlarında söz konusudur. Görünen o ki, önce oy kullanma davranışlarından bir suç üretme kararı alınmış, bunun için de bir liste oluşturulmuştur. Ancak hazırlanan bu listeye sadece belirli kişilerin oy kullanma davranışlarını eklenmiş, listeye uymayanlarınki ise özellikle göz ardı edilmiştir. Hatta listeye alınmış kişilerin lehe olan oy kullanma davranışları da mevcut iddiayı bozduğu için listeye alınmamıştır. Listeye alınan kişilerin oy kullanma davranışları arasında ise hiçbir uyumluluk yoktur. Oysa zaten bu liste, ortak bir talimat iddiasının kanıtı olması vasfıyla iddianameye eklenmiştir. Dolayısıyla, nereden bakılırsa bakılsın hiçbir yerde tutunamayan, ne hiyerarşiyi, ne ortak hareketi ne de iddianamenin meşhur sözü olan "örgüt saik"i destekleyen bu davranış, ne olduğu anlaşılamayacak şekilde dava dosyasına eklenmiş ve “oy davranışları da talimatla ve örgütsel saikle yapılmıştır” denilerek hayali bir TALİMAT suçuna delil üretilmiştir.


İddianamenin Önyargılı Yazılmasının Temel Sebeplerinden Biri Camiamıza Önyargılı Olan Aydınlıkçı/Marksist Görüşlü Kesimlerdir 

İddianamedeki algı yönetimi örneklerinden biri de Aydınlıkçı yani Marksist görüşü anımsatan birçok ibarenin geniş çaplı olarak kullanılmış olmasıdır. Aydınlıkçı/Marksist görüşteki kişilerin, etkili faaliyetlerimiz ve Sn. Cumhurbaşkanımıza verdiğimiz destek nedeniyle geçmişten beri özellikle camiamızı hedef aldığı çok iyi bilinmektedir. Bu camia, bize şu anda yapılan kumpasta da başroldedirler. Bununla ilgili detaylı bilgilendirmemiz buradan okunabilir.

İddianamede Marksist zihniyetin yansımaları neredeyse her yerdedir. Buna dair birkaç üslup örneği şöyledir:

  • İddianamede evrimci bakış açısını yansıtan ifadeler kullanılmıştır:

Netice itibariyle Adnan OKTAR Suç Örgütü, 1986 yılında evrim ve masonluk karşıtlığı söylemleriyle başladığı faaliyetlerine, günümüze kadar bulunduğu ortama uyum sağlayıp evrim geçirerek devam etmiş… (iddianamede de hiçbir gerekliliği yokken “evrim geçirerek” ifadesi kalın yazılmıştır, burada Savcılığın “madem öyle işte böyle” tarzında bir ideolojik dokundurma yaptığı izlenimi oluşmuştur.) (İddianame s.26)

Özellikle örgütün kuruluş ve gelişimi aşamalarında vurgu yapılan ve örgütün zaman içerisinde, güncel ideolojik durumuna göre evrimleştiği ve şekil değiştirdiği göz önünde bulundurulduğunda, örgüt mensuplarının, görünenin ötesindeki eylemlerinin amaçları hakkında gerek alınan ifadelerde, gerekse de elde edilen diğer delillerde bir takım tespitler gerçekleştirilmiştir. (İddianame s.32)

Aranan kıstaslara uygun kişilerin, sözde tebliğ adı altında propaganda faaliyetlerini daha etkin yapabileceği örgüt lideri tarafından dile getirilmiş, fakat ilerleyen süreçte bu kişiler, kabiliyetleri çerçevesinde suç işleyen kişilere evrilmiştir. (İddianame s.20)

Devam eden süreçte örgüt asıl kimliği ve ideolojisi olan ‘Türk Aile Yapı’sını dejenere etme ve dini tahrif etme eksenli programlara yönelmiş, canlı yayınlarda dekolte giyip dans eden kadınlarla dini içerikli programlar yapmaya evrilmiştir. (İddianame s.25)

Etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini ileri süren şüpheli ifadesinde, örgütün kuruluşu, tarihsel süreci, bu süreçte geçirdiği evrim, işleyişi, örgüt mensupları tarafından örgüt ideolojisi doğrultusunda gerçekleştirilen eylemleri ve bunların nasıl gerçekleştirildiği, örgüt mensuplarının pozisyonları ve karıştıkları eylemler de dahil olmak üzere birçok konuda beyanda bulunmuştur. (İddianame s.1118)

Marksistlerin camiamıza karşı ideolojik karşıtlıklarını özellikle evrim teorisini çürüten çalışmalarımızı karalayarak gösterdikleri göz önünde bulundurulduğunda, iddianamede "evrim" kelimesinin özellikle sıkça geçirilmiş olması elbette anlamlıdır.


  • İslami, imani, sosyal konuların ve inkarcı ideolojilerin açmazlarının anlatıldığı yüzlerce internet sitesi kapatılmıştır:

11 Temmuz 2018 tarihli polis operasyonunun hemen akabinde Sn. Adnan Oktar'ın eserlerinden faydalanılarak hazırlanan internet sitelerinin kapatılması talep edilmiştir. İstanbul 10. Sulh Ceza Mahkemesi, 2018/4188 değişik iş no'lu kararıyla bu talebi kabul etmiş ve söz konusu internet sitelerine erişimin engellenmesine karar vermiştir. 

Bu karar ile birlikte kimisi 20 seneye yakın süredir yayında olan;

  • Evrim Teorisi’ni çürüten ve böylelikle Allah’ın varlığını bilimsel delilleriyle ispatlayan,
  • Kuran ahlakını anlatan,
  • Binlerce Yaratılış delillini ortaya getiren,
  • Dua, namaz, zekat gibi temel ibadetlerin önemine işaret eden,
  • İslam Birliği çağrısı yapan,
  • Peygamberlerimizin hayatlarını ve faaliyetlerini anlatan,
  • Dünyamızı kana bulayan ideolojileri çürüten,
  • Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünü savunan,
  • İngiliz derin devletini her yönüyle deşifre eden,
  • Atatürkçülüğü yayan,
  • Birçok insanın Allah’a iman etmesine ve Allah’a olan imanını arttırmasına vesile olan 
  • Sadece Kuran ayetlerinden oluşan 

internet siteleri KAPATILMIŞTIR.

Aynı zamanda Sn. Adnan Oktar'ın yazmış olduğu, yıllardır bütün dünyada yankı uyandıran ve pek çok kişinin hidayetine, devlete bağlılığına, PKK'nın içyüzünü öğrenmesine vesile olan kitapların da İddia Makamı tarafından İMHASI İSTENMİŞTİR. Bu konu şu anda davamızın görüldüğü İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından karar verilmek üzere TMSF'ye iletilmiş durumdadır. Söz konusu kitaplar, Allah'ın varlığını ve büyüklüğünü yücelten, Allah'ın yüce sanatını gözler önüne seren, Allah ve Peygamber sevgisini anlatan, evrim teorisini ortadan kaldıran ve Atatürk sevgisini ve milli birliğin önemini anlatan müthiş bir külliyattır. Böyle bir külliyat hakkında "İMHA" gibi KOMÜNİST/FAŞİST İDARELERİN BAĞNAZCA BAŞVURDUKLARI TEMEL YÖNTEMİN talep edilmesi, söz konusu Marksist zihniyetin tezahürü görünümündedir.

Bütün bunlardan da gayet net anlaşıldığı gibi, davamız iddianamesindeki dikkat çekici üslup ve sol ideolojinin asla tasvip etmeyeceği faaliyetlerimizin durdurulmaya çalışılması, camiamıza yapılan kumpasın ardında ideolojik bazı etkenlerin olabileceği şüphesini uyandırmaktadır. Keza, Allah'ı anlatan, evrimi yok eden, milli birliği aşılayan ve PKK ve diğer terör örgütlerinin bölücü faaliyetlerini yerden yere vuran çalışmaların bir insanı veya çevreyi RAHATSIZ ETMESİNİN BAŞKA BİR AÇIKLAMASI BULUNMAMAKTADIR.

Burada camiamızın yaptığı Atatürkçü ve milliyetçi faaliyetlerin de özellikle engellenmeye çalıştığına dikkat çekmek gerekmektedir. Bilindiği gibi Maocu, komünist zihniyet Atatürkçülüğü ve milliyetçiliği reddeder. Dolayısıyla, sırf bu uygulamayla bile söz konusu kesim kendisini ifşa etmiş bulunmaktadır. Camiamıza yapılan kumpasta devreye sokulmuş söz konusu Maocu komünist zihniyetler, aslında devletimizin, hükümetimizin, bütünlüğümüzün ve Atatürkçülüğümüzün de yok edilmesini istemektedir. Camiamıza yönelik derin nefretlerinin ardında da bu değerlerin en büyük temsilcilerinden olmamız yatmaktadır.


Kurgu İddianamenin Hayal Edilemeyecek Absürtlükteki Suçlamaları

Camiamıza ideolojik husumet içindeki Marksist çevrelerin ellerinde, suç delili yerine sadece yüzlerce yıldır uygulanan klişe propaganda metotları olunca, uydurulan suçlamalar da buna uygun ABSÜRTLÜKTE VE MANTIKSIZLIKTA olmaktadır. DAVAMIZ İDDİANAMESİ, AKLA HAYALE GELMEYECEK, BİRBİRİYLE HİÇBİR ŞEKİLDE BAĞDAŞMAYACAK, AMACI VE HEDEFİ BELLİ OLMAYAN, ÇARESİZLİKLE ORTAYA ATILMIŞ HİÇBİR MADDİ DELİLİ OLMAYAN MANTIKSIZ SUÇLAMALARLA DOLUDUR. 

Gri propagandanın hedef aldığı kitlelerde bile, atılan yalanın en azından hemen ortaya çıkmaması adına, yapılan sahte suçlamalar dikkat çekmeyecek ölçülerde kurgulanır. Bizim iddianamemizde buna bile gerek duyulmamıştır. Kurguyu yapan kişiler, televizyon dizilerinde izledikleri, romanlarda okudukları her abartılı detayın etkisinde kalmış gibilerdir. Hayal dünyaları da geniş olunca, TV dizilerinin adeta hipnoz eden etkisiyle adam öldürmeye teşebbüsten girip askeri casusluktan çıkan bir iddianame kurgulayacak kadar durumu abartmışlardır.

Genellikle Maocu/komünist zihniyetin yıllar boyunca ürettiği yalanların son derece ilkel, üzerinde fazla düşünülmemiş yalanlar olmasıyla tanındığı bilinen bir gerçektir. Camiamıza yöneltilen suçlamalarda da "akla ilk gelenin" yer bulması, işte bu nedenle bu kişiler için çok zahmetsiz olmuştur. Ancak bu kurgu, tüm sahteliğini de gözler önüne sermiştir. SUÇLAMALARIN DOZAJI, BİRBİRİYLE ALAKASIZLIĞI VE AKLA GELEN HER ŞEYİN TOP YEKÛN ÜZERİMİZE YÜKLENMESİ, olayın İNANDIRICILIĞINI DA ORTADAN KALDIRMIŞTIR. Üzerinde düşünülmeden kurgulanan bu yalan türü, dolayısıyla hemen herkes tarafından kuşkuyla karşılanmıştır. 

Önemli olan noktalardan biri ise şudur; bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de sayısız komünist/Darwinist insan vardır. Bunların büyük bir kısmı, özellikle dindarlara, Atatürk'e, milli manevi değerlere ve devlete bağlılığıyla bilinen kesimlere yönelik şiddetli öfke içindedirler. İşte bu nedenle de bu kesimlerle ilgili ortaya atılan Marksist yalanlara oldukça hızlı eğilim gösterebilmektedirler. Ellerindeki bilgisayarlarla, önlerine konan bu yalanları yaygınlaştırmakta, bunu kendileri ve ideolojileri için kar olarak bilmektedirler. Geniş bir kitle telkini gerçekleştirdiklerinden savcıları ve mahkemeleri bu şekilde etkileri altına almaya çalışmaktadırlar. Yargıyı etkileyebilmenin böyle bir yolunu bulmuşlardır. Bilindiği gibi savcılık sadece aleyhte delil aradığı için bu kötülük isteyen sözlere kulak vermektedir. Elbette geniş bir alana yaygınlaştırılan bu yalanlar ve provokasyon neticesinde savcılık kayıtsız kalmamakta ve hemen bir araştırma başlatmaktadır. ORTADA BİR ŞEY YOKKEN BİR ANDA MANİPULATİF PROVOKASYONLARLA SUÇ VE SUÇLU PROFİLİ ÜRETMEKTEDİRLER. 

Bu oldukça sakıncalı bir yöntemdir. Çok iyi bilindiği gibi kötülük peşinde olan veya kötülük telkinine açık olan insanların sayısı fazladır. İyi olanlar ise genellikle az sayıdadır ve sesleri cılız çıkar. İşte bu nedenle kötülük peşinde olanları böyle bir şüpheye sürüklemek, ülkemizi şüpheci bir ülke haline getirmek oldukça sakıncalıdır. Yarın bunun sonuçları herkese dokunabilir. Öfke, şüphe, önyargı ve yargısız infaz herkesin belası haline gelebilir. Gerçek adalet yarın herkese lazım olabilir. 

Ülkemize ve devletimize bela olan bu sistemin mutlaka dikkate alınması gerekmektedir. Kullanılan bu kirli yöntem ile hem masumların canı yanmakta hem de polis, devlet, yargı sistemi bütün vaktini ve dikkatini buna ayırmak zorunda kalmaktadır. Milyonlarca liralık masraflar yapılmakta, ülkenin milli değerleri boşa harcanmaktadır. Ayrıca polis, devlet ve yargı bu yapılanlardan dolayı itham altında kalmakta, insanların kendi devletlerine güveni sarsılmaktadır. 


İftira Mutlaka Geride İzini Bırakır 

Şu unutulmamalıdır ki, KUSURSUZ BİR YALAN YOKTUR. İFTİRA, DOĞASI GEREĞİ MUTLAKA GERİDE İZİNİ, KOKUSUNU BIRAKIR. İftiralara dayanan mükemmel bir kurgu yapmak hiçbir zaman mümkün değildir. SIRF İFTİRALARDAN KURULU BİR İDDİANAME İLE BİR SUÇ ÖRGÜTÜ OLUŞTURMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR. Bize yöneltilen SUÇLAMALARIN İÇERİĞİNDEN, üzerimize atılan SUÇLAMALARIN BİRBİRİYLE ÇELİŞMESİNDEN, müşteki ve etkin pişman ifadelerinin hiçbirinin BİRBİRİNİ TUTMAMASINDAN ve suçlamaların AKIL ALMAZ BİR ABARTI VE ÇEŞİTLİLİK İÇERMESİNDEN, YALANLAR YOLUYLA SUÇ ÖRGÜTÜ OLUŞTURMA ÇABASININ OLDUĞU GÖRÜLEBİLMEKTEDİR. İddianameye dahil edilmiş olan ve sehven olduğu artık tarafımızdan kuşkuyla karşılanan HATALAR, kesinlikle İYİ NİYETLİ OLMAYAN iddia makamına ait KİŞİSEL YORUMLAR da BU KANAATİMİZİN GERÇEK OLDUĞUNU AYRICA DELİLLENDİRMEKTEDİR. 

Camiamıza yapılan büyük kumpas, bu kumpasın iftiralar üzerine kurgulanması ve sırf propaganda ve algı yönetimi oyunlarıyla TÜRKİYE'DE BELKİ HİÇBİR KİŞİYE VEYA TOPLULUĞA ATILMAMIŞ SUÇLARIN SAYDIRILMASI, "O DA YETMEZ, BU DA YETMEZ" MANTIĞIYLA 33 SUÇ UYDURULMASI, bunların da delille değil de cümle aralarına sıkıştırılan manipülatif kelimelerle iddianameye yerleştirilmesi aslında ne kadar ACİZ VE İLKEL BİR OYUN OYNANDIĞININ ÇOK AÇIK İFADESİDİR. Bu oyunun ve iftiranın geride bıraktığı en büyük izlerden biri, bu mantıksız kurgudur. Marksist zihniyetli kişilerin gri propaganda yöntemleriyle meydana getirdiği bu iptidai senaryo, acınası bir gri propaganda örneğini gözler önüne sermiştir. 

Daha önce de belirttiğimiz gibi Marksist güruhun buradaki amacı, halkımız üzerinde manevi değerlerin kendilerince gücünü kırmak, Atatürkçü, milliyetçi, devletçi anlayışı ortadan kaldırabilmek ve Cumhurbaşkanımızı destekleyen cenahları, ona karşıymış gibi göstererek kendilerince Cumhurbaşkanımızı tek başına bırakmaktır. (Aydınlıkçıların ve Vatan Partisi genel başkanı Sn. Doğu Perinçek'in bu yönde açıklamaları çok iyi bilinmektedir. Perinçek, cezaevinden çıktığı gün "cemaatlerin ve tarikatların kökünü kazıyacağız" açıklamasını boşuna yapmamıştır. Bu sözün bir arka planı olduğu gerçeği bugün ortaya çıkmaktadır. Yine Perinçek'in aynı yöntem ile hükümetimizi ve cumhurbaşkanımızı töhmet altında bırakan açıklamaları yakın zamanda basında yer bulmuştur.)

Bu uydurma kumpas bu amaçlarla yapılmıştır. Oynanan oyuna çok dikkat etmek gerekmektedir. Çünkü bu oyun, ÜLKEMİZ ADINA ÇOK VAHİM SONUÇLAR DOĞURABİLECEK KİRLİ BİR OYUNDUR.Bu çevreler tarafından bugün bize yönelik oynanan oyun, yarın bu tuzağa kananları da vurabilir. ADALET YALNIZCA BİZE DEĞİL, HER ZAMAN HERKESE LAZIMDIR. 

O yüzden sevgisiz, şefkatsiz, kötülük arayanların sözlerini, planlarını, oyunlarını ve yalanlarını dikkate almamak gerekir. Yüce Allah'ın kainatı sevgi için yarattığını unutmayıp, önce hayır güzellik aramak gerekir. Kuşkucu zihniyetin KİŞİNİN, TOPLUMUN, DEVLETİN KENDİSİNE ZARAR VERECEĞİNİ, ŞÜPHECİ BİR MİLLET MEYDANA GETİRMENİN ÇOK AĞIR SONUÇLARI OLABİLECEĞİNİ unutmamak gerekir. Bu kirli propagandalara kanmak zaten çok ağır sonuçlar getirmiş, milletimizi her güzel şeyden ve hükümetimizin gerçekleştirdiği güzelliklerden şüphelenir hale getirmiştir. Bu hataya tekrar düşmemek, MARKSİST ZİHNİYETİN OYUNUNA GELMEMEK, TOPLUMUMUZA GÜVEN TELKİN ETMEK ELZEMDİR.