Geçtiğimiz 20 yıl içerisinde yapmış olduğu çalışmalarla çok büyük siyasi, askeri, teknolojik ve ekonomik atılımlara imza atan AK Parti iktidarı, -Sayın Cumhurbaşkanımız ve Diyanet İşleri Başkanı’nın da sık sık ifade ettiği üzere- aynı başarıyı gençlerimizin manevi eğitimi ile fikri ve ideolojik dünyalarının gelişimi konusunda ne yazık ki gösterememiş bulunmaktadır.
Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan'ın en büyük arzusu olan ve devletimizin bekası açısından büyük öneme sahip, “milli ve manevi şuura sahip, devletine sadık, yerli-milli ve dindar bir nesil yetiştirilmesi" konusunda da ne yazık ki beklentilerin çok gerisinde kalınmıştır.
Gençlerimiz, uzun yıllardır okullarımızda verilen yoğun Darwinist-materyalist eğitimle “insanların da (sözde) bir çeşit hayvan oldukları ve hayatta kalmak için güçlü olanın zayıf olanı ezip yok etmek zorunda olduğu, ya da başka bir deyişle haklı olanın değil de güçlü olanın üstün geleceği” şeklindeki son derece yanlış ve tehlikeli telkinlerle adeta ateizmin ve materyalizmin kucağına itilmişlerdir.
Okullardaki Darwinist eğitimin yanı sıra ulusal basında da ciddi bir Darwinizm telkini yapılmış, bilimsel hiç bir dayanağı olmayan köhne bir teori gerçekdışı haberler yolu ile sanki bilimsel bir gerçekmiş gibi vatandaşlarımıza telkin edilmiştir. Hatta bu konuda kendilerini dindar olarak tanımlayan sağ görüşlü basın kuruluşları dahi sınıfta kalmışlardır. Birçoğu bırakın anti-Darwinist, anti-Materyalist yayınlar yapmayı, hiç araştırıp incelemeden yabancı basın kuruluşlarından alıntılayıp manşetlerine taşıdıkları yalan yanlış haberlerle belki de bilmeden Darwinizm değirmenine su taşımışlardır.
Bu ağır Darwinist-Materyalist telkin ve eğitime karşı bir çıkış yolu arayan gençlerimize muhatap olarak sunulan “çıkış yolları” ise gençlerin büyük bir kısmını dinden daha da uzaklaştırmıştır. Kullandıkları üslup ve Kuran'da yeri olmayan katı ve bağnaz açıklamalar, kendi uydurdukları hurafe ve bağnazlığı güya din ve İslam diye tarif edenler büyük tahribata sebep olmuştur. Öyle ki İmam Hatip liseleri ve İlahiyatlardan mezun olan gençler arasında dahi deizm ve ateizm çığ gibi yayılmıştır.
Nitekim, bu acı gerçek Diyanet İşleri eski Başkanı Mehmet Görmez'in 19 Ekim 2019 tarihinde yaptığı “Yanlış davet dili ile gençliğin dünyasını tarumar etmiş durumdayız, GENÇLİĞİ DİNDEN SOĞUTUYORUZ” şeklindeki açıklamalarıyla açıkça ikrar ve itiraf da edilmiştir.
Kur’an’da olmayan hurafeleri, davranışları, ifadeleri benimseyen, kendi uydurdukları inanç sistemini ve yozlaşmayı güya İslam adı altında gençliğe ve insanlara sunan;
✘ Hurafeciler ve dini vesile ederek menfaat elde etmeye çalışanlar, Yanmaz kefen, terlik ve benzer şeyler satanlar,
✘ "Kadının sırtından sopayı eksik etmeyeceksin" diyerek duvarına falaka asanlar,
✘ “Kadınlar gülemez, camdan dışarı bakamaz, kaşını bile düzeltemez” diyenler,
✘ Hamile kadınlar sokakta dolaşmamalı düşüncesinde olanlar,
✘ Öz annesinin diz kapağının bile tahrik edici olduğunu öne sürenler,
✘ Oyuncak Barbie bebeklerin dahi yasaklanması gerektiğini savunanlar,
✘ Avrupa’da gördüğü heykellere tükürdüğünü büyük zafer gibi anlatanlar,
✘ “Satranç oynayanlar lanetlenmiştir” diyenler,
✘ Milyonlarca Müslümanın düğünlerde dans ettiği, kadın erkek kolkola horon teptiği, halay çektiği bir ülkede “Dans edene bakan domuz eti yemiş gibidir” diyenler
müthiş büyük bir tahribata sebep olmuş ve olmaya devam etmektedir.
Tüm bu zihniyetin itici kılık, kıyafet ve görünümleriyle, sevgisiz ve öfke dolu üsluplarıyla, sanat, estetik ve kaliteden uzak yaşantılarıyla, bilimi dışlamalarıyla, akıl ve mantık dışı konuşmalarıyla, hepsinden önemlisi Allah’ın Kuran’da bahsettiği inceliği, nezaketi, sevgiyi, sevecenliği, sıcaklığı hiç bilmeyen kaba üsluplarıyla gençliğin fikri arayışına bir çare olamayacağı ise aşikardır.
Nitekim kendilerine alternatif olarak sunulan bu samimiyetsiz, kendi uydurdukları dine kendileri dahi uymayan kimseler sebebiyle gençlik giderek daha da artan oranda dinden uzaklaşmakta, ya deist ya da ateist olmaktadır.
Bu anlattığımız sebeplerden ötürü de geçtiğimiz 20 yıl içerisinde Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan'ın arzuladığı, kendisi etrafında toplanacak ve kendisine destek olacak fikri bir ideolojisi olan “milli ve manevi şuura sahip, dindar bir nesil” maalesef ki yetiştirilememiştir.
Hayal edilen ve AK Partiyi gelecek nesillere taşıyacak dindar, fikri bilince sahibi bu gençlik oluşturulamayınca, ortaya çıkan boşluk maalesef ki para veya çeşitli maddi menfaatler ile güzel bir yaşam beklentisinde olan ya da makam ve mevki ümidi ile ayakta duran bazı kimseler tarafından doldurulmuştur.
Nitekim yakın dönemde, AK Parti genel merkezinde görevli Kürşat Ayvatoğlu isimli bir gencin lüks bir araç içerisinde uyuşturucu madde kullanırken çekilmiş görüntüleri medyaya yansımıştır. Konu halen yargıda olduğundan, Kürşat Ayvatoğlu’nun masumiyet karinesine saygı duymakla birlikte, konu basına yansımış olduğu için kendisinin verdiği bazı beyanlar ışığında değerlendirmede bulunuyoruz.
Kürşat Ayvatoğlu AK Parti'yi tercih edip, AK Parti'de çalışmasının sebebini gazeteci Nevşin Mengü ile DW Türkçe isimli haber kanalında yapmış olduğu canlı röportajda;
“Ticaret yapıyor olmama rağmen Ak Parti genel merkezinde bir işim olursa, siyasi büyüklere daha yakın olursam daha güçlü olurum düşüncesiyle orada işe girmek için bütün koşulları zorladım.”
“Çok çalışıyordum ve iyi bir hayat yaşamak istiyordum.”
“Maddi olarak ihtiyaç duymamama rağmen partinin gücü için orada olmak istedim”
şeklindeki söz ve ifadeleriyle açıklamıştır.
Bugün gerçekten de güçlü bir fikri zemini olmayan ve Kürşat Ayvatoğlu isimli kişinin açıklamalarındaki gibi maddi bir menfaat ya da makam-mevkii elde etmek amacıyla iktidar ve Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan'ın çevresinde saf tutan birçok insanın bulunduğu artık bilinen bir gerçektir.
Ancak unutulmamalıdır ki, ideolojisi ya da inancı olmayan, sadece maddi menfaat ya da makam-mevki beklentisi ile hareket eden insanların bu beklentileri karşılanmadığında ya da başkalarından beklentilerini karşılayan teklifler geldiğinde bu insanların kendilerine güvenen kimseleri yarı yolda bırakarak kolaylıkla saf değiştirdikleri çokça bilinen ve sıkça rastlanılan bir durumdur.
Dolayısıyla, ülkemizin bekası için hiçbir maddi menfaat beklemeksizin her şart ve koşulda delikanlıca devletinin ve milletinin yanında yer alacak, sadece Allah'ın rızasını gözeten samimi ve dindar insanlara acil ve büyük bir ihtiyaç duyulduğu ortadadır.
Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan'ın ve AK Parti hükümetinin bugünlere kadar gelebilmesinin ardındaki fikri zemin ile ideolojik alt yapının oluşumunda, Sayın Adnan Oktar'ın 40 yılı aşkın bir süredir yürüttüğü ilmi ve kültürel faaliyetlerin yer aldığı herkesin kabul ettiği bir gerçektir. Sayın Adnan Oktar’ın kültürel çalışmaları, kitaplar, konferanslar, internet siteleri, tv yayınları, belgeseller vesilesiyle yetişen maneviyatlı, dindar, aydın bir nesil Ak Parti’yi iktidara taşıyan zemini oluşturmuştur.
Adnan Bey ve Arkadaşlarımızın Sayın Erdoğan'a olan karşılıksız desteği ise Refah Partisi zamanından başlayıp günümüze kadar devam eden uzun süreçte, özellikle 17-25 Aralık Olayları, Gezi Kalkışması ve 15 Temmuz FETÖ'cü hain darbe girişimi gibi fitne ateşinin körüklendiği kritik vakalar başta olmak üzere her dönemde güçlü şekilde devam etmiş ve günümüze kadar kesintisiz olarak gelmiştir.
Dolayısıyla, özellikle son dönemde bir kısım art niyetli medya kuruluşunun Sayın Adnan Oktar ile Sayın Cumhurbaşkanımızı karşı karşıya getirmek amacıyla yapmış oldukları bazı haberler açık bir iftira hükmündedir. Bu yayınların esas amacı ise Adnan Bey ve arkadaşlarımızın Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan'a duyduğu muhabbet ile verdikleri kesintisiz ve karşılıksız destekten Sayın Erdoğan'ı mahrum bırakmak ve kendisini yalnızlaştırmaktır.
Bu sebeple Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan'ın türlü yol ve yöntemlerle yalnızlaştırılmaya çalışıldığı ve -bugün geçmişte olduğundan çok daha fazla şekilde- sadece Allah'ın rızasını gözeterek kendisini şartsız ve koşulsuz destekleyecek, korkusuzca devletin ve milletin bekasını savunacak bir gruba ve gençliğe acil ihtiyaç duymakta olduğu ortadadır.
Değerli kamuoyunun bilgilerine saygılarımızla sunarız.