ERSOY DEDE VE NUH ALBAYRAK KARDEŞLERİMİZE GERÇEK DIŞI AÇIKLAMA VE YORUMLAR YAPMANIN YAKIŞMADIĞI KANAATİNDEYİZ

24 TV'de yayınlanan 22 Temmuz 2020 tarihli moderatör isimli programda “Fetö’den boşalan kadrolara yeni mekanizmalar yerleştirilmeye çalışılıyor” konusu konuşulurken Sayın Adnan Oktar’ın ismi zikredilmiştir.

Öncelikle, belirtmek isteriz ki ne Sayın Adnan Oktar ne de arkadaş grubunun devleti ele geçirmek gibi plan ve ideali bulunmamaktadır, hiçbir zaman da olmamıştır. Bu, hiçbir delil ve dayanağı olmayan tümüyle hayali ve art niyetli bir iddiadır. Vatan ve millet aşığı olan Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının “devleti ele geçirmek” gibi bir kavram hayatlarının hiçbir noktasında olmamış, böyle bir konu akıllarından bile geçmemiştir. Çünkü her biri “Devlet bizim” terbiyesinde ve inancında olan bu Devlet ve vatan için canını ortaya koyan insanlardır.

Sayın Adnan Oktar, mürşidi Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri gibi siyasetten uzak durmayı düstur edinmiş bir insandır. Arkadaşları da son derece yetenekli ve başarılı kimseler olmalarına rağmen kendilerine siyasi partilerden gelen hiçbir teklifi bugüne kadar kabul etmemişlerdir. İstedikleri takdirde bu ülkede en üst makamlarda görev yapabilecek insanlarken bunu hiçbir zaman tercih etmemişlerdir.

Siyasetten her zaman uzak kalmayı tercih ettiğini Sayın Adnan Oktar, defalarca ve hiçbir şüpheye mahal vermeyecek şekilde dile getirmiştir. Örneğin, aşağıda aktardığımız bir konuşmasında, bir canlı yayın esnasında kendisine sorulan Siyasete katılmayı hiç düşünür müsünüz? sorusuna verdiği cevap şu şekilde olmuştur:

VTR: “Adnan Bey size bir sorum olacak. Güncel olaylara çok akılcı yorumlar getiriyorsunuz. Siyasete katılmayı hiç düşünür müsünüz? Cevaplarsanız sevinirim. Çok teşekkür ederim.”

ADNAN OKTAR: “Siyasete asla ve asla katılmayı düşünmüyorum. Çünkü benim üstadım Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri: "Euzubillahi min eşşeytani vessiyase" dedi. Siyasetten ve şeytandan Allah'a sığınırım. Siyaset yapanları desteklerim; bütün gücümle desteklerim ama SİYASETE ASLA GİRMEM(https://www.youtube.com/watch?v=ztSJ_4ZC5yU )

Sayın Adnan Oktar A9 TV'deki canlı yayın sohbetlerinden biri esnasındaKaldı ki siyaset ve idarecilik gibi meslekler insan hayatının tümünü kapsayan ve hemen hemen tüm vaktini alan uğraşlardır. Sayın Adnan Oktar ise hayatının hiçbir safhasında siyasetle ilgilenmemiş, parti kurmamış, herhangi bir partiye katılmamış, bugüne kadar herhangi bir partinin üyesi dahi olmamıştır. Dolayısıyla, bu tarihten sonra Sayın Adnan Oktar’ın siyasete, devlet yöneticiliğine atılmasının söz konusu olmayacağı son derece açıktır. 

Hayatının hiçbir döneminde siyaset ve devlet işleriyle ilgilenmemiş hatta özellikle uzak durmuş bir insanın yıllar sonra bir anda "devleti ele geçirmek istediği" gibi bir iddia öne sürmenin ise ciddi akıl tutulmasından başka bir şey olmayacağı açıktır. Diğer yandan sağlıklı ve vicdanlı düşünen kimsenin aklına gelmeyecek böyle akla ziyan bir iddiayı ortaya atanlardan Sayın Adnan Oktar'ın birkaç yüz kişilik arkadaş grubuyla birlikte devleti nasıl bir güç ve yöntemle güya ele geçirmeyi düşündüklerini de açıklamalarını bekleriz.

Sayın Nuh Albayrak’ın dile getirdiği bir diğer yanılgısı ise, arkadaş camiamızı cemaat zannediyor olmasıdır. Sayın Adnan Oktar Allah’ı çok seven insanların samimi olarak iman etmesi için çaba gösteren bir insandır. Arkadaş camiamız da dindardır. Ama bir cemaat veya tarikat değildir. Ayrıca şunu da önemle belirtmek gerekir ki, Selçuklu’dan bu yana cemaatler her zaman devletin yanında ve destekçisi olmuştur. FETÖ yapılanmasını bir cemaat olarak addedip sonra da bunun üzerinden cemaat ve tarikatları hedef almak İngiliz Derin Devleti’nin başta Mısır olmak üzere tüm Ortadoğu’da oynadığı bir oyundur. Bu iki değerli gazetecinin bu oyuna gelmeyeceğini umuyoruz.

Sayın Adnan Oktar 73 farklı dile tercüme edilmiş 300’den yakın eserin müellifi olarak tüm dünyanın yakinen tanıdığı bir fikir insanıdır. Kendisinin ve arkadaş grubunun yargılanmakta olduğu halihazırdaki dosyada bulunan isnatlar ise yapmakta olduğu ilmi çalışmaların tasfiye edilmesi için düzenlenmiş bir kumpasın ürünüdür.

Kamuoyunda çokça bahsedilen 32 ayrı suç isnadının ise bir kara propaganda uygulaması olduğu artık çok açık bir şekilde ortaya çıkmıştır.

32 ayrı isnadı içinde yer alan Askeri casusluk iddiası MİT ve Dış İşleri bakanlığının vermiş olduğu raporlar ile çürütülmüştür.

MASAK tarafından düzenlenen raporlarda Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik Kara para iddiaları çürütülmüştür.

Adli tıp kurumu ve HTS olarak bilinen raporlarla cinsel saldırı suçu iddialarının hukuken geçersiz olduğu anlaşılmıştır.

Yargıtay Ceza daireleri ve Yargıtay Ceza genel kurulu emsal kararları ile Sayın Adnan Oktar ve arkadaş grubunun bir suç örgüt olarak nitelendirelemeyeceği hukuken ortadadır.

Tüm bu anlattığımız belge ve deliller İstanbul 30. Ağır Ceza mahkemesi 2019/313 esas sayılı dosya içerisinde mevcuttur.

Sayın Cumhurbaşkanımızın ve sizlerin sürekli yayınlarda bahsettiğiniz “üst akıl” ve “dış güçler” kelimelerinin öznesinin İngiliz Derin Devleti olduğunu Sayın Adnan Oktar dile getirdiği için bu kurgu kumpas operasyonu uygulanmıştır.

Bu durum açık ve somut delillerle ortadadır, şöyle ki:

1– Sayın Adnan Oktar’ın İngiliz derin devletinin içyüzünü deşifre eden iki ciltlik eserinden sonra çok net analizlerin ve delillerin olduğu üçüncü eserin hazırlanma çalışmalarının engellenmek istenmesi.

2– Operasyon öncesi MI6 yöneticilerinin Türkiye’de birkaç özel görüşme yapması ve akabinde hemen polis operasyonu düzenlenmesi.

3– Polis operasyonu yapılmasını gerektirecek “makul şüphenin” bile operasyon öncesi dosya da olmaması, şüpheliler tutuklandıktan aylar sonra tutuklanma için gerekli bilgi ve belgelerin oluşturulmaya çalışılması.

4– Hem polis operasyonunda hem de iddianame açıklanana kadar geçen bir senelik süre zarfında hukukun aradığı ve emrettiği bütün temel kaidelerin göz ardı edilmesi. Mesela iddia makamının ilk duruşma olana kadar hiçbir sanıkla görüşmemesi ve lehe delilleri toplamayarak “eğer itirafçı olacaklarsa bana gelsinler” denmesi.

5– Yasaların aradığı suç örgütü kıstaslarının hiçbirinin sanıklarda bulunmaması sonucu somut delillere dayalı olmayan yoruma dayalı ve TCK’da suç olmayan iddialarla iddianame düzenlenmesi.

6– Dosyayı inceleyen Türkiye’nin önde gelen tüm hukukçularının bu dosyanın hukuken bomboş olduğu konusunda ittifak etmesi, ortada dev bir kumpas olduğunu gözler önüne sermiştir.

Ayrıca, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçlan Soruşturma Bürosunun yürüttüğü 2018/117729 sayılı soruşturmasına istinaden Adnan Oktar’ın FETÔ/PDY silahlı terör örgütü ile irtibatlı olup olmadığına ilişkin raporla hem Sayın Adnan Oktar’ın hem de arkadaş grubunda hiç kimsenin ne şahsi olarak ne de firma bazlı olarak ilgili iltisak kriterlerine sahip olmadığı Devlet eliyle ispatlanmıştır.

Kısaca anlatmaya çalıştığımız hususların her biri aslında birer konu başlığı hükmünde olup Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarıyla ilgili onlarca lehe bilgi ve belge içermektedir. Temenni ederiz ki bu iki kıymetli gazeteci de gelecekteki yayınlarında afaki bilgilere değil bu doğru bilgi ve belgelere dayanarak yorumda bulunurlar.

İstenildiği takdirde bu belge ve bilgileri sunmaktan memnuniyet duyarız.

Kamuoyunun bilgilerine saygılarımızla sunarız.