Adnan Oktar Davası'nda İstinafın vermiş olduğu “ESASTAN BOZMA” kararı –her ne kadar cesaret gösterip tüm yönleriyle kumpası ortaya çıkaramamış olsa da– kumpas surunda önemli bir delik açtı. Tüm Türk halkının gördüğü ortada bir suç veya suç örgütü değil sadece bir kumpas olduğu gerçeği yargı tarafından da tescillendi.
Kumpasa maruz kalanlar, yaklaşık 4 yıldır haksız yere cezaevinde tutulanlar, tüm malına mülküne el konulanlar, acıdan ve üzüntüden aileleri vefat edenler, cezaevinin küflü koğuşlarında kanser olanlar, acımasızca ve zalimce yok edilmeye çalışılanlar olarak bizler hep Yüce Türk Adaletine güvendik. Kumpas çöktüğü için panik yaşayan, yanında durdukları tarafın yenilmiş olmasından dolayı “acaba bu çöküş bizim de işimizi kaybetmemize kadar gider mi?” endişesiyle yazılar kaleme alan Barış Terkoğlu, Nagehan Alçı, Nedim Şener, Barış Pehlivan gibi bazı gazetecilerin de şimdi yapması gereken tıpkı Sayın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun da söylediği gibi hukuka güvenmek. Sağ basına, Devletimizin ilgili kurumlarına, hatta Sayın İçişleri Bakanı ve Cumhurbaşkanına (kendilerini tenzih ederiz) aba altından sopa göstermeye çalışmak yerine Yüce Türk Adaletine saygı duymak.
11 Temmuz 2018’de düzenlenen operasyondan bugüne kadar geçen süre içinde defalarca Allah'ın dilemesiyle “gerçekler mutlaka açığa çıkacak, yalanlar mutlaka açık verecek” dedik. Kumpasın binlerce somut delilini ortaya koyduk. Yerel mahkeme bu delillerin tamamını yok sayıp tarihte örneği görülmemiş bir şekilde 10 binlerce yıllık hukuk dışı cezaya hükmetti. Bir üst mahkeme olan İstinaf ise bu delillerin sadece bir kısmını değerlendiren kısmi bir cesaret gösterebildi. Buna rağmen kumpas açığa çıktı, kumpasın tarafları ve destekçileri de darmadağın oldu.
Şimdi, başından beri var güçleriyle hukuksuzluğu savunanlar ve bilerek veya bilmeyerek kumpasın destekçisi olanlar, karşılaştıkları durum karşısında adeta abandone olmuş durumdalar.
Bazıları yakın gelecekte işsiz kalmak korkusuyla bazıları samimiyetsizliklerinin ifşa olması endişesiyle bazıları da farklı menfaatlerinin zarar görmesinden korktukları için son bir gayretle bir yerlerinden tutup kumpası ayakta tutmaya, “bir şey olmadı ki” üslubuyla hukuksuzluğu savunmaya gayret ediyorlar.
Sayın Nedim Şener, Sayın Nagehan Alçı, Sayın Barış Terkoğlu, Sayın Barış Pehlivan gibi gazetecilere şu çağrıyı yapmayı vicdanı bir sorumluluk olarak addediyoruz:
‼️ Tüm Türkiye’nin içyüzünü adı gibi bildiği, geçmişte sayısız örnekleri yaşanan, kumpaslarla insanlara tuzak kuran hukuk dışı zihniyeti desteklemekten vazgeçin!
‼️ Hukuk, adalet, eşitlik, özgürlük, insan hakları gibi ulvi değerler yalnızca sizler ve sizin gibi düşünenler için değil tüm insanlar için vardır. Bu değerleri işinize geldiği zaman işinize geldiği gibi savunmayı meşrulaştırdığınızda oluşturduğunuz korkunç devin er ya da geç bir gün siz de hedefi olursunuz. Sizlere sahip çıkacak adil, demokrat, eşitlikçi, özgür, kanunlara saygılı ve kanunları esas alan sistemi ortadan kaldırmaya çalışan kumpas zihniyetini desteklemeye devam ettiğinizde er veya geç bu çarkın içerisinde siz de ezilirsiniz.
‼️ Eğer gerçekten bu vatanı seviyor ve eğer gerçekten kendinizin ve çocuklarınızın geleceğini düşünüyorsanız, “işimden olurum”, “çevremden tepki görürüm”, “bu kumpası kuranlar bana neler yapmaz ki” korkularını bir yana bırakıp sadece hukuku savunun.
‼️ Her kim için olursa olsun hukuktan yana olun. Bile bile yalana, iftiraya destek vermeyin. Bile bile adaletsizliği savunmayın. Bile bile hukuk dışı delilleri, sahte tanıkları, sahte müştekileri, sahte itirafçıları, baskı ve tehditlerle elde edilmiş beyanları gerçekmiş gibi savunmayın.
‼️ GELECEK NESİLLERİN İBRETLE ANACAĞI TARİHİN BU DÖNEMİNE ADINI “HUKUKUN KATİLLERİ” OLARAK YAZDIRANLARDAN OLMAYIN.
Nedim Şener, Nagehan Alçı, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan gibi aleyhimize yazılar yazmayı alışkanlık haline getirmiş, kumpası tüm detaylarıyla bizden iyi bildikleri ve gördükleri halde tek bir yerden dikte edilen yorumları dile getirmeye devam eden kişilerin demokrat ve aydın kişiliklerini biliyor ve içinde oldukları durumu da anlayışla karşılıyoruz. İşsiz kalmak korkusunun şiddetli bir korku olduğunu anlıyoruz.
Gazetecilikten başka yapabileceği işi olmayan, çalıştıkları yerden uzaklaştırıldıklarından bir daha iş bulamayacak olan, çocuklarına iyi bir gelecek sağlayabilmek endişesiyle her kesimi ayrı memnun etmeye çalışan, gelir seviyesinin düşmesinden, yokluk yaşamaktan çekinen bu insanların içlerinde bulundukları açmazı da görüyor, çaresizliklerine, ne yapacaklarını bilemiyor olmalarına şefkat duyuyoruz. İdeolojik zemini olmayan, bilgi birikimi bulunmayan, kendisine aktarılan bilgiyi ekranlarda anlatmak zorunda olan, kulağına söylenenler dışında yorum yapmak hakkı bulunmayan insanlar olmanın ne kadar zor olabileceğine tahmin dahi edemiyoruz. Malum çevrelere şirin görünmek zorunda olmalarına, mevcut tarzlarını devam ettirerek hayatta kalabileceklerine inanmalarına ve yaşadıkları çaresizliğe gerçekten acıyoruz.
Ancak eminiz ki kendileri de savundukları ve destekçisi oldukları bu hukuk dışı sistemin Türkiye’yi mutsuz etmekten başka bir işe yaramadığını gayet iyi biliyorlar. Kısa planda kendilerini kurtaracağını düşündükleri sistemin aslında gençlerin ümitsizliğe düştüğü, insanların akın akın yurt dışına göçtüğü, üretimin neredeyse sıfıra indiği, yeni bir fikrin yeni bir atılımın yapılamadığı, neşesizliğin ve karamsarlığın tüm ülkeye hakim olduğu bir korku toplumu inşa ettiğini görüyorlar.
Elbette bu kıymetli kalemlerin aç ve işsiz kalmasını istemeyiz ancak kendi geleceklerini, bir ülkenin geleceğini göz göre göre karanlığa atmayı da vicdanen kabul etmemeleri gerektiği kanaatindeyiz.
Başta Nagehan Alçı gibi bir hanım olmak üzere, bu açmazda olan tüm gazetecilere Devletimizin gerekli maddi desteği sağlaması durumunda kendilerini böyle bir konuma düşürmeyeceklerine inanıyoruz. Nedim Şener, Nagehan Alçı, Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan gibi aydın kişilere Devletimiz ya da devletimizin yönlendirmesiyle vatandaşlarımız maddi olarak sahip çıkabilir, halk olarak bizler de kendilerine destek olabiliriz, yeter ki onları hukuksuzluğu savunmaya mecbur kalmak açmazından kurtaralım.
Bu güzel ülkenin güzel insanları;
✘ Kendisini devlet yerine koyanlardan,
✘ Kendisini hukukun üstünde, hakimden, savcıdan, polisten daha akıllı görenlerden,
✘ Halka tepeden bakan, bilmiş, ukala, sevgisiz, insanları hiza etmeye çalışanlardan,
✘ Herhangi bir inancı, ideolojisi, düşüncesi de olmayan, neyi savunduğu bilinmeyen, neyin nesi olduğu anlaşılmayanlardan,
✘ Rüzgar nereden eserse oraya yönelen, duruma göre şekil alanlardan,
✘ Akıl almaz derecede korkak olan ama buna rağmen kendinden güçsüz gördüklerini acımasızca ezmeye çalışanlardan,
✘ Ama, "kendisine dokunmayan yılan da bin yaşasın" diyenlerden
✘ Kendileri mutsuz olduğu için insanların da mutsuzluğundan zevk alanlardan,
✘ Adeta deve kuşu gibi başını kuma gömüp gerçeklerden kaçabileceğini sananlardan,
✘ Küçük, izole bir topluluk içinde yaşayıp halkı bir türlü anlayamayan, Türk milletinin irfanını kavrayamayanlardan,
çok çekti.
Bunların her biri kendilerinin yenilmez, yıkılmaz ve tepmez devrilmez oldukları kanaatindeydiler ama her biri de sonunda Yüce Türk Devleti'nin derin aklını ve ferasetini bizzat görüp tanıdı. Bu defa da aynısı olmak zorunda değil. İyiler ve vicdanlı olanlar birbirlerine destek verdiklerinde, kumpasçı ve karanlık olanların gücü kalmayacaktır.
Sayın Alçı, Terkoğlu, Şener ve Pehlivan bugüne kadar mecbur kaldığınız için savunduğunuz yanlışları devam ettirmek zorunda değilsiniz. Kumpasçılara bir kere boyun eğdik, bu boyun hep eğilmiş kalır diye düşünmeyin. Bir diğerini köşeye sıkıştırmaya çalışan, yanında durduğu tarafı körü körüne destekleyen, hukuksuzluğu körükleyen, kavgalardan beslenen, adaletsizliğe çanak tutan, yalanları karalamaları iftiraları yaygınlaştıran, tehditlerle yıldırmalarla ve baskılarla güç kazanan sisteme müsaade etmeyin. Gelin hep birlikte, birbirinin inancına, yaşantısına, ideolojisine, inandığını ve düşündüğünü anlatma özgürlüğüne saygı duyan, herkesin birinci sınıf vatandaş muamelesi gördüğü, hukukun önünde herkesin eşit olduğu, hukuk dışı yollara başvurulmasına imkan tanımayan, sokakları cıvıl cıvıl, neşe ve hayat dolu bir Türkiye inşa edelim.
Evet bize kurulan kumpas artık açığa çıktı. Her ne kadar kumpasçıların şerrinden duyulan korku nedeniyle henüz net olarak her yönüyle ortaya konulamasa da bu pislik torbasında bir delik açıldı. Buyrun İstinaf Mahkemesi'nin vermiş olduğu kararı baştan sona okuyun. Sizleri bilgisizce yorumlar, hukuk ve mantık dışı konuşmalar yapmaya yöneltmek isteyenlere karşı bilginin, gerçeğin ve vicdanın gücüyle donanın.
Biliyoruz ki gerçeği bir kez gören, başını kuma gömse de, ne kendisi ne çevresi bu gerçeklerden kaçamaz. Bizler sizin gerçeklerden kaçacak değil gerçekleri savunacak insanlar olduğunuza inanıyoruz.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1.Ceza Dairesi’nin Adnan Oktar Davası hakkındaki 2022/258 no.lu kararını bu linkten okuyabilirsiniz.
https://iddialaracevap.blogspot.com/p/adnan-oktar-davas-istinaf-mahkemesi_23.html