Cumhuriyet Gazetesi'nin değerli yöneticileri ve Sayın Yazı İşleri Müdürü;
Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları hakkında açılmış bulunan ve yargılaması da 3 yıla yakın bir süredir devam eden dava dosyasıyla ilgili olarak, bugüne dek izlemiş olduğunuz yayın politikası ve yapmış olduğunuz haberlere ilişkin düşüncelerimizi sizlerle paylaşmak istemekteyiz.
Öncelikle, önyargılar ve aramızdaki ideolojik görüş farklılıklarından kaynaklandığını düşündüğümüz, gazetenizin ve köşe yazarlarınızın hakkımızdaki haber ve yazılarında kullanılan dil ile üslubu, sizlerin insan haklarına saygılı, demokrat ve özgürlükçü duruşunuzla bağdaştıramadığımızı belirtmek isteriz.
Allah'ın yarattığı her insan görüş ve inançları ne olursa olsun, bizim için değerlidir. Bir kişinin siyasi görüşü, savunduğu ideoloji, sağcı veya solcu olması, ateist veya deist olması bizim için bir farklılık teşkil etmez. Dolayısıyla, bir kimsenin inancı, fikri veya yaşam şeklinden dolayı ona karşı insani bakış açımızda bir farklılık olması mümkün değildir. Dileğimiz de Türkiye’nin her inançtan ve düşünceden insanın birinci sınıf vatandaş gibi yaşadığı bir ülke olmasıdır. Bizim dünya görüşümüze göre, inançlarımızdaki, düşüncelerimizdeki farklılıklar bizlerin zenginliğidir. Farklı düşünce bir ufuk genişliğidir, güzelliktir.
Aslen doğru, adaletli ve Kuran ahlakına en uygun olan davranış şekli de budur. Allah Kuran'da insanlara, her ne şart altında veya kim ile ilgili olursa olsun, hatta ailesi, yakınları aleyhinde de olsa mutlaka ADALETLİ DAVRANMAYI, doğru ve dürüst olmayı emir ve tavsiye etmektedir. Allah bu konuda Kuran'da şöyle buyurmaktadır:
“Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.” (Nisa Suresi, 135. Ayet)
Malumunuzdur ki, birçok hukukçunun, akademisyenin, gazetecinin de dile getirdiği gibi maalesef ülkece “hukuk yerine başka bir sistemin işlediği” adeta “hukukun rafa kaldırılmış olduğu” bir dönemden geçmekteyiz.
3 yıla yakın bir süredir devam eden yargılamamız sırasında maruz bırakıldığımız adaletsiz yaklaşımlardan, yargısız infazlardan, karalama politikalarının benzerlerinden bizzat siz ve gazeteniz çalışanlarının da muztarip olduğunu çok iyi bilmekteyiz.
Buna rağmen, benzer davranışların gazeteniz sayfalarında da yer alıyor olması, ortaya gerçekten çelişkili bir görünüm koymaktadır. Gazeteniz yazar ve çizerleri çeşitli suçlamalarla cezaevine konulduklarında, onlar hakkında yapılan yargısız infazlar da sizin adaleti savunma çabanız da halen hafızalardadır. Gazeteniz yazar ve çizerleri, arkadaşlarımızla aynı dönemde aynı cezaevlerinde kalmışlardır. Kandıra 1 No.lu F Tipi’nde yan yana avukat kabinlerinde görüş yapmış, küflü, fareli, böcekli benzer koğuşlarda kalmış, küf içindeki benzer avlularda yürümüş, hatta bir kısmı sizin arkadaşlarınızın dahi görmediği ve girmediği tecrit hücrelerinde aylarca bir başlarına tutulmuşlardır.
O dönemde, cezaevinde bulunan gazete çalışanlarınız da sizler de KARA PROPAGANDANIN ne büyük bir bela olduğunu, sorup soruşturmadan, bilip bilmeden YARGISIZ İNFAZIN ülkemizde ne büyük nefret tohumları ektiğini, cezaevindeki insanların bütün bu kara propaganda karşısında kendilerini savunacak hiçbir imkanlarının olmayışının ne demek olduğunu gayet iyi bilirsiniz. Ki, sizlerin elinizde her zaman Cumhuriyet gibi sesinizi duyurabileceğiniz bir gazeteniz olmuştur.
Cumhuriyet gibi demokrasi, hak, özgürlük, adalet gibi kavramları savunan bir gazetenin bu değerleri herkes için savunması ve yaşatması güzel ve doğru olandır. “ADALET OLSUN; AMA YALNIZCA BANA!” şeklinde bir yaklaşımın gerçek adalet olmadığı, böyle sevgiden uzak bir zihniyetin yarın bir gün bunu savunanı da mağdur edeceği, bu anlayışın gerçek demokrasiyi yok etmek anlamına geldiğini takdir edersiniz. Açık konuşmak gerekirse, 40 yıl boyunca devletimizin gözü önünde ve apaçık şekilde, inandığı değerleri savunup anlatan, ilmi ve bilimsel faaliyetler yürüten Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının bir örgüt veya suç şebekesi olmadıklarını tüm vatandaşlarımız gibi sizler de açık şekilde bilmektesiniz.
Bizim birbirlerini çok sevip, değer veren bir arkadaş topluluğu olduğumuz, her ne şart ve ortamda olursa olsun, her zaman devletini ve milletini savunan bir sivil toplum insiyatifi olduğumuz, ayrıca aleyhimizde ileri sürülen onlarca suç yakıştırmasının tek bir tanesinin bile gerçek olmadığı, hakkımızdaki itham ve iddialara ilişkin en ufak bir somut bulgu, belge veya delilin ortaya konulamadığı da bildiğinizden eminiz.
Bu vesileyle bir kez daha hatırlatmak isteriz ki, “Hukuk herkese lazımdır”, “sevgi, şefkat ve anlayışla yaklaşmayı” öğrenmedikçe de sorunların çözülmesi mümkün değildir. Bugün öfke ve husumetle hareket ederek masum insanları kumpasla hapsettirmeye çalışan, bir avuç devlet içine çöreklenmeye çalışan sevgisizlerin zihniyeti, bir gün elbet son bulacak olup, bugün imza atılan haksız ve hukuksuz uygulamalar, ileri de mutlaka kendilerini de hedefine alacaktır. İşte bu sebepledir ki: Hukuk ve Adalet herkes için gerekli olup, herkesin en doğal hakkı ve ihtiyacıdır.
Değerli kamuoyunun bilgilerine sunarız.
Saygılarımızla...
ADNAN OKTAR DAVASI VE DAVA SÜRECİNDEKİ HUKUKSUZUKLAR HAKKINDA DETAYLI BİLGİ EDİNMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNKLERİ ZİYARET EDEBİLİRSİNİZ: |