Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin, 20 Kasım 2020 tarihli yazısında, TBMM eski Başkanı Sayın Cemil Çiçek ile olan konuşmasının bir bölümüne yer vermiştir. Hukuku gayet iyi bilen, insan haklarına ve demokrasiye olan inancını sık sık gündeme getiren Cemil Bey’in bu konuşmasındaki bazı sözleri oldukça şaşırtıcıdır.
Cemil Bey, sözlerine sanki haksız tutuklamalara karşıymış gibi başlayıp ardından Sayın Adnan Oktar’a ve camiamıza yönelik bazı asılsız iddialarda bulunarak Adnan Bey ve arkadaşlarımızın ceza almalarını isteyen bir üslup kullanmıştır. Haksızlık ve hukuksuzluk, kime yapılırsa yapılsın karşı durulması gereken konulardır. Bunu da, Adalet Bakanlığı da yapmış bir devlet adamı olarak en iyi Cemil Çiçek Bey’in bildiğini düşünüyoruz.
Sayın Çiçek, haklarında henüz kesinleşmiş bir yargı kararı bulunmayan, aleyhlerinde tek bir somut ve gerçek suç delili dahi olmayan Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik bir kısım basındaki yalan haberleri kendisine referans alarak, bu yalan haberlerle halkta oluşan infiale göre bir tavır geliştirmiştir. Oysa her ne olursa olsun, her durumda adaletten yana olması ve masumiyet karinesine saygı göstermesi her şeyden önce bir hukukçu olarak kendisinden beklenen en doğru davranış olacaktır.
Daha önce de Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız hakkında birçok kumpas davaları açılmıştır. Yargıtay’a intikal eden bir davamızla ilgili, Sayın Cemil Çiçek, bizlerin güya “örgüt” olduğuna yönelik karar çıkması için oldukça çaba sarf etmiş fakat bir netice alamamıştır. Davanın bir kumpas sonucu açıldığı, camiamızın yerli ve milli, devlet ve vatan aşığı insanlardan oluştuğu bir kez daha ispatlanmıştır. O dönem Sayın Çiçek’in aleyhimizdeki bu çabaları Emniyet yetkililerinin tespitleri ile de sabittir.
Kanaatimizce Sayın Çiçek’in asıl üzerinde durması gereken konu şudur:
Dava dosyamız ile ilgili hiçbir bilgiye sahip olmadığı halde camiamıza yönelik aslı olmayan iddialarda bulunmayı neden gerekli görmüştür?
Sayın Cemil Çiçek Bey,
Sizin gibi değer verdiğimiz bir büyüğümüzden, adalet ve vicdanla bir değerlendirme yapmanızı, fikrinizi beyan etmeden önce dava dosyamızı incelemenizi, iddianameye konu olan tüm sözde suçlamalardan aklandığımızı gösteren somut delillere göre bir açıklama yapmanızı beklerdik. Bir hukukçu ve bir devlet adamı olarak size de bu yakışacakken, şefkatle, vicdanla ve adaletle insanlara yaklaşmak varken masum insanların, tertemiz mümine kadınların hapsedilmesini isteyerek mahkemeleri yönlendirme manasına gelecek sözler söylemenizin hiç yakışık almadığı düşüncesindeyiz.
Bizleri tanıyan bilen bir insansınız. Biz de sizin Devletimize olan güzel hizmetlerinizi hep takdir ve saygıyla izledik. Allah’ın varlığının ve birliğinin anlatılması için gösterdiğimiz eşine az rastlanır fedakarlık ve çalışkanlığın, makam mal mülk hırsında olmadığımızın, dürüstlüğümüz, samimiyetimiz ve gayretimizin farkında olduğunuzu ve bu vasıflarımızı takdir ettiğinizi de biliyoruz.
Elbette hiçbir insan hatasız değildir ve tövbe müminin temel vasıflarından ve güzelliklerinden biridir. Ancak, “Tövbe-i nasuh gerekir” sözünüzün muhatabı, “4 şahit getirilmemesine rağmen” zina suçlamasına itibar eden, Allah’ın sevmediği iftirayı yayıp yaygınlaştıran, haksız ve hukuksuz bir şekilde mümine hanımları ve mümin beyleri Türkiye’nin dört bir yanındaki cezaevlerine dağıtan, mallarına ve mülklerine hukuksuz şekilde el koyan uygulamaları yapan bazı “derin” odaklar olmalıdır. Bu sebeple Adnan Oktar Bey ve arkadaşlarına yönelik sarf ettiğiniz hakka, hukuka ve gerçeğe uygun olmayan ifadenizi tekrar gözden geçirdiğinizde, kanaatimizce sizin de kendi tavsiyenizi yerine getireceğinizi umuyoruz.
Zira, aksi sizin açınızdan çok yanlış anlaşılabilir, sol görüşlü kesimin teveccühünü kazanabilmek için Müslümanlar aleyhinde konuşmuşsunuz gibi algılanabilir. Buna sebep olmanız da kamuoyunda hükümetimize karşı negatif bir algı oluşmasına yol açabilir. Nitekim, -Türk Mahkemelerini tenzih etmekle birlikte- son dönemdeki yargıya olan bu tür baskılar yüzünden AK Parti hükümetinin çok yıprandığı da açık bir gerçektir.
Bir hukuk devleti olarak değerli hakimlerimizin hür iradeyle, hiç kimsenin baskısı altında kalmadan adil kararlar almalarını sağlayacak ortamı oluşturmak bugün Türkiye için en hayati konulardan biridir. Adaleti şiar edinmiş değerli hakimlerimizin kimseden akıl almaya, onlara kimsenin yol-yöntem göstermesine ihtiyaçları yoktur.
Ayrıca, size tekrar hatırlatmak isteriz ki; AK Parti hükümetinin ideolojik ve felsefi zeminini Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları inşa etmiş, hazırlamıştır. Sağ ve dindar düşünce, bu manevi zeminde yükselişe geçerek iktidar olabilmiştir.
Sayın Adnan Oktar ve camiamızın Darwinizm, materyalizm ve komünizme karşı yaptığı fikri mücadele yalnızca Türkiye’de değil, dünya çapında da çok etkili olmuştur. Darwinizm’in bilimsel hiçbir altyapısının olmadığını, bilimsel tüm delillerin Darwinizm’i çürüttüğünü ve “Yaratılış Gerçeği”ni ispatladığını Adnan Bey ve arkadaşları gözler önüne sermiştir.
Adnan Bey ve arkadaşlarının ilmi ve imani çalışmaları neticesinde, onların sağladığı dindar halk zemininde siyaset yapma imkanı elde ettiniz. Ama ne acıdır ki bugün, size bu imkanı sağlayan tertemiz Müslümanlar için gerçeklikten tamamen uzak sözler sarf ediyorsunuz.
Bir düşünün, eğer Adnan Bey ve arkadaşlarının Darwinizm-materyalizme karşı verdiği amansız fikri mücadele olmasaydı Türkiye’de sol ideoloji hakim olacaktı. Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları AK Parti hükümetinin fikri zeminini hazırlamasaydı, sağı destekleyecek taban da oluşmayacak, AK Parti hiçbir zaman iktidar olamayacaktı, siz de ne Başbakan yardımcısı ne de TBMM Başkanı olabilecektiniz. Belki de siyasi hayatınız hiç başlamadan bitecekti.
Adnan Bey ve arkadaşlarının çabaları olmasaydı, sol güçlenip iktidar olsaydı sol bir partiden mi siyasi hayatınızı sürdürmeye çalışacaktınız, sol partiler sizi tercih edecekler miydi ki peki?
Tüm bunları çok iyi bilmenize rağmen nerede camiamız aleyhinde iftira içerikli bir konuşma yapılsa ya da bir haber olsa sizin de buna bir şekilde katkınız olması oldukça dikkat çekici bir durumdur. Tecrübeli bir devlet adamı ve bir hukukçu olarak size yakışan, koşullara göre değil, adalete-hukuka göre sözlerinize yön vermenizdir. Bütün bunları sizi bir ağabeyimiz olarak gördüğümüz için ve bir mümin kardeşimize doğruyu hatırlatmak farz olduğu için söylüyoruz.
Diyorsunuz ki; “Kayıt dışılığın üçüncü boyutu da kayıt dışı dindir. Yani aslında dinde yeri olmayan din. Bununla mesela son aylarda kamuoyunu meşgul eden malum konuları, bir kısım tarikat şeyhleri, Adnan Oktar gibi durumları kastediyorum. Bunların hiçbiri dinde yeri olan şeyler değildir. Ama Türkiye’nin psikolojisini bozuyorlar.”
Öncelikle şunu ifade etmek isteriz ki eğer “kayıt dışılığın” takibi yapılacaksa ve gündem bu olacaksa dindarların hayatından çok daha önce üzerinde durulması gereken hayati konular vardır. Gerçek bir devlet adamına yakışan da öncelikle o konuların üzerine gitmektir. Bu konular üzerinde yorum yapmak isterseniz şu sorularla başlayabilirsiniz :
Türk milleti gerçek dindar olmayı, şüpheden, vesveseden, hurafeden, bağnazlıktan arınmış gerçek İslam'ı Sayın Adnan Oktar’ın Allah’ı, Kuran’ı anlatan eserleri sayesinde öğrendi ve bu inancına her yönden hizmet edeceği için sağ iktidarı destekledi.
Bütün bu hakikatlere rağmen, AK Parti’ye yıllardır en güçlü taban desteğini sağlayan tek camia olan, solun felsefesi Darwinizm’e yönelik tek ve en etkili karşı anlatımı yapan Adnan Bey ve arkadaşlarının ilmi ve imani çalışmalarının durdurulması ve bu insanların ömür boyu cezalar alması için mahkemeyi etkilemeye yönelik açıklamaların ne amaçla yapıldığını ise anlamak mümkün değil.
Tertemiz Müslümanlar için “Türkiye’nin psikolojisini bozuyorlar.” diyorsunuz. Gerçekte ise Adnan Bey ve arkadaşları tarihe geçecek imani ve milli hizmetleriyle İngiliz derin devletinin ve yerli uşaklarının moralini, psikolojisini, kirli hesaplarını bozuyorlar. İngiliz derin devleti, ateist her türlü dinsiz akım ve felsefeleri yıkan Adnan Bey’den elbette ki rahatsız olur ama sizin neden rahatsız olduğunuzu anlayabilmiş değiliz.
Bu bakımdan, doğru bir değerlendirme yapabilmeniz için Adnan Bey ve arkadaşlarının devletimize, milletimize ve Müslümanlara 40 yıldır sunduğu hizmetleri kısaca yeniden özetleyelim:
Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları;
Tüm bunların yanı sıra, Adnan Bey ve arkadaşlarının sizin bildiğiniz ve bilmediğiniz, devletimize ve milletimize daha pek çok hizmetleri oldu.
Ayrıca, belirtmek isteriz ki tarikat şeyhleri dediğiniz insanlar da nur gibi Müslümandır, hepsi yüzlerce, binlerce insanın imanına, hidayetine vesile olmuşlardır. Tek bir insanın dahi imanına vesile olmamış kişilerin bu konuda yorum yapmasının hiç doğru olmadığı kanaatindeyiz.
CEMİL BEY, ŞUNU DA UNUTMAYIN Kİ; 15 TEMMUZ HAİN DARBE GECESİNDE, CUMHURBAŞKANIMIZ SN. ERDOĞAN’I VE HÜKÜMETİMİZİ DESTEKLEMEK İÇİN SOKAKLARA DÖKÜLEN MİLYONLARIN BİRÇOĞU SİZİN “KAYIT DIŞI” DİYE ELEŞTİRDİĞİNİZ TARİKAT EHLİ MÜSLÜMANLARDIR. BU TERTEMİZ MÜSLÜMANLAR OLMASAYDI, 15 TEMMUZ’DA FETÖ’NÜN DARBE GİRİŞİMİ BAŞARILI OLUR, SİZ DE ŞU AN BU SÖZLERİ KONUŞABİLECEK BİR POZİSYONDA OLAMAZDINIZ.
Çok sayıda siyasi mevkiye gelmiş bir kişi olarak sizin ve sizin gibi düşünenlerin çoktan çözmüş olması gereken, ancak bugüne kadar tek bir ilerleme dahi kaydedilmemiş olan, Türkiye’nin on yıllardır kanayan yaralarını tekrar hatırlatmanın faydalı olacağı kanaatindeyiz:
Ne Acıdır ki Ülkemizde;
Her gün birçok televizyon kanalında karşımıza çıkan YARIŞMALAR, GÜZELLİK PROGRAMLARI ve DİZİLERDE HOMOSEKSÜELLERE YER VERİLMESİ, BUNLARIN TOPLUMUMUZA ADETA ÖRNEK ALINACAK KİŞİLER GİBİ GÖSTERİLMELERİ artık ne yazık ki sıradan, günlük konular gibi karşılanmaktadır. Ülke genelinde sadece HOMOSEKSÜEL, TRAVESTİ ve TRANSSEKSÜELLER TARAFINDAN İŞLETİLEN ve KULLANILAN YÜZLERCE BAR, DİSKO ve GECE KULÜBÜ ile BUNLARDAN ÇOK DAHA FAZLA SAYIDAKİ HOMOSEKSÜEL ESKORT SAĞLAYAN İNTERNET SİTELERİ bulunması ahlaki çöküntünün en ibret verici yönlerinden biridir.
Devletin bu işletmeleri de tıpkı Genelevler/Kerhaneler gibi ticari işletmeler olarak değerlendirip bunlardan çeşitli vergiler alması, vatandaşlarımızın bu ahlaksızlıkların tanıtımının yapıldığı internet sitelerine erişiminin engellenmeyip sitelerin herkes tarafından ziyaret edilebilir kalmaları, ülkemizin geldiği bu tehlikeli boyutu gözler önüne sermektedir.Toplumun bunca ciddi ahlaki sorunları varken, birkaç genç hanımın kıyafetinden rahatsız olmanın hiçbir izahı ve açıklaması yoktur.
Ne Acıdır ki Ülkemizde;
Her birinin apaçık günah ve haram olduğu konusunda sokaktaki herhangi bir vatandaşın bile bilgi sahibi olduğu bu duruma en üst mevkilerdeki devlet yetkililerimizden biri olarak ilk tepki vermesi gerekenlerden biri Sayın Cemil Çiçek olmalıyken,
TOPLUMDA BU DERECE VAHİM VE FECİ BİR AHLAK ÇÖKÜNTÜSÜ SÖZ KONUSUYKEN, BUNLARI BİR KEZ BİLE DİLE GETİRMEYİP BİR İKİ TANE GENÇ KIZIN DEKOLTESİNİ KONU EDİNEREK DİNİN GÜYA BOZULDUĞUNU İDDİA ETMEK HİÇBİR MAKULİYETİ OLMAYAN BİR TUTUMDUR.
HAYATLARINI BU TÜR HARAMLARA KARŞI İLMİ VE FİKRİ MÜCADELEYE ADAMIŞ TERTEMİZ, SAMİMİ MÜSLÜMANLARI, NUR GİBİ TARİKAT MENSUPLARINI GÜYA KAYIT DIŞI DİYE TABİR ETTİĞİNİZ BİR DİNİN MENSUPLARIYMIŞ GİBİ HAKSIZ VE VİCDANSIZ BİR BİÇİMDE YAFTALAMAYA ÇALIŞIRKEN SİZ BU EN BÜYÜK HARAMLARIN DEVLET ELİYLE GALİZ BİR BİÇİMDE İŞLENMESİNİN ENGELLENMESİ İÇİN ELİNİZDE HER TÜRLÜ YETKİ, İMKAN VE GÜCE SAHİP OLDUĞUNUZ HALDE NE MÜCADELE VERDİNİZ? ÖNCELİKLE BU SORUNUN CEVABINI VERMENİZ DOĞRU OLACAKTIR KANAATİNDEYİZ.
Ne Acıdır ki Ülkemizin;
SON DERECE DEHŞET VERİCİ BİR DURUMDUR.
Dinde hiçbir şekilde yeri olmayan, Allah’ın kesin olarak haram kıldığı fuhuş, kumar ve alkolün ülkemizde yasal olması ise dehşet vericidir.
Buna karşın, Sayın Adnan Oktar’a kumpas kurulmadan önce Adnan Bey bu haram fiillere karşı tüm gücü ve imkanıyla mücadele ederek durdurulması için elinden geleni yapmıştır. Yüz binlerce Türk kadınının milyonlarca erkeğe peşkeş çekilmesini önlemek için defalarca canlı yayında ilgili yetkililere seslenmiş, “Bu zavallı kadınları kurtaralım.” demiştir. “Türk milleti artık alkolle zehirlenmesin.” demiştir.
Sonunda da İngiliz derin devleti genelev mafyasını ve kumar mafyasını ve bunların bir kısım resmi mercilerdeki kripto uzantılarını devreye sokarak camiamıza bir kumpas kurmuş ve bu haklı mücadelemizi engellemek istemiştir.
Siz ise camiamızla ilgili sözlerinizle farkında bile olmadan İngiliz derin devletinin bu kumpasına ortak oluyorsunuz. Haram olan kerhane, kumar, alkol sektörüne karşı mücadele eden tertemiz Müslümanları adeta bu mücadeleden geri bırakmak ister gibi bir görünüm sergiliyorsunuz. Daha da ilginci siz kendiniz de bu toplumsal çöküşü engellemek için hiçbir şey yapmıyorsunuz.
Türkiye’nin ahlakını ve psikolojisini yukarıda anlattığımız fuhuş, kumar, alkol, genelevler, homoseksüel barları, gay kulüpleri gibi haram fiiller ve bu haramların pervasızca işlendiği mekanlar bozar. Dans, dekolte, kadınların özgür yaşaması, eğlenmesi, gülmesi bozmaz. Türkiye’deki hanımların en az %50’si dekoltelidir, milyonlarcası bikiniyle tangayla denize girer, plajlarda güneşlenir. Bu zamana kadar da bu nur gibi tertemiz Müslüman hanımlar sebebiyle kimsenin psikolojisi bozulmadığı gibi, toplumsal ahlak da bozulmamıştır.
Ama FUHUŞUN, KUMARIN, FAİZİN, İÇKİNİN DEVLET GÜVENCESİNDE HALKA HİZMET GİBİ SUNULMASI TOPLUMSAL AHLAKI TAM ANLAMIYLA ÇÖKERTMEKTE, DİNİ ASIL BU HARAM FİİLLERİN YASAL OLMASI BOZMAKTADIR.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, insanlık için büyük bir bela olan fuhuş, kumar, alkol ve faizin yasal olması apaçık günah ve haram olduğu halde, bunların hiçbirinden değil de dekolteyi bahane ederek, kendilerini devletimize ve milletimize hizmet etmeye adamış Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarından rahatsızlık duymanızı hayret ve dehşetle karşılıyoruz.
Ayrıca, unutulmamalıdır ki ülkemizde modern yaşam tarzını benimseyip, dans eden ve dekolte giyinmekten hoşlanan çok fazla kadının olduğu, hatta dekoltenin ötesinde yaz mevsimini ülkemizin sahil kesimlerinde bikini, mayo giyip güneşlenerek ve denize girerek geçiren milyonlarca vatandaşımızın olduğu da herkesçe malum olan bir gerçektir. Bize göre bunun hiçbir mahsuru bulunmayıp, bu kardeşlerimizin hepsi de Müslüman ve birinci sınıf vatandaştır. Dolayısıyla her insan dindar olabilir ve kılık kıyafet konusu asla insanların dindarlık seviyelerini gösteren bir ölçü olamaz.
Sayın Cemil Çiçek’ten ricamız;
Bu yaptığı büyük hatayı görüp ivedilikle düzeltmesidir. İleri yaşta tecrübeli bir devlet büyüğümüz olarak güzel ahlakıyla, akılcı ve tutarlı konuşmalarıyla herkese örnek olmalıdır. Müslümanlara karşı daima hüsnü zanla bakmalı, İslam alemini yok etmeyi kafaya koymuş olan İngiliz derin devletinin bu amacı için alçakça kurduğu kumpası anlatmalı, bu kumpasa dikkat çekmeli ve bu karanlık yapıyı deşifre etmelidir. Bir Müslüman olarak başka Müslümanlarla uğraşması ise sadece İngiliz derin devletinin işine yarayacaktır.
Bu itibarla, saygı duyduğumuz, her daim hakkı, adaleti gözeten muhterem bir büyüğümüz olarak gördüğümüz Sayın Cemil Çiçek’in bu hatırlatmalarımızı dikkate alacağına inanıyoruz.
Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.