Sayın Yetkili;
"Cracked.com" adlı internet sitenizde, Alex Hunton tarafından yazılmış 3 Şubat 2020 tarihli bir yazıda, Sayın Adnan Oktar ve arkadaş grubu hakkında bir takım gerçek dışı ve dayanaksız iddialara yer verilmiştir.
İçeriğine göz atıldığında yazının, yanlış bilgilenmeden kaynaklandığını düşündüğümüz, gerçeklikten uzak, kulaktan dolma bazı uydurma dedikoduların ve asılsız iddiaların bir derlemesi olduğu görülmektedir.
Öncelikle belirtmek isteriz ki, söz konusu asılsız iddialar ve dedikodular, uzun yıllardan beri Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın gerek Darwinist-materyalist ideolojiyi çökerten, gerek Kur'an'a aykırı radikal, bağnaz din anlayışının çarpıklığını ortaya koyan son derece etkili "bilimsel ve kültürel" faaliyetlerinden rahatsız olan yerli ve yabancı bazı çevrelerin karalama ve saldırı amaçlı ortaya attığı yüzeysel, hayali ve uydurma senaryolardan ibarettir.
Hiçbir gerçeklik payı olmayan bu senaryolar üzerinden kurgulanarak kendince alaycı ve küçük düşürücü olmaya çalışan bir üslubun da kullanıldığı, dolayısıyla Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının kişilik haklarının ihlal edildiği yazıyla ilgili tarafımıza cevap hakkı doğmuş bulunmaktadır.
Bu vesileyle, gerçeklerin ortaya konarak yazıda yer verilen çeşitli haksız ve asılsız iddiaların kamuoyu tarafından doğrularının öğrenilmiş olacağı kanaatindeyiz.
Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları, 11 Temmuz 2018 tarihinde düzenlenen bir polis operasyonundan bugüne kadar, 19 aydır hukuksuz bir biçimde cezaevinde tutuklu bulunmaktadır. Yargılandıkları dava dosyasında tek bir somut suç delili dahi yoktur. Savcılık iddianamesi, tamamıyla bir grup husumetli müştekinin kanıtsız ve belgesiz soyut beyanlarına, uydurma iddialarına, hayal ürünü iftiralarına dayandırılmaktadır. Söz konusu müştekiler, Sayın Adnan Oktar ve arkadaş grubuna husumetli bazı kişilerden ve bu kişilerin dosyaya şüpheli olarak katmakla korkutup tehdit ederek ifade vermelerini sağladıkları bazı genç kızlardan oluşmaktadır. Ancak, iddianameyi ve dava dosyasını inceleyen uzman hukukçular dosyanın boş olduğunu net bir şekilde ifade etmektedir.
Sözünü ettiğimiz komplonun uygulayıcıları, İngiliz derin devletinin görevlendirdiği bazı üst düzey istihbarat görevlileri ve onların yönlendirdiği Türkiye'deki emniyet, yargı ve medya gibi çeşitli sivil ve resmi konumlarda konuşlanmış kripto uzantılarıdır. İngiliz derin devleti, dünya çapında yaklaşık 300 yıldan bu yana sürdürdüğü sömürü düzenine en büyük tehdit olarak tüm dünya Müslümanlarının bir araya gelerek oluşturacağı güçlü bir İslam Bİrliği'ni görmektedir. Dolayısıyla, 40 yıla yakın bir süredir İslam Birliği idealini en kararlı biçimde savunan, bu konuda onlarca eser kaleme alan, hükümete bu konuda son derece etkili bir felsefi ve ideolojik destek sunan, bağnazlık ve taassuptan uzak, Kur'an'a dayalı gerçek İslam’la birlikte modernliği, kaliteyi, sanatı, estetiği ve bilimi bir arada yaşayan, Allah'ın varlığını ve Yaratılış gerçeğinin delillerini tüm dünyaya anlatan, ateizm ve dinsizliğin dini Darwinizmi bilimsel delillerle yerle bir eden Adnan Oktar ve arkadaşlarının faaliyetlerinden, sözünü ettiğimiz derin ve karanlık yapı son derece rahatsızdır.
Diğer yandan, İngiliz derin devletinin kendisine karşı düzenlediği komploda, Adnan Oktar'ın 2018 yılı başlarında 2. cildini yayınlayarak dünyanın önde gelen siyasetçilerine, bürokratlarına, araştırmacılarına, akademisyenlerine ve bürokratlarına gönderdiği “Üst Akıl İngiliz Derin Devletinin İçyüzü” kitabı da bardağı taşıran son damla olmuştur.
İngiliz derin devletinin, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarını etkisiz hale getirme planının bir diğer nedeni de Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a 26 yıldır verdikleri yoğun ve güçlü fikri destektir. İngiliz derin devleti Sayın Erdoğan’ı her fırsatta devirme planları yaparak, bir yandan da dünya çapında aleyhinde kara propaganda çalışmaları yürütürken ona destek veren grupları da etkisiz hale getirme peşindedir. Sayın Adnan Oktar ve arkadaş grubu da bu yönde en etkili grup olduğu için de ilk başta hedef alınmıştır.
Bu amaçla, Sayın Adnan Oktar'ın arkadaş çevresinden geçmişte ayrılmış bazı husumetli kişileri yönlendirerek asılsız şikayetlerin yapılmasını sağlamış ve söz konusu operasyonun zeminini hazırlamıştır. Sürecin sonunda da polis operasyonu, gözaltılar ve tutuklanmalar gerçekleşmiştir.
Öncelikle, sitenizde Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının konu alındığı yazının başlığında geçen "çok sayıda cinsel saldırı içeren" ifadesi dahi yazının önyargılı bir üslupla kaleme alındığının, iyi niyet ve samimiyetle bağdaşmadığının, dürüst ve tarafsız olma gibi bir kaygı taşımadığının önemli bir göstergesidir. Bu da yazının içeriğinde öne sürülen diğer iddiaların da ne derece gerçek ve güvenilir olabileceğinin önemli bir göstergesidir.
Çünkü, cinsel saldırı gibi çok ciddi bir suçlama yapıldığında, bunun somut ve inkar edilemez delillere, belgelere ve kesinleşmiş yargı kararlarına dayandırılması gereklidir. Bunun aksi bir tutum o insanlara "iftira etmek" anlamına gelir. Bu ise ne hukukun evrensel "suçsuzluk ilkesi"yle ne de insan haklarıyla bağdaşmaz.
Önemle vurgulamak gerekir ki, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları hakkında ne bu suçlamayla ne de başka herhangi bir suçlamayla ilgili bugüne kadar kesinleşmiş hiçbir yargı kararı yoktur. Bu insanlar hayatlarında hiçbir suça karışmamışlardır. Tek bir sabıka kayıtları dahi yoktur. Ortada sadece, komplocu husumetli çevreler tarafından baskı ve tehdit yoluyla birkaç zavallı genç kıza zorla attırılmış cinsel içerikli iftiralar vardır. Bu genç kızların birçok çelişki ve tutarsızlık içeren sözlü beyanları dışında, bu iftiraları doğrulayan ne bir kanıt, tanık, belge veya sağlık raporu ne de sözde ithamları belgeleyecek zamanında yapılmış bir şikayet bulunmamaktadır.
İddia edilen sözde cinsel saldırı olaylarıyla ilgili 1, 2, 5, 10 hatta 20 yıl öncesinin tarihleri verilmektedir. İlginç olan ise, yıllar önce gerçekleştiğini öne sürdükleri bu sözde cinsel istismar iddialarıyla şikayette bulunan bütün müştekilerin, 11 Temmuz polis operasyonunun ya hemen öncesinde ya da hemen sonrasında, toplu olarak şikayet başvurusunda bulunduklarıdır. Üstelik de emniyetin cinsellikle ilgili şikayet başvurularının muhatabı olmayan "mali şube" birimine.
Dahası, şikayetçi genç kızların bu sözde saldırı ve istismarların yaşandığını iddia ettikleri dönemlerde Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarıyla birlikte son derece mutlu, neşeli, sevgi ve saygı dolu günler geçirdiklerini gösteren yüzlerce fotoğrafları, videoları, sosyal medya paylaşımları vardır.
Bunların da ötesinde, 2016 yılından itibaren 11 Temmuz 2018 operasyon sabahına kadar 2 yıl boyunca Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik çok gizli ve kapsamlı bir polis teknik takibi yürütülmüş, tüm arkadaşlarımızın telefonları, bulundukları ortamlar aralıksız dinlenmiş, kayıt altına alınmış, gizli kamera çekimleri yapılmıştır. Ne var ki bu teknik takibin hiçbir aşamasında ne bir cinsel saldırı ya da istismar ne bir şiddet ne de başka herhangi bir suç vakasına rastlanmamıştır. Ayrıca, operasyon gecesi 120 eve eş zamanlı baskınlar düzenlenmiş, ancak bu baskınlar esnasında değil suç unsuru ya da suç üstü bir olayla, tek bir uygunsuz durumla bile karşılaşılmamıştır.
Tüm bunlar, boş olan dava dosyasını ancak masa başında üretilmiş ve kurgulanmış cinsel içerikli iftiralarla doldurabilmek amacıyla, genç kızlara yönelik baskı, tehdit ve zorlama yoluyla organize bir iftiracı devşirme yöntemi izlendiğinin en açık göstergelerindendir.
Komplocuların, cinsel saldırı iftirası attırmak için genç kızları baskı ve tehditle kokutarak müşteki olmaya zorlamalarının amacı, içinde tek bir somut suç delili bulunmayan dava dosyasını uydurma, yalan beyanlarla doldurabilmektir. Bir yandan da halkın hassas sinir uçlarına dokunan cinsel içerikli suçlamaları medyaya taşıyarak Adnan Oktar ve arkadaş çevresi hakkında bir algı operasyonu, kara propaganda yürütmektir. Kumpasçılar bu sayede hem bu tertemiz camiayı kendilerince karalayıp itibarsızlaştırmak hem de süregiden mahkeme üzerinde baskı oluşturabilmeyi amaçlamaktadırlar.
İşte sırf bu dayanaksız ve uydurma iftiralar, yalan beyanlar nedeniyle, 168 kişi 17 ay tutuklu kalmış, Sayın Adnan Oktar ve 80 civarında arkadaşı da halen haksız ve hukuksuz bir biçimde cezaevlerinde son derece zorlu koşullar altında 20. aylarını doldurmaktadır. Ortada, bu derece anormal ve insan haklarını ayaklar altına alan bir zulüm, eziyet ve hukuksuzluk varken bunu görmezden gelerek bir takım uydurma şayiaları konu edinmek anlaşılır gibi değildir.
Ayrıntılı bilgi için aşağıdaki linki inceleyebilirsiniz :
https://www.net-cevap.com/english/sexual-allegations-in-the-case-file-are-completely-baseless
Söz konusu yazıda, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları “tarikat” olarak tanımlanmıştır. Sözde esrarengiz, içe kapalı, çeşitli özel ritüel ve kuralları olan gizemli bir yapı görünümü vermek amacıyla seçilen bu tanımlamanın somut gerçeklerle hiçbir ilgisi yoktur. Zira, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının İslam tarihinde görülen tarikat yapılanmalarının hiçbiriyle benzer bir yönü bulunmamaktadır. Adnan Oktar ve arkadaşları arasında İslami tarikatların en klasik özelliği olan şeyh-mürit ilişkisi olmadığı gibi, tarikatlarda rastlanan dini ritüeller, hiyerarşik yapılar, özel kurallar da bulunmamaktadır.
Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları son derece dışa dönük, herkesin gözleri önünde, açık, samimi, gizlisi saklısı olmayan, demokratik düşünceyi, fikir ve düşünce özgürlüğünü, kadınların hak ve özgürlüklerini, insanlar arasında sevginin, saygının, kardeşlik ruhunun yaygınlaşmasını savunan dindar Müslüman insanlardır.
Adnan Oktar ve arkadaşları, ortak dünya görüşleri ve yaşam biçimleri doğrultusunda bir araya gelmiş, birbirini çok seven, Kur'an ahlakı çerçevesinde her konuda yardımlaşma ve dayanışmayı hayatlarının merkezine alan, inançları doğrultusunda dünya çapında bilimsel ve kültürel faaliyetler düzenleyen bir arkadaş grubudur. Dolayısıyla yazınızda tarikat olarak nitelendirilen diğer insan topluluklarıyla uzaktan yakından hiçbir benzerlikleri yoktur.
Sayın Adnan Oktar, bugüne kadar hiçbir arkadaşına hiçbir konuda baskıda bulunmamıştır. Onların eğitim almalarını, ticaret yapmalarını veya sosyal hayata katılmalarını hiçbir zaman engellememiştir. Savcılık iddianamesindeki ve oradan kopyalandığı anlaşılan sitenizdeki iddiaların aksine Sayın Oktar, arkadaşlarının çok iyi eğitim almalarını, başarılı bir iş hayatı sürdürmelerini ve sosyal faaliyetlerde bulunmalarını her zaman teşvik etmektedir. Sayın Adnan Oktar'ın bakış açısına göre bu teşvik arkadaşlarının güzel bir hayat sürmeleri için gerekli olduğu gibi, İslam’ın dünyaya daha iyi tanıtılması, eğitimli, kültürlü, donanımlı, kaliteli, modern Müslüman modeline örnek oluşturması ve bu modelin teşvik edilerek dünya çapında yaygınlaşması için de gereklidir.
Sayın Adnan Oktar'ın arkadaşlarından birçoğu yüksek lisans ve doktora yapmış kişilerdir. Aralarında birçok doktor, mühendis, öğretmen, yönetici ve başarılı iş insanları bulunmaktadır.
Ayrıca, Adnan Oktar'ın tüm arkadaşları kendi özgür iradeleri doğrultusunda hayatlarına istedikleri gibi yön vermektedir. Adnan Oktar'ın hiçbir arkadaşı sosyal hayattan uzak değildir. Hepsi de eğlenmeye, spora, sosyal ve kültürel etkinliklere vakit ayıran insanlardır. Sosyal medya hesaplarına kısaca göz gezdirmek bile, bu insanların ne kadar sosyal ve aktif bir yaşantıları olduğunu görmek için yeterlidir.
Adnan Bey de arkadaşlarının neşeli, mutlu ve dışa dönük olması için onları her zaman desteklemektedir. Arkadaşları toplumun her kademesinde yer aldıkları gibi, A9 TV programları, birçok yerli ve yabancı TV kanalı ve basın kuruluşlarına verdikleri röportajlar ve sosyal medya hesapları aracılığıyla da insanların hemen her gün gözleri önünde bulunmuşlardır. Dolayısıyla, onların Adnan Oktar'dan baskı gördükleri ve dünyadan kopuk yaşadıkları yönündeki iddialar son derece saçma ve asılsızdır.
Yine yazıda iddia edildiğinin aksine, Adnan Oktar'ın hanım arkadaşlarına estetik yaptırmaları yönünde baskıda bulunduğu iddiası da son derece uygunsuz ve gerçek dışıdır. Üniversite mezunu, akıllı, zeki, şuurlu, aydın, modern ve seçkin ailelere, çevrelere mensup insanların bu tür sözde yaptırımlarla hareket etmeyeceği çok açık bir gerçektir. Ayrıca, Sayın Adnan Oktar'ın hanım arkadaşlarından hiçbiri estetik operasyon geçirmemiştir.
11.07.2018 tarihli polis operasyonunda Sayın Adnan Oktar'ın dönem dönem ziyaret ettiği ve geniş arazisi olan bir eve de baskın yapılmış ve mekanın görüntüleri medyada kamuoyu ile paylaşılmıştır.
Bir kısım medya ise, söz konusu görüntülerle ilgili yaptıkları haberlerde, gerçekleri çarpıtarak kamuoyuna aktarmıştır. Bu tür yanıltıcı haberlerden biri de, baskın yapılan evde bulunan ve geniş araziyi izlemek için kullanılan güvenlik kameralarıyla ilgilidir:
Bahçesi ve etrafındaki arazisi geniş olan her evde ve iş yerinde olduğu gibi söz konusu evde de güvenlik kameraları vardır. Ancak bu kameraların hepsi geniş dış alanı, bahçeyi ve arazinin sınırlarını izleyen güvenlik kameralarıdır. Söz konusu evin içinden, odalarından elde edilen tek bir kamera dahi yoktur. Ne var ki bu arazi güvenlik kameraları, bir kısım medya tarafından kasten olumsuz algı oluşturmak maksadıyla, güya odalara Adnan Oktar tarafından yerleştirilmiş gizli kameralarmış gibi gerçeğinden tamamen saptırılarak kamuoyuna yansıtılmıştır.
Aylarca süren bu karalayıcı haberlere karşın, düzenlenen iddianamede dahi bu hayali gizli kameralardan tek bir kelime bahsedilmemiştir. Çünkü söz konusu kameraların gizli kamera olmadıkları ve güvenlik amacıyla kullanıldıkları çarpıtılamayacak kadar açık bir gerçektir. Dolayısıyla, sitenizdeki yazıda geçen gizli kamera konulu anlatım gerçeklerle hiçbir ilişkisi olmayan uydurma ve yakışıksız bir iddiadan ibarettir.
Bu çirkin iddia husumetli müştekilerin sadece biri tarafından kendince karalama maksatlı olarak ortaya atılmış olup, iddianamede tek bir kelimeyle bile yer almamıştır. Sayın Adnan Oktar'ın namuslu, iffetli ve saygın hanım arkadaşlarını karalamak için ortaya atılan bu iftirayı doğrulayacak hiçbir delil, belge, tanık ya da bir şikayet bulunmamaktadır. Bu, tamamen çamur at izi kalsın mantığında ortaya atılmış düzeysiz bir iftiradan ibarettir. Namuslu kadınlara bu tür iftiralar atanları Allah, kutsal Kitabımız Kur'an'ı Kerim'de şöyle kınamaktadır:
Namuslu, kötülüklerden habersiz mümin kadınlara zina isnadında bulunanlar, dünya ve ahirette lânetlenmişlerdir. Yapmış olduklarına, dilleri, elleri ve ayaklarının, aleyhlerinde şahitlik edeceği gün onlar için çok büyük bir azap vardır. (Nur Suresi, 23-24)
Bu noktada belirtmek gerekir ki, komplocuların bir kısım basının da desteğini alarak varlığından bahsettikleri dijital şantaj arşivi de hayali bir arşivdir. Polis operasyonlarında böyle bir arşiv bulunmamıştır. İddianamede de böyle bir arşivin varlığından bahseden tek bir satır bile yoktur. Dahası, ortada ne bir şantaj malzemesi ne bir şantaj mağduru ne de tarihte böyle bir iddiayla açılmış bir soruşturma ya da dava bulunmaktadır. Kaldı ki Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları gerek yüksek ahlak ve kişilikleri gerek aldıkları eğitim, görgü ve terbiye gerekse tertemiz adli sicilleri itibariyle şantaj gibi ağır kriminal eylemlere karışacak insanlar değildir. Haklarındaki ortaya atılan şantaj iftiraları da aynı diğer çirkin, asılsız ve dayanaksız suçlamalar gibi uydurma ve gerçek dışıdır.
Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları bahse konu yazınızda geçen asılsız iddialar ve benzerleri dolayısıyla bugün olduğu gibi geçmişte de bazı soruşturma ve davaların tarafı olmuşlardır. Ancak söz konusu dosyaların tümü her seferinde Adnan Oktar ve arkadaşları lehine takipsizlik ya da beraatle sonuçlanmıştır. Adnan Oktar ve arkadaşlarının suçsuz insanlar oldukları birçok savcılık ve mahkeme kararıyla da ispatlanmıştır. Buna rağmen komplocular aynı bayat iddiaları ısıtarak yeniden ortaya sürmüşlerdir. Ancak, adaletin bir kez daha yerine gelerek komplocuların oyunlarının bozulacağına dair inancımız tamdır.
Bu itibarla, tarafınıza gönderdiğimiz bu cevabi yazımızın www.cracked.com adresli internet sitenizde yayınlanmasını talep eder, bilginize saygılarımızla sunarız.