Camiamıza yönelik kumpas davasında, Sayın Adnan Oktar ve camiamızı itibarsızlaştırmak, çalışmalarımızı etkisiz hale getirmek için en yoğun biçimde cinsel saldırı ve taciz iftiralarına başvuruldu. Söz konusu cinsel saldırı ve taciz iftiralarını da alçak, haysiyetsiz, her türlü illegal ve gayrı meşru eylemin içinde bulunan derin devlet yancısı husumetli bir çete, emniyet ve yargı içinde işbirliği içinde olduğu bazı kripto memurlarla birlikte kurguladı.
Camiamızdaki bir kısım hanımları gözaltına almak, tutuklamak, cezaevine göndermek, mallarına el koymak, çevrelerine rezil etmekle tehdit eden bu derin devlet güdümlü çete, hanım arkadaşlarımıza iki seçenek sundu:
☞ Ya iftiralarla sizi rezil ederiz, insan içine çıkamayacak hale getiririz, dahası tutuklanır, yıllarca cezaevinde kalırsınız;
☞ Ya da Adnan Oktar ve çevresindekilere iftira atar, kendinizi mağdur gösterir ve cezaevinden kurtulursunuz.
İKİNCİ SEÇENEĞİ SEÇEN, YANİ “SAHTE MAĞDUR” OLARAK, CEZAEVİNDEN, İTİBARSIZLAŞTIRILMAKTAN KURTULMAK İSTEYEN ARKADAŞLARIMIZ BU DAVANIN MÜŞTEKİSİ OLMUŞ; ANCAK İFTİRA ATMAYAN, TUTUKLANMAK, PARASINI, MALLARINI, İŞİNİ, ÇEVRESİNİ KAYBETMEK PAHASINA GERÇEKLERİ SÖYLEMEYİ TERCİH EDEN ARKADAŞLARIMIZ İSE DAVANIN SANIĞI OLMUŞLAR, TUTUKLANMIŞ VE CEZAEVLERİNE GÖNDERİLMİŞLERDİR. BİR KISMI HALEN CEZAEVİNDE TUTUKLU BULUNMAKTADIR.
Cinsel Suç İsnatları Savunması Zor İsnatlardır. Bu Nedenle Derin Devlet Camiamızı İtibarsızlaştırmak ve Cezaevine Gönderip Etkisiz Hale Getirmek Amacıyla Cinsel İftiraları Kullanmıştır |
İngiliz Yüksek Mahkeme Kraliyet Dairesi Başkanı, Sir Matthew Hale şöyle der:
"Tecavüz; isnadı kolay, ispatı zor ve suçlanan taraf masum dahi olsa savunması daha da zor bir suçlamadır." (https://law.justia.com/cases/california/supreme-court/3d/14/864.html)
Özellikle son yıllarda, kadına yönelik şiddet ve cinsel saldırı-taciz olaylarının artması üzerine, haklı olarak kadınları ve çocukları koruma iç güdüsüyle, bu konular toplumun hassas sinir uçlarından biri haline gelmiştir. Yazılı ve görsel basında ve sosyal medyada yer alan her türlü cinsel saldırı ve taciz iddiası, hiç araştırılmadan, detaylarına bakılmadan, yargılama süreci beklenilmeden, tüm toplum kadınların tarafından yer almakta, insanların masumiyet karineleri hiçe sayılarak yargısız infazlar yapılmakta, suçsuz, masum insanlar için tutuklama, cezalandırma çığırtkanlıkları yapılmaktadır.
Şu noktayı önemle belirtmek gerekir ki: Sayın Adnan Oktar’ın ve camiamızın her fırsatta ve her ortamda belirttiği üzere kadınların refahı, mutluluğu, rahatlığı, özgürlüğü bir toplumun medeniyet ve refah seviyesinin çok önemli bir göstergesidir. Kadınların özgür ve mutlu olduğu bir ülkede tüm toplum özgür ve mutludur. Kadınlara kalkan el, onları rahatsız eden, onlara zarar veren her sistem, kişi ve uygulama engellenmeli, cezalandırılmalıdır.
ANCAK, kadına yönelik şiddet, cinsel saldırı, taciz, vb. konularında soruşturan, gerçekleri araştıran, tarafları adil değerlendiren bir yaklaşım son derece önemlidir. Toplumda oluşmuş hassasiyetler bahane edilerek, iftiralara uğramış masum insanlar ideolojik veya çıkar odaklı kimselerin, husumetlilerin, komplocuların intikamlarına alet edilmemelidir.
Nitekim, camiamıza yönelik kurgulanan kumpasta da böyle olmuştur. Cinsel saldırılara dair tek bir somut delil olmamasına rağmen, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza yönelik tarihte görülmemiş kapsamda bir kara propaganda yürütülmüş, yine tarihte görülmemiş cezalar verilmiştir.
Elbette ki toplum olarak kadınlarımızı her türlü şiddet, taciz ve suistimale, en küçük bir zarar dahi görmelerine karşı koruyup kollamak, onların namusunu, iffetini, itibarını, saygınlığını kendi nefsimizin üzerinde bilmek boynumuzun borcudur. Ancak, adli konular söz konusu olduğunda "Her kadın kesin olarak doğruyu söylüyordur." ön yargısı ile hareket etmek son derece yanlıştır ve vahim sonuçlara neden olabilir. İddia ve ithamların mutlaka, gerçek, somut, maddi ve hukuki delillere, belgelere, bulgulara dayandırıldığı, sanıkların ortaya koyduğu karşı delillerin de Mahkeme tarafından özenle, eksiksiz tek tek dikkate alınıp değerlendirildiği adil, hukuki ve tarafsız bir yargılama sonucunda bir karara varılması şarttır.
Zira her gün birçok örneklerini gördüğümüz üzere, kimi kadınlar intikam için, kimi kadınlar maddi çıkar için, kimi kadınlar itibarlarını korumak için, kimi kadınlar da tehdit ve baskı altında oldukları için yalan söyleyebilmekte, başkalarına iftira atabilmektedirler.
Konuyla ilgili basındaki haberlerden bazı örnekler vermek gerekirse;
(http://www.gazetevatan.com/bosanmak-isteyen-esine-iftira-atti-1218867-yasam/)
(https://www.hurriyet.com.tr/gundem/tecavuz-iftirasi-atan-universiteli-kiza-5-yil-hapis-25293798)
(https://www.milliyet.com.tr/gundem/evlenmek-icin-iftira-attim-deyince-suclu-duruma-dustu-1408672)
(https://www.milliyet.com.tr/gundem/kadikoydeki-ciplak-ciftin-kadin-magduru-simdi-sanik-oldu-1732639)
(https://www.cnnturk.com/turkiye/ev-icin-esine-istismar-iftirasi-attigi-ortaya-cikti)
(https://www.haber3.com/dunya/ayrilmak-isteyen-sevgilisine-soke-eden-komplo-haberi-5017678)
Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Davamızdaki Cinsel Saldırı ve Taciz İddiaları da Söz Konusu Haberlerde Olduğu Gibi Farklı Gerekçelerle Atılmış İftiralardır |
Dava dosyamızda, tek bir sözde müştekinin veya hayali mağdurun iddiasına ait tek bir somut delil bulunmadığı gibi, tecavüz veya taciz OLMADIĞINI gösteren sayısız delil bulunmaktadır.
Bunların tamamı dava dosyasında bulunmakla birlikte bir kısmını çok kısa başlıklar altında bir özetlemek gerekirse:
‼️ Arkadaşlarımızın güya kendilerine cinsel saldırı veya tacizde bulunduğunu iddia eden söz konusu kadınlar, bu tarihlerde kendi imkanlarıyla (kendi araçları veya taksiyle), arkadaşlarımızın bulundukları mekanlara, evlerine gitmeye, onlarla görüşmeye devam etmişlerdir.
‼️ Bu sözde cinsel isnatların olduğu dönemlerde kendi sosyal medya hesaplarında paylaştıkları fotoğraf ve videolarında;
✔︎ Son derece mutlu, dışa dönük, sağlıklı oldukları,Arkadaşlarımıza büyük sevgi, muhabbet duydukları,
✔︎ Bu görüşmelere son derece bakımlı, şık, mini etek gibi (cinsel saldırı söz konusu olsa giymekten imtina edecekleri) kıyafetlerle geldikleri,
✔︎ Sosyal ve profesyonel yaşantılarına devam ettikleri, hekimlik, dizi oyunculuğu gibi mesleklerini ve öğrenciliklerini sürdürdükleri görülmektedir.
‼️ Cinsel suç iddialarında bulunan kadınlardan tek biri dahi polis, savcı gibi herhangi bir merciye başvurmamış veya ailesinden ya da yakınlarından hiç kimseye bu sözde tecavüzden bahsetmemiştir.
‼️ Bu kadınlar, camiamızla ilgili soruşturma başladıktan sonra, emniyetten arandıktan ve husumetli kişiler kendileriyle irtibata geçtikten sonra (bu irtibatlar HTS kayıtlarıyla tespit edilmiştir) şikayette bulunmuşlardır.
‼️ Kadınların bir kısmı Adli Tıptan rapor alma gereği duymamış; soruşturma süresince Adli Tıbba sevk edilenlerde ise ruhsal ve fiziki tecavüze dair hiçbir emare bulunmamıştır.
‼️ Tek bir şikayetçi dahi öne sürdüğü sözde cinsel isnatlara dair bir tarih, saat, yer verememiştir.
‼️ Söz konusu kadınların arkadaşlarımızla bir arada bulundukları yerler, İstanbul’un merkezinde, nezih semtlerdeki, sitelerdeki evlerdir. Herhangi bir saldırı anında bağırarak, kapıya koşarak, balkona-cama çıkarak yardım istenmesi durumunda güvenlik görevlilerinden komşulara kadar birçok kişi duruma şahit olacaktır. Ancak bir kez bile böyle bir durum yaşanmamıştır.
‼️ Arkadaşlarımızın, ortalama standartların hayli üzerinde olan sosyal ve kültürel durumları, eğitim düzeyleri, aile yapıları, kişilik özellikleri, fiziki özellikleri, ahlaki vasıfları, maddi imkanları, kaliteli yaşam tarzları, onların herhangi bir cinsel faydayı taciz, tecavüz, vb. bir takım çirkin, ahlaksızca, gayrı meşru ve illegal bir yola asla tevessül etmeden elde edebileceklerinin apaçık ispatıdır.
‼️ Dava dosyasında, sözde mağdur olduğunu iddia eden müşteki genç kız ve kadınlar da kesinlikle saf ve kandırılmaya müsait tipler değildir. Her biri kandırılmayacak, kendini savunabilecek, böyle bir olaya maruz kalsa bile hemen akabinde ilgili mercilere şikayette bulunarak yardım isteyebilecek karaktere, girişkenliğe, sosyal ve kültürel alt yapıya sahiptirler.
‼️ Söz konusu genç kız ve kadınların, namus ve iffetlerini hiçe sayarak, medya ve sosyal medya vasıtasıyla toplum karşısında küçük düşmeyi, aşağılanmayı göze alarak arkadaşlarımıza iftira etmelerinin tek nedeni, bunu yapmazlarsa tutuklanıp cezaevine gönderilip davada sanık olarak yargılanacakları, işlerinden, tüm maddi varlıklatıntan, çevrelerinden, ailelerinden olacakları, bilip bilmeyen, yakın uzak herkese rezil rüsva edilip insan içine çıkamayacakları ve büyük cezalar alıp uzun yıllar hapislerde çürüyecekleri tehdidiyle tehdit edilmişlerdir.
EK'te, cinsel saldırı suçundan ceza almalarına rağmen, YARGITAY KARARI ile delilsiz, hayatın akışına aykırı iftiraların nasıl açığa çıktığı ve ceza kararlarının bozulduğuna dair bazı örnek kararlar sunulmuştur.
Camiamıza Yönelik Cinsel Saldırı Ve Taciz Iddiaları Çirkin Ve Tümüyle Uydurma, Gerçek Dışı İftiralardır. Hiçbir Somut Ve Hukuki Delili Olmayan Soyut ve Mesnetsiz Yalan Beyanlara Dayandırılmaktadır |
Sayın Adnan Oktar ve camiamızdaki tüm arkadaşlarımız, Allah’tan korkan, Allah’ın sınırlarını koruyan, Kur’an’ın emirlerine uyan, tertemiz, ahlaklı, namuslu, iffetli, güvenilir kişilerdir. Camiamızı yakından tanıyan herkes arkadaşlarımızın dindarlıklarına, güzel ahlaklarına şahittir.
Ayrıca, bu çirkin iftira ile itibarsızlaştırılmaya çalışılan arkadaşlarımızın tamamı son derece iyi eğitimli, kültürlü, sosyal ve ekonomik anlamda her türlü imkana sahip kişilerdir. Herhangi cinsel bir menfaat için zor kullanmalarına, yasa dışı yollar aramaya hiç ihtiyaçları olmadığı tüm toplumun gözleri önünde bir gerçektir.
Dolayısıyla, cinsel saldırı iftirası son derece mesnetsiz, akılsızca uydurulmuş, sadece toplumda infial uyandırmak amacıyla kurgulanmış ahmakça bir iftiradır.
Güya onlarca kadına yönelik yıllar boyunca yüzlerce cinsel saldırı yapıldığı iddia edilirken, her nasılsa tek bir somut maddi delil, çamaşır, havlu veya kağıt parçasına sürülmüş, DNA tespiti yapılabilecek bir sürüntü örneği, herhangi bir görüntü, rapor, belge, vb. hiçbir delil ortaya konamamıştır.
Yukarıda da bahsettiğimiz gibi cinsel suç iftirası son derece kolaydır. Özellikle de "kadının beyanı yeterlidir" dendiğinde, günümüzün toplumsal hassasiyetleri de destek alınarak, delil aranmaksızın masum insanlar adaletsizce ve zalimce hapislerde çürümeye terk edilmektedirler.
Ne var ki sağduyulu, vicdanlı, aklı selim Türk insanının bu iftiralara inanmadığına, adaletin eninde sonunda Asil Türk Yargısı'nın eliyle tecelli edeceğine inancımız tamdır.
Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.
– Çelişkili beyanlar, doktor raporlarında bulgu olmaması, olaydan sonra evine gidip uyuması ve sabah işe gittikten sonra karakola müracaatta bulunması:
“… Sanığın kendisini eve bırakma yönündeki teklifini kabul etmemesi üzerine bir eli ile kolundan tutup diğer eli ile ağzını kapatarak, zorla sokak üzerinde bulunan evlerden birinin kömürlüğüne götürdüğünü, durusmadaki beyanında ise sanığın eve bırakma teklifini kabul ettiğini ve kendi isteği ile sanıkla kömürlüğe gittiğini ifade etmiş olmasının aşamalarda çelişki oluşturması, mağdure hakkında tanzim edilen doktor raporlarında cinsel saldırıya ilişkin bir bulgunun elde edilememiş olması, sanığın tüm aşamalarda mağdure ile rızaya dayalı cinsel ilişkide bulunduğunu savunması, mağdurenin olaydan hemen sonra soruşturma makamlarına başvurmamasının haklı ve kabul edilebilir bir gerekçesi olmaksızın, evine gidip uyuması ve ertesi sabah uyanarak çalıstığı gazetede işlerini hallettikten sonra karakola müracatta bulunması karşısında, savunmanın aksine, sanığın mağdure ile rızası dışında cinsel ilişkiye girdiğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin, somut ve inandırıcı bir delilin bulunmaması…” (Yargıtay 14. CD. 2014/643 E. 2014/4746 K. 09/04/2014 T.)
– Mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, annesi ve yengesinin baskısıyla ifade vermesi, tanıkların bu yönde ifadesinin olmaması:
“… Mağdurenin aşamalardaki çelişkili ifadeleri, istinabe yoluyla alınan 22.06.2011 tarihli beyanında annesi ve yengesinin baskısıyla ifade verdiğini belirtmesi, tanık ...'in de aynı şekilde tutarsız beyanlarda bulunması, diğer tanık ...'in sanığın kendisine cinsel eylemde bulunduğuna dair mağdurenin herhangi bir açıklamasının olmadığını söylemesi, tanık ...'ın sanığın cinsel eylemde bulunduğunu gördüğüne dair ifadesinin bulunmaması, savunma ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/4643 E. 2020/1668 K. 03/03/2020 T.)
– Mağdurenin aşamalardaki başka delille desteklenmeyen çelişkili beyanları:
“… Mağdurenin aşamalardaki başka delille desteklenmeyen çelişkili beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/7099 E. 2020/1815 K. 09/03/2020 T.)
– Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları:
“… Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, savunma, tanık anlatımları ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın değişik tarihlerde mağdureye yönelik alıkoyma ve cinsel ilişki eylemlerini cebir veya tehditle gerçekleştirdiğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek atılı suçlardan beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2019/6210 E. 2020/1769 K. 04/03/2020 T.)
“… Katılanın aşamalarda değişen çelişkili beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair katılanın soyut iddiası dışında cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2015/7883 E. 2018/7735 K. 25/12/2018 T.)
– Doktor raporlarında herhangi bir bulguya rastlanılmaması, birbiriyle çelişen mağdure iddiasının tanık beyanı veya yan delille desteklenmemesi:
“… Mağdurenin anal ve vajinal yoldan zorla gerçekleştirildiğini ileri sürdüğü cinsel istismar eylemlerine ilişkin olay sonrası düzenlenen doktor raporlarında herhangi bir bulguya rastlanılmaması, birbiriyle çelişen mağdurenin iddiasının tanık beyanları veya başkaca herhangi bir yan delille desteklenmemesi ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, suça sürüklenen çocuk ile sanıkların mağdureyle rızaen cinsel ilişkiye girdikleri ya da zorla cinsel istismarda bulunduklarına ve Sanık ...'un mağdureye rızası dışında alıkoyduğuna dair soyut iddia dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilerek beraatleri yerine yeterli olmayan yazılı gerekçelerle mahkûmiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/574 E. 2018/2607 K. 09/04/2018 T.)
– Mağdurenin çelişkili beyanları ve eylemin nasıl ve ne zaman gerçekleştiğine ilişkin anlatımlarının mahkumiyet için elverişli olmadığı:
Mağdurenin aşamalardaki çelişkili beyanları, sanığın inkara yönelik savunması ve tüm dosya kapsamına göre, eylemin nasıl ve ne zaman gerçekleştiğine ilişkin anlatımların mahkûmiyet hükmü kurmaya elverişli olmadığı ve mevcut haliyle sanığın atılı suçu işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati yerine yazılı gerekçelerle mahkûmiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2014/12387 E. 2017/6735 K. 26/12/2017 T.)
– Mağdurenin aşamalarda birbirleri ile çelişen beyanları dışında delil elde edilemediği, muayenede iz bulunmadığı, ailesine karşı haklı çıkarma gayretine bağlı olabileceği:
“… Olaydan sonra mağdurelerin Ümraniye Adli Tıp Şube Müdürlüğünden alınan 03.05.2007 tarihli raporlarının düzenlenmesi esnasındaki muayenelerinde, adli tıp uzmanına olayı öyküleme biçimleri de dikkate alındığında mağdurelerin eylemin gerçekleştiği yer ile sanıkların eylemlerini gerçekleştirirken ne şekilde cebir ve tehdit kullandığına ilişkin aşamalarda birbirleri ile çelişen beyanları dışında delil elde edilemediği gibi, 03.05.2007 tarihinde Ümraniye Adli Tıp Şube Müdürlüğünce yapılan muayenelerinde hymende taze yırtıklar olmakla birlikte vücutlarında herhangi bir darp ve cebir izi bulunmadığı, mağdurelerin zor iddialarının, kendilerini ailelerine karşı haklı çıkarma gayretine bağlı olabileceği…” (Yargıtay 14. CD. 2012/13546 E. 2013/2184 K. 05/03/2013 T.)
– Olay saatinde HTS baz istasyonu kayıtlarının olay mahallinde bulunmadığı, mağdurenin görgüye dayalı tanık beyanlarıyla desteklenmeyen soyut beyanları, usulüne uygun yapılmayan teşhis:
"Sanığın çalışmış olduğu işyerinden gönderilen mesai çizelgesi ve telsiz kayıtlarına göre olay saatinde tramvay kullandığı, yine Teknoloji İletişim Başkanlığından gönderilen kayıtlara göre de olay saati olarak gösterilen zaman diliminde sanığın kullandığı baz istasyonlarının olay mahallinde bulunmadığı anlaşılmakla, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair, katılan mağdurenin, görgüye dayalı tanık beyanlarıyla desteklenmeyen soyut beyanları ve 2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanunun Ek-6. maddesinde belirtilen şekilde usulüne uygun yapılmayan teşhis dışında, hukuka uygun, her türlü şüpheden uzak, kesin, yeterli ve inandırıcı delil elde edilemediğinden sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2012/7086 E. 2014/1600 K. 12/12/2014 T.)
– İlk beyanında sanıklar hakkında iddiada bulunmayıp ikinci beyanında iddialarda bulunduğu, beyanları destekleyen herhangi bir delil olmadığı, sadece sanıkların yer aldığı teşhis tutanağının aleyhe delil oluşturmayacağı:
“… 17.06.2011 tarihli kolluk beyanında sanık ... dışındaki sanıklarla ilgili herhangi bir iddiada bulunmayan mağdurun, üç gün sonra yine kollukta alınan beyanında sanık ...'in eylemine ilişkin beyanlarının yanısıra sanıklar...ve ...'a yönelik iddialarda da bulunduğu, olay öncesinde sanıkları tanıdığından, yalnızca sanıkların yer alması nedeniyle Polis ve Vazife Salahiyet Kanunu'nun ek 6. maddesine aykırı nitelikte olan 21.06.2011 tarihli teşhis tutanağının sanıklar aleyhine delil oluşturmayacağı, ayrıca Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunun 28.09.2012 tarihli raporunda, mağdurun ifadelerine ana hatları ile ve diğer delillerle desteklendiği taktirde itibar edilebileceğinin belirtildiği ve dosya kapsamında mağdurun sanıklarla ilgili beyanlarını destekleyen her hangi bir delilin de bulunmadığı gözetildiğinde, sanıkların cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek müsnet suçlardan beraatlerine karar verilmesi yerine yazılı şekilde mahkumiyetlerine hükmedilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/3098 E. 2016/8122 K. 29/11/2016 T.)
– Mağdurenin aşamalardaki başka delille desteklenmeyen çelişkili beyanları:
“… Olayın intikal şekli ve zamanı, mağdurenin başka delillerle desteklenmeyen çelişkili beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı..” (Yargıtay 14. CD. 2016/8494 E. 2020/1729 K. 04/03/2020 T.)
“… Mağdurenin aşamalardaki başka delille desteklenmeyen çelişkili beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçları işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilerek beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/7099 E. 2020/1815 K. 09/03/2020 T.)
“… Mağdurenin aşamalardaki soyut ve çelişkili ifadeleri, olayın intikal şekli ve süresi, tanık beyanları, savunma ile tüm dosya içeriği nazara alındığında, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2018/5917 E. 2019/1362 K. 25/12/2019 T.)
– Doktor raporlarında herhangi bir bulguya rastlanılmaması, birbiriyle çelişen mağdure iddiasının tanık beyanı veya yan delille desteklenmemesi:
“… Mağdurenin anal ve vajinal yoldan zorla gerçekleştirildiğini ileri sürdüğü cinsel istismar eylemlerine ilişkin olay sonrası düzenlenen doktor raporlarında herhangi bir bulguya rastlanılmaması, birbiriyle çelişen mağdurenin iddiasının tanık beyanları veya başkaca herhangi bir yan delille desteklenmemesi ve tüm dosya içeriği nazara alındığında, suça sürüklenen çocuk ile sanıkların mağdureyle rızaen cinsel ilişkiye girdikleri ya da zorla cinsel istismarda bulunduklarına ve Sanık ...'un mağdureye rızası dışında alıkoyduğuna dair soyut iddia dışında cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilerek beraatleri yerine yeterli olmayan yazılı gerekçelerle mahkûmiyetlerine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2018/574 E. 2018/2607 K. 09/04/2018 T.)
– Soyut beyan dışında başka delil bulunmaması, cinsel istismara yönelik raporunun bulunmaması:
“… Mağdurenin olaya ilişkin soruşturma evresinde alınan soyut beyanı dışında başkaca bir delil bulunmaması sanığın atılı suçları işlemediğine yönelik istikrarlı savunması, mağdurenin olayın hemen akabinde şikayetçi olmaması nedeniyle cinsel istismara yönelik raporunun bulunmaması ve tüm dosya kapsamına göre mağdure ile aralarında daha önceden duygusal anlamda ilişki bulunan sanığın atılı suçları işlediği hususunda cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından, beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi…” (Yargıtay 14. CD. 2017/3381 E. 2017/6395 K. 12/12/2017 T.)
– Çelişkili beyanlar, biyolojik delil elde edilememesi, husumet bulunması:
“… Mağdurenin aşamalarda değişen ve birbiriyle çelişen beyanlarda bulunup anlatımların hayatın olağan akışına da aykırı olması, sanık ... tarafından zorla cinsel istismara maruz bırakıldığına dair herhangi bir biyolojik delil elde edilememesi, mağdure ile annesi arasındaki telefon görüşme ve mesaj kayıtlarını içeren bilirkişi inceleme tutanağının mahiyeti, taraflar arasında 2013 yılı Mayıs ayında sanık ... tarafından gerçekleştirildiği iddia edilen eylemlere ilişkin devam etmekte olan dava nedeniyle husumet bulunması ve tüm dosya içeriği karşısında, sanıkların atılı suçlardan cezalandırılmalarına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin, somut, tarafsız ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2016/9338 E. 2017/324 K. 30/01/2017 T.)
– Somut kanıtla desteklenmeyen, aşamalarda değişen mağdure anlatımları:
“… Hükme dayanak alınan kanıtların gerçekçi, akılcı, olayı temsil edici, kanıtlayıcı ve hukuka uygun bulunmaları ve mutlak surette her türlü kuşkuyu gidermeye yeter düzeyde olmaları gerekir. Bu belirlemeler ceza yargılamasında şekli duruma değil, somut gerçeğe itibar edileceğini ortaya koymaktadır. Aksinin kabulü hak ve adalet duygularını yaralayacaktır.Yerel Mahkemece, herhangi bir somut kanıtla desteklenmeyen ve aşamalarda değişen mağdure anlatımlarına itibarla, dosya kapsamına uymayan ve varsayımlara dayalı gerekçelerle sanığın cezalandırılmasına ilişkin hükümde direnilmesi yasaya aykırıdır…” (Yargıtay CGK. 2005/5-176 E. 2006/114 K. 11/04/2006 T.)
– Olay tarihinden 1 yıl 2 ay sonra şikayet, soyut beyan:
“… On altı yaşındaki yabancı uyruklu mağdurenin olay tarihinden bir yıl iki ay sonra anlatması sonucu soruşturmasına başlanılan olayda, mağdurenin soyut beyanı dışında sanığın atılı suçu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/10377 E. 2015/11086 K. 26/11/2015 T.)
– Uzun süre sonra şikayet, anlatımların hayatın olağan akışına uygun bulunmaması, tanıkların olayı teyit etmemesi, sanığın mağdureye gönderdiği pusulada mağdurdan cinsel olarak yararlanmak istediği anlaşılsa bile bunun ileriye yönelik bir amaç olduğu suçu işlediğine ilişkin kanıt sayılamayacağı:
“… Mağdurenin uzun sayılacak bir süre sanığa isnat ettiği eylemlerden kimseye söz etmemesi ve ilk olayla ilgili anlatımlarının hayatın olağan akışına uygun bulunmaması, tanık beyanlarının hiç bir şekilde olaylarla ilgili olarak mağdurenin çelişkili anlatımlarını asgari biçimde dahi teyit etmemesi, sanığın savunmasında mağdurenin önceden erkek arkadaşıyla cinsel ilişkiye girmesi ve ailesince dışlanması itibarıyla kendisinin mağdureyi takip altına aldığını ve son olayda mağdureye gönderdiği pusulanın bu nedene dayalı olduğunu beyan etmesi ve tüm dosya içeriği karşısında, söz konusu pusulaya göre sanığın mağdureden cinsel olarak yararlanmak istemesi söz konusu olsa bile, bunun ileriye yönelik bir amaç olduğu, dava konusu suçları işlediğine ilişkin kanıt sayılamayacağı göz önüne alınarak sanığın üzerine atılı eylemleri işlediğine dair kuşkudan öte, kesin ve inandırıcı kanıt elde edilemediği gözetilip atılı suçlardan beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyetlerine hükmedilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2012/2159 E. 2012/4993 K. 02/05/2012 T.)
– Olaydan sonra işyerinde çalışmaya devam etmesi, şikayette bulunmaması, sanıktan hediyeler alması, telefonla konuşmaya devam etmesi, telefon hattını kırdığını söylemesine rağmen kapatmadığının anlaşılması, aralarında problem olması, yapılan muayenede bulgu elde edilememesi, çelişkili anlatımlar:
“… Mağdure soruşturma aşamasında yaz tatili süresince çalışmak için girdiği işyerinde sanığın 2011 yılı Temmuz ayında kendisine yönelik cinsel davranışlarının başladığını ve Ağustos ayında da anal ve oral yoldan defalarca tecavüze uğradığını belirtmesine rağmen gerek sanığın ilk cinsel davranışlarının başladığını söylediği Temmuz ayında, gerekse Ağustos ayı içerisinde işyerinde çalışmaya devam edip, okulların açılacak olması nedeniyle işten ayrılması, ayrıca sanığın cinsel birlikteliklerini anlatacağı yönündeki tehditi üzerine daha sonraki cinsel saldırılarına sesini çıkartamadığını iddia eden mağdurenin, işyerinden ayrıldıktan sonra da sanığın böyle bir olayı anlatmasının mümkün olmasına rağmen işten ayrıldıktan sonra sanığın kendisini birlikte olmak için çağırdığında kabul etmediğini beyan etmesi, sanık hakkında herhangi bir merciiye şikayette bulunmaması, kovuşturma aşamasında mağdurenin olay tarihinde 18 yaşından büyük olduğu tespit edilerek yaşı düzeltilmiş ise de, öncesinde mağdurenin yaşının 16 olarak bilinmesi nedeniyle, evli ve esnaf olan sanığın böyle bir olayı anlatması durumunda çevresinde zor duruma düşebileceği gibi cezai sorumluluğunun da söz konusu olabilmesi, mağdurenin ablası olan tanık Halisa'nın; mağdurenin Ramazan ayı boyunca eve gece 24:00-01:00 saatlerinde gelerek, çalıştığı işyerinden elbiseler, aksesuarlar ve takılar getirip, bu elbiseleri ve takıları patronunun hediye olarak verdiğini söylediğine ilişkin beyanları, yine mağdurenin, annesi Hatice'ye çalıştığı işyerinin sahibi olan sanığın kendisi ile birlikte olmak istediğini anlatma şekline göre, annesi tarafından bu durumun sanığın kızıyla evlenmek istediği şeklinde algılanması ve mağdurenin kovuşturma aşamasında önceki anlatımlarından da dönmüş olduğu nazara alındığında sanığın tehdit yoluyla cinsel saldırıda bulunduğu iddiası şüphe boyutunda kalmaktadır…
… Mağdurenin telefon görüşmelerine ilişkin HTS kayıtlarından; belirtilen tarihlerde sanıkla yaptığı telefon görüşmeleri dışında, başka kişilerle de gece geç saatlere, bazı günler sabah saatlerine kadar telefon görüşmeleri ve mesajlaşmalarının olduğu, ayrıca soruşturma aşamasında işten ayrılmasından sonra sanığın kendisini telefonla rahatsız etmesi nedeniyle bu telefon hattını kırarak kapattığını belirtmesine rağmen, hattın 30.03.2012 tarihine kadar fiilen kullanıldığı anlaşılmıştır.
Yine tanık Melek sanık aleyhine beyanlarda bulunmuş ise de; mağdure ile tanıklar Necla ve Songül'ün, Melek'in beyanlarını doğrulamayarak adı geçenle sanık arasında problemler olduğunu belirtmeleri karşısında, Melek'in beyanlarının sanık aleyhine değerlendirilmesi mümkün değildir.
Bu nedenlerle; yapılan muayenesinde cinsel saldırıya yönelik herhangi bir bulgu ve emare tespit edilmeyen, aşamalarda çelişkili beyanlarda bulunan ve kovuşturma aşamasında sanık hakkındaki suçlamalarından dönen mağdureye yönelik gerçekleştirildiği iddia olunan cinsel saldırı eyleminin sabit olduğuna ilişkin, sanığın savunmasının aksini gösterir her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı anlaşıldığından…” (Yargıtay CGK. 2014/14-604 E. 2015/37 K. 10/03/2015 T.)
– Durumunu çevreye mazur gösterme düşüncesi nedeniyle ve mağdurenin beyanından başka delil olmadığı:
“… Suç tarihinde onaltı yaşı içerisinde bulunan mağdurenin babasının kayıp müracaatı ile intikal eden olayda, saat 18.30 dan ertesi gün saat 07.00' a kadar sanığın arabasıyla gezen katılan mağdurenin zor iddiasının durumunu çevreye mazur gösterme düşüncesinin sonucu olduğunun kabul edilmesi gerektiği gibi eylemin cebir ve tehditle gerçekleştiğine dair mağdurenin beyanından başka sanığın cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil de bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2014/523 E. 2015/11972 K. 22/12/2015 T.)
– Mağdurenin aşamalarda birbirleri ile çelişen beyanları dışında delil elde edilemediği, muayenede iz bulunmadığı, ailesine karşı haklı çıkarma gayretine bağlı olabileceği:
“… Olaydan sonra mağdurelerin Ümraniye Adli Tıp Şube Müdürlüğünden alınan 03.05.2007 tarihli raporlarının düzenlenmesi esnasındaki muayenelerinde, adli tıp uzmanına olayı öyküleme biçimleri de dikkate alındığında mağdurelerin eylemin gerçekleştiği yer ile sanıkların eylemlerini gerçekleştirirken ne şekilde cebir ve tehdit kullandığına ilişkin aşamalarda birbirleri ile çelişen beyanları dışında delil elde edilemediği gibi, 03.05.2007 tarihinde Ümraniye Adli Tıp Şube Müdürlüğünce yapılan muayenelerinde hymende taze yırtıklar olmakla birlikte vücutlarında herhangi bir darp ve cebir izi bulunmadığı, mağdurelerin zor iddialarının, kendilerini ailelerine karşı haklı çıkarma gayretine bağlı olabileceği…” (Yargıtay 14. CD. 2012/13546 E. 2013/2184 K. 05/03/2013 T.)
– Mağdurenin ailesinden korkma, çekinme gibi nedenlerle etrafa zorla kaçırıldığı görüntüsü vermiş olabileceği:
“… Mağdurenin aşamalardaki ifadeleri arasında eylemlerin zora dayalı olup olmadığı konusunda önemli çelişkiler mevcut olup, yukarıda adı geçen jandarma astsubayı ve jandarma eri tanıkların anlatımlarından mağdurenin ilk yakalandığında rızaen kaçtığını ifade etmis olması, 12.06.2005 tarihli doktor raporunda darp ve cebir izine rastlanmadığının belirtilmesi, bu rapordan bir gün sonra alınan 13.06.2005 tarihli doktor raporunda bir kısım bulgulardan bahsedilmekte ise de, kırsal yasam koşulları gereği bunların başka nedene dayalı olarak da oluşabileceği, olay sırasında mağdurenin ailesinden korkma, çekinme gibi nedenlerle etrafa zorla kaçırıldığı görüntüsü vermiş olabileceği, sanıkların eylemlerinin rızaen olduğuna ilişkin savunmaları hilafına zorla olduğuna dair mahkumiyetlerine yeter, kesin ve inandırıcı delil elde edilememiş bulunması…” (Yargıtay 14. CD. 2011/3661 E. 2012/8381 K. 13/09/2012 T.)
– Mağdurenin kendisini rahatsız ettiğini iddia ettiği bir şahsa sabah erken çağrı bırakmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, sanık ve mağdurenin konuşma sürelerinin uzunluğu ve karşılıklı olarak arayıp mesajlaştıkları:
“… Dosyada bulunan iletişim tespitine ilişkin arama kayıtları içeriğinden sanık ile mağdurenin karşılıklı olarak 72 görüşme ve mesajlaşmalarının bulunduğu, görüşmelerin bazılarının 18-19 dakikayı bulduğu, mağdurenin beyanında sanığa sadece 2 mesaj çektiğini, bu mesajlarında da kendisini rahatsız etmemesini söylediğini iddia etmiş ise de, iletişim kayıtlarından mağdurenin ayrı günlerde sanığa toplam 16 mesaj çektiği ve 9 defa da aradığının anlaşıldığı, özellikle 26.03.2007 günü saat 20.47'den sonra mağdurenin sanığa 2 defa mesaj gönderip 1 defa aradıktan sonra sanığın mağdureyi aradığı, bir sonraki günün sabahında yani 27.03.2007 günü saat 07.50'de sanık henüz mağdureyi telefonla rahatsız etmemişken, mağdurenin sanığa çağrı bıraktığı gözününe alındığında, mağdurenin kendisini rahatsız ettiğini iddia ettiği bir şahsa sabah erkenden çağrı bırakmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, sanık ve mağdurenin konuşma sürelerinin uzunluğu ve karşılıklı olarak arayıp mesajlaştıkları gözönüne alındığında mağdurenin bu eylemlere rızasının bulunduğunun kabulü gerektiği gözetilmeden, sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi, Kanuna aykırı…” (Yargıtay 14. CD. 2012/13148 E. 2012/10807 K. 06/11/2012 T.)
– Durumu çevresine mazur göstermek isteyen mağdurun 9 ay süreyle tehdit baskı altına kaldığının kabulü mümkün değildir:
“… Evli olan sanığın, eylemin ortaya çıkmasıyla kendisinin de zarara uğrayacağı aşikardır. Keza olayın ortaya çıkmasıyla içinde bulunduğu durumu çevresine mazur göstermek isteyen mağdurun 9 ay süreyle devamlı tehdit ve baskı altında kaldığının kabulü de mümkün değildir…” (Yargıtay 5. CD. 2011/2970 E. 2011/4134 K. 23/05/2011 T.)
– Mağdurenin uzun süre işe devam etmesi, sanıkla sözlenmesi, sanıktan aldığı paranın iadesinden sonra şikayetçi olması:
“… Mağdurenin kendisine cinsel saldırıda bulu nulduğunu belirtmesine rağmen uzun süre işe devam etmesi ve iddia ettiği eylemler sırasında sanıkla sözlenmesi, sanıktan aldığı paraların iadesinin istenilmesinden sonra şikayetçi olması, dosya içerisindeki fotoğraflar, mesaj kayıtları tanık anlatımları ve tüm dosya kapsamına göre sanığın, mağdureye yönelik basit cinsel saldırı suçunu işlediğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2014/12310 E. 2017/5516 K. 09/11/2017 T.)
– Husumet bulunması, sanıkla görüşmeye devam etmesinin hayatın olağan akışına uygun olmaması, çelişkili anlatımlar:
“… Taraflar arasında sanığın üstlendiği dolap yapımından kaynaklanan anlaşmazlık nedeniyle husumet bulunması ve mağdurenin kendisine cinsel saldırıda bulunan sanıkla iş yapmaya devam ederek bir kaç kez evde yalnız bulunduğu sırada eve gelmesine rıza göstermesinin de hayatın olağan akışına uygun olmaması karşısında, sanığın mağdureye yönelik basit cinsel saldırı eylemlerinde bulunduğuna dair mağdurenin aşamalardaki çelişkili anlatımları dışında sanığın cezalandırılmasına yeter her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı…” (Yargıtay 14. CD. 2013/10860 E. 2015/9960 K. 28/10/2015 T.)