Kamuoyunda Cübbeli Ahmet Hoca olarak tanınan Ahmet Mahmut Ünlü geçtiğimiz günlerde Haber Global televizyonunda yayınlanan, Candaş Tolga Işık'ın sunuculuğunu yaptığı “Az Önce Konuştum” adlı bir röportaj programına katılmış, üslubuna hakim olan nefret diliyle, yine masum Müslümanlar hakkında hiçbir delile dayanmayan, gerçek dışı olduğu artık herkesçe bilinen çeşitli itham ve iftiralarda bulunmuştur.
Son dönemde, Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan'ı kendilerince güçsüz ve desteksiz bırakıp yalnızlaştırmak amacında olan İngiliz derin devletinin yönlendirmesiyle, sözüm ona “cemaat ve tarikatların güya devlete sızdıkları, bu sebeple de ayrım yapılmaksızın tüm cemaat ve tarikatların denetlenmeleri, hatta kapatılıp dağıtılmaları gerektiği” şeklinde bazı söylem ve propaganda taktikleri geliştirildiği, bunlar sayesinde de cemaat ve tarikatlar aleyhinde ciddi manada olumsuz bir kamuoyu oluşturulmak istendiği vatandaşlarımız tarafından görülmekte ve bilinmektedir.
Cemaat ve tarikatlar hakkında oluşturulmak istenen bu olumsuz kamuoyu ile birlikte, bazı cemaat ve tarikatlara yönelik olarak polis operasyonlarının gerçekleştirilmesi, operasyonlar sonrasında geniş çaplı tutuklamaların yapılması, gördüğümüz kadarıyla, Cübbeli Ahmet Hoca'da müthiş bir tedirginliğe neden olmuş, kendisinin de tutuklanabileceği korkusuyla ne yapacağını şaşırmış ve paniğe kapılmıştır.
Cübbeli Ahmet Hoca’nın Haber Global kanalındaki bu açıklamaları da “Sırayla tüm cemaatlere operasyon yapılır, ne olur ne olmaz sıra bana da gelir.” endişesi ve tutuklanma korkusu içinde bazı çevrelere kendini beğendirme gayretiyle yapılmış açıklamalar izlenimi vermektedir.
Oysa, Cübbeli Ahmet Hoca böyle bir korku yaşıyorsa bu korkuyu bertaraf etmenin yolu, kendisi de Nakşibendi tarikatı mensubu biri olarak, önüne gelen her cemaati, her tarikatı, her dindar vakfı karalamaya çalışmak, suçlamak, iftiralar atmak değildir. Eğer gördüğü bir hata ya da yanlış varsa bunu Kuran’a uygun olarak, Kuran ayetleriyle ve güzel sözlerle yapacağı eleştirilerle ifade edebilir.
Ancak, milyonların önüne çıkıp bir avuç Müslümanı karalamak, ailelerini çocuklarını yaşamlarını hiçe sayarak onları hedef göstermek, tertemiz insanların dinine ibadetine hayatına bedel olacak girişimlerde bulunmak çok büyük vebali olan bir tutumdur. Cübbeli Ahmet Hoca’nın da bu vebali yüklenmekten şiddetle sakınması gerektiği açıktır.
Başta Sayın Adnan Oktar olmak üzere Cübbeli Ahmet Hoca geçmişte çeşitli karalamalara maruz kaldığında Müslümanlar ekseriyetle kendisine sahip çıkmıştır. İftirayı duyduğunda konuya inanmayan ve itibar etmeyen Sayın Adnan Oktar, daha sonra Cübbeli Ahmet Hoca’nın kendisinin bizzat bu kadınlarla birlikteliğini kabul etmesi üzerine dahi kendisini mahcup edecek bir üslup asla kullanmamıştır.
Cübbeli Ahmet Hoca yurt dışından kısa süreli gelen kadınlarla nikahlı olduğunu ikrar etmiş, Emniyet ve Yargı birimlerinin yaptığı araştırmalar ise bu kadınların belli bir süre için belli bir hizmet karşılığında, bir “aracı” vesilesiyle buraya geldiğini ve ilişkide bulunduğunu göstermiştir. Tüm bunlara rağmen Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları yine de bu konuda Cübbeli Ahmet Hoca’yı zor durumda bırakabilecek tek bir cümle dahi sarf etmemiştir.
Cezaevinde bulunduğu en zor günlerinde dahi kendisini koruyan, yaptığı ağır hakaretleri dahi affeden, elinde kelepçe ile adliye adliye gezmesin diye çok sayıda haklı davasını geri çeken Sayın Adnan Oktar’ı hürmet ve saygıyla anması gerekirken, bu durumu bile kendince onun aleyhine kullanmaya yeltenen Cübbeli Ahmet Hoca’ya bu tavrının Allah’ın Kuran’da bildirdiği mümin ahlakıyla uyumlu olmadığını hatırlatmak isteriz.
Ancak, çok daha önemli ve dikkat çeken bir vardır ki o da Cübbeli Ahmet Hoca’nın adeta bazı derin devlet yapılanmalarının yönlendirmesine maruz kalmış gibi, cemaatlere ve tarikatlara karşı olan çevrelerle yanyana gelip bu tür açıklamalar yapmasıdır. Cübbeli Ahmet Hoca’nın “Tarikatları bu millet kaldıracak.” sözlerinin yarın öbür gün haşa, “din de kaldırılsın, Kuran da kaldırılsın, Allah anılmasın, camiler kapatılsın.” diyecek insanlar tarafından nasıl kullanılacağını iyi düşünmesi gerekir.
Sadece kendi şahsını, geleceğini düşünerek, cezaevine yeniden gitme endişesiyle Müslümanları ve İslam’ı hedef alacak bir çalışmaya destekte bulunmak Cübbeli Ahmet Hoca’ya yakışmamaktadır.
Cübbeli Ahmet Hoca yaşadığı panik ve tutuklanma korkusuyla kendini kurtarma derdine düşmüş, kendince KURTULUP TUTUKLANMAMAK İÇİN DE bir kısım kişilere yaranabilmek amacıyla;
kendince BİR KURTULUŞ ÇARESİ OLARAK GÖRMÜŞ, bunun için de hiçbir Müslümana yakışmayacak bu gayr-ı ahlaki yol ve yöntemlere tevessül etmiştir.
Cübbeli Ahmet Hoca farkına varmadan da olsa, önüne gelene sataşması, alaycı ve öfkeli bir üslup kullanmasından dolayı, bu durum kendisinin
✗ Sürekli Müslümanların arkasından konuşup onları çekiştiren,
✗ Söyledikleriyle yaptıkları birbirini tutmayan,
✗ Konuşmalarında samimi ve dürüst olmayan
bir insan olarak tanınmasına sebep olmaktadır.
Bu da bir Müslümana yakışmayan bu hal ve tavırları sebebiyle kendisini, kimsenin sevmediği ve bir arada olmaktan kaçınıp imtina ettiği bir insan durumuna düşürmektedir.
Cübbeli Ahmet Hoca'nın ısrarla Müslümanları hedef göstermesi, durum ve şartlara göre yön değiştirmesi, bir gün önce övdüğünü bir gün sonra korkuya kapılıp acımasızca eleştirmesi, eleştirmenin ötesinde akıl almaz karalamalarla itham edip Müslümanların üzerine gidilmesine ön ayak olması, tüm cemaatlerin kendisinden ayrılıp uzaklaşmalarına sebep olmaktadır.
Öyle ki Cübbeli Ahmet Hoca bugün, kendi cemaati olan İsmailağa cemaatinin ve şeyhi Mahmut Ustaosmanoğlu Hazretleri’nin bile kendisinden uzak durduğu, Mahmut Ustaosmanoğlu Hazretlerini ziyaret edip yanına yaklaşmasına dahi izin verilmeyen bir konuma gelmiş, Türkiye'de Müslümanların kendisinden en hoşlanmadığı insanlardan biri olmuştur. Bunu da kendi elleriyle yapmaktadır.
Tüm bunlara rağmen, dedikodu ve demagoji ağırlıklı konuştuğu, insanları tedirgin edip "Acaba bu sefer nasıl bir münasebetsizlik yapacak ya da ne derece itici bir konuşma yapıp kimlere hakaret edecek." diye bazı cahil kesimler tarafından merak edildiğinden, ara ara bazı televizyon programlarına davet edilip konuşma yapmasına müsaade edilmektedir. Bir nevi reyting malzemesi olarak kullanılan üslubuyla sebep olduğu tahribatı ise ne yazık ki fark edememektedir.
Yoksa, kendisini zaman zaman programlarına çıkartan Ahmet Hakan, Fatih Altaylı ya da Candaş Tolga Işık gibi gazetecilerin Cübbeli Ahmet'ten zerre kadar hazzetmedikleri açıktır. Ancak, Cübbeli Ahmet'i kullanarak kamuoyunda itici, antipatik, anormal tavır ve üsluba sahip bir Müslüman imajı oluşturup kendilerince bu olumsuz imajla Müslümanları küçük düşürmeyi hedefledikleri için de bu gerçek duygu ve düşüncelerini dışarı vurmadıklarını bizzat Cübbeli Ahmet de halkımız da çok iyi bilmektedir.
Cübbeli Ahmet Hoca konuşmasında, bir şekilde konuyu Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza getirerek sözüm ona bir dönem güya FETÖ'ye fason olarak çalışıp kaset hazırlandığı şeklinde nereden çıktığı belli olmayan, tamamen Cübbeli Ahmet kurgusu niteliğinde gerçek dışı bir iddiada bulunmuştur. Ayrıca, geçmişte medyaya yansıyan kendisine ait cinsel içerikli video görüntülerinin de güya arkadaş camiamız tarafından gizli olarak çekildiği iftirasını da yinelemiştir.
Cübbeli Ahmet Hoca’nın son derece saçma ve gerçek dışı bu itham ve iftiralarının hiçbir delil veya dayanağı olmadığı gibi, aslen FETÖ'YE FASON OLARAK ÇALIŞANIN BİZZAT CÜBBELİ AHMET'İN KENDİSİ OLDUĞU DA aşağıda detaylarıyla belirttiğimiz üzere, kendisinin faaliyet ve açıklamalarından kolaylıkla görülecektir.
Dolayısıyla, cezaevinde “FETÖ'nün 2 numaralı adamı ve Hava Kuvvetleri İmamı” olduğu 15 Temmuz sonrasında anlaşılan Adil Öksüz ile görüştükten ve akabinde tahliye edildikten sonra, FETÖ ile içli-dışlı olan ve FETÖ'nün televizyon kanallarında defalarca boy gösterip röportajlar yapan Cübbeli Ahmet'in bugün çıkıp da,
olan Sayın Adnan Oktar hakkında, böyle mesnetsiz suçlamalarda bulunmasının gerçeklerle bağdaşır bir yönünün bulunmadığı da ortadadır.
Geçmişte Cübbeli Ahmet ile ilgili bazı videoların medyaya yansıdığı dönemde, Cübbeli Ahmet görüntülerdeki kişinin kendisi olduğunu kabul edip, konuyu İsmailağa cemaatinin önde gelenlerine sözüm ona “BİR NEVİ NİKAH” olarak açıkladığında bile, Sayın Adnan Oktar bu görüntüleri reddetmiş, Kuran'a göre fuhuş iddiasında bulunmak için 4 şahit getirilmesinin şart olduğunu, 4 şahit olmaksızın görüntülerdeki kişinin Cübbeli Ahmet olduğunu iddia etmenin ise Kuran'a göre iftira hükmünde olacağını detaylı şekilde tarif edip açıklamıştır.
Tüm bunlara rağmen, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları o dönem bir Müslümanın Kuran'a uygun olarak göstermesi gereken tavırla tepki göstermiş ancak, görüntülerin doğru ve görüntülerdeki kişinin de kendisi olduğunu o dönemde Cübbeli Ahmet bizzat kendisi kabul ve ikrar etmişti.
Şimdi bugün Cübbeli Ahmet'in çıkıp da o görüntülerdeki kişinin kendisi olmadığını söylemesi, kendisini kurnaz görüp insanları kandırdığını sanması, vatandaşların aklıyla ve hafızasıyla kolayca alay edebileceğini düşünmesinden kaynaklanmaktadır. Oysa ki Cübbeli Ahmet'in bu hal ve tavırları, insanların bu kişiyi ve karakterini daha iyi anlamasına, kendisine sadece acıma duygularıyla bakılmasına sebep olmuştur.
Cübbeli Ahmet Hoca tutuklanıp cezaevine girdiği esnada, geçmişte Sayın Adnan Oktar hakkında sarfetmiş olduğu hakaret ve iftiralar sebebiyle Cübbeli Ahmet Hoca hakkında önceden açılmış birçok hakaret ve iftira davası da bulunmaktaydı.
Derdest olan bu davalar sebebiyle Cübbeli Ahmet'in cezaevinde olmasına rağmen yine de tek tek bu mahkemelere giderek ifade vermesi, yargılanarak Sayın Adnan Oktar hakkındaki hakaret ve iftiralarının kanun önünde hesabını vermesi gerekmekteydi.
Cübbeli Ahmet Hoca her ne kadar kendisine kötü söz ve iftiralarda bulunmuş olsa da Sayın Adnan Oktar bu konuda da örnek bir Müslüman tavrı göstermiş; Cübbeli Ahmet Hoca’nın zor şartlarda ve elinde kelepçelerle mahkeme mahkeme dolaşıp eziyet görecek olmasına razı olmamış, önceden açılmış olan bu davalardaki şikayetlerini geri çekerek davalarından vazgeçmiştir.
Ne var ki Cübbeli Ahmet Hoca, o dönemde Sayın Adnan Oktar'ın kendisine acıyarak yaptığı bu açık iyilik karşısında bile şaşırtıcı şekilde ters bir tavır göstermiş, iyiliğin altında anlamsızca kötülük arayıp durmuş, kendisine yapılan iyiliği bile iyilik yapanın aleyhine kullanmaya çalışmıştır.
Cübbeli Ahmet Hoca adeta insanların aklıyla alay etmeyi adeta alışkanlık haline getirdiği için, konuşmalarında tutarlı olma ihtiyacı da hissetmemekte, dün beyaz dediği bir şeye hiç düşünmeden bugün rahatlıkla siyah diyebilmekte, dün cansiperane savunduğu şeyleri, bugün rahatça yalanlayıp inkar edebilmektedir. Bir kaç örnek vermek gerekirse;
Cübbeli Ahmet Hoca, bu görülmemiş karakter yapısı ve garip davranışlarıyla kendince insanları kandırıp, onların aklıyla alay ettiğini düşünürken gerçekte insanlar bu özellikleri sebebiyle Cübbeli Ahmet Hoca’ya sadece acımakta ve kendisini sadece bir alay ve eğlence unsuru olarak izlemektedirler.
Buradan programın sunucusu Sayın Candaş Tolga Işık'a da birkaç cümle ile seslenmek ve eğer gençler arasında muazzam şekilde artan deizm ve ateizm tehlikesine karşı gerçekten bir çözüm arayışında ise;
Cübbeli Ahmet Hoca’dan bir çözüm veya yardım beklentisinde olmasının, son derece büyük bir hata olduğunu kendisine hatırlatmak isteriz.
Candaş Tolga Işık
Eğer Sayın Işık gençler arasında deizm ve ateizmin yaygınlaşmasından rahatsızlık duyuyor ve gerçekten bu soruna bir çözüm arıyor ise, o zaman
Sayın Işık'ın asıl yapması gereken,
olmalıdır.
Kamuoyunun bilgilerine saygılarımızla sunarız...
ADNAN OKTAR DAVASI VE DAVA SÜRECİNDEKİ HUKUKSUZLUKLAR HAKKINDA DETAYLI BİLGİ EDİNMEK İÇİN AŞAĞIDAKİ LİNKLERİ ZİYARET EDEBİLİRSİNİZhttps://adnanoktardavasindakihukuksuzluklar.blogspot.comhttps://www.net-cevap.com |