Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın yargılandığı davada;
‼️ HUKUKA UYGUN ŞEKİLDE LEHE DELİL TOPLANMASINA İZİN VERİLMEDEN, ADETA ÇOCUK KANDIRIR VE TİYATRO OYNANIR GİBİ BİR YARGILAMA İSTEMEDİĞİMİZE,
‼️ "BİRBİRİNİZLE GÖRÜŞMEYİN YOKSA SİZİ MUTLAKA SUÇLU ÇIKARIRIZ" MANTIĞININ DEVAM ETMESİ DURUMUNDA, TARİHTE MÜSLÜMANLARIN KARŞILAŞTIĞI GİBİ MÜEBBET, HATTA İDAM CEZASI VERİLMESİNE RAZI OLDUĞUMUZA, ANCAK, "KURAN'I VE İSLAM'I YAŞAMAKTAN VAZGEÇİN" BASKISINI ASLA KABUL ETMEYECEĞİMİZE
dair basın açıklamasıdır.
Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımıza yönelik 2018 yılında yapılan operasyon ve sonrasındaki dava sürecinde, arkadaşlarımıza isnat edilen suçlamaların tamamı somut delillere dayanmayan düzmece senaryolar ve iftiralar niteliğindedir.
Baskı ve tehdit yöntemleriyle korkutularak suni biçimde devşirilen müşteki ve etkin pişmanlara verdirilmiş gerçek dışı ve soyut ifadeler, iddiaları yalanlayan sayısız somut delile, belgeye, bulguya rağmen, yerel mahkeme tarafından kesin doğru olarak kabul edilmiştir. Ardından, hiçbir somut, gerçek ve hukuki delile ve belgeye dayanmayan bu düzmece, soyut ifadeler ve iftiralar hayret verici bir şekilde esas alınarak Sayın Adnan Oktar ve arkadaş camiası hakkında Cumhuriyet tarihinde görülmemiş onbinlerce yıllık cezalara hükmedilmiştir.
Çok iyi bilindiği üzere, dönemin 30. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti tarafından verilen bu hukuksuz karar, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi tarafından 1 yılı aşkın süre boyunca tüm detaylarıyla incelenerek 400 SAYFALIK BİR GEREKÇELİ KARAR İLE BOZULMUŞTUR. Bunun sonucunda, yapılan yargılamanın BİR KUMPAS DAVASI OLDUĞU bir kez daha ortaya çıkmıştır.
Yerel mahkemenin hukuksuz kararının böylesine NET, ALENİ VE KESKİN GEREKÇELERLE BOZULMASI, dolayısıyla yargılama boyunca AÇIKÇA BİR OYUN OYNANDIĞININ anlaşılması karşısında telaşlanan kumpasçılar, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarını mutlaka durdurmak, dağıtmak ve kendilerince zor durumda bırakmak amacıyla yeni oyunlar geliştirmişlerdir.
Son olarak, bu davanın sanıklarından olan ve örgüt üyesi oldukları iddiasıyla 20 ay cezaevinde tutuklu tutulup ardından tahliye edilen arkadaşlarımız Meltem Daban ve Ferhunde Eda Babuna, evlerine sabah vakti yapılan bir baskınla gözaltına alınarak aynı ÖRGÜT ÜYELİĞİ SUÇLAMASIYLA tekrar tutuklanmışlardır. Türk hukuk tarihinde görülmemiş böyle bir uygulama sonucunda;
⁉️ Ortada KESİNLEŞMİŞ HİÇBİR ÖRGÜT KARARI BULUNMAMASINA RAĞMEN "örgüt faaliyetlerini devam ettirme" gibi bir kılıf uydurulmuş,
⁉️ YATARI DAHİ OLMAYAN hayali bir suçlama nedeniyle arkadaşlarımız hakkında tutuklama kararı verilmiş,
⁉️ Arkadaşlarımızın, haksız yere ve ortada hiçbir geçerli hukuki dayanak olmadan yine aynı suçlama nedeniyle 20 AY CEZAEVİNDE KALMIŞ OLMALARI, YANİ İDDİA EDİLEN SUÇUN KARŞILIĞI OLAN CEZA SÜRESİNİ ZATEN TAMAMLAMIŞ OLMALARI GÖRMEZDEN GELİNMİŞTİR.
Dahası, arkadaşlarımız Eda Babuna ve Meltem Daban hakkında iddiaları kanıtlayan hiçbir somut delil bulunmadığı, hatta haklarında sahte olarak dahi herhangi bir SUÇ OLUŞTURULAMAMIŞTIR.
YALNIZCA TEK BİR ETKİN PİŞMAN SANIĞIN SOYUT VE MESNETSİZ KURGU İFADELERİ üzerinden sorgu yapılmıştır. Arkadaşlarımızın, yargılandıkları dava kapsamında LEHE TANIK TOPLAMA, SAVUNMA STRATEJİSİ GELİŞTİRME gibi en doğal, meşru ve hukuki savunma haklarını kullanmaları SUÇ GİBİ GÖSTERİLİP TUTUKLANMA GEREKÇESİ SAYILMIŞTIR.
Davanın husumetli müştekilerine istedikleri kişi ile görüşme, onları tehdit ve baskılarla zorla iftiracı yapma, yalan tanık getirme gibi sınırsız haklar tanınmışken, davanın savunma tarafına hiçbir legal hak tanınmamış, savunma yapmaları her fırsatta engellenmiştir.
Öyle ki tümüyle legal olarak, lehe tanık ve delil toplamak amacıyla gerekli ve ilgili kişilerle görüşmeleri, masumiyetlerinin somut delillerini anlatmaları gibi son derece legal ve meşru savunma çalışmaları TUTUKLAMA SEBEBİ olan bir suçmuş gibi gösterilmiştir.
Bir kişinin yargılandığı dosyada kendi lehine tanıklar bulması, lehine olan delilleri toplaması, bu amaçla olaylar ve konular hakkında bilgisi olan kişilerle bağlantı kurması HANGİ AKLİ, VİCDANİ VE HUKUKİ BİR GEREKÇE İLE SUÇ SAYILABİLİR?
Ne var ki yukarıda sözünü ettiğimiz türden olumsuz örnekler, ülkemizde adeta dehşetli bir HUKUKSUZLUK ORTAMI HAKİMMİŞ ALGISI YARATMAKTA, gerek Türk toplumu gerekse uluslararası toplum nezdinde TÜRKİYE VE TÜRK HÜKÜMETİ ALEYHİNDE, GÜVEN SARSICI, ENDİŞE VERİCİ BİR GÖRÜNÜM oluşturmaktadır.
Hukuksuzluğu ve adaletsizliği bu derece tırmandırmaya yönelik uygulamalar, gerçekte hükümetimizi yıpratmayı ve güvenilmez göstermeyi hedefleyen sinsi ve büyük oyunun parçasıdır. Çünkü HUKUKSUZLUK ALGISI EN BAŞTA HÜKÜMETİ YIPRATIR, HÜKÜMETE DUYULAN GÜVENİ ZEDELER.
Şu önemli hususu özellikle belirtmek isteriz ki;
SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARIMIZ, ADETA ÇOCUK KANDIRIR, TİYATRO OYNANIR GİBİ BİR YARGILAMA KESİNLİKLE İSTEMEMEKTEDİR. EĞER BU DAVADA NORMAL BİR YARGILAMA YAPILMAYACAKSA, DELİL TOPLANMAYACAKSA, LEHE DELİLLER DİKKATE ALINMAYACAKSA, "BİRBİRİNİZLE GÖRÜŞMEYİN YOKSA SİZİ MUTLAKA SUÇLU ÇIKARIRIZ" DENECEKSE O ZAMAN BU DOSYADA YARGILANAN HERKESE TARİHTE PEYGAMBERLERE, BİRÇOK SALİH MÜSLÜMANA OLDUĞU GİBİ MÜEBBET, HATTA İDAM CEZASI VERİLMESİNE RAZIDIRLAR. SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARIMIZIN BÖYLE BİR ÇEKİNCELERİ BULUNMAMAKTADIR. HAYATLARINI BİRARADA, KUR’AN VE İSLAM YOLUNDA YAŞAMAYA KARAR VERMİŞ İNSANLAR OLARAK "AYRILIN, KURAN'I VE İSLAM'I YAŞAMAKTAN VAZGEÇİN" DENMESİNİ ASLA KABUL ETMEYECEKLERDİR. |
Firavunlar, Nemrutlar vb. kişiler her dönemde Müslümanlara karşı mücadele etmişlerdir. Bu dönemde de Müslümanlarla mücadele eden İngiliz derin devletinin tetikçiliğini yapan, aklı gitmiş, yaşı geçmiş, hasetten kavrulan bazı derin devlet kalıntıları öyle istediği için Müslümanlar birbirleriyle görüşmekten, İslam’ı yaşamaktan hiçbir zaman vazgeçmeyeceklerdir.
Tarih boyunca birçok Peygambere, samimi Müslümanlara hapis veya idam cezası istenmiştir. Hazreti Yusuf (as)’a müebbet hapis, Hz. Musa (as) ve Hz. İbrahim (as)’a da idam cezası verilmiştir. Bu nedenle, her türlü baskıya ve eziyete rağmen, Müslümanlar Kur’an’a ve kanuna uygun tavır, düşünce ve inançlarından hiçbir şekilde vazgeçmezler. Tertemiz, masum Müslümanların birbiriyle görüşmesi hiçbir suç teşkil etmez. Müminler daima “Peygamberlerin başına gelenlerin bizim de başımıza gelmesine razıyız” derler.
Tüm kamuoyunun gözleri önünde, uydurma gerekçelerle, hukuku ayaklar altına alarak, bugüne kadar adli makamlar tarafından her çağırıldıklarında derhal icabet eden tertemiz, masum Müslüman hanımların evlerine kameralarla sabah baskınları yaparak, onları sudan gerekçelerle gözaltına alıp tutuklayarak, tekrar tekrar cezaevlerine koyarak SAYIN ADNAN OKTAR VE ARKADAŞLARININ KUR’AN’A BAĞLI İNANÇLARI DOĞRULTUSUNDA YAŞAMALARININ ÖNÜNE GEÇMEYE ÇALIŞMAK KANUNA, HUKUKA, İNSAFA, VİCDANA VE İNSANLIĞA AYKIRI OLDUĞU GİBİ AYNI ZAMANDA ANAYASAL VE EVRENSEL BİR İNSAN HAKLARI İHLALİDİR.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, tüm bu aleni hukuksuzluklar, dış güçlerin güdümündeki kirli ve eski derin devlet kalıntılarının hükümetimizi ve Sayın Cumhurbaşkanımızı yıpratmayı, hükümetimize olan güveni şiddetle sarsmayı hedefleyen planlarının bir parçasıdır. Dolayısıyla, oynanan oyun asıl olarak hükümetimize karşı oynanmaktadır. Arka planında, ülkemize ve İslam alemine yönelik çok daha sinsi ve kapsamlı bir proje vardır. Devletimizin ve halkımızın oynanan bu oyunlara asla izin vermeyeceğine ve adaletin er geç mutlaka tecelli edeceğine dair inancımız tamdır.
Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.