Sayın Adnan Oktar ve arkadaş camiamız hakkında uzun yıllardan bu yana bitmek tükenmek bilmez bir şekilde sık sık gündeme getirilen, ancak nedense halen tek bir tanesine dahi rastlanmayan “Şantaj Kasetleri” iddiası, “Haliç'in tabanı altın doluymuş” ya da “Mars’ta su bulunmuş” tarzındaki şehir efsanelerinden farklı bir iddia değildir.
Şehir efsanesinden öteye gidemeyen bu şantaj kasetleri iddiası, aslında Sayın Adnan Oktar ve arkadaş camiamızın yerli ve milli kimliği ile anti-Darwinist ve anti-materyalist ilmi ve fikri faaliyetlerimizden rahatsızlık duyan derin devlet yapılanmasının uydurduğu açık bir iftiradır.
Bu iftira, uzun yıllardan bu yana camiamızı karalayıp aleyhimizde olumsuz kamuoyu algısı ve infial oluşturmak, devlet ve emniyet görevlilerini yanlış yönlendirmek, hükümet yetkilileri ve siyasiler ile aramızı açıp bozmak gibi kirli ve artniyetli girişimlere malzeme yapılmak amacıyla yaklaşık 30 yıldan bu yana çeşitli dönemlerde ısıtılıp ısıtılıp gündeme getirilmektedir.
GERÇEKTE İSE ORTADA NE TEK BİR ŞANTAJ KASETİ, NE DE TEK BİR KARE ŞANTAJ KAYDI YA DA GÖRÜNTÜSÜ BULUNMAMAKTADIR. Gerek 1999 gerekse 2018 senesinde camiamıza yönelik düzenlenen operasyonların her ikisinde de ne bu tür bir kaset ne de görüntüye rastlanılmamıştır.
EŞ ZAMANLI ANİ BASKINLAR ŞEKLİNDE DÜZENLENEN HER İKİ OPERASYONDA DA ARKADAŞLARIMIZIN EVLERİNE, İŞ YERLERİNE, DEPOLARINA, HATTA AİLELERİNİN VE AKRABALARININ ADRESLERİNE DAHİ GİRİLEREK HER YER DİDİK DİDİK ARANMIŞTIR. HATTA BAZI EVLERE BALYOZLARLA, İŞ MAKİNALARIYLA GİRİLİP YIKILMAMIŞ DUVAR, BAHÇELERİNDE KAZILMADIK YER BIRAKILMAMIŞTIR. ANCAK SONUÇ YİNE DEĞİŞMEMİŞ, HERHANGİ BİR ŞANTAJ KASETİNE RASTLANMAMIŞTIR.
Özetle, gerek 1999 davasında, gerekse halen yargılanmakta olduğumuz 2018 tarihli operasyon sonucunda açılan davada, ne emniyette ne adliye ne de adli emanette tek bir şantaj kasedi ya da kaydı bulunmamaktadır. Buna karşın, 30 yıldan bu yana tek bir somut delil dahi ortaya konulamadığı halde, ısrarla bu iftiranın tekrar tekrar gündeme getirilmesinin açık bir iftira, zulüm ve ahlaksızlık olduğu da ortadadır.
Şimdilerde bu şehir efsanesini yeniden gündeme getirenler, güya şantaj kasetleri konusunun 1999 senesinde arkadaşlarımızın emniyetteki sözde ifadelerinde geçtiğini dile getirmektedirler.
Ancak bunu söyleyenler, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızın bu ifadelerinin, o dönemde İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'nde;
➢ Şube Müdürü Adil Serdar Saçan ve ekibinin yönettiği ağır işkence ve ölüm tehditleri altında alındığından,
➢ Bu işkenceye dair adli tıp raporları bulunduğundan,
➢ İşkencenin mahkeme kararıyla da kesinleştiğinden,
➢ Emniyette hazırlanmış düzmece senaryoların, arkadaşlarımıza kamera karşısında –defalarca yaptırılan provalardan sonra– zorla söylettirip anlattırıldığından ve bu şekilde kayda alındığından,
➢ Aynı dönemde söz konusu emniyet binasının üst kat pencerelerinden kendilerini atarak intihar eden insanlar hakkında basına yansıyan haberlerden,
➢ Şube Müdürü Adil Serdar Saçan ve ekibindeki bazı polis memurlarının, gözaltındaki çok sayıda insana işkence yaptığı iddiasıyla defalarca polislik mesleğinden ihraç edildiklerinden,
➢ Ayrıca, Sayın Adnan Oktar ve tüm arkadaşlarımızın 1999 senesindeki operasyona ilişkin yürütülen bu yargılama sürecinden beraat ederek tamamen aklanmış olduklarından
nedense asla bahsetmemekte ve açık bir insanlık suçu olan işkenceden medet umar şekilde, bu acı gerçekleri gündeme getirmekten ısrarla kaçınmaktadırlar.
Bununla birlikte, hem 1999 hem de 2018 yıllarındaki operasyonlarda şantaj kasetleri efsanesinin yanı sıra, sözüm ona bazı siyasiler hakkında notların ya da telefon dinleme kayıt veya dökümlerinin ele geçirildiği safsatası da gündeme getirilmektedir.
Ancak, başta Sayın Adnan Oktar olmak üzere camiamızda hiç kimsenin, hiçbir dönemde hiçbir siyasi parti lideri ya da siyasetçi aleyhinde tek bir sözü olmadığı gibi, haklarında herhangi bir çalışma ya da tutulmuş bir not veya kayıt da bulunmamaktadır. Bu iddialar da tıpkı şantaj kasetleri iftirası gibi açık birer yalandan ibaret olup, sırf camiamızla hükümet yetkililerimizin ve devlet büyüklerimizin arasını açmak için türetilmiş provakatif amaçlı iftiralardır.
Bu ve benzeri içerikli iftiralara ilişkin, -güya polis operasyonu esnasında ele geçirildiği iddia edilen- evrakların ve dijital materyallerin tamamının ise hem sonradan hazırlanmış ve kurgulanmış sahte materyaller oldukları hem de operasyondan sonra emniyet ve soruşturma aşamasında yasa dışı yollarla dava dosyasına eklenmiş oldukları da ispat edilmiştir.
Bu sahte evrakların nasıl hazırlandıkları ve dava dosyasına sonradan emniyet aşamasında nasıl eklendiklerine ilişkin hazırlamış olduğumuz detaylı yazımızı aşağıdaki linkten inceleyebilirsiniz. |
Sırf kamuoyunu alenen aldatmaya, insanların aklıyla alay etmeye yönelik bu sahtekarca, utanç verici yöntemler dahi kumpasçıların nasıl bir acziyet içerisinde olduklarının, kumpas davası dosyasının nasıl bomboş olduğunun çok açık ve önemli bir göstergesidir.
Değerli kamuoyunun bilgilerine sunarız. Saygılarımızla.