Akşam Gazetesi’nin 15.03.2023 tarihli gazete baskısı ile internet bülteninde Neslihan Keskin imzasıyla “İtirafçı Kedicik’e yeni kimlik” başlıklı imzasız bir haber yayınlanmıştır.
Haberde özetle, kamuoyunda “Adnan Oktar Davası” olarak bilinen dava kapsamında Beril Koncagül’ün, ismini değiştirmek istediği ve bu amaçla avukatı tarafından mahkemeye başvurulduğu anlatılmaktadır. Beril Koncagül’ün avukatı tarafından mahkemeye sunulduğu söylenen dilekçenin gerekçesinin ise güya, "Beril Koncagül’ün halen birileri tarafından kendisine ulaşılmasından yakınması" olduğu öne sürülmektedir.
Bilindiği üzere Beril Koncagül, camiamıza düzenlenen 11 Temmuz 2018 tarihli polis operasyonunun ardından tutuklanıp cezaevine gönderilmiştir. Gerek gözaltına alındığında emniyet sorgusunda gerekse tutuklama talebiyle çıkarıldığı mahkeme karşısında, ORTADA ÖRGÜT DİYE BİR ŞEY OLMADIĞINI, yalnızca arkadaş grubu olduğunu, kendisinin Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımızdan en küçük bir zarar görmediğini, sadece iyilik, sevgi, saygı ve güzellik gördüğünü, hepsini çok sevdiğini açık, dürüst ve samimi ifadelerle anlatmıştır. Cezaevinde kaldığı süre boyunca da Sn. Adnan Oktar başta olmak üzere pek çok tutuklu arkadaşına son derece şevkli, coşkulu, sevgi dolu onlarca mektup göndermiştir. Bu mektuplar dava dosyasında mevcuttur.
Ne var ki bu süreçte, bir yandan da dosyanın husumetli müştekileri tarafından "zayıf halka" olarak belirlenerek kuşatma altına alınmıştır. Cezaevinde bulunduğu süre içinde kumpasçılar ve onların tetikçi avukatları tarafından "bir daha gün yüzü göremeyeceği", cezaevinden kemiklerinin çıkacağı", "devletin üzerlerini çizdiği" şeklindeki yoğun telkinlerle sürekli baskı ve tehdide maruz bırakılmıştır. Kumpasçılar tarafından kendisine tek kurtuluş çaresi olarak, Adnan Bey ve arkadaşlarımız aleyhinde iftira ve karalama içerikli bir takım gerçek dışı, kurgu senaryoları anlatması, onlara sahte suçlamalar yöneltmesi ve bu yolla etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanması gösterilmiştir.
Nitekim, o dönemde Beril Koncagül kumpasçıların bu ağır baskı ve tehditlerinden şikayetçi olduğuna ve devletten koruma talep ettiğine dair bir dilekçeyle resmi makamlara başvurmuştur. Ne var ki bir süre sonra, gerek bu ağır baskı ve tehditlere gerekse cezaevinin zorlu koşullarına direnç gösterememesi nedeniyle kumpasçıların kendisine dayattıkları ifadelerin altını imzalayıp etkin pişmanlıktan yararlanarak cezaevinden tahliye edilmiştir.
Beril Koncagül, cezaevinden çıktığı andan itibaren, yine kumpasçıların baskı ile görevlendirmesiyle kanal kanal dolaşarak, birçok tv programına, röportaja, canlı yayına katılarak algı ve karalama maksatlı çok sayıda gerçek dışı anlatımlar yapmıştır. 5 seneden bu yana da çeşitli vesilelerle basının karşısına çıkarak kumpasçılar tarafından kurgulanan ve kendisine belletilen iftira ve karalama içerikli uydurma senaryoları teatral bir üslupla tekrar tekrar anlatmaktadır.
Açıkça anlaşılacağı üzere, eğer Beril Koncagül ve avukatının iddia ettiği gibi eğer ortada sözde "korkutucu bir örgüt" ve bu sözde örgütün tehditlerine uğrayan bir kadın olsaydı, bu kadının 5 yıl boyunca medya şovları yaparak bu sözde örgüt aleyhinde sayısız kereler "korkusuzca meydan okur bir üslupla" akla gelebilecek her türlü çirkin hakaret ve iftirayı sarf etmesi yapacağı en son şey olurdu. Tek başına bu durum dahi ortada ne bir örgüt ne bir korkutma ne de tehdit olmadığının en açık ispatıdır.
Aynı şekilde, yıllardır demeçleri, boy boy fotoğrafları ve videolarıyla medyada boy gösteren Beril Koncagül'ün bir anda sözde "korkutucu örgüt"ün tehditlerinden çok korkup ismini değiştirmeye, hayatında yeni bir sayfa açmaya karar verdiğinin, yeni isminin de A.İ.D olacağının avukatı tarafından medyaya servis edilerek duyurulması alenen Türk halkının aklıyla alay etmeye çalışmaktan başka bir şey değildir.
Gerçekte ise Beril Koncagül'ü 5 yıldır tehdit ve baskı altında tutan, korkutarak istedikleri her türlü kanunsuz taleplerine boyun eğdiren, özgürlüğünü kısıtlayan, kendisini adeta bir iftira makinesi olarak kullanan tek bir korkutucu güç vardır: O da dosyanın husumetli müştekileri Fırat Develioğlu ve Özkan Mamati'nin başını çektiği, yıllardan beri sayısız kanunsuz ve hukuksuz eyleme, suça karışmış organize suç örgütüdür.
Fırat Develioğlu (solda) çetesinin tehdit ve baskılarından sonra Beril Koncagül'ün (sağda) geldiği son durum
Son isim değiştirme tiyatrosuyla ilgili bazı önemli detaylar şöyledir:
Gerçekte, bahse konu isim değişikliği talebinin amacı, Beril Koncagül ve avukatının kendilerince güya "ORTADA BİR SUÇ ÖRGÜTÜ VARMIŞ DA, BERİL DE ONDAN KURTULMAYA ÇALIŞIYORMUŞ" şeklinde suni bir mizansen, sahte bir karine oluşturmaya çalışarak bu yolla hem bir kamuoyu algısı yaratma hem de süregiden davayı etkileme çabasından başka bir şey değildir. Oysa ki ORTADA KESİNLEŞMİŞ HİÇBİR MAHKEME KARARI YOKTUR. AKSİNE, DAVA DOSYASINI İNCELEYEN TÜM UZMAN HUKUKÇULAR DA, SN. ADNAN OKTAR VE ARKADAŞ CAMİAMIZIN "HİÇBİR ŞEKİLDE BİR ÖRGÜT OLMADIĞI" KONUSUNDA HEMFİKİRDİRLER.
Bu amaçla, her biri konusunda uzman ve kendi dalında otorite olarak kabul edilen çok değerli bilim insanları, duayen hukukçular, akademisyenler, adli bilişim uzmanları, emekli Jandarma ve Emniyet görevlileri, hatta Türk Ceza Kanunu’nu yazan profesörler, Yargıtay Onursal Başkanları ve Üyeleri, SN. ADNAN OKTAR VE ARKADAŞ CAMİAMIZIN KESİNLİKLE BİR ÖRGÜT OLMADIĞINI İSPAT EDEN, İÇERİKLERİNDEKİ HUKUKİ DELİL VE DAYANAKLAR, HAZIRLANMALARINDA İZLENEN BİLİMSEL METOTLAR NEDENİYLE SANIKLARA YÖNELTİLEN ASILSIZ İTHAM VE İDDİALARI TÜMÜYLE GEÇERSİZ KILAN ONLARCA BİLİMSEL MÜTALAAYI dava dosyasına sunmuşlardır.
Bunlarla birlikte Ceza Hukukçuları ve Yargıtay Onursal Başkanları gözünden Adnan Oktar Davası'nın hukuken bomboş olduğuna ilişkin yapılan çeşitli tespit ve değerlendirmelere de aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz.
https://iddialaracevap.blogspot.com/p/adnan-oktar-savunma-2023.html
Tüm bu bilimsel mütalaalar ve delilller ortada herhangi bir örgüt bulunmadığını açık ve net olarak ortaya koymaktadır.
Eğer ortada Beril Koncagül’e yönelik herhangi bir tehdit, şantaj veya bir iletişim ya da irtibat kurma çabası ya da girişimi olsa, bu konuya ilişkin olarak çok sayıda belge ve delil bulunması gerekirdi. Ancak, iddia gerçek dışı olduğu için buna ilişkin ortada herhangi bir delil veya belge de bulunmamaktadır.
Ayrıca, gerek Sn. Adnan Oktar gerekse çok sayıda arkadaşımız davanın başlangıcından bu yana 5 yılı aşkın süredir cezaevinde tutuklu bulunmaktadır. Bu süreçte avukatları ve aileleriyle yaptıkları ziyaret ve görüşmelerden yazmış oldukları mektuplara ve telefon konuşmalarına kadar kullandıkları tüm iletişimleri devletin ilgili kurum ve devlet görevlileri tarafından takip edilmekte, kayıt altına alınmakta ve kontrol edilmektedir. Bu kayıtlar içerisinde de Beril Koncagül avukatının gerçek dışı iddialarına delil oluşturabilecek tek bir konuşma veya yazışma bulunmamaktadır.
Ortada hiçbir iletişim, takip, haberleşme, irtibat kurma, buluşma ya da karşılaşma gibi tesadüfi bir olay dahi bulunmamasına rağmen Beril Koncagül vekilinin, hiçbir dayanağı olmayan tamamen soyut, uydurma iddialar üzerinden müvekkilinin etkin pişman olurken uydurduğu "tehdit ediliyorum" şeklindeki iftirasını SIRF OLUMSUZ ALGI OLUŞTURABİLME AMACIYLA ısrarla sürdürmeye çalışıyor olması da dikkat çekicidir.
Bu durum açıkça sayın avukatın birileri tarafından yönlendirildiği ya da kullanıldığı izlenimini vermektedir.
Zira bir avukatın, doğru olmadığını bile bile güya ortada bir suç örgütü varmış da Beril Koncagül de güya bundan kaçıp kurtulmaya ya da gizlenmeye çalışıyormuş gibi, tamamen sahte algı oluşturma amaçlı bir çalışma içerisinde olması, avukatlık meslek etiği ve ahlakıyla da bağdaşmamaktadır.
Sayın avukatın iddiasının akıl ve mantıkla bağdaşır bir yönü de bulunmamaktadır. Yaşını başını almış, bir mesleği ya da işi bulunmayan, etrafına fayda sağlamak şöyle dursun her yönüyle çevresindekiler için bir yük teşkil eden, geçmişte yeme içmesinden bakımına kadar her ihtiyacını arkadaşlarının karşıladığı, ancak zorlu cezaevi şartlarına göğüs germediği için arkadaşlarına iftira atıp kendini kurtarmayı tercih etmiş olan BERİL KONCAGÜL'ün, ne arkadaş camiamıza ne de bir başkasına katabileceği herhangi bir artı değerinin bulunmadığı da ortadadır.
Açıkcası, bir an için "kim, ne amaçla böyle bir insanın peşine düşebilir" diye düşünüldüğünde dahi iddianın ne derece saçma, mantıksız ve maksatlı olduğu hemen anlaşılacaktır.
Beril Koncagül daha önce de benzer bir iddia ile ortaya çıkmış, Sayın Adnan Oktar’ın mahkeme esnasında güya kendisine el sallamak suretiyle kendisini tehdit ettiğini iddia etmiştir. Ancak, Beril Koncagül’ün BU İDDİASININ DA YİNE GERÇEK DIŞI OLDUĞU MAHKEME KARARIYLA İSPATLANMIŞTIR.
Olay şöyle gerçekleşmiştir;
Etkin pişman sanık Beril Koncagül Silivri'deki yargılamaların başladığı 17.09.2019 tarihli ilk duruşmanın çıkışında hem (güya) Adnan Bey'in el sallamak suretiyle kendisini tehdit ettiğini iddia etmiş hem de kime ait olduğu belli olmayan bazı sosyal medya paylaşımlarını mahkemeye sunarak bunlardan Adnan Bey ve arkadaşlarımızı sorumluymuş gibi göstermeye çalışmıştır. Beril Koncagül bu hayali iddialarını aynı zamanda Silivri C.B.Savcılığı'na da taşımış ve suç duyurusunda bulunmuştur.
Ancak, Silivri C.B.Savcılığınca yürütülen 2019/11222 sor. numaralı soruşturma neticesinde, BERİL KONCAGÜL’ÜN İDDİALARININ DOĞRU OLMADIĞI TESPİT EDİLEREK 28.02.2021 tarih 2021/2996K sayılı KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA DAİR KARAR VERİLMİŞTİR. Savcılık tarafından yapılan soruşturma kapsamında, 17.09.2021 tarihli duruşmanın görüntüleri mahkemeden celbedilmiş ve bilirkişilerce incelenmiştir. Bunun üzerine hazırlanan CD inceleme tutanağında, “İDDİA EDİLEN EYLEMLERİN YAŞANMADIĞI” resmi olarak belgelenmiştir. Yani, SAYIN ADNAN OKTAR'IN, BERİL KONCAGÜL’Ü TEHDİT ETMEDİĞİ HATTA KENDİSİNE EL BİLE SALLAMADIĞI BİLİRKİŞİ RAPORUYLA İSPATLANMIŞTIR.
“Kovuşturmaya Yer Olmadığına” dair Savcılık kararı da aşağıdadır:
Ayrıca, Silivri C.B.Savcılığı, Beril Koncagül vekili tarafından dosyaya sunulan sosyal medya paylaşımlarını da incelemiş ve BU PAYLAŞIMLARIN SAYIN ADNAN OKTAR İLE BİR BAĞLANTISININ BULUNMADIĞINI, ayrıca kime ait olduğu belirsiz bu paylaşımların da içeriğinde HERHANGİ BİR SUÇ UNSURUNA RASTLANMADIĞINI 28.05.2021 tarih, 2021/2996K. sayılı takipsizlik kararında şöyle gerekçelendirmiştir:
“... Tüm soruşturma evrakı bir bütün olarak değerlendirildiğinde her ne kadar müştekinin şikayeti üzerine şüpheli hakkında tehdit suçundan soruşturma işlemlerine başlanılmışsa da; şüphelinin alınan beyanlarında müştekiyi tehdit etmediğini ve ettirmediğini, müştekiye duruşma sırasında da el sallayarak selam vermediğini beyan etmesi ve 21/04/2021 tarihli CD İNCELEME TUTANAĞI'NDA ŞÜPHELİNİN MÜŞTEKİYE EL SALLAYARAK SELAM VERME ŞEKLİNDE BİR EYLEMİNİN BULUNMADIĞININ BELİRTİLMESİ KARŞISINDA; MÜŞTEKİNİN ŞÜPHELİ TARAFINDAN TEHDİT EDİLDİĞİ İDDİALARININ SOMUT DELİLLER İLE DOĞRULANAMAYAN SOYUT İDDİA MAHİYETİNDE KALDIĞININ ANLAŞILDIĞI ...
... Müşteki vekili tarafından dosyaya sunulan söz konusu paylaşımların tarafımızca incelenmesi sonucunda paylaşımların herhangi bir tehdit ya da başkaca suç unsuru içermediğinin görüldüğü ...”
Görüldüğü üzere, Beril Koncagül DAHA ÖNCE DE HİÇ YAŞANMAMIŞ, GERÇEK OLMAYAN HAYALİ BİR İDDİA KURGULAMIŞ ve bunun üzerinden Sayın Adnan Oktar'ı ve arkadaş camiamızı suçlama çabası içine girmiştir.
Bu örnek aynı zamanda, Beril Koncagül'ün (ve dosya kapsamındaki diğer tüm müşteki ve sözde etkin pişman sanıkların) Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız hakkında ileri sürdükleri, hiçbir resmi belge, rapor ya da delile dayanmayan diğer tüm itham ve iddialarının da, benzer şekilde gerçek dışı birer iftiradan ibaret olduklarını göstermesi bakımından oldukça önemlidir.
Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.