Sayın Adnan Oktar’ın adı anıldığında akla ilk gelen en önemli vasıflarından biri, yaklaşık 250 yıldır dinsizliğin ve deccaliyetin putu olan Darwinizm’i dünya çapında bilimsel olarak yerle bir eden kişi olmasıdır.
Genç nesillerin ve modern kesimlerin dine yaklaşmasının, sağ camia içinde yetişenlerin ise tahkiki imana kavuşmasının önündeki en büyük engel olan Darwinizm'in bilimsel olarak geçersizliğinin açık ve net olarak ortaya konması, imani bakımdan bu asrın en büyük zaferlerinden biridir.
Bencilliğin, acımasızlığın, zalimliğin, çatışmaların, savaşların, yoksulluğun, haksız rekabetin, baskıcı komünizmin, vahşi kapitalizmin tek "sözde" bilimsel dayanak noktası olan Darwinizm’in yıkılmasıyla insanların akın akın dinin sıcak, sevgi dolu, yardımsever, affedici, merhametli, tevazulu ahlakına yönelmeleri mümkün olmuştur. Bu durumun bazı din karşıtı kesimleri rahatsız etmesi ve bu sebeple Adnan Oktar’ı hedef almaları anlaşılabilir bir durumdur. Ancak, muhafazakar camia içinde yer alan bazı kimselerin, dine ve dindarlara karşı olanlarla birlikte, haksız ve hukuk dışı isnatlarla Adnan Oktar’ı hedef almaları baştan sona ibret vericidir.
Daha da hayret ve ibret verici olanı ise, izbe sokaklarda kimsenin uğramadığı kitapçılarda ve kahvehanelerde bir iki kişiye bile hitap edemezken, çevrelerinde hiç kimse toplanmazken bugün köşelerinde rahat yazı yazan, tv programlarında rahat konuşan, üniversitelerde rahat tebliğ yapan bu kişilerin şu anki konumlarına Sayın Adnan Oktar’ın 1979’dan bu yana gerçekleştirdiği bu büyük ilmi mücadelenin neticesinde geldiklerini unutuyor olmalarıdır.
Darwinizme ve Darwinizmi temel alan ateist-materyalist felsefelere, akımlara ve ideolojilere tek kelime bile ilmi ve akılcı cevap veremeyen, bunun ezikliği ve kompleksi içinde de daha en baştan yenilgiyi kabul etmiş bir üslup benimseyen, aydın ve modern kesime ulaşıp dini anlatmayı hayal dahi edemeyen, kapatıldıkları gettolar içinde yaşamayı kabullenmiş bir kesim bugün gürül gürül konuşup fikirlerini savunabiliyorsa, belli bir özgüven kazandılarsa, başları önlerine eğik değil de dik olarak “Allah var” diyorlarsa buna vesile olan kişinin Adnan Oktar ve her biri bir hazine değerindeki kitapları olduğu herkesin bildiği bir gerçektir.
Dünya özellikle 19. yüzyılla birlikte ateist ve materyalist ideolojilerin etkisi altına girmiştir. Vahşi kapitalizm, komünizm ve faşizm gibi ideolojiler hayatın her alanında insan fıtratına tamamen ters, insanları mutsuzluğa ve karamsarlığa iten bir sistemin hakim olmasına yol açmıştır. Bu olumsuz değişimle birlikte, dinin insanlar üzerindeki güzel ve olumlu etkisi de azalmaya başlamıştır. İnsanlar, Deccaliyet sistemi tarafından özel tasarlanmış çok çeşitli ideolojik politikalar ve stratejiler yürürlüğe sokularak Allah için değil dünyanın geçici menfaatleri için yaşamaya yöneltilmiştirler.
Bunun sonucunda, Allah’ın emirlerinin ve Hak dinin yerini dünyevi görüş ve ideolojiler, diğer bir deyimle, dünya dinleri almıştır. Böylece insanlar, Allah'ın rızasının en çoğunu değil, dünya menfaatinin en çoğunu elde etmeyi amaçlar hale gelmişlerdir. Kendi çıkarları, mensubu oldukları ırkın, sınıfın veya toplumun, hatta şirketin çıkarları için savaşmanın en doğru ve "gerçekçi" yol olduğunu zannetmişlerdir.
Bu süreçte Allah'ın rızasını, ahireti değil de dünyayı kazanmak, yukarıda bazı örneklerini saydığımız dünyevi çıkarları elde etmek için her türlü haksız rekabet yöntemi, acımasızlık, hile, yalancılık, adaletsizlik, ikiyüzlülük, rakiplerini alt etmek için her yola başvurmak meşru ve mubah gösterilmeye ve zaman içinde de bu din, ahlak ve vicdan dışı zihniyet kitleler tarafından makul görülmeye başlanmıştır. İnsanların çoğu, "ahirette hesap verecekleri" gerçeğinden yüz çevirdikleri için büyük bir ahlaki ve toplumsal çöküş baş göstermiştir. Milyonlarca insanın sefil, perişan olduğu, zulme uğradığı krizler, buhranlar, ayrılıklar, karışıklıklar, masum insanların katledildiği çatışmalar, savaşlar, krizler tüm dünyayı sarmıştır.
Bu dünya çapındaki dehşetli felaketlerin temel nedeni ise dinsiz, imansız, ahlaksız ve vicdansız nesillerin ortaya çıkmasına neden olan ateist-materyalist ideolojiler ve bunların sözde bilimsel dayanağı olan Darwinizm'dir.
Dindar kesimler ise Sayın Adnan Oktar'ın tüm bu dinsiz felsefe ve ideolojileri ilmi ve fikri olarak yerle bir etmesine kadar hiçbir varlık gösterememişlerdir. Her dönem bu sapkın akımlara gereken ilmi ve akılcı cevabı verebilmekten aciz kalmanın yenilgisini ve ezikliğini yaşamışlardır. Toplumun, sosyal yaşamın, modern dünyanın birçok alanından dışlanmışlar, hor görülmüşler ve zamanla kendileri de bu durumu kabullenmişlerdir. Küresel Deccaliyet sisteminin dindarları baskılamayı, güçsüzleştirmeyi ve nihai olarak da yok etmeyi öngören ezici uygulamalarının altında zorlukla hayata tutunmaya çalışmışlardır.
Bu gelişmeler sonucunda, cemaat ve tarikatler gibi dini toplulukların büyük bölümü de kendi kabuğuna çekilmiş, toplumdan izole biçimde varlıklarını sürdürmeye bakmışlardır. İnsanlara ulaşabilecekleri, dini anlatabilecekleri gücü ve şevki önemli ölçüde yitirmişler, bu nedenle de hem dışarıdaki hem de kendi içlerindeki birçok insanın -hatta çocuklarının dahi- dinsiz akımlara kapılmasını engelleyememişlerdir. Materyalist ideolojilerin yoğun ateizm ve deizm telkinlerine karşı cevap verebilecek yeterli bilgi donanımına sahip olmadıklarından, Allah'ın varlığı, yaratılış ve din hakkında yayılan şüpheciliğin önüne geçememişlerdir. İnsanlar, dindar inançlı insanların Darwinist-materyalist ideolojilerce ortaya atılan iddialara cevap vermekte son derece aciz ve yetersiz kaldıklarını gördükçe ateist, deist yeni dünya düzenine her geçen gün daha çok kaymaya başlamıştır.
Sonuçta ortada bilimsel cevap verebilen, çürütebilen ve karşı fikri mücadele yapabilen kimse olmadığı için ateizmin, materyalist ideolojilerin sözde bilimsel dayanağı kabul edilen Darwinizm adeta eleştirilemez, karşıt fikir söylenemez bir tabu haline gelmiştir.
Evrim teorisi, şeriatla yönetilen Müslüman ülkeler bile dahil olmak üzere tüm ülkelerin eğitim müfredatlarında genç nesillere zorunlu öğretilmektedir. Gazeteler, dergiler, kitaplar, radyolar ve televizyonlar aracılığıyla halka yoğun olarak empoze edilmektedir. Böylelikle, özellikle İslam'ın kalesi olarak görülen ülkelerde genç nesillere Darwinist-materyalist dünya görüşünün benimsetilerek dinsiz-imansız toplumların yetişmesi sağlanmaya çalışılmaktadır.
Müslüman devletlerin resmi dini kurumları dahi, çok büyük bütçelere sahip oldukları halde yaşanan bu manevi felakete maalesef seyirci kalmakta, insanları Allah’a ve dine döndürmede mutlak başarısız olmaktadır. Daha da ötesi, samimiyetsiz, akılcılıktan, bilimsellikten, modern dünyadan uzak yöntem ve üslupları nedeniyle arayış içindeki insanların dinden soğuyup ateizme, deizme yönelmelerine vesile olmaktadırlar.
İşte yaklaşık 250 yıl önce başlayan bu Deccalî faaliyetin mutlaka sonlandırılması gerektiğine inanan Sayın Adnan Oktar 1980’li yıllardan itibaren büyük bir ilmi ve kültürel faaliyeti başlatmıştır. Bu faaliyetlerinde de esas olarak Evrim teorisinin ve Darwinist felsefenin geçersizliğini bilimsel yöntemle gözler önüne sermeyi amaçlamıştır.
Bu amaç doğrultusunda, ilk etapta evrim teorisinin geçersizliğini güçlü bilimsel delillerle ortaya koymuştur. Bu konuda ve yaratılış gerçeği hakkında yüzü aşkın eser ve yüzlerce makale kaleme almıştır. Binlerce konferans ve fosil sergisi düzenlenmesine vesile olmuştur.
Sayın Adnan Oktar’ın, evrim teorisini yerle bir eden bilimsel eserleri ve bu eserler temel alınarak hazırlanan internet, siteleri, belgesel filmler, düzenlenen konferans, panel, sergi, vb. etkinlik ve faaliyetler sonucunda, başta Türkiye olmak üzere tüm dünyada çarpık materyalist ideolojiler ve evrim yalanı karşısında büyük bir uyanış ve bilinçlenme başlamıştır. Her şeyden önce, milyonlarca insan, Allah’ın varlığına şüpheyle bakarken, artık O’nun varlığına kesin bir bilgiyle iman eder hale gelmiş, evrim teorisinin içi boş bir safsatadan ibaret olduğunu görmüştür.
Müslümanlar, uzun yıllar boyunca ateistlerden, evrimcilerden kaçarken, onlarla yaptıkları tartışmalarda yenilirken, Sayın Adnan Oktar’ın eserleri sayesinde evrimcilerin karşısına büyük bir özgüvenle çıkıp yaratılışı bilimsel olarak savunma imkanına kavuşmuşlardır. Sayın Adnan Oktar’dan öğrendikleri gerçeklerle ve en akılcı yöntemlerle Darwinistleri fikren yenmeye başlamışlardır. Yıllardır Darwinistler karşısında aldıkları başarısızlık ve yenilgilerin doğurduğu eziklik ve kompleks sonucunda benimsedikleri yarı-solcu, yarı-entel, yarı-Darwinist, vb. gibi çarpık model ve inanışları da terk ederek kendilerinden emin bir biçimde, halis ve katışıksız "tahkiki imana" kavuşmuşlardır.
Sayın Adnan Oktar'ın eserleri ve bu eserlerle tebliğ yapanlar karşısında, hayatın kökeni hakkında konuşmaktan kaçanlar artık Müslümanlar değil, Darwinistler olmaktadır. Evrimciler yalanlarıyla insanları kandıramaz, hatta yeni yalan dahi ortaya atamaz hale gelmişlerdir.
Solcu, Darwinist-materyalist çevreler de, gelişmeleri incelediklerinde, Ak Parti’nin Sayın Adnan Oktar’ın Türkiye’de temellerini inşa ettiği tahkiki imanlı, dindar zemin sayesinde iktidara gelme imkanı bulduğunu görmüşlerdir. Türkiye çapında dağıtılan milyonlarca “Evrim Aldatmacası” kitapçığının, yapılan binlerce konferansın Türk halkının önemli bir bölümünü dinden uzak solcu görüşten dindar, milliyetçi, sağcı görüşe yönelttiğini fark etmişlerdir. Bu nedenle de eski güçlerine kavuşmak istiyorlarsa, sözünü ettiğimiz dev imanlı zeminin meydana gelmesinde en büyük vesile olan Sayın Adnan Oktar’ı etkisiz hale getirmekten başka bir çareleri olmadığını anlamışlardır.
İşte bu sebeple bazı Darwinist-materyalist odaklar da Sayın Adnan Oktar’ı kendilerince etkisiz kılacak maddi ve manevi saldırılarla bazı sağcı odaklarla işbirliği içinde hareket etmişlerdir. Görünürde sağcı ve muhafazakar, ancak gerçekte oldukça bilgisiz, samimiyetsiz, haset ve kıskançlıktan kavrulan art niyetli bazı çevre ve kişiler sözünü ettiğimiz Darwinist sol çevrelerin de desteğini alarak dindar, muhafazakar kesim üzerinde, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları aleyhinde medya ve sosyal medya üzerinden 4 seneye yakın bir süredir sistematik bir kara-propaganda faaliyeti yürütmüşlerdir.
Muhafazakar camia içindeki bazı kişiler de (ki bunların çoğu sadece kendi geleceklerini, dünyevi çıkar ve konumlarını düşünmeleriyle, samimiyetsiz ve akılsızca açıklamalarıyla Müslümanlara bilerek veya bilmeyerek zarar vermeleriyle ünlü kişilerdir) Sayın Adnan Oktar’ın İslam alemindeki imani gelişimin ve Ak Parti’nin iktidara gelmesinin ana sebebi olan ilmi ve kültürel faaliyetlerini bir an bile dikkate almadan, ona karşı büyük bir haset ve kıskançlık içinde, din karşıtı bazı Darwinist-materyalist çevrelerle ortak bir manevi linç hareketine girmişlerdir.
Söz konusu bir kısım muhafazakar camia, 11 Temmuz 2018 operasyonu sonrasında Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarına yönelik alçakça ve utanmazca yürütülen insanlık dışı iftira ve itibarsızlaştırma kampanyasına açık destek vermişlerdir. Hatta, destek vermenin de ötesinde bu uğurda çok özel bir gayret göstermişler, Darwinist-materyalist odakların saldırılarından bile çok daha fazlasını yapmışlardır. Yalan, iftira, hakaret, kötü ve çirkin söz sarf etmede, zulüm ve haksızlıkta hiçbir sınır tanımamış, dini, ahlaki, vicdani, hukuki, insani hiçbir kural-kanun gözetmemişlerdir.
Darwinist-materyalist din karşıtı odakların Sayın Adnan Oktar’a saldırmaları, ona olan ideolojik karşıtlıklarından ve savundukları ideolojilerine olan bağlılıklarından dolayı bir nebze anlaşılabilir. Ancak asıl vahim olan, dindar Müslüman olduğunu iddia eden, mutassıp görünümü ve yaşantısıyla bunu ortaya koymaya çalışan ve İslam’ın faydasına çalıştığını ileri süren bazı insanların, 40 yıldır canın, malını ortaya koyarak, tüm ömrünü Allah'a, İslam'a, Kuran'a ve Müslümanlara hizmet etmeye adamış, son derece değerli eserler ve faaliyetler ortaya koymuş Sayın Adnan Oktar’a gözü dönmüşçesine saldırmalarıdır. Bunu yaparken de insanların Allah’a ve İslam’a yakınlaşmasına en büyük vesile olan eserlere ve faaliyetlere de çok büyük darbe indirdiklerinin farkında olmamalarıdır.
Zira, bu süreçte Sayın Adnan Oktar’ın eserleri kaynak alınarak hazırlanan, insanların, yaratılışın bilimsel delilleri, Darwinizm, komünizm ve faşizm gibi ideolojilerin çöküşü, Kuran mucizeleri ve Kuran ahlakı gibi en hayati konuları öğrendikleri Harun Yahya internet sitelerine erişim engeli getirilmiştir.
Dahası, Sayın Adnan Oktar’ın eserlerinin imha edilmeleri talep edilmiştir. A9 TV yayınları durdurulmuştur. Türkiye’de Sayın Adnan Oktar'ın arkadaşları tarafından, onun eserleri temel alınarak düzenlenen Devlete bağlılığın, Üniter Devletin, İslam Birliği’nin, Milli Birliğin öneminin, Kuran mucizelerinin, iman hakikatlerinin, Darwinizmin geçersizliğinin anlatıldığı, PKK ve benzeri bölücü hain yapıların sapkın ideolojilerinin çökertildiği konferanslar, evrim teorisinin bir bilim sahtekarlığı olduğunu, Yaratılış gerçeğini insanlara gösteren Fosil Sergileri tamamen sona ermiştir. Yaratılışın en büyük delilerinden olan milyonlarca yıllık canlı fosillerine el konularak depoların tozlu ve küflü raflarına kaldırılmıştır.
Tüm bunların neticesinde ateizm ve deizm yeniden yükselişe geçmiş, AK Parti’nin oylarında ise bariz bir gerileme başlamıştır.
Yaşanan olaylar göstermektedir ki, Sayın Adnan Oktar’a yapılan saldırıların İslam’a, ülkeye ve topluma hiçbir faydası olmadığı gibi, aksine çok büyük manevi tahribatı olmuştur. Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarını etkisiz kılmak isteyenler, gerçekte bu ülkeye ve millete en büyük zararı vermişlerdir.
Sayın Adnan Oktar'ın 40 yıldan bu yana sürdürdüğü ilmi, milli, fikri ve imani mücadelesinin engellenmesiyle meydanı boş bulan din karşıtı Darwinist-materyalist çevreler tekrar ideolojik atak yapma ve yeniden güçlenme imkanı bulmuşlardır.
Diğer yandan, gerici ve bağnaz kesimlerin güya din adına savundukları safsataların, hurafelerin, saçmalıkların geçersizliğini, din dışı olduğunu her seferinde Kuran'dan açık ve net deliller getirerek ispat eden Sayın Adnan Oktar'ın susturulması, bu bağnaz çevrelerin de cesaret bulup seslerini yükseltmeleri için büyük fırsat doğurmuştur. Bunun sonucunda da ne yazık ki İslam'ı haşa bağnazlık ve hurafe dini sanan genç nesil, gün geçtikçe daha çok İslam'dan uzaklaşarak deizme, ateizme ve diğer sapkın inanç sistemlerine kaymaktadır.
Bu olumsuz gidişatın sona ermesi, ancak Sayın Adnan Oktar’ın ve arkadaşlarımızın uğradıkları dehşetli haksızlık ve hukuksuzlukların giderilip masumiyetlerinin ilan edilerek serbest bırakılmalarıyla ve tekrar eski ilmi, imani, fikri ve kültürel faaliyetlerine geri dönmeleriyle mümkün olabilir. Yapılması gereken şey, ideolojik intikam peşinde olan Darwinist-ateist-materyalist odaklara verilen desteğin kesilmesi ve Müslümanların imani faaliyetlerini durduran tüm engellerin kaldırılmasıdır. Bu yapıldığı takdirde Allah’ın izniyle, ülkemizde özellikle gençlerimiz arasında gözlemlenen ateizm ve deizmin ilerleyişi duracaktır. Bir Kuran ayetinde, Allah’ı inkar edenlere destek verilmemesi ve müminlerle dostluk kurulması gerektiği şöyle buyrulur:
Ey iman edenler! Mü’minleri bırakıp da kâfirleri dost edinmeyin. Kendi aleyhinize Allah’a apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz? (Nisa Suresi, 144)
Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.