SAYIN CELAL ÜLGEN;
Oda TV internet sitesinde yayınlanan yazılarınızda müvekkilleriniz Murat Ağırel, Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nun göz altına alınmaları ve yargılanmaları sürecinde karşılaştığınız usulsüzlükler ve hukuk dışı uygulamaları dile getiriyor olmanız hem müvekkillerinizin temel haklarına gösterdiğiniz saygı hem de Türkiye’de hukukun daha gelişmesi için oldukça faydalı ve gerekli. Geçtiğimiz günlerde de müvekkiliniz Murat Ağırel’in diş ağrılarını gündeme getirip, haklı olarak sağlık sorunları olan kişilerin tutuklu yargılanmasının vicdana uygun olmadığını ifade ettiniz. Bizler de kendisine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Çoğunluğu genç kadınlar olmak üzere 1.5 yıl cezaevinde kalan, halen de 78 arkadaşımız tutuklu olan bir arkadaş grubu olarak kendisinin yaşadıklarını gayet iyi anlıyoruz.
Muhtemelen bilginiz olmayabilir ancak;
Büronuzda kayıtlı avukatlardan Av. Fuat Selvi’nin son 2 yıldır, arkadaşlarımızın bulunduğu 18 ayrı cezaevini kapı kapı dolaşıp, 30 yıllık kardeşlerimize “canlarını kurtarabilmeleri için bize iftira atmaları gerektiğini” telkin ederken, o gerçek dışı beyanlarla haksız ve hukuksuzca suçlananlar ve cezaevinin küflü karanlık koğuşlarında tutulanlar arasında;
Burada sadece birkaç örneğini sıraladığımız bu hayati sağlık sorunlarının yanı sıra;
Astım, diyabet, kalp, karaciğer, ileri seviyede bel fıtığı gibi oldukça ciddi hastalıkları olan arkadaşlarımız halen tutuklu yargılanıyor.
Tıpkı müvekkiliniz Murat Ağırel’in dişi ağrıdığında doktor ve ilaç bulamadıkları gibi onlar da;
Tüm bunları yaşarken kantin alışverişleri için yatırılan paraya dahi hukuka aykırı bir şekilde el konulmuş, kantinden içme suyu almaları bile engellenmiş, bir nevi ölüme terk edilmek istenmişlerdir.
Hayatında karakol önünden bile geçmemiş hanım arkadaşlarımız F Tipi Yüksek Güvenlikli cezaevlerinde ağır müebbetliklerin kaldığı tekli tecrit hücrelerinde küfün, pasın, böceklerin, kemirgenlerin içinde ölüme terk edilmişken, onlara “bundan daha ötesi yok, bir daha mavi gökyüzünü görmek istiyorsan, şu iftiraları at” demiştir. Atılan o iftiralar yüzünden tertemiz, masum insanların o dehşet ortamlarda çürüyüp gitmesini zerre umursamadığı gibi, cezaevinde canı derdine düşmüş can kardeşlerimize bir insanın yaşayabileceği en ağır vicdan yükünü yüklemiş, tamamen gerçek dışı beyanlara yoğun bir psikolojik baskıyla imza attırmıştır. Onlarca delikanlının ve genç kadının, namuslu iffetli dindar vatansever devlete itaatli insanın, doğru olmadığını bile bile, ortada suç olmadığına adı gibi emin olduğu halde, bir nevi idamına imza attırmış olmak başarı değildir.
Sayın Celal Ülgen,
Yazılarınızda Oda TV dosyasında karşılaştığınız hukuksuzlukları sıralarken; “--- İddianameler biz avukatlar verilmeden önce basına sızdırılırdı --- Kısıtlama kararı olan dosyalardaki ifadelere biz ulaşamazdık yandaş basında çarşaf çarşaf yer alırdı. --- Savunma erişemesin diye mutlaka soruşturma açılır açılmaz kısıtlama kararı alınırdı. ---Kısıtlama kararları adeta savcılığın çekmecesi içinde bulunurdu.” diyerek haklı şikayetlerinizi dile getiriyorsunuz. Bizim yargılandığımız sizin de karşı taraf olarak müdahil olduğunuz dosyada bunların bin katının çok daha fazlasıyla yaşandığını ise çok iyi biliyorsunuz.
Sizin gibi bir hukuk insanına hukuk adına konuşurken kişilere, davalara, olaylara göre değil evrensel değerlere göre hareket etmek ve kendi müvekkillerinize hak gördüğünüz hukuku herkese hak görmek yakışır kanaatindeyiz. Zira sizin de bildiğiniz gibi hukukun en önemli vasıflarından biri bir gün herkese lazım olmasıdır.
Bizler başkalarının mutsuzluğu üzerine mutluluk inşa edilemeyeceğine, kendi aleyhimize olsa bile adaletten yana olmak gerektiğine, her insana sevgi ve şefkatle yaklaşıp eğer herhangi bir anlaşmazlık varsa da bunun güzel sözle çözülmesi gerektiğine inanan insanlarız. Dolayısıyla hem siz hem de müvekkilleriniz için her insanın hakkı olan hukuk ve adaletin eksiksiz uygulanması gerektiğini düşünüyoruz.
Temennimiz hukukun ve vicdanın olabilecek en yüksek kalitede uygulandığı, adaletin ve sevginin her yere hakim olduğu, inancı ve dünya görüşü ne olursa olsun herkesin birinci sınıf vatandaş muamelesi gördüğü bir Türkiye’nin bir an önce inşa edilmesidir. Dileriz ki siz de hakkaniyetiniz ve vicdanınızla bu yönde öncü isimlerden biri olursunuz.
Saygılarımızla.