6 Aralık 2022 tarihinde Akit TV’de yayınlanan ve genel yapısı itibariyle akıl, mantık ve bilimsellikten uzak komplo teorilerine yer verilen, spiker SABRİ BALAMAN'ın yönettiği, DR. KAZIM DALKIRAN'ın katıldığı bir tartışma programında, arkadaşımız Dr. Oktar Babuna’nın lösemi hastalığının vesile olduğu ve ülkemizin “Ulusal Kemik İliği Bankası”nın temellerinin atıldığı kampanya hakkında gerçek dışı bazı iddialarda bulunulmuştur.
Yayında bahsi geçen ve cevapları tarafımızca sayısız kereler verilmiş olan gerçek dışı itham ve iddialarla ilgili bazı önemli gerçekleri, bilgi kirliliği olmaması adına yeniden hatırlatmakta fayda görmekteyiz.
Dünya üzerinde genetik olarak başka ırklarla karışmamış SAF BİR İNSAN IRKINA RASTLAMAK GÜNÜMÜZDE NEREDEYSE MÜMKÜN OLMADIĞI İÇİN, belirli bir millete ya da etnik gruplara yönelik özel bir biyolojik silah geliştirilebileceği iddiası da bariz bir cehaletin ürünü olan bilim dışı bir batıl inanış olarak karşımıza çıkmaktadır.
Günümüzde çeşitli toplumların ve etnik grupların gen havuzları o derece birbiriyle karışmış durumdadır ki bu durumu basit bir örnekle bile açıklamak mümkündür. Son günlerde özellikle gençler arasında popüler olan ve etnik kökenlerini merak eden kişilerin yaptırdıkları dna test analizlerine bakıldığında, bundan 5-6 nesil öncesine kadar giden soy ağaçlarına istinaden %100 İngiliz, Alman, Yahudi veya Arap olduğunu iddia eden kişilerin bile, kimi zaman sadece %20-30 oranında kendi milletlerine has genetik özellikler taşıdıkları, geri kalan genetik materyallerinin ise tamamen farklı ırklara ait olduğu tespit edilmektedir. İnternette bu tür testlerin şaşırtıcı sonuçlarını içeren yüzlerce video bulunmaktadır.
(https://www.youtube.com/watch?v=cZnIC9DDumQ)
Kaldı ki Türk ırkı, binlerce yıldan bu yana yeryüzünün çeşitli bölgelerine göç etmiş, dünyanın pek çok çoğrafyasına yayılmış durumdadır. Orta Asya’dan başlayıp dünyanın pek çok yerinde boylar ve devletler kurmuş, göç ettikleri coğrafyalarda yaşayan farklı ırklara mensup topluluklarla kaynaşmışlardır. Yeryüzüne en çok yayılan millet olan Türklerin genetik yapıları da göç ettikleri coğrafyaların insanlarıyla karışmaları sonucunda zamanla kendi içlerinde farklılık ve çeşitlilikler göstermiştir. Öyle ki aynı boydan gelen Türk bireyleri bile, aradan belli bir süre geçtikten sonra farklı DNA özelliklerine sahip olabilmektedir.
Türk toplumunun genetik yapısını incelemek amacıyla, aralarında Türkiye, ABD ve İngiltere’den bilim insanlarının bulunduğu bir araştırma grubu tarafından 4 binin üzerinde vatandaşımızın DNA’sı incelenmiştir. Araştırmada, Türk toplumunun tek tip safkan bir genetik yapıya sahip olmadığı, Balkan, Kafkas ve Avrupa ile ortak genetik bileşenler taşıdığı, özellikle de İtalya’nın Toskana bölgelerindeki insanlarla genetik yakınlık gösterdiği gözlemlenmiştir.
Projenin yürütücüsü Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tayfun Özçelik araştırmaya dair paylaştığı detaylarda, Türkiye’nin genetik açıdan yüksek düzeyde genetik çeşitlilik içerdiğini ve Avrupa toplumları ile de, beklenenden daha yüksek düzeyde bir benzerlik taşıdığını dile getirmiştir.
Araştıma ekibinde yer alan ve Independent Türkçe’ye konuşan, projenin iletişim sorumlusu Denizcan Dede ise: “ÇOĞU KİŞİNİN YANLIŞ BİLDİĞİ ÜZERE ETNİK GRUPLARA ÖZGÜ GENLER YOKTUR. YANİ BİR YUNAN GENİNDEN, TÜRK GENİNDEN, ERMENİ GENİNDEN vs. BAHSEDEMEYİZ” açıklamasında bulunmuştur.
Dolayısıyla, bugün artık dünya üzerinde genetik olarak başka ırklarla karışmamış SAF BİR İNSAN IRKI BULUNMADIĞI İÇİN, HERHANGİ BİR MİLLETE ya da ETNİK BİR GRUBA ÖZEL, BİYOLOJİK BİR SİLAH YAPILMASI GİBİ BİR SAFSATANIN DA MÜMKÜN OLMADIĞI bilimsel olarak ispatlamış bulunmaktadır.
Yukarıda sözünü ettiğimiz TV programında dile getirilen komplo teorilerindeki gibi eğer gerçekten birtakım yabancı güçler (!?) Türklere ait genetik bilgilere ulaşmak istese, o zaman 60-70 yıldır 5,5 milyonu sadece Batı Avrupa ülkelerinde, 500 bini Amerika’da yaşamakta olan yaklaşık 6,5 milyon Türk vatandaşının bilgileri, zaten halihazırda ellerinin altında bulunmaktadır.
Hatta, Türk vatandaşları bulundukları yabancı ülkelerde öylesine birarada yaşamaktadırlar ki, kimi ülkelerde vatandaşlarımızın yaşadıkları semtler “Amerika’daki Küçük Anadolu” veya “Almanya’daki Türk Mahallesi” gibi isimlerle tanımlanır olmuştur.
T.C Dışişleri Bakanlığı'nın resmi verilerine göre:
➢ Halihazırda yurt dışında 6.5 milyon Türk vatandaşı yaşamaktadır ve bunların yaklaşık 5.5 milyonu Batı Avrupa ülkelerine yerleşmiş bulunmaktadır. (https://www.mfa.gov.tr/yurtdisinda-yasayan-turkler_.tr.mfa)
➢ Yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızın tamamı sağlık hizmetlerini bulundukları ülkelerde almakta ve tüm sağlık taramalarını, kan tahlillerini, vs. bu ülkelerin sağlık kuruluşlarında yaptırmaktadır.
➢ Yani, yaklaşık 6.5 milyon Türk vatandaşına ait kan örnekleri ve diğer genetik bilgiler zaten hali hazırda dışarıda, yabancı ülkelerin sağlık kurumlarında mevcuttur.
Özetle, Türkiye’nin “Ulusal Kemik İliği Bankası”nı oluşturmak amacıyla İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi ile İstanbul Valiliği tarafından ortaklaşa yürütülen "Oktar Babuna Kan Kampanyası"nda toplanan kan örneklerinden, güya “Türklere karşı genetik silah üretileceği” safsatası, hiçbir akılcı ve bilimsel değeri olmayan akla ziyan bir iddiadan ibarettir. Bu tür cahilce uydurma iddialar, magazin basınına malzeme oluşturması dışında, aklı başında, belli bir bilim ve kültür düzeyine sahip hiç kimsenin itibar etmeyeceği, saçma ve gülünç komplo teorilerinden ibarettir. Kaldı ki kampanyanın ardından 20 yılı aşkın süre geçmesine rağmen, ortada Türkleri hedef alan herhangi bir genetik silah olmaması da bu gerçek dışı iddianın ağır bir bir akıl tutulmasından ibaret olduğunun bir diğer göstergesidir.
Her şeyden önce söz konusu kampanya, Dr. Oktar Babuna veya camiamızın yürüttüğü bir kampanya olmayıp bizzat Devletin ilgili kurumları tarafından sahiplenilmiş ve yürütülmüştür. Ayrıca, bu kampanya sadece Oktar Babuna için değil, TÜM LÖSEMİ HASTALARI için başlatılmıştır. Kampanyanın sonucunda ise yıllar içerisinde onbinlerce, belki de yüzbinlerce hastaya şifa umudu olacak TÜRKİYE’NİN “ULUSAL KEMİK İLİĞİ BANKASI” kurulmuştur.
Kampanyanın bayrak taşıyıcısı olan İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kemik İliği Bankası’nın resmi internet sayfasındaki duyurulara bakıldığında, ilk olarak 1999 yılında arkadaşımız Dr. Oktar Babuna’nın hastalığı ile kurulmuş olan bu ilik bankasının, sadece 2008-2018 yılları arasında 1130 lösemi hastasının sağlığına kavuşmasına vesile olduğu görülmektedir.
1999’da İstanbul Valiliği ve İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi tarafından birlikte yürütülen kan kampanyası, dönemin Cumhurbaşkanı Sn. Süleyman Demirel, Başbakanı Sn. Mesut Yılmaz ve birçok devlet yetkilisinin izni ve müdahalesi ile yürütülmüş ve başarıya ulaştırılmıştır.
➢ Örneğin, toplanan kanların tahlil için yurt dışına gönderilmesi ile ilgili gümrük işlemlerinin kaldırılması ve kanların Türk Hava Yolları uçakları ile ücretsiz taşınması gibi pek çok konuda Sn. Süleyman Demirel bilfiil talimat vererek yardımcı olmuştur.
➢ Sn. Süleyman Demirel, 27 Mart 1999 tarihinde, Oktar Babuna'nın babası Prof. Dr. Cevat Babuna ve amcası Prof. Dr. Cahit Babuna’yı Cumhurbaşkanlığı makamında kabul etmiş ve ilerlemelerle ilgili bilgi almıştır.
➢ İstanbul’da düzenlenen ilk büyük kan alma organizasyonu Abdi İpekçi Spor Salonu’nda gerçekleşmiştir. Mesut Yılmaz, eşi Berna Yılmaz ve ANAP yöneticileri bu organizasyonu sahiplenmiştir. Mesut Yılmaz’ın özel kalemi Sema Erdem ve ANAP Basın ve Halkla İlişkiler Danışmanı Hale Dicleli, kan alma organizasyonunda her şeyin bizzat kendileri tarafından planlandığını ve organize edildiğini çeşitli defalar kamuoyuna açıklamışlardır. Bu organizasyon için gereken tüm Valilik izinleri de yine ANAP'lı yetkililer tarafından alınmıştır.
➢ Dönemin İstanbul Valisi Erol Çakır, Bursa Valisi Orhan Taşanlar gibi devletin en üst kademelerinden isimler bizzat kampanyaya katılıp kan vermişlerdir.
➢ Eski Başbakan ve dönemin DYP Genel Başkanı Tansu Çiller, TGRT Televizyonu’na 15 Nisan 1999 tarihinde verdiği röportajda kan kampanyası için parti olarak nasıl seferber olduklarını anlatmıştır.
➢ Dönemin İçişleri eski Bakanı Meral Akşener de, 26 Nisan 1999’da İzmit’te düzenlenen organizasyonda kan verirken, “Biz Oktar Babuna’ya bu manada çok şey borçluyuz, o bir rahatsızlığı gündeme getirdi” şeklinde konuşmuştur.
➢ İstanbul’un dışında, 12 ayrı ilde de İl Sağlık Müdürleri'nin izinleri ve katkıları ile kan alım organizasyonları düzenlenmiştir.
➢ Genelkurmay Başkanlığı, tüm Silahlı Kuvvetler genelinde gönüllü olan kişilerin kan vermelerini sağlamak için talimat yayınlamıştır. Hatta, Karadeniz Ereğlisi’nde düzenlenen organizasyon için askeri spor salonu tahsis edilmiştir. Karadeniz Bölge Komutanı Tuğamiral Özbek Görgün Paşa da kampanyaya katılarak kan vermiştir.
➢ Eskişehir Hava Kuvvetleri Komutanlığı, İzmit Jandarma Komutanlığı, İzmit 15. Kolordu Komutanlığı ve Gölcük Donanma Komutanlığı da kampanyaya katılarak binlerce gönüllü askerimizin kan vermesine vesile olmuştur.
Türk milletinin yüksek vicdanı, şefkat ve merhamet duygularıyla kan kampanyasına toplumda çok büyük bir ilgi oluşmuş ve kısa süre içerisinde yüzbinlerce kan örneği toplanmıştır.
Ne var ki o dönemde, Türkiye’de bu kanların analizini yapacak laboratuvarlar çok kısıtlıydı. Örneğin Çapa Tıp Fakültesi’nin laboratuvarı GÜNDE SADECE 4 ADET KAN ÖRNEĞİ ANALİZ EDEBİLMEKTEYDİ. Ankara’daki laboratuvar da benzeri kapasitedeydi. Bu da toplanan yüzbinlerce örneğin analizinin on yıllara yayılması demekti. Oysa ki kan örneklerinin ömrü sadece 24 saattir, öyle günlerce, senelerce bekletmek vatandaşın kanını boş yere almış olup ziyan etmek anlamına gelecektir. Bu nedenle, kampanyanın karar mercii olan İstanbul Tıp Fakültesi Vakfı tarafından, kan örneklerinin zayi olmaması için, çok hızlı olarak yurt dışındaki gelişmiş laboratuvarlara gönderilerek analizlerin bu laboratuvarlarda yapılması kararlaştırılmıştı.
YANİ, "KANLARIN ABD'YE GÖNDERİLEREK ANALİZ ETTİRİLMESİ" KONUSUNA KARAR VEREN OKTAR BABUNA YA DA BİR BAŞKASI DEĞİL, BİZZAT İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ VAKFI'DIR.
Toplanan kanlar Emniyet Müdürleri talimatıyla polis eskortları eşliğinde havaalanına götürülmüş, ANAP yöneticilerinin tahsis ettiği özel uçaklarla Almanya ve ABD’deki dünyanın en donanımlı laboratuvarlarına gönderilmiştir.
Kan örneklerinin yurt dışındaki laboratuvarlara gönderilmesi gerektiği İstanbul Tıp Fakültesi yönetimi tarafından önerilmiş ve kan örnekleri, devletin imkanları ve devlet yetkililerinin onayı ile, en başta da Cumhurbaşkanı Sn. Demirel’in talimatıyla gümrük işlemlerinin kaldırılmasıyla yurt dışındaki gelişmiş laboratuvarlara gönderilmiştir. Özetle,
KANLARI ANALİZ İÇİN YURT DIŞINA GÖNDEREN DEVLETİN İLGİLİ KURUMLARIDIR, OKTAR BABUNA DEĞİLDİR.
Bu vesileyle, Akit TV’de çalışan kardeşlerimize bir kez daha;
Mesnetsiz iftiraların ve mantıksız iddiaların etkisi altında kalarak olmadık komplo teorileri üretmek yerine, Kuran ile düşünüp Kuran ile hareket ederek Müslümanların imanlarını arttıracak, dinden uzak kimselerin de iman etmelerine, Allah'a yakınlaşmalarına vesile olacak faaliyetlerde bulunmanın çok daha hayırlı ve Kuran'a uygun olduğunu hatırlatmak isteriz.
Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.