AKİT GRUBUNU, KUR'AN-I KERİM'E VE PEYGAMBER EFENDİMİZ (SAV)'İN SÜNNETİNE UYGUN BİR AHLAKI BENİMSEMEYE DAVET EDİYORUZ
Akit yayın grubunun, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız aleyhindeki ileri derecede hakaretamiz, düzeysiz ve iftira içerikli yayın politikası, camiamıza düzenlenen 11 Temmuz 2018 operasyonunun zemininin hazırlandığı birkaç yıllık dönem içinde başlayıp, operasyon tarihinde ve sonrasındaki dönemde en uç boyutlarına varmış ve giderek tırmanan bir biçimde günümüze kadar süregelmiştir.
Bizler, Müslüman kardeşleri olarak dinimize aykırı bu hatalı tutum ve davranışlarını, Kur'an ve sünneti rehber edinerek düzeltmeleri hususunda Akit camiasını uyarmayı önemli bir vazife addediyoruz.
Öncelikle belirtmemiz gerekir ki Akit grubunun, Müslüman bir camia olarak diğer Müslümanlara karşı çirkin bir dil ve üslup kullanarak aralıksız bir hakaret ve iftira kampanyası yürütmesi, ne Kur'an'a ne de Peygamber Efendimiz (sav)'in ahlakına uygun bir davranış biçimi değildir. Kur'an'a ve sünnete tümüyle aykırı böyle hatalı bir tutumu alışkanlık şeklinde sürdürmenin ise İslam'a ve Müslümanlara hiçbir faydası ve katkısı olmayacağı gibi son derece zarar vereceği aşikardır.
Zira, gerek Kur'an ayetlerindeki açık emir ve hükümler gerekse Peygamber Efendimiz'in (sav) hayatı boyunca sergilediği ve tüm müminlerin örnek alması gereken güzel ahlakı bize çirkin söz, küfür, hakaret ve iftirayı öğütlememektedir. Tam aksine, KUR'AN AYETLERİ VE HADİSİ ŞERİFLER İSLAM'DA HER ZAMAN GÜZEL SÖZ VE ADALETİN ESAS ALINMASI GEREKTİĞİNİ bizlere göstermektedir.
Örneğin, İsra Suresi’nde İslam’da güzel söz söylemenin farz bir ibadet olduğu anlaşılmaktadır. Allah ayetinde, "Kullarıma söyle: (İnsanlara karşı) en güzel sözü söylesinler. Çünkü şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan insanın apaçık bir düşmanıdır." (İsra Suresi, 53) buyurmaktadır. Yine, Nahl Suresi’nde, "Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et…" (Nahl Suresi, 125) buyurulmaktadır.
İbrahim suresinde de Cenab-ı Allah güzel sözle kötü söz arasındaki büyük farkı şu hikmetli misallerle tarif etmektedir:
Görmedin mi ki, Allah nasıl bir örnek vermiştir: Güzel bir söz, güzel bir ağaç gibidir ki, onun kökü sabit, dalı ise göktedir. Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Allah insanlar için örnekler verir; umulur ki onlar öğüt alır-düşünürler. Kötü (murdar) söz ise, kötü bir ağaç gibidir. Onun kökü yerin üstünden koparılmış, kararı (yerinde durma, tutunma imkanı) kalmamıştır. (İbrahim Suresi, 24-26)
Resulullah (sav) dan nakledilen bir hadis-i şerifte de güzel sözün Cennet'e götürecek bir amel olduğu bildirilmektedir:
Ebû Şüreyh (r.a) anlatıyor:
"Allah Rasûlu'ne ricada bulundum.
- Ya Rasulallah (sav)! Beni Cennet’e götürecek bir ameli bana öğretir misiniz?
Şu öğütleri verdi:
... Bağışlanmanın sebepleri de bolca selam vermek ve GÜZEL KONUŞMAKTIR." (Zevaid K. Edeb B. Ma câe fis-Selami ve İfşahi 8/29)
Görüldüğü gibi ayetler ve hadislerde, müminler güzel söz söylemekle, çirkin ve kötü sözden sakınmakla emrolunmuşlardır. Güzel söz mümini Allah'a yakınlaştıracak, O'nun sevgisine ve cennetine vesile olabilecek çok önemli bir amel olduğu gibi kötü söz de insanları son derece itici ve sevimsiz kılan, Allah'tan uzaklaşmalarına, ahirette azaba sürüklenmelerine yol açan çok tehlikeli bir ameldir.
Diğer yandan, bir Müslüman olarak kötü ve çirkin söz söylemeyi, hakaret etmeyi alışkanlık, hatta bir yaşam biçimi ve kişilik özelliği haline getirmek dışarıya karşı da İslam'ın son derece olumsuz tanınmasına, haşa itici ve saldırgan bir dinmiş gibi çok yanlış algılanmasına neden olacak ciddi bir vebali de beraberinde getirmektedir. Nitekim, dünya çapında giderek yaygınlaşan İslamofobinin (İslam korkusu) ana nedenlerinden biri de –Akit grubunu tenzih ederiz– Kur'an dışı bağnaz, gelenekçi zihniyeti savunan ve yaşayan radikal grupların bu agressif, saldırgan ve Kur'an'ın emrettiği sevgi, şefkat ve merhamet ruhundan uzak tavır ve üsluplarıdır.
Bu yüzden, özellikle günümüzde, Müslümanların yeryüzünde dört bir taraftan kuşatıldığı, baskı, zulüm, ayrımcılık ve kötü muamele gördüğü, katliamlara uğradığı bir dönemde, İslamiyetin yanlış ve olumsuz tanınmasına, insanların İslam'dan korkmalarına, çekinmelerine, uzak durmalarına, hatta İslam'a ve Müslümanlara düşman olmalarına neden olacak hatalı zihniyet ve tavırları sergilemek çok ağır bir vebal altına girmeye yol açabilir. Böyle bir felaketten her Müslümanın Allah'a sığınması gereklidir.
Herkesin bildiği gibi, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarımız Akit camiasıyla uzun dönemler birlikte tebliğ faaliyetleri yürütmüşler, insanların Allah'a iman etmelerine, imanlarının güçlenmesine, Kuran mucizelerini, iman hakikatlerini, yaratılışın delillerini öğrenmelerine, Darwinizm, materyalizm gibi din ve yaratılış karşıtı fitnelerin içyüzlerini ve geçersizliklerini ilmi olarak görmelerine ve anlamalarına vesile olmuşlardır.
Dolayısıyla, Sayın Adnan Oktar ve arkadaş çevresinin elbetteki böyle büyük ve kapsamlı bir imani faaliyeti birlikte yürüttüğü Müslüman dava kardeşlerine yönelik bir karşıtlığı olması asla söz konusu olamaz. Tam aksine, en başından beri Akit gazetesini bugün Müslümanların tercih etmesine, okuyucu kitlesinin gelişmesine önemli vesile olan bu insanlar olmuştur.
Elbette, bu güzel ve nurlu faaliyetlerde Sayın Adnan Oktar'ın, Akit gazetesi tarafından ücretsiz olarak dağıtılan kitapları, broşürleri, bunlardan faydalanılarak hazırlanan CD'ler ve yine Sayın Adnan Oktar'ın Akit gazetesinde yıllarca yayınlanan makaleleri büyük vesile olmuştur. Bu anlamda Akit gazetesinin, Sayın Adnan Oktar'ın bir nevi hazır program niteliğindeki eserlerini okuyucularına ulaştırmakla bu büyük imani tebliğ faaliyetine verdiği destek takdire şayandır. Bu destek, Allah'ın izniyle gerek Akit camiasının gerekse Türkiye'deki sağ ve dindar kesimin ilim ve kültürle, Kur'ani bakışla kendini yetiştirip geliştirerek imani yönden güçlenmesine vesile olmuştur.
Bilindiği gibi, Sayın Adnan Oktar'ın kaleme aldığı 300'ün üzerinde temel eser ve bu eserlerden faydalanılarak hazırlanan internet siteleri, ilmi belgeseller, ülkenin dört bir tarafında, yüzlerce il ve ilçede düzenlenen "yaratılış ve iman" konulu konferanslar, sergiler, etkinlikler Türkiye'de sağ ideolojinin güçlü ve köklü bir zemine oturmasına en büyük katkıyı sağlamıştır. Sayın Adnan Oktar'ın sunduğu bu güçlü ve etkili ilmi ve fikri desteğin Akit camiasının okuyucu tabanının gelişmesindeki katkısı da kuşkusuz çok büyüktür. Dolayısıyla, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının bu devasa ilmi ve fikri destekleri, bu tarihi faaliyetleri olmasaydı, bugün ne ülkemizde böyle güçlü ve geniş bir sağ zeminden ne de bir Akit okuyucu kitlesinden söz etmek mümkün olmazdı.
Akit camiasının içerisine sızmış olabileceğinden şüphelendiğimiz homoseksüel bir grubun varlığından duyduğumuz tedirginlik nedeniyle kendilerini uyarma ihtiyacı duyulmuştur. Tertemiz Akit camiası içine, Allah’ın açıkça iğrenç bir fiil olarak nitelendirdiği ve Lut kavmini bu sebepten dolayı helak ettiği eşcinsel eğilime sahip kişilerin sinsice yerleşmiş olması ihtimalinden son derece rahatsız ve tedirgin olduğumuzdan bu güzide camiaya nasihat etme zarureti oluşmuştur. Zira Yüce Allah'ın bu iğrenç fiil için hükmü çok açıktır:
Lut'u da gönderdik, milletine "Dünyalarda hiç kimsenin sizden önce yapmadığı bir hayasızlığı mı yapıyorsunuz? Siz kadınları bırakıp erkeklere yaklaşıyorsunuz, doğrusu çok aşırı giden bir milletsiniz" dedi. (Araf Suresi, 80-81)
Elbete ki, burada hedeflenen Akit camiasında Allah korkusuyla yaşayan, takva sahibi tertemiz Müslümanlar değil, fakat bu nur gibi camiayı kendilerince kirletmeyi, Müslümanlara çirkin göstermeyi hedeflediğinden kuşku duyulan bir takım homoseksüel ajanlardır. Nitekim, bu konuda şüphelenilen belirli şahısların kendi sosyal medya hesaplarındaki paylaşımlarında ve konuşmalarında bu sapkınlığı destekleyip meşru gördüklerine, homoseksüel kişilerle, çevrelerle ve mekanlarla düzenli organik bağlantı içinde olduklarına dair açık mesajlar yer aldığı belgeli somut bir gerçektir.
Bu vahim manzara karşısında, durum herkesin internetten kolayca ulaşabileceği açık ve net belgelerle ortaya konularak Akit camiası bilgilendirilmiş ve camianın homoseksüellik gibi iğrenç bir fitneden korunması ve acilen kurtulması hedeflenmiştir. Yoksa, hiçbir zaman Akit camiasının ve bu camiada onyıllardır İslam davasına baş koymuş temiz, dürüst, ahlaklı Müslümanlara yönelik bir homoseksüellik ithamı olmamıştır, olamaz da; böyle bir ithamdan Allah’a sığınırız.
Küfür ve sapkınlık peşinde olan bazı karanlık çevrelerin sizin gibi Müslüman bir topluluğun içine sızarak imkanlarınızı ve iyi niyetinizi suistimal etmelerine, Müslümanları sinsice kendi cehennemlerine sürüklemelerine göz yummak istemediğimiz için dikkatli olmanız, bu sızmaları engellemeniz ve tedbir almanız için Kur'an'ın 'EMR-İ BİL MARUF NEHY-İ ANİL MÜNKER' emrini yerine getirdik. Müslümanların önemli gördüğü, değer verdiği bir camia olduğunuzdan, içimize sinmediği, sizin adınıza tedirgin olduğumuz için bu uyarı ve nasihatleri yaptık.
Zira, böyle önemli bir tehlike karşısında, Müslümanlar olarak değerli Akit camiasını uyarmak ve bilgilendirmek bizim için bir kardeşlik vazifesidir. Bunu yaparken de basit dedikodu ya da duyumlardan yola çıkarak değil, açık ve somut belge ve bilgilere dayanarak hareket edildiğinden hiç kuşku yoktur.
Ancak, tüm bunlara rağmen, yanlış anlaşıldığını, yanıldığımızı düşündüğünüz hususlar varsa bunu bildirmenizden memnuniyet duyacağımızı ve uyarılarınızı dikkate alacağımızı bilmenizi isteriz.
Sayın Adnan Oktar ve arkadaş çevresinin 40 yıldan bu yana İslam'a ve Müslümanlara gerek Türkiye gerekse dünya çapında sağladıkları hizmet ve faydalar, İslam'ın, imanın, Kurani düşüncenin yayılmasına yaptıkları katkılar ortadadır. Devletimize, milletimize, ülkemize, hükümetimize ve Sayın Cumhurbaşkanımıza yıllardan beri verdikleri yılmaz, kararlı, son derece etkili ve güçlü destek herkesin gözleri önündedir.
Dolayısıyla, Sayın Adnan Oktar gibi, bu derece büyük ve kapsamlı bir ilmi ve fikri faaliyeti gerçekleştiren, dünya çapında ses getiren, küfrün Darwinizm-materyalizm gibi en güvendiği felsefelerini Kur'an'la, bilimle ve akılla susturan, yerle bir eden bir başka kişi daha yokken, onu hedef almanın, ona karşı düşmanca bir tutum edinmenin bir Müslümanın KENDİ ŞAH DAMARINI KESMESİNDEN farkı yoktur. Bunun da şeytan ve tayfasından, deccal ve avanesinden başka sevindireceği kimse yoktur.
Bu nedenle, Üstad Bediüzzaman hazretlerinin de dikkat çektiği gibi deccaliyetin, bir kısım Müslümanların HIRS VE ŞİKAKINDAN İSTİFADE EDEREK onları, küfre karşı en önde mücadele veren diğer Müslüman kardeşleri aleyhinde kışkırtıp kullanmasına, onlara düşman edip en olmadık şekilde saldırtmasına karşı son derece uyanık olmak gereklidir. Bu tür fitnelerle Müslümanların arasını bozmayı hedefleyen tuzağa düşmemek çok önemlidir.
Bediüzzaman Hazretleri, tarihin her döneminde hak dine ve iman edenlere karşı savaş açan deccaliyetin, Müslümanların "hırs ve şikakından" istifade ederek çok da fazla bir güç harcamadan tüm insanlığı darmadağın edeceğini, günümüzde 1,8 milyarlık bir nüfusa sahip koskoca İslam alemini boyunduruğu altına alacağını şu sözleriyle açıklamıştır:
"Bu kale-i İslamiyeyi, küçük adavetlerle (düşmanlıklarla) ve bahanelerle sarsmak ne kadar hilaf-ı vicdan ve ne kadar hilaf-ı maslahat olduğunu bil, ayıl! Ehadis-i şerifede gelmiş ki: Ahirzamanın Süfyan ve Deccal gibi nifak ve zındıka başına geçecek eşhas-ı müthişe-i muzırraları (zararlı müthiş şahısları), İslâm’ın ve beşerin hırs ve şikakından istifade ederek az bir kuvvetle nev-i beşeri herc-ü merc eder (insan türünü fitne ve kargaşaya sürükler) ve koca âlem-i İslâmı esaret altına alır.” (Mektubat, 22. Mektup, 1. Mebhas, 5. Vecih)
"Hırs" kelimesi, "bir şeylere karşı sonu gelmeyen, tutku halini almış aşırı istek" anlamındadır. "Şikak" kelimesi ise "ayrılık, ihtilaf, anlaşmazlık, uyuşmazlık, fitne, kavga, düşmanlık" anlamlarına gelir ve Müslümanların arasında ikilik çıkartmak, birliği bozmak, huzuru ortadan kaldırmak, bölücü ve ayrıştırıcı bir tutum sergilemek gibi Kuran’ın ruhuna aykırı davranışları tarif eder.
Oysa, Müslümanların birbirleriyle uğraşmaları, çekişip birbirlerine düşmeleri, birlirlerine düşmanlık besleyip saldırmaları Kur'an'da haram kılınmıştır. Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
Allah’a ve Resûl’üne itaat edin ve BİRBİRİNİZLE ÇEKİŞMEYİN. SONRA GEVŞERSİNİZ VE GÜCÜNÜZ, DEVLETİNİZ ELDEN GİDER. SABIRLI OLUN. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir. (Enfal Suresi, 46)
Buraya kadar Kur'an-ı Kerim ayetleri ve hadis-i şerifler ışığında gördüğümüz gibi, Müslümanlar birbiriyle uğraşmamalı, çekişmemeli, birbirine düşmeyip birbirine karşı düşmanlık beslememeli, birbirlerine kötü sözler asla sarfetmemelidir. Bunlar, Allah'ın haram kıldığı fiillerdir. Bununla da kalmayıp, Müslümanlar aynı zamanda, zora düştüklerinde birbirlerine yardım etmekle, birbirlerini koruyup kollamakla, kardeşlerine karşı bir saldırı olduğunda onları savunmakla da emrolunmuşlardır.
Ve onlar ki, bir haksızlığa uğradıkları zaman, yardımlaşırlar. (Şura Suresi, 39)
Herkesçe bilindiği üzere, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları tümüyle haksız ve hukuksuz bir biçimde 11 Temmuz 2018 tarihinde yapılan bir polis operasyonu neticesinde gözaltına alınmış ve HİÇBİR SUÇLARI OLMADIĞI, ALEYHLERİNDE TEK BİR SOMUT, MADDİ SUÇ DELİLİ YA DA HERHANGİ BİR SUÇ ÜSTÜ DURUMU SÖZ KONUSU OLMADIĞI HALDE tutuklanarak cezaevlerine konmuşlardır. Birkaç ay öncesinde 90 arkadaşımız ev hapsi şartıyla serbest bırakılırken Sayın Adnan Oktar ve 80 civarındaki arkadaşımız halen cezaevinde hukuksuz bir biçimde tutuklu bulunmaktadır.
Sayın Adnan Oktar ve arkadaşlarının tutuklanmasının ardından bugüne kadar geçen 19 aylık süre içinde ve özellikle de son birkaç aydır devam eden duruşma sürecinde DAVA DOSYASININ HER YÖNDEN BOMBOŞ OLDUĞU, tek bir somut delil dahi olmadığı tüm detaylarıyla birlikte açığa çıkmıştır. Ortada yalnızca kumpasçıların baskı ve tehditle korkutarak müşteki ya da dayatılmış itirafçı yaptıkları bazı eski arkadaşlarımıza zorla söylettikleri yalan beyanlar ve iftiralar vardır. Tarafımıza atılan bütün bu iftiralar ve asılsız suçlamalar da karşı delilleriyle birer birer çürütülmüştür. Öne sürülen iddiaların hukuken tümüyle geçersiz ve gerçek dışı oldukları tek tek, ayrıntılı bir biçimde gözler önüne serilmiştir. İlk gün ortaya atılan 33 uydurma suçtan tek bir tanesinin bile ciddiye alınacak bir tarafı olmadığı anlaşılmıştır. Dosyayı ve iddianameyi inceleyen hukukçular dosyanın bomboş olduğu gerçeğinde ittifak etmektedir.
İşte 2 seneden bu yana, böylesine görülmemiş zulüm ve haksızlıklara uğrayan Müslümanlara değil kötü bir söz sarfetmek, düşmanlık yapmak, tam tersine var gücüyle yardımcı ve destek olmak, kimseye haklarını çiğnetmemek, aleyhlerinde konuşan ve davrananlara karşı kardeşlerini savunmaktır. Kur'an ahlakı, Kur'an'ın emrettiği velayet ruhu bunu gerektirir.
Görüldüğü gibi deccaliyetin, Müslümanları birbirine düşürmede kullandığı bu tür bir 'HIRS VE ŞİKAK' ruhu, yukarıda konuyla ilgili bazı örneklerini verdiğimiz ayetlere ve Kuran’ın tamamında hakim olan güzel ahlak, güzel davranış, güzel söz söyleme düsturlarına tümüyle aykırıdır.
Kuran'daki bu ahlaka uyulmadığında ise, bugün olduğu gibi, Müslümanlar arasındaki birlik, kardeşlik ve tesanüt ortadan kalkar, karşıt hizipler ortaya çıkar, ayrılıklar, ihtilaflar, çekişmeler hatta kanlı savaşlar baş gösterir. Müslümanlar güçten düşer zayıflar, İslam alemi şu anki çatışma ve kavgalarla dolu, kargaşa içindeki darmadağınık durumuna gelir. Deccaliyet de az bir kuvvetle tüm İslam dünyasını hakimiyeti ve kontrolü altına alır.
Şu çok iyi bilinmelidir ki, Sayın Adnan Oktar ve arkadaşları, Akit camiasıyla Müslümanlar olarak dostluk ve kardeşlik bağları içinde, karşılıklı sevgi, saygı ve merhamet ölçülerini esas alarak Kur'an'ın öğütlediği şekilde, sözün en güzelini söyleyerek ve en güzel davranışları sergileyerek Allah’ın rızasını kazanmak ve İslamiyeti tüm insanlığa yaymak için faydalı çalışmalar yapma istek ve azmindedir.
Müslümanların her yerde, Irak'ta, Suriye'de, Yemen'de, Libya'da, Filistin'de, Afganistan'da, Doğu Türkistan'da, Myanmar'da... eziyet ve zulüm gördüğü, şehit edildiği bir dünyada ayakta kalan bir avuç Müslüman olarak karşıtlık, çekişme ve düşmanlık müminlere yakışmaz. Müslüman'ın Müslüman'la uğraşması helal değildir. O halde, birbirimizi koruyalım, kollayalım, savunalım.
"Allah, kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi saf bağlayarak savaşanları sever." (Saff Suresi, 4) ayetinin hükmünü yerine getirelim.
EĞER YANLIŞ ANLAŞILMALARDAN KAYNAKLANAN BİR SORUN VARSA HELALLEŞELİM. HATALARIMIZ VARSA BİRBİRİMİZE NASİHAT EDELİM, HATALARIMIZI DÜZELTELİM. ORTADA YERSİZ VE ANLAMSIZ BİR ÖFKE, KARŞITLIK KALMASIN. NİTEKİM, YÜCE RABBİMİZ, ENFAL SURESİ’NDE MÜSLÜMANLARIN ARALARINI DÜZELTMELERİNİ EMRETMEKTEDİR:
O halde, eğer müminler iseniz Allah’a karşı gelmekten sakının, aranızı düzeltin, Allah ve Rasûlüne itaat edin. (Enfal Suresi, 1)