ADNAN OKTAR DAVASI'NIN HER SAFHASINDA ADALET VE HUKUK NASIL AYAKLAR ALTINA ALINDI? –4–

BOZMA SONRASI YÜRÜTÜLEN İKİNCİ YARGILAMA SÜRECİNDE YAŞANAN KANUNSUZLUK VE HUKUKSUZLUKLAR (2022)


İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 11.01.2021 tarihli haksız ve hukuksuz gerekçeli kararı ile sanıklara binlerce yıllık cezalara hükmedilmiştir. Sanıkların ve müdafilerin istinaf başvurusu üzerine dosyayı inceleyen İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, 15.03.2022 tarihli karar ile SANIKLARA VERİLEN TÜM CEZA KARARLARINI BOZMUŞ ve dosyayı yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan mahkemeye iade etmiştir. 

@  Bozma sonrası yeniden yargılamayı yürüten mahkeme heyeti, 2019'da "tabii hakim ilkesi"ne aykırı şekilde teşekkül etmiş ve davayı 11.01.2021’de hükme bağladıktan sonra hemen dağıtılan İLK "ATANMIŞ" HEYETİN YÜRÜTTÜĞÜ YARGILAMA İŞLEMLERİNİ AYNEN MUHAFAZA VE KABUL ETMİŞTİR

@  Yeni heyet, bu işlemlerin 'Esas'lı olanlarını dahi yenilemeyerek eski heyetin gördüğü işlemler üzerinden hükme varmıştır. Oysa, mevcut hukuksuzluğun giderilmesi bakımından, ilk yargılamada mahkeme heyetinin yürütmüş olduğu sanık sorguları, müşteki ve tanık ifadeleri gibi işlemlerin tekrarlanması gerekmekteydi. Kaldı ki bu işlemler aynı zamanda “doğrudan doğruyalık ilkesi”nin de temel gerekleri arasındadır. Bu uygulama ile mahkeme heyeti, HAYATLARINDA HİÇ GÖRMEDİĞİ, KONUŞMADIĞI, SORGULAMADIĞI MÜŞTEKİ VE TANIKLARIN SOYUT BEYANLARINI İSTİSNASIZ DOĞRU KABUL EDİP BUNLAR ÜZERİNDEN SANIKLARA BİNLERCE YILLIK CEZALARA HÜKMETMİŞTİR.

@  Bozma sonrası yürütülen yeniden yargılamanın ilk celsesi 06.09.2022’de görülmüştür. Bu celsede yeni heyet, İstanbul BAM 1CD tarafından tespiti yapılmış olan yargılama eksikliklerinin ve bunlara istinaden yapılması gereken işlemlerin ÇOK BÜYÜK BÖLÜMÜNÜ YERİNE GETİRMEMİŞTİR. Bunları yapmadığı gibi, yargılamanın ifade alma ve delil değerlendirme kısmını ANİDEN BİTİRİP 16.09.2022 Cuma günü kurulan ara kararla iddia makamına "ESASA İLİŞKİN MÜTALAAYI HAZIRLAMA" GÖREVİNİ vermiştir. 

@  Esasa ilişkin mütalaa, hukuk tarihimizde eşi benzeri görülmemiş bir süratle, HAFTASONU 2 GÜN İÇİNDE hazır edilerek, 19.09.2022 Pazartesi günü UYAP’a yüklenmiştir. Anlaşılan o ki iddia makamı, 16 Eylül Cuma akşamı gece yarısı mütalaa hazırlamaya başlamış, Cumartesi ve Pazar günleri de çalışmış ve SADECE 2 GÜN SONRA 19 Eylül Pazartesi günü 215 SANIKLI, 1000’DEN FAZLA SUÇ İSNADI OLAN, 150 BİN SAYFAYA YAKIN DOSYANIN 455 SAYFA UZUNLUĞUNDAKİ MÜTALAASINI SUNARAK TARİHİ BİR REKORA İMZA ATMIŞTIR!

@  Bu rekoru sağlayan tek etken ise yeni mütalaanın, 13.11.2020 tarihli, yani 2 YIL ÖNCESİNE AİT eski esas hakkındaki mütalaanın BİREBİR KOPYALANIP ALINMASIYLA oluşturulmasından başka bir şey değildir.

@  Yeni mütalaayı hazırlamak için eski mütalaanın word dosyası açılmış, “farklı isimle kaydet” denerek yeni tarih atılmış ve karşımıza hafta sonu 2 günde yazılmış "sözde" yeni mütalaa çıkarılmıştır. Öyle ki, UYAP’a yüklenen yeni mütalaanın word dosyasının kullanıcı bilgileri incelendiğinde, eski mütalaayı kaleme alan Cumhuriyet Savcısı Serdar Akan'ın imzası ve sicili görülmektedir.

@  Sonuçta, bu SÖZDE YENİ MÜTALAA ile

  İstinaf Mahkemesi'nin ESASTAN BOZMA kararı, 

⦢  Bozma sonrası meydana gelen yeni gelişmeler,

⦢  Yeniden yargılama sürecindeki yeni sanık ve tanık ifadeleri, 

⦢  Dosyaya eklenen binlerce sayfalık yeni savunma delilleri, belgeleri, bilirkişi raporları, sanık ve müdafi beyanları 

ALENEN YOK SAYILARAK eskisinden kopyala–yapıştır yöntemiyle oluşturulan yeni (!) bir mütalaa ile tüm sanıklara cezalar istenmiştir. Bunun doğal sonucu olarak da ortaya hayret verici maddi hatalar, galiz çelişkiler, tutarsızlıklar ve büyük eksiklikler çıkmıştır.

@  Esas hakkındaki mütalaada, suç isnatlarını kanıtlamak ve somut delilleri ortaya koymak yerine edebiyat yapmaya, laf kalabalığı ve demagoji ile somut, gerçek, hukuki delillerden tümüyle yoksun suni suçlar üretilmeye çalışılmış, hatta öne sürülen birtakım İHTİMALLER ÜZERİNDEN DAHİ CEZALAR İSTENMİŞTİR. 

@  15 Eylül 2022 tarihinde mahkeme heyeti, tutuksuz sanıkların tevsi tahkikat taleplerini dinlemekten vazgeçmiş, hepsinin bu taleplerini ERTESİ GÜNE KADAR yazılı olarak vermelerini söylemiştir. Mahkeme heyeti, yargılamanın bu aşamasını 16 Eylül’de her ne pahasına olursa olsun sonlandıracağını daha önceden duyurduğu için, zaten 16 EYLÜL’DE KENDİSİNE ULAŞTIRILAN TEVSİ TAHKİKAT TALEPLERİNİ DEĞERLENDİRMEYECEĞİNİ DE ÖNCEDEN BELLİ ETMİŞTİR.

@  16 Eylül akşam 23.30'da, ara kararla “tüm tevsi tahkikat talepleri reddedilmiştir". Duruşma gün boyu kesintisiz devam ettiğinden, mahkeme heyetinin o gün sunulmaya mecbur bırakılan bu yazılı talepleri okuyup değerlendirmiş olmaları elbette ki mümkün değildir. Dolayısıyla, ÇOK AÇIKTIR Kİ BU TALEPLER OKUNMAMIŞTIR BİLE.

 İlk yargılama sürecinde 236 sanık ve müdafileri ile ikinci yargılama sürecinde 215 sanık ve müdafilerinin yaptığı YÜZLERCE TEVSİ TAHKİKAT TALEBİNDEN TEK BİR TANESİ BİLE KABUL EDİLMEMİŞTİR. Bunların arasından tek bi̇ri̇ni̇n bi̇le hukuka uygun olmadığını, gerekli̇ olmadığını, maddi̇ haki̇kati̇n ortaya çıkarılmasına katkisi bulunmayacağını i̇ddi̇a etmek mümkün deği̇ldi̇r.

@  Mahkeme heyeti, hiçbir sanığın ve hiçbir müdafinin TEK BİR SAVUNMA TANIĞINI DAHİ KABUL ETMEDEN VE DİNLEMEDEN yargılama yürütülmüştür. Hatta, MAHKEME SALONUNUN KAPISINA KADAR GETİRİLİP HAZIR EDİLEN TANIKLARIN DA HİÇBİRİSİ, CMK m.178’e aykırı olacak şekilde, dinlenmemiştir. Bu çapta bir dosyada yıllara yayılan bir yargılama boyunca sanıklara bu imkanın hiçbir zaman tanınmamış olması, tarihte eşine benzerine rastlanmamış bir hukuksuzluktur.

@  Mahkeme Başkanı, savcılık makamına esas hakkındaki mütalaasını hazırlama görevini 16 Eylül 2022’de tevdi etmiş ve aynı gün bir sonraki celse için 4 Ekim 2022 tarihini belirlemiştir. Esas hakkındaki mütalaanın savcı tarafından ne zaman tamamlanacağı 16 Eylül itibariyle sanıklar açısından bilinmediği gibi, 4 Ekim'deki celsede esas hakkındaki savunmaların alınmaya başlanacağı bilgisi de mahkeme heyeti tarafından sanıklara bildirilmemiştir. Ne var ki heyetin, esas hakkındaki mütalaanın hazırlanması talebinden sonraki 4 Ekim tarihindeki ilk celsede BİR ANDA ESAS HAKKINDAKİ SAVUNMALARI BASKIN ŞEKLİNDE ALMAYA BAŞLAMASI SANIKLAR AÇISINDAN BEKLENMEDİK BİR SÜRPRİZ OLMUŞTUR. Sanıklar ve müdafiler esas hakkındaki mütalaaya karşı hazırlanmak için süre talebinde bulunmuşlarsa da bu taleplerin tamamı mahkeme heyeti tarafından reddedilmiştir. 

@  4 Ekim 2022 tarihinde duruşma, sanıklar ve müdafilerinin, buraya kadar saydığımız gerekçeler ve MAHKEME BAŞKANI'NIN AÇIKÇA İHSAS-I REY'DE BULUNDUĞUNU gözler önüne seren tavırları nedeniyle yaptıkları reddi hakim talepleri ile başlamıştır. Ancak, bu taleplerin tamamı, güya “davayı uzatmaya matuf olduğu” iddiasıyla reddedilmiştir. Bunun üzerine, talepte bulunan sanıklar ve müdafileri tarafından üst mahkemeye itirazda bulunulmuş, ancak mahkeme heyeti, ÜST MAHKEMENİN KARARINI DAHİ BEKLEMEKSİZİN YARGILAMAYA DEVAM ETMİŞTİR.

Sanık ve müdafilerinin davanın bir an önce sonuçlanmasını tercih ettikleri, 74 sanığın 4 seneden beri hala tutuklu bulundukları ve bu sebeplerle davayı uzatma gibi bir çabanın hiçbir amacının ve mantığının olamayacağı, böyle bir yöntemin sanıklara hiçbir fayda ve avantaj sağlamayacağı gerçekleri dile getirilmiş olsa da, bu itirazlar da elbette ki mahkeme heyeti tarafından her zamanki gibi dikkate alınmamıştır.  

@  Mahkeme Heyeti tarafından, SANIKLARA SAVUNMALARI İÇİN VERİLEN SÜRELERE DE KISITLAMA KONULMUŞTUR. Mahkeme Başkanı, “yöneticilik iddiasıyla ilgili olan kişiler bakımından MAKSİMUM YARIM SAATdiğer kişiler bakımından da 20 DAKİKA - 15 DAKİKA CİVARINDA” süre tayin etmiştir. Burada, iddianamesi binlerce sayfa olan, 1000'e yakın klasörü, yaklaşık 150 bin sayfalık dosyası olan bir davanın yargılananlarından bahsetmekteyiz.

@  Mahkeme Başkanı kendi tayin ettiği bu hakkaniyet dışı kısa sürelere uymaları için SANIKLARI GEREKSİZ VE ARALIKSIZ UYARIP DİKKAT VE ANLATIM AKIŞLARINI BOZMUŞ, TEDİRGİN ETMİŞTİR. Adeta bir yarışma programı sunucusu gibi “son 10 dakika, son 5 dakika, son 1 dakika, süren bitti, ek olarak 1 dakika daha süre verdim, 3 dakika daha süre verdim, vs.” şeklinde anonslar geçmiş, adeta sanıkların iki ayağını bir pabuça sokarak savunmalarını düzgün yapabilmelerini engellemiştir.

@  Mahkeme Başkanı, sanıkların savunmalarını kısıtladığı gibi müdafilerin de konuşmalarını istikrarlı şekilde engellemiş, sürelerini kısmış, sık sık sözlerini kesmiş, hatta bazı durumlarda söz almalarına dahi müsaade etmemiştir. Oysa, katılan vekillerine açıkça ayrımcılık yapılarak sözleri hiç kesilmemiş, ALENİ HAKARETLER, ÇİRKİN ÜSLUPLAR İÇEREN KONUŞMALARINA DAHİ GÖZ YUMULUP HİÇBİR MÜDAHALEDE BULUNULMAMIŞTIR. 

@  Etkin pişman sanık M.Ö.nün yazılı ifadelerine 4 saat, ertesi gün mahkeme huzurundaki sözlü ifadelerine de en az 2 saat gibi oldukça geniş süreler verilmiş olmasına rağmen, pek çok sanığın, etkin pişman sanığa soru sorma talepleri, (sözde) süre kısıtlılığı gerekçe gösterilerek geri çevrilmiştir. Etkin pişman sanığın dediklerine karşı sadece tutuklu sanıklara söz verilmiş, söz verilen sanıklara da savunma için 10-15 dakikayı bulmayan son derece kısıtlı süreler verilmiştir.

@  Yine, etkin pişman sanık M.Ö.’nün duruşma sırasında verdiği ifadede sanıklara sürekli olarak hakaret etmesine mahkeme heyeti tarafından göz yumulmuştur. Bu durum mahkeme başkanına gerek sanıklar gerekse sanık müdafileri tarafından hatırlatılmasına rağmen heyetin tutumu devam etmiştir.

@  200’den fazla sanık, birinci yargılama sürecinde hi̇çbi̇r müşteki̇, hi̇çbi̇r tanik, hi̇çbi̇r etki̇n pi̇şman sanik ile, 2022’deki bozma sonrası 2. yargılama sürecinde ise (iki özel harekat polisi haricinde) hi̇çbi̇r müşteki̇, (ikisi hariç) hi̇çbi̇r tanık ve (sonradan etkin pişman olan üç kişi haricinde) hi̇çbi̇r etki̇n pi̇şman sanık i̇le YÜZLEŞMEDEN, SORU SORMA HAKKINI KULLANAMADAN YARGILANMIŞTIR.

@  Mahkeme heyeti, baştan her ayın ilk iki haftası olarak belirlenmiş olan mahkeme takvimini değiştirmiş ve kesintisiz duruşma yapmaya karar vermiştir. Ancak bu kararla, özellikle tutuklu sanıklar, tutuklu bulundukları cezaevlerinde mesai saatlerinde mümkün olan eşya giriş-çıkışı, bilgisayara çıkma (haftada sadece 3 saat olarak verilen hak sadece mesai saatlerinde uygulanabilmektedir), aile ile görüş, aile ile telefon görüşü, doktora/revire çıkma, tıraş/bakım olanakları gibi İNSANİ HAK VE İHTİYAÇLARININ HİÇBİRİNİ KARŞILAYAMAZ HALE GETİRİLMİŞLEDİR. 

@  Mahkeme heyeti, YARGILAMAYI ALELACELE TAMAMLAYABİLMEK ADINA duruşmaları gece geç saatlere kadar sürdürmüştür. Bunun sonucunda, tutuklu sanıkların cezaevi nezaretinden odalarına alınması saatler sürmüştür. Ancak GECE YARILARINDA ODALARINA DÖNEBİLMİŞ, AVUKAT GÖRÜŞLERİNİ YAPAMAMIŞ ve ERTESİ SABAH TEKRAR ÇOK ERKEN SAATLERDE ODALARINDAN ALINMIŞLARDIR. Tamamen, sanıkları bitap düşürmeye, vücut dirençlerini kırmaya ve sağlıklarını riske atmaya yönelik bu insanlık dışı muamelenin sürekli bu tempoda gerçekleştirmesi açık bir zulüm ve eziyet uygulamasına dönüşmüştür. Sanıklar, gündüz duruşmalara bu perişan halde çıkarılmış ve ifadeleri bu vaziyette alınmıştır.

Mahkeme heyeti, böyle devasa dosyaya sahip bir davada sanık savunmalarına adil ve hakkaniyetli süreler tahsis ederek yargılamayı normal, hukuki, nizami, sağlıklı ve şaibesiz olarak sürdürmesi gerekirken, EN AĞIR HUKUK İHLALLERİNİ İŞLEMEK, SANIKLARIN ANAYASAL SAVUNMA HAKLARINI, İNSANİ HAKLARINI GASP ETMEK PAHASINA adeta "ışık hızı" tarzında ŞAŞIRTICI BİR SÜRAT ile hareket etmiş, nereye neyi yetiştirmeye çalıştığı, ne amaçladığı anlaşılamamıştır.

@  İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi, sanık M.S.'nin operasyon günü güya "silahla ateş açtığı" iddiasıyla ilgili ceza kararını bozarken "maddi hakikatin hiçbir şüpheye mahal bırakmaksızın ortaya çıkarılabilmesi için gereken delillerin toplanmadığını" açıklamış, olayın açıklığa kavuşabilmesi için olay yerine ilişkin “tüm fotoğraf ve video kayıtlarının” dosyaya alınması ve incelenmesi kararını vermiştir. Buna rağmen Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü mahkeme dosyasına sadece eskiden de dosyada bulunan çok kısa birkaç görüntü yollamış, asıl olarak sanıkların en baştan beri talep ettiği Foto Film Şubesi kamera çekimlerini, helikopter çekimlerini, özel harekatçıların kask kameralarının çekimlerini ve ellerinde bulunduğu belgeli olan sayısız bahçe güvenlik kamerası kayıtlarını ISRARLA VE ANLAŞILMAZ BİÇİMDE GÖNDERMEMİŞTİR.

@  Mahkeme Heyeti ise, asıl getirtilmesi gereken bu hayati görüntülerin Emniyet'ten dosyaya getirtilmesi konusunda, sanıkların defaatle yaptıkları ısrarlı taleplerine rağmen HİÇBİR ADIM ATMAMIŞ, HİÇBİR GİRİŞİMDE BULUNMAMIŞTIR. Sonuçta, OLAYI TAM OLARAK AYDINLATACAK, KESİN DELİL NİTELİĞİNDEKİ BU GÖRÜNTÜLER GÖRÜLMEDEN, İZLENMEDEN, DEĞERLENDİRİLMEDEN CEZA KARARINI AÇIKLAMIŞTIR.

 Hal böyleyken, 16.11.2022 tarihli karar oturumunda cezalar açıklandıktan sadece 1 GÜN SONRA, Mahkemenin dosyaya ekletemediği (!) söz konusu görüntülerden bazı kesitler, hemen tüm medyada “Adnan Oktar'ın evine 4 yıl önce yapılan operasyonda yeni görüntüler ortaya çıktı” manşetiyle yayınlanmıştır. 4,5 YILDIR DAVA DOSYASINA BİR TÜRLÜ EKLENEMEYEN, EKLENMESİ ÖZEL BİR GAYRET VE STRATEJİYLE ENGELLENEN BU GÖRÜNTÜLER İÇERİSİNDEN, KAMUOYU ALGISINDA KULLANMA AMAÇLI MONTAJLANMIŞ BİRKAÇ SANİYELİK BÖLÜMLER, MAHKEME SONA ERER ERMEZ MEDYAYA SIZDIRILMIŞTIR.

@  Bu görüntüleri BAM 1CD kararına rağmen dava dosyasına yollamayan, ancak ceza kararı açıklandıktan 1 gün sonra basın yayın kuruluşlarına servis eden memurların kimliklerinin tespit edilmesi ve haklarında işlem yapılması gerekmektedir. Fakat bu işlem de yapılmamıştır. İlgili görüntüler dava dosyasına alınmadan, izlenip değerlendirilme yapılmadan ceza kararı kurulmuş olması da bozmayı gerektirmektedir.

@  İstinaf Mahkemesi bozma kararında, usuli hataların düzeltilmesi ve maddi hakikatin hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılması bakımından yerel mahkemeye 36 başlıkta vazifeler verilmiştir. Mahkeme heyeti bu başlıklardan 12’SİNİ HİÇ DİKKATE VE İŞLEME ALMAMIŞTIR. Kalan başlıklarla ilgili inceleme ve araştırmaların da BÜYÜK BİR KISMINI YERİNE GETİRMEDEN YARIM BIRAKMIŞTIR.  Oysa, BAM 1.CD tarafından tespit edilen eksikliklerin, dosyanın iade edildiği İstanbul 30.ACM tarafından giderilmesi ve karar gereğinin yerine getirilmesi hukuki bir zorunluluktur. Ancak, yerel mahkeme bu zorunluluğu da yerine getirmeden bir kere daha eksik kovuşturma yürüterek karar kurmuştur. 

@  İlk yargılamada olduğu gibi ikinci yargılamada da, dosyada sözde "delil" adı altında yer alan, SAHTE OLARAK ELDE EDİLMİŞ, HUKUKEN GEÇERSİZ MATERYALLER sanık ve müdafilerin ısrarlı talepleri ve başvurularına rağmen dosyadan çıkarılmamıştır. Adeta “ışık hızında” tamamlanan ikinci yargılama sonunda bu hukuka aykırı, geçersiz materyellere dayanılarak ceza kararlarına hükmedilmiştir.

Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.