Ω Adnan Oktar Davası'na bakmakla görevli olan ve tensip zaptını da düzenleyen heyetteki 3 hakim de gönderilmiş, YERİNE TALİMATLA YEPYENİ BİR HEYET ATANMIŞTIR. Bu heyet dava hükme bağlandıktan hemen sonra yeniden dağıtılmıştır. Bu uygulama "Tabii Hakim İlkesi"ne açıkça aykırıdır.
Ω Adnan Oktar Davası'nın şüphelisi yaklaşık 200 kişi 11.07.2018 tarihli polis operasyonu ile birlikte gözaltına alınmış, akabinde tutuklanmıştır. Bu tarih itibariyle, soruşturma dosyasında kısıtlama kararı vardır ve CMK m.153/3 uyarınca MÜDAFİLERDEN GİZLENEMEYECEK EVRAKLAR DAHİ GÖSTERİLMEMİŞTİR. Bu uygulama 12.07.2019’da iddianamenin yayımlanmasına kadar devam etmiştir. Dosyadaki kısıtlılık kararının kaldırılmasıyla beraber sanıklar kendileri hakkındaki isnatları ve dosya içeriğini ilk defa görebilme imkanına kavuşmuştur.
Ω Duruşmaların ilk celsesi için tensip zaptında 17.09.2019 tarihine karar verilmiştir. İddianame tek başına 3908 sayfadır ve soruşturma dosyası yaklaşık 50.000 sayfadan oluşmaktadır. İddianamede 125 müşteki, 22 tanık, 25 etkin pişman sanık ve 236 sanık yazılıdır. Sanıkların neredeyse tamamı tutukludur ve cezaevi koşullarında, o tarihte 50.000 sayfayı bulmuş olan dosya içeriğine ulaşmalarının imkansızlığı da aşikardır.
Ω Tutuklu olan sanıklara dava dosyası CD olarak 20.08.2019 ile 30.08.2010 arasında tebliğ edilmiştir. Oysa, cezaevlerinde bu CD’leri incelemek için bilgisayar kullanımı son derece zordur ve her sanık için dakikalarla ölçülen bilgisayar kullanım imkanı tanınmaktadır.
Ω Sanıklara CD’lerin tebliğ edilmesi zaten çok geç olmuşken, bu tebliğ tarihinin hemen ardından tutuklu sanıkların tamamı Silivri Ceza İnfazevi Kampüsü’ne transfer edilmiş ve burada da bilgisayar kullanma hakları olmamış ya da çok kısıtlı olabilmiştir.
Ω Daha önce hiçbir bilgi sahibi olunamayan dosyanın sanıklar tarafından incelenip savunma hazırlanması için 2 aylık sürenin yeterli olmadığı mahkeme heyetine defalarca iletilmesine rağmen HİÇBİR EK SÜRE TANINMAMIŞ ve sanıkların etkin savunma hakkı açık şekilde kısıtlanmıştır.
Ω Duruşmaların başladığı ilk günden itibaren yargılamanın akışı büyük bir belirsizlik içinde devam etmiştir. Sanık müdafilerinin akış hakkında bilgi edinme talepleri cevapsız bırakılmıştır. Duruşmaların hiçbir aşamasında ne sanıklar ne de müdafileri ne yapılacağı hakkında bilgilendirilmediklerinden BASKIN SORGULAMALAR karşısında savunma yapmaya mecbur bırakılmışlardır.
Ω Davanın 17.09.2019 tarihli ilk celsesinde, duruşma salonunda yer alan sanık, tanık ve müştekilerin KİMLİK TESPİTLERİ YAPILMAMIŞ, iddianamede müşteki olarak yer alan şahısların katılma talepleri alınmamış ve CMK m.201’e aykırı bir şekilde doğrudan sanıkların sorgu işlemlerine başlanmıştır.
Ω Katılan vekilleri sanık müdafii olarak yazılmış, KİMLİK TESPİTLERİNİN TAMAMI YAPILDI GİBİ GÖSTERİLMİŞ, sanıklara haklarının hatırlatılmadığı ve sanıklar demedikleri halde “avukatım hazır, savunma yapmaya hazırım” dedikleri duruşma zaptına yazılmıştır.
Ω SEGBİS dökümlerinde aslında böyle bir hatırlatmanın yapılmadığı, sanıkların savunmaya hazır olmadıklarını beyan ederek süre talep ettikleri, heyetin ise bu süre talepleri hakkında hiçbir değerlendirmede bulunmadığı görülmektedir. Yargılamanın süjelerinin tayin edilmemesi nedeniyle duruşma salonunda bir kargaşa hali hakim olmuş, öyle ki bu kargaşada TANIKLIK YAPAN KİŞİLERİN DURUŞMAYI KANUNA AYKIRI ŞEKİLDE İZLEMİŞ OLMALARINA rağmen bu konuda bir tedbir alınmamıştır.
Ω İddianame kapsamında müşteki olarak yer alan şahısların kimlik tespitleri yapılmamış, yazılı ve sözlü katılma talepleri alınmamış, müştekilere yahut vekillerine hangi suç iddiaları açısından ve hangi sanıklara yönelik katılma taleplerinde bulundukları sorulmamış ancak vekilleri taraf vekili kabul edilerek tüm sanıklara doğrudan soru sorma hakkı tanınmıştır.
Ω Mahkeme heyeti, CMK’nın 218. maddesinin açık emirlerine aykırı davranarak önce katılma hususunda karar vererek istisnasız tüm müştekilerı̇ katılan olarak kabul etmı̇ş, daha sonra katılmaya ilişkin taleplerı̇ almıştır. Bu konuda yapılan hiçbir itiraz değerlendirilmemiştir.
Ω Mahkeme heyeti, tüm müştekileri katılan olarak kabul etme gerekçesi olarak “bu konuda dilekçeler sunmuş olmaları” demiştir. Oysa, karar tarihi itibariyle sadece 19 müşteki ve 6 etkin pişman-sanık bakımından yazılı olarak katılma talebinde bulunulmuş ancak bu dilekçelerde de taleplerin gerekçelerine dair yeterli izahatlar yapılmamıştır. Ayrıca, 3 müşteki ise şikayetçi olmadığını ve katılma talebinin bulunmadığını açıkça belirtmiştir. Ancak, buna rağmen MAHKEME HEYETİ, TALEBİ BULUNMAYAN MÜŞTEKİLERİ DAHİ KATILAN OLARAK KABUL ETMİŞTİR.
Ω CMK m.238/2’de belirtilen, “şikayeti belirten ifade üzerine suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği” hususuna aykırı olarak duruşma esnasında şikayetler alınmamış, yine CMK m.238/3’de belirtilen “Cumhuriyet savcısının, sanık ve varsa müdafiinin dinlenmesinden sonra davaya katılma isteminin uygun olup olmadığına karar verilir” hükmü de ihlal edilmiş, SANIKLAR DİNLENMEDEN, SANIKLARIN KONU HAKKINDA DİYECEKLERİ SORULMADAN KARAR VERİLMİŞTİR.
Ω Kimin hangi müştekinin vekili olduğunu netleştirmeden, hangı̇ müştekinin hangı̇ suç ve hangı̇ sanık bakımından katılma talebı̇nde bulunduğu konusunda beyan ve taleplerı̇ alınmadan ve bu konuda CMK m.238 gereği sanıklara söz verilmeden TOPTANCI BİR YAKLAŞIMLA BÜTÜN MÜŞTEKİLERİN KATILAN OLDUĞU YÖNÜNDE BİR KARAR VERİLMİŞTİR. Mahkeme heyetince verilen bu ara kararla bütün müştekiler bütün suçlar ve sanıklar bakımından katılan olarak nitelendirilmiştir.
Ω SORGU İŞLEMİ BİTMEDEN DEİLLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ AŞAMASINA GEÇİLMİŞTİR. Mahkeme heyeti sorgu esnasında dijital materyal inceleme sonuçlarını okumuş, HTS analiz raporlarını değerlendirmiş, tapeleri okumuş ve sair birçok delili ortaya koymuştur. Bu durum ciddi bir usul hatası teşkil etmiştir ve adil yargılanma hakkı ihlaline neden olmuştur. Bu esnada sanık müdafilerine CMK m.201 kapsamındaki itirazlar haricinde söz verilmediği için müdafiler, bu sözde delillerin hukuka aykırı olarak elde edildiklerine dair itiraz haklarını dahi etkin olarak kullanamamışlardır.
Ω CMK’da ve doktrinde hiç olmayan bir yöntem öne sürülerek “sorgunun bölünmezliği” diye bir kavram ortaya atılmış ve bu şekilde yapılacak hukuki müdahalelerin önü kesilmiştir. Bu yönde hukuki hakkını kullanan MÜDAFİLER SIK SIK SERT ŞEKİLDE AZARLANMIŞ, SALONDAN DIŞARI ATILMAKLA TEHDİT EDİLMİŞ, HATTA BAZILARI JANDARMA EŞLİĞİNDE SALONDAN DIŞARI ÇIKARILMIŞLARDIR.
Ω Sanıkların duruşma esnasında ve aralarında müdafilerle görüşmesi ara kararla yasaklanmıştır. Halbuki, müştekiler ile vekilleri rahatlıkla görüşebilmekte hatta duruşma esnasında birbirlerine yazılı notlar dahi gönderebilmektedirler. Bunun üzerine sanık müdafiilerinin yaptıkları itirazlar da reddedilmiştir.
Ω Sanıklara sorgu esnasında Anayasa’nın 20, 22, 23, 24, 25, 34, 36. maddelerine aykırı olarak özel hayatın gizliliği ilkesine müdahale niteliğinde sorular yöneltilmiştir. Örneğin, “Günde kaç vakit namaz kılıyorsun?“, “Neden dekolte giyiyorsun?“, “Neden çocuk doğurmadın?“, “Adnan Oktar’ın, Mehdi olduğunu düşünüyor musun?“... vb. Anayasa'nın tanıdığı ve evrensel insan hakları kapsamına giren din ve vicdan hürriyeti ile özel hayatın gizliliğini ihlal edecek tarzda yüzlerce soru yöneltilmiştir.
Ω Bu konularda sanık müdafiilerince CMK m. 201'e göre soruların sorulmaması yönünde yapılan tüm itirazlar, mahkeme heyeti tarafından soruların "iddianame kapsamında kaldığı" bahanesiyle reddedilmiştir.
Ω Bazı sanıklar, KATILAN VEKİLLERİNİN BU TARZ TAHKİR EDİCİ SORULARINA karşı susma hakkını kullanacaklarını belirtmesine rağmen ısrarla sorular sordurulmuş, sanıklar tahkir edilmiştir. Bu tarz karalama ve tahkir amaçlı sorulara karşı sanığın susma hakkını kullanması ise sanki suçlu olduğu için cevap veremiyormuş gibi bir gösterilmeye çalışılmıştır.
Ω Sanıkların savunmalarında anlatım yapmalarına izin verilmeyerek soru-cevap tarzında bir sorgu yapılmış ve sorgu sırasında müdafinin yardımı engellenmiştir.
Ω İlk ifadelerin alınması esnasında mahkeme heyeti sanıkların sorulara açıklayıcı cevap vermelerini istememiş, “Evet veya hayır de”, “Yaptım veya yapmadım de” diyerek SANIKLARIN LEHE DELİLLERİNİ AÇIKLAMALARINA ENGEL OLMUŞTUR. Sanıkların haklarında iddianamede yer alan onlarca sayfa iddiaya değil sadece hukuki değerlendirmede yer alan bir paragrafa cevap vermelerine izin vererek, savunma haklarını tamamen ellerinden almıştır. Bu ifadeler sırasında iddianamede yer alan etkin pişman sanık ve müşteki beyanlarına cevap vermek isteyen sanıklara da “o daha sonra” diyerek müdahale etmiş, savunma haklarını engellemiştir.
Ω Sorgusu yapılan sanıkların, kendi savunmalarında belirledikleri sıra ve anlatım düzenine uymasına müsaade edilmeksizin, mahkeme heyeti tarafından iddianamenin farklı bölümlerinden ve farklı konularla ilgili sorular sorulması ile SANIK SAVUNMALARININ İNSİCAMI KASTEN VE ART NİYETLİ OLARAK BOZULMUŞ ve bu suretle çoğunluğu bir mahkemeye hayatında ilk defa çıktıkları için heyecanlı olan sanıkların savunmalarını istedikleri şekilde yapmasına mani olunmuştur.
Ω Birçok sanık mahkeme başkanından savunması için oluşturduğu bir sıra ve mantık silsilesi olduğunu ve bu nedenle öncelikle kendisi hakkındaki iddialara bir bütünlük içinde cevap vermek istediğini, kendi anlatımları bittikten sonra mahkeme heyetinin tüm sorularına cevap verebileceğini belirtmiş ve savunmasını bu usulde yapmak yönünde talepte bulunmuş olmasına rağmen, mahkeme başkanı tarafından bu talepler reddedilmiş ve sorgular soru cevap şekline dönüştürülmüş, sanıkların kendilerini savunmaları ve belirledikleri anlatımları yapmaları engellenmiştir.
Ω Katılan vekillerince hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş ses kayıtları dinletilmiş, hukuka aykırı delil statüsündeki materyaller üzerinden sorular yöneltilmiştir. Mahkeme heyeti de bu hukuksuz eylemlere izin vermiştir. Sanıklar bu seslerin kendilerine ait olmadığını da beyan etmiştir.
Ω Hukuka aykırı ses kayıtları sanıkların savunma hazırlayabileceği şekilde değil, sorgularından hemen önce ortaya çıkarılarak BASKIN ŞEKLİNDE ALEYHLERİNDE kullanılmış, sanıkların müdafi yardımı alması dahi mümkün olmamıştır.
Ω Müştekiler, tanıklar ve etkin pı̇şman sanıklar, SANIKLARIN YOKLUĞUNDA dinlenmiştir. Yapılan tüm itirazlara rağmen mahkeme heyeti anılan kararından dönmemiş ve tüm ifade işlemlerini sanıkların yokluklarında tamamlamıştır. Bu ifadelere daı̇r TUTANAKLAR OKUNMAMIŞ, İÇERİKLERİ ANLATILMAMIŞ ve sanıklara bu konuda herhangı̇ bir söz hakkı tanınmamıştır.
Ω Mahkeme heyeti CMK m.236 yollamasıyla verdiği karar uyarınca müştekileri "tanık sıfatıyla" dinlediğini kabul etmiştir. Buna rağmen, tanıkların dinlenmesine ilişkin hükümleri düzenleyen CMK m.52’ye aykırı davranmıştır. Tanık olarak dinlenen bu kişileri AYRI AYRI SORGUYA ALIP DİNLEMESİ GEREKİRKEN tüm müşteki tanıklar aynı anda salonda bulunmuşlar ve bu haldeyken sorguları yapılmıştır. Mahkeme heyeti ifade vermeyen tanıkları salondan çıkartmayarak açıkça usule aykırı bir yargılama yürütmüştür.
Ω Bu uygulama yüzünden sanıkların CMK 201. maddesinde hüküm altına alınan, KENDİLERİNE SUÇ İSNAT EDEN KİŞİLERE SORU SORMA HAKLARI DA ENGELLENMİŞTİR.
Ω Mahkeme heyetı̇ sadece sanıkların değil, müdafilerin de doğrudan soru sormalarına izin vermeyerek CMK m.201’e aykırı davranmıştır. Mahkeme başkanı çok sert ve agresif bir tutum sergilemiş ve ifade veren müştekilere müdafilerin doğrudan soru yöneltmelerini her fırsatta engellemiştir.
Ω Mahkeme heyeti tanık olarak dinlediği kişilerin ifadeleri sırasında sürekli olarak notlarına bakmasına müsaade etmiştir. Oysa, CMK m. 212’ye göre tanıkların notlarına bakmasına izin verilmeyeceği gibi, daha önce alınan ifadelerine ilişkin tutanaklar da okunamaz. Ancak, tanık kendi beyanıyla ilgili bir hususu hatırlamadığını söylediğinde, sadece o kısım okunarak hatırlamasına yardım edilir. 13.08.2020 tarihli duruşmada müdafiler mahkeme heyetinin bu uygulamasına itiraz etmiş fakat sonuç alınamamıştır.
Ω Sanıkların yokluğunda alınan mağdur, müşteki, tanık ve etkin pişman ifadelerinin tamamı 2758 sayfa olup SANIKLAR VE MÜDAFİLERİNİN BU TUTANAKLARI İNCELEMELERİNE DAHİ İMKAN TANINMADIĞI GİBİ, BUNLAR HAKKINDA GEREKLİ TARTIŞMA DA YAPILMADAN esas hakkında mütalaa hazırlanmış ve son savunmaların alınması işlemlerine geçilmiştir.
Ω Mahkeme heyetı̇ HİÇBİR SUÇ İSNADI BAKIMINDAN TEK BİR DELİL ARAŞTIRMASI DAHİ YAPMAMIŞ, sanıklar ve müdafilerince yapılan tüm talepleri de reddetmiştir. Tüm suç isnatları bakımından yapılacak ayrı ayrı onlarca işlem bulunmakta iken, toplanması gereken deliller ve dinlenmesi gereken tanıklar bulunmakta iken mahkeme heyeti tek bir tanesini dahi yapmamıştır. Bu yönde ara aşamalarda ve tevsii tahkikat aşamasında yapılan tüm talepleri de reddetmiştir.
Ω Mahkeme heyeti bir kısım müşteki ve tanığı dinleme kararından rucü etmiş ve neden rücu ettiğine dair bir gerekçe de göstermemiştir. Bu kişilerin önceki beyanları mahkeme huzurunda okunarak tartışılmamış ve nihayetinde mahkeme huzurunda tartışılmayan beyan delilleri üzerinde hüküm kurulmuştur.
Ω Mahkeme heyeti KOVUŞTURMA YAPMAYIP HİÇBİR DELİL TOPLAMADIĞI SUÇ İSNATLARI bakımından en üst sınırdan mahkumiyet cezaları vermiştir.
Ω Mahkeme heyeti taraflara kovuşturmanın genişletilmesi taleplerı̇ olup olmadığını sormamış, taleplerı̇ sunmaları için bir ara karar düzenlememiş ve bu yönde hiçbir karar vermemiştir.
Ω Mahkeme heyeti hiçbir tanık dinleme talebini kabul etmemiş, kendisi de res'en hiçbir tanık dinlememiştir. SALONDA HAZIR EDİLEN TANIKLARI DAHİ DİNLEMEYİ REDDETMİŞTİR.
Ω Mahkeme heyeti ALELACELE KARAR VEREBİLMEK ADINA 14 (sözde) mağdur, 35 müşteki ve 7 tanığı dinlemekten vazgeçmiştir. Bunların tamamı yalnızca hazırlık aşamasında ifadesi alınmış olup aynı zamanda iddianamede müşteki veya tanık olarak gösterilmiş kişilerdir. Bu kişilerin iddiaları hakkında mahkumiyet cezalarına hükmetmiş, ifadelerini de mahkumiyet hükmüne esas almıştır.
Ω Mahkeme heyeti arama-el koyma kararlarını ve hazırlık aşamasında sanıklar aleyhine uygulanan diğer tüm koruma tedbirlerine ilişkin kararları mahkeme huzuruna getirip tartışmamıştır. Sanık müdafilerince bu yönde yapılan sayısız talep dikkate alınmamış, hatta bunların “delillerin tartışılması” aşamasında tartışılacağını söyleyen ancak bunu yapmayan MAHKEME HEYETİ MÜDAFİLERİ ALENEN ALDATMIŞTIR.
Ω Mahkeme heyetı̇ esas hakkında mütalaaya karşı beyanlarını sunmaları ı̇çı̇n sanıklara, ı̇ddı̇a makamının mütalaayı hazırlaması ı̇çı̇n verdı̇ğı̇ sürenı̇n yarısı kadar bı̇r süre vermı̇ş, beyanlarına süreklı̇ müdahale etmı̇ş, sert ve agresı̇f tutum sergı̇lemı̇ştı̇r.
Ω Bu sırada müşteki ifadelerinin ve vekillerinin beyanlarına dair SEGBİS çözüm tutanaklarının tamamı dava dosyasına ulaşmış değildir. Sanıklar müşteki ifadeleri sırasında salona alınmadığı için bu ifadelerden haberdar olabilmelerinin tek yok SEGBİS tutanaklarıdır. Sanıklar esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma yaparken bu tutanakların tamamına vakıf olmadan savunma yapmaya mecbur bırakılmıştır.
Ω Esasa dair savunma için söz verildiğinde sanıklara konuşmalarının sadece “esas hakkında mütalaaya cevapla sınırlı olması gerektiği” uyarısı yapılmış, tüm dosya kapsamındaki iddialara karşı savunma yapmalarına hiçbir şekilde müsaade edilmemiştir. İlk ifadeleri sırasında dosya kapsamındaki iddialara esas hakkındaki savunma sırasında cevap verecekleri söylenen sanıklar, BU AŞAMAYA GELİNDİĞİNDE YİNE KONUŞTURULMAMIŞTIR.
Ω Bu durum tutanağa geçirilirken “sanıktan dosya kapsamındaki tüm iddialara ve esas hakkında mütalaaya cevabı soruldu” şeklinde MAHKEME BAŞKANI ELİYLE ALENİ SAHTECİLİK YAPILMIŞTIR. Herhangi bir şekilde SAVUNMA DELİLİNİ SUNMAK, SOMUT VERİ ORTAYA KOYMAK İSTEYEN SANIKLAR BAĞIRILMAK VE AZARLANMAK SURETİYLE YERLERİNE OTURTULMUŞLARDIR.
Ω Bu hukuk dışı uygulamalar yapılırken, sanık müdafiilerinin hiçbir sözlü talebine de izin verilmemiş, “bu dönem talep almıyorum, taleplerinizi yazılı verin” denilmiş, yazılı taleplerin de HİÇBİRİNE CEVAP VERİLMEMİŞTİR.
Ω Müştekiler ve vekilleri tarafından dava dosyasına sunulan birçok dilekçe, ses ve görüntü kayıtları içeren flash bellek, CD ve bunların ekleri ile dışarıdan dava dosyasına giren evrak, tutanak, bilirkişi raporları SANIKLARDAN GİZLENMİŞ, ONLARA VERİLMEMİŞTİR. Bunların birçoğu üzerinden sanıklara sorular yöneltildiği halde sanıkların bunları incelemelerine bile müsaade edilmemiştir.
Ω El konulan dijital materyallerı̇n asılları ve ı̇maj-export alma örneklerı̇ yargılama boyunca SANIKLARA VE MÜDAFİLERİNE VERİLMEMİŞTİR. Buna karşın, müştekiler ve vekilleri bu kayıtlara ilişkin renkli ve okunaklı nüshalara ulaşabilmişler ve bunlar üzerinden sanıklara sorular yöneltmişlerdir. Ancak, sanıklara hiçbir zaman bu kayıtlar verilmemiştir.
Ω Mahkeme heyetı̇ zorunlu müdafii hazır bulunmayan sanıkların savunmasını almıştır. Oysa, CMK m.188’e göre, duruşmada kanunun zorunlu müdafiliği kabul ettiği hallerde müdafiin hazır bulunması şarttır.
Ω Mahkeme heyetı̇ CMK m.212’ye aykırı davranarak, ı̇fade vermek ı̇stemedı̇ğı̇nı̇ açıkça beyan eden müştekı̇lerı̇n ı̇fadesı̇nı̇ zorla almış, onları yönlendı̇rmı̇ş ve müştekı̇ ı̇fadesı̇ndekı̇ çelişkilerin ortaya çıkarılması amaçlı yöneltı̇len SORULARI ENGELLEMİŞTİR.
Ω Mahkeme heyeti sanıklara mümkün olan en üst sınırdan cezalar vermiş ve bu cezaları mümkün olan en yüksek oranlarda artırmıştır. Bunun neticesinde 11 sanık ayrı ayrı tekil suç isnatlarından 40’ar yıl 6 aylık cezalar almıştır. Ayrıca 78 sanık ayrı ayrı tekil suç isnadından 36’şar yıl ve 6 sanık ayrı ayrı tekil suç isnadından 33’ar yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmıştır. Oysa, TCK m.61’e göre süreli hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı belirlenen sonuç ceza, otuz yıldan fazla olamamaktadır.
Ω Mahkeme heyeti, sanıklara hükmün açıklanmasının gerı̇ bırakılması taleplerı̇ olup olmadığını hı̇ç sormamıştır. Buna karşın, etkin pişman sanıklara mahkeme kalemi tarafından telefon açılmış ve mesaj gönderilmiş, son savunmalar için gelmelerine gerek olmadığı, dilekçe vermelerinin yeterli olacağı ve bu dilekçelerinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesine rızalarının olup olmadığını da belirtmeleri gerektiği söylenmiştir. Mahkeme heyetince bu yapılan uygulama açıkça usule aykırı olup aynı zamanda İHSAS-I REY olarak yorumlanacak bir tutumdur.
Ω CMK m.102/1’e göre ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi en çok 1 yıl olup bu süre zorunlu hallerde gerekçeleri gösterilerek 6 ay daha uzatılabilir. CMK m. 102/3’e göre uzatma kararları, Cumhuriyet savcısının, şüpheli veya sanık ile müdafiinin görüşleri alındıktan sonra verilir. Bu şartlara haiz yaklaşık 100’e yakın sanığın tutukluluk süreleri, HİÇBİR GEREKÇE GÖSTERİLMEDEN, CUMHURİYET SAVCISININ, SANIK VE MÜDAFİİNİN GÖRÜŞLERİ ALINMADAN mahkeme heyeti tarafından 6 ay daha uzatılmıştır.
Ω Mahkeme heyetı̇ duruşmalar sırasında hukuka ve usule aykırı teşhı̇s ı̇şlemlerı̇ yapmıştır. Örneğin, iddianamede bir isim hatası yapılarak bir müştekinin suçlama yapmadığı bir sanığa cinsel saldırı suçlaması yazılmış, mahkemede başkan müştekiye bu kişiyi sorduğunda müşteki o sanıkla bir ilişkisinin olmadığını ve sanığı hatırlamadığını söylemiştir. Emniyet ifadesinin doğru olduğunu beyan etmiştir. Buna rağmen, MAHKEME BAŞKANI ISRARLA O SANIĞI SUÇLU ÇIKARMAYA UĞRAŞMIŞ, sonunda da kalem personelinden o sanığın fotoğrafının bulunup salondaki pereye yansıtılmasını sağlamıştır. Başkanın ısrar ve zorlamaları üzerine müşteki perdedeki fotoğrafa bakıp, daha önceki ifadesinde hiçbir suçlama yöneltmediği sanığı güya ”teşhis etmiş”, bu şekilde sanığa, söz konusu müştekiye cinsel saldırıdan ceza verilmiştir.
Ω Başka bir celsede de bir başka müştekinin bir sanığı hatırlamadığını söylemesi üzerine o sanığın 3 adet fotoğrafı perdeye yansıtılmış, müştekinin yine de hatırlamadığını söylemesine rağmen ISRARLA AYNI SORU TEKRARLANMIŞTIR.
Ω Sanıkları cezalandırmak için gösterilen bu görülmedik ısrar ve kararlılık, sonradan etkin pişman ve müşteki "yapılmış" Ramazan Manay'ın benzer durumunda ise hiç kullanılmamıştır. Ramazan Manay, uzun yıllardır camiada olan ve polis operasyonundan aylar sonrasına kadar şüphelilerle görüşmeye devam etmiş birisidir. Daha sonra ifade vermeye gitmiş ve şüpheli olması gerekirken hukuka aykırı şekilde müşteki olmuştur. Ramazan Manay’ın etkin pişmanlığa geçmesinden önce ifade vermiş olan Hanife Akalın, kendisine güya sistematik olarak cinsel saldırıda bulunanlar listesi içinde Ramazan adını da saymıştır. Buna rağmen, SONRADAN ETKİN PİŞMAN OLAN RAMAZAN MANAY’A BU CİNSEL SALDIRI İTHAMI BAKIMINDAN BİR SUÇLAMA YÖNELTİLMEMİŞTİR. Mahkeme ifadesi sırasında müdafiler Hanife Akalın’a soru yöneltmiş, emniyet ifadesinde Ramazan olarak beyan ettiği kişinin Ramazan Manay olup olmadığını sormuştur. Yıllar önce güya kendisine saldırıda bulunan 44 kişiyi harf sırasına göre listeleyebilen Hanife, bu sefer Ramazan’ı hatırlayamadığını, emin olamadığını söylemiştir. Yani, ÖNCEDEN KENDİSİNE TECAVÜZ ETTİĞİNİ İDDİA ETTİĞİ BİR KİŞİNİN SONRADAN TECAVÜZ EDİP ETMEDİĞİNİ "HATIRLAYAMADIĞINI" söylemiştir. Mahkeme başkanı ise bu anormalliği hiç sorgulamamış, diğer müştekilere yaptığı uygulamayı burada devreye sokmamış, Ramazan Manay’ın fotoğrafını perdeye yansıttırmamış, Hanife’den net cevap almaya hiçbir gayret göstermemiştir.
Ω Mahkeme heyeti, hükmünde TCK’nın açık hükümlerine aykırı davranmış ve ETKİN PİŞMAN SANIKLARI ALENEN HUKUKSUZCA KAYIRMIŞTIR. Hakkında TCK m.102 ve m.103 kapsamında cezalar verdiği etkin pişman sanıkların tutuksuz yargılanmalarına, ancak aynı suç isnatları uyarınca ceza verdiği diğer sanıkların ise tutuklu yargılanmalarına karar vermiştir. Oysa, TCK m.102 ve m.103 bakımından etkin pişmanlık hükümleri geçerli değildir. Yani, mahkeme heyeti etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanamayacağı suç isnatları uyarınca cezalandırdığı kişileri diğer sanıklardan ayrı tutarak tutuklamamıştır.
Ω Haklarında 71 yıla varan cezalar verilen etkı̇n pı̇şman sanıkların hı̇çbı̇r açıklama yapılmaksızın tutuksuz yargılanmaları sağlanırken, 1 ila 3 yıl arası (TCK m.125, TCK m.106, TCK m.133 vs.) gı̇bı̇ suçlardan yargılanan sanıkların tutuklu yargılanmalarına karar verı̇lmı̇ş ve bu sanıklar karar duruşmasında alelacele tutuklanmışlardır.
Ω Mahkeme heyetı̇, sanıklar tarafından alınan bı̇lı̇msel mütalaları mahkeme huzurunda tartışmamış ve gerekçeli kararında değerlendı̇rmeye almamıştır. Dahası, GEREKÇELİ KARARDA SANIKLARIN SAVUNMALARINA DAİR HİÇBİR DETAY YER ALMAMAKTADIR.
Ω MAHKEME HEYETİ DURUŞMA TUTANAKLARINDA SAHTECİLİK BOYUTUNDA TAHRİFATLAR YAPMIŞTIR. Tutanaklar incelendiğinde, mahkeme heyeti tarafından HİÇBİR ZAMAN SÖYLENMEMİŞ SÖZLERİN SANKİ SÖYLENMİŞ GİBİ TUTANAĞA YAZDIRILDIĞI, BAZI İFADELERİN EKSİK OLDUĞU, HATTA TARAFLARIN SÖYLEMEDİĞİ SÖZLERİN DE SANKİ SÖYLEMİŞLER GİBİ TUTANAKLARA GEÇİRİLDİĞİ görülmektedir. Örneğin;
⦢ 16.11.2020 tarihli celseye ait çözüm tutanağının 7. sayfasında “sanıkların soru sorma hususunda dilekçe sunmadıkları görüldü“ yazmasına rağmen sanıklar ve müdafileri bu konuda defalarca dilekçe sunmuşlardır.
⦢ Bir celsede Cumhuriyet Savcısı'nın salonda olmaması sebebiyle av. Eşref Nuri Yakışan bu konuyu mahkeme başkanına hatırlatmış, başkan ile müdafi arasında hararetli bir tartışma yaşanmıştır. Av. Yakışan dava dosyasına bir dilekçe sunmuş ve duruşma sırasında yaşadığı tartışmanın video kayıtlarından tespit edilerek duruşma tutanağına aktarılmasını talep etmiştir. Ancak, mahkeme heyeti tüm bu süreçte yaşananları SEGBİS ÇÖZÜM TUTANAKLARINDAN ÇIKARTTIRMIŞTIR VEYA HİÇ EKLETMEMİŞTİR.
⦢ Sanık Berkay Kayabay 16.10.2019 tarihli duruşmada ifade vermiştir. Ancak, ifadesinin büyük bir bölümünü oluşturan (1. oturum) kısmı DURUŞMA TUTANAĞINA HİÇ YAZDIRILMAMIŞTIR. Berkay Kayabay ve müdafii dava dosyasına sunduğu birçok farklı dilekçe ile savunma hakkının kullanabilmesi için ifadesinin eksik bölümlerinin video kayıtlarından tespit edilerek duruşma tutanaklarına yazdırılmasını talep etmişlerdir. Ancak, bu taleplerin hiçbirisi karşılık bulmamıştır.
⦢ Sözde yöneticilik iddiası ile yargılanan Sinem Hacer Tezyapar’ın 06.11.2019 tarihli mahkeme ifadesi sırasında sarf ettiği sözlerin büyük bölümü DURUŞMA TUTANAĞINA HATALI OLARAK YAZDIRILMIŞTIR. Sinem Hacer Tezyapar dava dosyasına bir dilekçe sunmuş ve bu hataların düzeltilmesini talep etmiştir. Ancak, mahkeme heyeti bu talebi dikkate almamıştır.
⦢ 11.01.2011 tarihli karar duruşmasında sanık Bedri Edis Yılmaz “esasa ilişkin, iddianameye, müşteki ve etkin pişman ifadelerine karşın savunmam alınmamıştır, birçok yönden savunma haklarım ihlal edilmiştir“ demesine rağmen, duruşma tutanağına “Sanık Bedri Edis YILMAZ'dan Son Sözü Soruldu: Aleyhimde hiçbir somut delil yoktur, beraatlerimizi talep ediyorum, dedi” dediği yazdırılmıştır.
⦢ Mahkeme heyeti 30.11.2020 tarihi itibariyle sanıkların esas hakkında beyanlarını alma işlemlerine başlamış ancak sanıklardan sadece “iddia makamının esas hakkındakı̇ mütalaasına” karşı beyanda bulunmaları ve mütalaadakı̇ hukukı̇ değerlendirmelerı̇ harı̇cı̇nde hiçbı̇r konudan bahsetmemelerı̇nı̇ belı̇rtmı̇ştı̇r. Mahkeme başkanının sanıklara “esas hakkında mütalaa ile sınırlı kalmaları” yönündeki beyanları, uyarıları ve bağırdığı bölümler mahkeme tutanaklarına yazdırılmamış, bunun yerine güya “dosya içeriğindeki tüm belgelere, raporlara ve beyanlara karşı diyeceklerinin sorulduğu“ yazdırılmıştır. Bu ve benzeri tahrifatlar, bilirkişiler tarafından hazırlanan SEGBİS dökümleri ayrı ayrı incelendiğinde hemen anlaşılmaktadır.
Ω CMK m. 219’a göre “duruşmada yapılan işlemlerin teknik araçlarla kayda alınması halinde, bu kayıtlar vakit geçirilmeksizin yazılı tutanağa dönüştürülerek mahkeme başkanı veya hâkim ile zabit kâtibi tarafından imzalanır.” KANUNUN AÇIK EMRİNE RAĞMEN MAHKEME HEYETİ;
⦢ SEGBİS kayıtlarını duruşma tutanağına dönüştürmemiştir.
⦢ 16 ay boyunca haftanın 4-5 günü devam eden duruşmalar yapılmış olmasına rağmen, sadece 12 adet duruşma tutanağı tanzim edilmiştir.
⦢ Bu 12 adet duruşma tutanağı kanunun emrettiği gibi “vakit geçirilmeksizin” değil, duruşmalardan aylar sonra oluşturulmuştur.
⦢ Bu 12 adet duruşma tutanağında, CMK’nın 221. maddesinde emredilen unsurlar bulunmamaktadır.
Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.